Oğluna Dinini Öğretmeyenin Başına Gelenler Hikâyesi-Öyküsü
 

Bir gün bir köylü ihtiyar gelip, kaza müftüsü olan hoca efendiye oğlunu şikayet eder:

- Muhterem hocam, der, dün oğlum beni tarlada dövdü, elindeki öküzleri kovaladığımız övendere ile vurdu. Çok canım yandı, çok ağladım, ben bunun için mi evlat büyüttüm, ben şimdi ne yapacağım bu ihtiyar halimle. Bugün koşup sana geldim, bana bir yol göster, bana bir akıl ver. Hocam ne yapacağımı şaşırdım, yalvarıyorum sana, bana bir yardımda bulun. Müftü efendi:

- Fesuphanallah, der. Bir evlat, babaya nasıl el kaldırıp döver!.. Peki sen oğluna dinini öğrettin mi? Ana-babanın hakkının büyüklüğünü oğluna anlatmadın mı? Küçükken ahlak, terbiye dersleri vermedin mi? Köylü:

- Kıymetli hocam! Köy halini biliyorsunuz, bu sizin malumunuz öğretemedim. Köy yerinde iş var güç var, hayvanlar güdülmek ister, çift var, odun var. Bunlar hep yapılması gereken işler. Müftü efendi gözü yaşlı ihtiyara:

- O halde ihtiyar köylü baba! Oğlunun kusuruna bakma, o seni çift sürdüğü öküzleri zannetmiştir. Çünkü oğlunun yanında seninle, öküzleri arasında bir fark yoktur. Oğluna baba kıymeti öğretmemişsin. O öküzlere vuruyorum diye sana vurmuş. Yoksa bir evlat babaya el kaldıramaz, diyerek köylünün oğluna karşı babalık vazifesini yapmadığını ve eksik yaptığını anlatmıştır.

Kıssadan Hisse Hikâyesi-Öyküsü

Çok eski zamanlarda, bal satan bir adam varmış. Petek petek balını, sevimli eşeğine yükler, sokaklarda dolaşarak satmaya çalışırmış. Ne hikmetse, kimse kendisinden bal almazmış.

Balını satamayan adamcağız üzülür, üzüldükçe kaşlarını çatarmış. Sesi sertleşir, yüzü asılırmış. Onu, o hâlde görenler hemen yollarını değiştirirlermiş.

Aynı mahallede bir de sirke satıcısı varmış. Sirkeci, bir sokağa girince çocuklar arkasından koşarlarmış. Mahalleli hemen çevresini sarar, gülüp şakalaşarak sirkesini alırlarmış. Balcı, bu adamın acı sirkeyi nasıl böyle çabuk sattığını bir türlü anlayamazmış.

Bir gün, iki satıcı bir sokakta karşılaşmışlar. Hiç satış yapamayan balcının yüzü yine aşıkmış. Yavaşça sirkeciye yaklaşarak:

- Bre sirkeci kardeş! Bunca zamandır seni gözler dururum. Ben. tatlı mı tatlı bal satıyorum. Kimse gelip benden bal almıyor. Senin acı sirkeni ise herkes kapışıveriyor. Bunun hikmeti nedir? Söyle de beni bu düşünceden kurtar, demiş.

Sirkeci, elini balcının omuzuna koymuş. Sevgi dolu bakışlarını onun gözlerine dikmiş ve:

- Balcı kardeş, senin elin bal satıyor, ama yüzün sirke satıyor, demiş.

Bu kıssadan hisse alanlar; başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmek için güler yüzlü, tatlı sözlü olmak gerektiğine inanmışlar.