Birçok devletler kurmuş, gösterişli uygarlıklar yaratmış, tarih sayfasına adımızı yazdırmışız.
Bu yargı doğru mudur?
Hani bir söz vardır; eğri oturalım, doğru konuşalım. Biz de doğru konuşmaya çalışalım.
İnsanlık tarihi boyunca pek çok imparatorluk, devlet, beylik, hanlık, emirlik vb. kurmuş olan Türkler, nice destansı olaylara damgasını vurmuş, imzasını atmıştır.
Bunlara hiçbir itirazımız yoktur.
Fakat dünya üzerinde yaşayan hiçbir millet, bulunduğu yerden ayrılıp farklı coğrafyalarda, farklı uygarlıklar kurmuş da değildir. Bu sadece Türklere özgü bir durumdur.
Neden?
Neden Türkler farklı coğrafyalarda bulunmuş, daha doğrusu hep yer değiştirmiş, sabit bir yer bulamamıştır? Türkistan’da, Rusya’da, Bulgaristan, Macaristan, İran, Suriye, Kafkasya, Mısır, Anadolu, Avrupa vb. birçok coğrafyada var olmuş, kısa ve uzun ömürlü uygarlıklar kurmuştur.
İşte sorun da burada yatmaktadır.
Bu, bizlere okuduğumuz tarih bilgisi neticesinde sanki önemli bir sorun değilmiş gibi gelmekte, normal karşılanmaktadır.
Hayır!
Asla normal değildir!
Bunu normal görmek kendimizi kandırmak, başımızı kuma gömmekle eşdeğerdir.
Gerçeklerle yüzleşelim, başımızı kumdan çıkaralım, olanlar üzerine kafa yoralım. Karşımıza çıkacak olan olumsuzluklardan korkmayalım, korkumuzu yenelim, gerçeklerle yüzleşmekte daha cesur olalım.
Sakın bu sorunun cevabını beklemeyin.
Bu hazırcılık olacaktır.
Bu sorunu önemseyen, önemli bulan, diğer milletlerden farklı oluşumuzu merak eden okumalı, araştırmalı, incelemeli, bilgi sahibi olmalıdır.
Belki farklı sonuçlara ulaşabilir, farklı durumlar ile karşılaşabiliriz.
Fakat tüm bunlar bizim bakış açımızda farklılıklar yaratacak, olayların her zaman göründüğü gibi olmadığını anlayacak, farklı kaynaklardan araştırma ihtiyacını duyacak, sonuca varmak için hep gayret edeceğiz.
Yani eskiden olduğu gibi konulara hemen inanmak yerine, araştırıp inanmak alışkanlığı edineceğiz belki de.
Belki de hiçbir şey edinemeyeceğiz.
Fakat
Kolaycılığa kaçmayacağız.
Bilgiyi hazır bulmayacak, ona kendimiz ulaşacağız…
