1970-71 Ders yılında Nevşehir Merkez Ortaokulu Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak eğitimcilik yaşamına başladığım günlerde düzenli olarak 3 gazete alıyor, tüm köşe yazılarını okuyor, sonra kesiyor, konularına göre dosyalara yerleştiriyordum.

Olur ya, günü gelir, değerlendiririm diye düşünüyordum.

Yıllar, yıllar boyu sürdü gazete kesiği biriktirmeleri.

Nevşehir, Ürgüp, Zara, Kadışehri, Elazığ, Diyarbakır...Kedinin yavrularını taşıdığı gibi her gittiğim yere götürüyordum o dosyaları

Öbek öbek, küme küme...Konularına göre ayırdığım, özenle yerleştirdiğim yazılar kalın dosyaların, giderek kalın karton kapaklı klasörlerin içinde birikiyordu.

Odama gelenler bakıp bakıp dudak büküyorlardı. Kimisi imreniyordu. Anlıyordum ki kıskananlar da vardı. Neden zamanında kendileri de başlamamıştı bu işe !

Dosyaları neye göre düzenliyordum ?

- İstiklal Harbimiz, Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı yazıları,

- Dünyanın gidişi, ulusların özellikleri, devletler arası ilişkiler,

-Ortam bozulması sorunları ( Doğal),

-Kültürel ortam bozulması sorunları...

- Biyocoğrafya varlıklarında zayıflama, yokolma...

Günümüzde intrnet var; Google'da aradığın her konuda istediğin her bilgi bulunabilir. 1980 ortalarında bilgisayar olsa da internet daha ülkemizde kullanılmıyordu. Ol nedenle, biriktirdiğim yazılar önem taşıyordu. Bunlardan yararlanarak kitap yazmak mümkün olabilirdi.

Bir gün Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi okutmanı Sedrettin Açkol odama geldi. Çelik dolabın kapakları açıktı. Dosyalara baktı, klasörleri tek tek taradı. Üzerinde '' Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘’yazan kalın klasörü çekti aldı.

'' Ben buna el koyuyorum, '' dedi.

'' Elbette yararlanabilirsin, ama, bir ay süre tanıyorum,'' dedim. '' Bak, ajandama yazıyorum, şu tarihte klasörü eksiksiz geri getireceksin, '' dedim.

Güldü. Anladım ki o anda, geri vermeğe razı değil. Klasör onun olacak.

Bir ay, iki ay, altı ay, bir yıl geçti. Klasör geri gelmedi.

Ben bu arada, çevre sorunları yazılarından yararlanarak ilk kitabımı hazırladım :

Çevre Sorunları…Kayseri'de biraz ilkel baskılı da olsa Bizim Gençlik Dizisi’nden çıktı.

Sedrettin Açkol ortada görülmüyordu. Daha önce haftada bir odama gelen zat-ı muhterem artık yoktu. Haber gönderiyordum, karşılık vermiyordu. Endişe ediyordum. İnanmıyordum onun o klasördeki yazıların değerini bilebileceğine. Ola ki yitip gitmişti, belki Elazığ'a götürmüştü; sobada, tandırda yakılmıştı kesikler.

Devrimler konusunda bir çalışmayı ilerde, emekliye ayrılınca, vakit bollaşınca yapmayı planlıyordum. Fakat, şimdiden belgeleri el altında hazır tutmalıydım. Dağıtınca bir daha nasıl toplayabilirdim ki !

Bir haber gönderdim oda arkadaşıyla Açkol'a. Sonunda yanıt geldi:

'' Emrullah hocanın ne işine yarayacak ki o dosyadaki yazılar. O coğrafyacı. Ben tarihçiyim.''

Sevsinler...Yıllardır biriktirmişim, hazıra konacak efendi. Arkadan eklemiş.

'' Vermeyi düşünmüyorum. O yazılar bana lazım. Ben pek önemli bir kitap yazma hazırlığındayım.''

Maşallah ! Kolay gelsin.

Sinirlendim. Dersimin sona erdiği bir gün, kafamda kura kura söyleyeceklerimi, yerleşke içinde epey uzaktaki bir yapı içindeki odasına yürüdüm. Görseydim, kavga edecektim. Odası açık olsa da, kendisi içerde değildi. Masanın üstü karmakarışık. Yerlerde, koltuklarda gazeteler, dergiler toz toprak içinde. Etajerlerde dosyalar...Her an gelebilirdi. İverek klasörü aradım. Dolaba ters çevirerek koyup gizlemiş. Define bulmuş gibi sevindim. Aldığım gibi koltuğumun altına, yürüdüm, çıktım odadan. İçim içime sığmıyordu. Sevincimden öfkem dinmişti.

Aradan günler geçti. Demek, klasörü aldığımın ayırdında değildi ki, hiç arayıp sormadı.

Aradan yıllar ( 20 yıldan çok) geçti. Sedrettin'in önemli kitabının çıkmasını hala bekliyorum.

................................ 14 aralık 2017 Diyarbakır