Nebi Xezri

(Bakı , 1924-2007 )

Nebi Hezri 1924 yılında Bakü’nün Hırdalan köyünde doğmuştur. Babasının adı Elekber’dir. Orta öğrenimini doğduğu köyde yapmış, ancak tahsilini muharebeden sonra devam ettirebilmiştir. 1974 yılında Leninqrad Üniversitesi’nde, Moskova’da M. Gorki adına Edebiyat Fakültesi’nde tahsilini devam ettirmiştir.

1950 yılında “Çiçeklenen Arzular” adlı ilk kitabını yayınlamıştır.

“Sülh Ekserleri” (1951) adlı ikinci kitabı ve “Temiz Ürek” (1955), “Salkım Söyüdler” (1957), “Güneşin bacısı”, “Sumgayıt Sahifeleri”, destanları; çalışan insanların geçimleri, aileleri, duygu ve düşünceleri konularının lirik-epik çalışmalarıdır.

“Veten ve Gurbet” (1959), “Kim Meni Hatırlasa” (1960), “Deniz, Köy, Mehebbet” (1965), “Hatireler Çığırıyla” (1966), “Avropa Hatireleri” (1970) kitaplarında vatan sevgisi ve doğa coşkusu temel konuları oluşturmaktadır.

“Partiyalı Poeziyanın” N. Xezri’nin edebi çalışmalarındaki en belirgin örneği ise Sov. İkp. XXVI. Kurultayı ve Azerbaycan komünistlerinin XXX. Kurultayı öncesinde toplanılmış “İnam” destanıdır. “İnam” ve “Güneşin bacısı” adlı eserler çok övgüler almıştır. Her iki eserin esas kahramanı sadece işçilik yapan, pamuk tarlalarının zavallı kızı Sevil, onun iş arkadaşı ve kızkardeşi olan Terlan Hüseynova’dır.

“Torpağa Sancılan Qılınç”, “Şehidler ve Şahidler”, “Qem Defteri” sosyal konularla yakın alakalı eserleridir.

N. Hezri edebi çalışmalarda faal olduğu gibi, sosyal-siyasi hayatta da aynı derecede katlımcıdır. Azerbaycan’ın Harici Ülkelerle Dostluq ve Manevi Elaqe Cemiyyeti Reyaset Heyeti’nin başkanı olarak, milli edebiyat ve maneviyatı dış ülkelere de tebliğ eder.

N.Hezri aynı zamanda usta bir mütercimdir. A.S Puşkin, M.Y. Lermontov, Ş. Petefi, O. Tumayan, A. Tvardovski, D. Quramişvili ve daha bir dizi şairlerin eserlerini Azerbaycan Türkçesine tercüme etmiştir.

N.Hezri’nin şiirleri Moskova’da, diğer (eski) Sovyet topluluklarında ve dış ülkelerde yayınlanmıştır.

N.Hezri’nin “Deniz Zirveden Başlanır” eseri 1973 yıl SSRİ, “İnam” adlı eseri ise 1982 yılı Respublika Devlet Mükafatı ile onurlandırılmıştır.

Nebi Hezri 15 Ocak 2007 günü dünyasını değiştirmiştir.

Başlıca Eserleri: Seçilmiş Eserleri (iki cilt), B. 1973-1974; Dereler, B. 1970; İller ve Sahiller, B. 1969; İnam, B. 1982; Son İllerin Setirleri, B. 1975; Ulduz Karvanı, B. 1979; Ummandan Damlalar (makale, hikaye, nesirler, piyesler) B. 1979

………………………………………

Not : Azerbaycan Türkçesinde x harfi h (kh) sesi verir.

………………………………………

Kaynakça:

  1. Azerbaycan Sovet Edebiyyatı Tarihi.  Bakı, 1988.
  2. Azerbaycan Sovet Edebiyyatı Tarihi. 2 ciltte, 2. cilt Bakı, 1967.
  3. Edebi Proses-76-80. Bakı, 1978-91.

ZİRVELERİN AĞ YADDAŞI

Çinar Kölgesinde Üreyimden Hahişim

Bah bêle ağaca

                                    söykenim birden,

Bahım köy cemene,

                                    Ağ buluda men.

Sen dinçel ebedi

                                    Döyüntülerden,

Govuşum ebedi

                                    bir sukuta men.

Sen gördün menimle

                        sêvinc, gem, ürek,

Birke yollarımız

                        Çetin; çetindir.

Yox sene vefasız

                        dêmerem ürek,

Bu bekle sonunçu

                        sedaretindir.

Dêmerem şimşektek

                        alışdı, söndü,

Dêmerem partladı

                        üreyim menim.

Dêyerem şefegli

                        güneşe döndü

Üfügde parladı

                        üreyim menim!

Söykenib ağaca

                        dayanım o gün,

O son gışımı da

                                    görüm bahartek.

Külek vıyıldasın,

                                    yarpag tökülsün,

Durub ayag üstde

                                    galım çinartek.

Budag şaggıltısı

                        titretsin yeri,-

Doğma ağacımdan

                        şax sındı bekle!

Susan üreyimin

                        döyüntüleri

Çinarın köksünde

                        çırpındı belke!

    

            1984

Nizami Yolu

Ürekler yollarda

                        güneştek yanır,

Yollar da ucadır,

                        yollar da ulu.

Tarixler goynundan

              bir  yol uzanır

Nizami yolu!

Doguldu talêyi

                        êlin baxtından.

Dünya axın – axın

                        Genceye geldi.

Şahlar da ênerek

                        şahlıg taxtından

Şairler şahına

                        secdeye geldi.

Üfüg yol kimidir-

                        yolun sonu yox!

Uzanıp

                        Mêhriban-mêhriban o yol,

Tebiet almışdır

                        onu goynuna.

Kiçik bir addımdan

                        başlanan o yol,

Çevrilib bir xalgın

                        talê yoluna.

Şairler,

Diz çökek

                                    Biz de o yola,

Heremiz

Yol üstde

                                    bir çinar olag!

Bir bax, ulduzlarda

                                    gözler görüşür,

Ulduzlar-işıglı

                        bir karvan kimi.

Êle bil o yolun

                        eksidir düşüb

Kainat goynuna

                        kehkeşan kimi.

Elinde esa

                        müdrik bir goca

Kêçir gite -gite

                        doğma yoluyla.

Danışır o bu gün yêne

                        esrin ogluyla!

Ona gulan asır

                        bütün insanlıg,

Dileyir beşere

                        O mêhribanlıg!

Dillenir,

Narahat, üreyi dolu-

Özüdür-

                                    o gür ses,-

                                    Azerbaycanın.

Mügeddes torpagın

Mügeddes oğlu!

Galın gatlarından

                        kêçib zamanın

Gelbi kainatda

                                    güneştek yanır,

Tarihler goynundan

                        bir yol uzanır,

Ebediyyet yolu-

Nizami yolu!

      

1984

Altmış İlim

Altmış kavrandır

                        altmış ilim,

Esrin buludları

                        başı üstedir

Yel almış karvandır

                        altmış ilim,

Zaman sehrasına

                        düzülüb gêdir.

İlham gelişine

                        hesretde galdım,

Her sözüm

Söhbetim

yêrindeydimi?

Zamanın bir derya

                        vaxtını aldım,

Zamana bir getre

                        xêyrim deydimi?!

Esrime gavuşdu

                        altmış ilim,

Ömrümün yolları

                         asan yol dêyil.

Altmış yoxuşdu

                        Altmış ilim,

Her yoxuş zirveye

                        Çatan yol dêyil.

Her kesin êşgitek

                        olsun ömrü de,

Kêçmir çox  yaşamag

                        menim könlümden.

Alıb illerimden

                        uzun ömrü de,

Gısa misralara

                        tapşırmışam men.

Êle uca dağlar

                        gördüm dünyada,

Gayalar gaş kimi

                        çatma-çatmadı

Gêtdiyim zirveye

                        gelbim  çatsa da

Gêtdiyim zirveye

                        elim çatmadı.

Sêvgidir gelbimin

                        ilk hegigeti,

O da gür çay olub

                        axdı ganıma.

Böyük cinayetmiş

                        dost xeyaneti,

O da yazılıbmış

                        menim alnıma.

Altmış bahardır

                        altmış ilim,

Êle aylarım var

                        gışlar don biçib.

Altmiş çinardır

                        Altmış ilim,

Rişesi torpağa

                        gelbimden kêçib.

Dar günde, xoş günde

                        çağırır Veten

Çekinme yollarda

                        sert tufanlardan.

Yaxşı ki, Vetençin

                        ölüme gêden

Çoxdur Veten-dêye

bağıranlardan.

İnamla suvarag

                                    yêr üzerini,

Goy insan ucalsın

                                    ê’timadıyla.

Dağıdag namerdlik

                        köprülerini,

 Saraylar ucaldag

                        merdlik adıyla.

Bir kitab yazıdır,

                        yazılı dünya,

Xêyre xoşbextliye

                        yazın, yazını

Kiçik düymecikden

                        asılı dünya,

Zekada goy tapsın

                        öz xilasını.

Men dövre , zamana

                        secde etdim ki,

O menim gelbimde

                        çağlayan gandır

Men bir mêhribana

                        secde etdim ki,

O ilk mêhribanım

                        Azerbaycandır!

Altmış şimşekdir

                        altmış ilim,

Haçan çaxıb getdi

                        duya bilmedim.

Dêyin-mübarekdir

                        altmış ilim,

Dêyim:-men cahana

                        nahag gelmedim!  

Bilirsen Ne Geder

Ömre hökmrandır

                        saat da, an da,

Çekilir tarıma

                        eseblerimiz

…Küylü meclisleri

                        ömre yazanda

Bilirsen ne geder

                        gocalırıg biz!

Kêçsek bulag-bulag

                        göy derelerden

Çaylara govuşub

                        ummanlaşarıg.

…Uzun iclasları

                        silsek ömürden

Bilirsen ne geder

                        cavanlaşarıg.

 1984

Gan Tezyigi

-Bestir gan-gan dêdin,

                        a gan tezyigi,

Bumu senin ehdin,

                        a gan tezyigi.

O geder tezyigler

                        êtdin mene sen,

Men dözdüm, indi de sen dözmelisen

-Sene gülden ağır bir söz dêdimmi!

Oldug bir-birinden

                        xebersiz kimi.

-Men senden xebersiz?

                        Bu nêce sözdür?

Sen menden xebersiz oldun, bu düzdür.

Be’zen haray çekdim…

            sen gulag asdın?

Şê’ri gelemle yox, ganınla yazdın.

-Êle arzu da sen

                        dilek de sensen,

Êle gan da sensen,

                        ürek de sensen.

-Hamının yêrine

                        derd-gem çekende

 Bilmedin düşersen, derd-geme sen de.

O geder yadları

                        sen doğma saydın,

Bari özünçün de

                        bir yaşayaydın!

-Çoxdan olub yarı

Ömrün yolları,

İnsaf et bari

-İnsaf gözleyirsen

                                    menden bu gün sen!

Birinci insafsız êle özünsen!

-Êh menim günahım

                                    azmıdır meyer, 

Bir de ki, kêçene güzeşt dêyerler.

İller ne tez ötdü!...

-Hele gêc dêyil!

İndi sen özünçün

Öz gedrinin bil!

Seninle doğuldum axı, alemde,

Seninle dünyadan gêdeceyem de.

      

1984

Kendde Doğulanlara

Kend küsdü – dêmeli,

                        şeherden umur,

Şeherin mayası

                        kendde yoğrulub.

Kendde doğulanlar

                        şehere cumur,

Unudur şeher de

                        kendde doğulub.

Uzanır doğmaca

                        yollarla izler.

Beli, dönüklüyün

                        üzü soyugdur,

Şeherden ayrıldın

                        kend seni gözler,

Kendden ayrıldınmı-

                        şeher de yoxdur.

          

1985       

Nêce Geribedir Gelbin İsteyi

Dağlardan buludlar

                        laybalay gopur,

Düşür xatiremin

                        sirli izine,

Yaz günü ürekden

                        bir haray gopur:

Menim gencliyimi

                        gaytarın mene!

Bir ömrün ateşli

                        sehrasındakı

Susmuş gülüşleri

                        gaytarın mene!

Yuxuyla hegiget arasındakı

Uzag görüşleri

                        gaytarın mene!

Zaman yavaşıdır addımlarını,

Men iller atından

                        asan düşmerem.

Bir aylı gêcenin intizarını

Yüz rahat gündüze men deyişmerem.

Cahanın xeyala

                        dönen ilinden

Sêvgi gucsun meni

                        doğma gol kimi.

Bir cığır uzansın

                        gonşu êvinden,

Kêçsin talêyimden

                        Sirli yol kimi.

Çağlayan tufanlı

                        denizim olsun,

Açım üfüglerin

                        nur kitabını.

Son şê’rin sêvinci

                        goy sizin olsun,

Gaytarın ilk şê’rin

                        İlk ezabını,

Dövrün ağ defteri

                        varaglansa da,

Yazaydıg o ulu defteri bir de.

Feget, gaytarmayın

                        mene dünyada

Etdiyim bir dünya

                        sehvleri bir de.

Nêce geribedir

                        gelbin isteyi,

Nêce arzu doğur

                        heyat yolunda.

Eger gaytarsanız

                        Mene gencliyi,

Axı, gocalıg da

                        dönecek onda.

Yêne günler kêçsin

                        goy birem-birem,

Yaşayım gış çağı

                        bahar çağı men.

Dünyada gencliyi

                        bir de isterem,

Bir de istemerem

                        gocalığı men!

           1985

Şimşekler Yağanda Yağışlar Kimi

Sonsuz üfüglere

                        açdım gelbimi,

Vêrdim insanlıgla

                        ürek-üreye.

Be’zen êle gelir,

                        teyyare kimi

Haçansa, hardansa

                        uçmuşam göye.

Doğdu menim üçün

                        güneş de yêrden,

Zirveler gördüm ki,

                        sal buzlar teki.

..Men uçub kêçirem

                        seyyarelerden,

Önümde talêler

                        ulduzlar teki.

Pembe buludlarda

                        nur elçim-elçim,

Göyler xalısından

                        goy güller derim.

Menim ümidimdir

                        sema beledçim,

Sêven üreklerdir

                        sernişinlerim.

Meğrur enginliye

                        dostam, sirdaşam,

Baxmışam her dağa,

                        çaya min defe,

Zöhre ulduzunda

                        gonag galmışam,

Men deyib gelmişem

                        Aya min defe.

Yalnız sonsuzluğa

                        goşmuram ki, men,

Bürclerden – bürclere

                        yoller salıram.

Saatdan – saata

                        uçmuram ki, men,

Esrden – esre

ganad çalıram.

Ne geder tufanlar

                        haglayıb meni.

Gütbler uzanıb

                        ağ gışlar kimi.

Kim dêyer yolumdan

                        saxlayıb meni,

Şimşekler yağanda

                        yağışlar kimi,

Yalnız dumanları

                        gucmuram ki, men,

Her ulduz garşımda

                        nurlu odadır.

Giteden, giteye

                        uçmuram ki, men,

Yolum kainatdan-

                        kainatadır.

Her günüm - zamanın

                        gerinesidir,

Dême ulduz kimi

                        söneceyem men.

Mügeddes limanım

                        yêr küresidir,

İndice toprağa

                        êneceyem men.

        1985

Var Ol Mehebbet

İller govuşsa da

                        Kedere-geme,

En böyük mehebbet

                        müdrik sêvgidir.

Yaxşı ki, görüşdük

                        ümid yolunda.

Her gün vuruluram

                        öz sêvgilime,

Her gün de sanıram

                        bu ilk sêvgidir!

Var ol, ilk mehebbet

                        ömrün sonunda!

           

1985

Adsız Gebirler

Salam vêr hörmetle

                        daşlara bir-bir,

Sen dême daşlara

                        adsız gebirler!

O böyük yaddaşdır,

                        yad daş dêyildir,

Yatır gebirlerde

                        ne geder sirler.

Gebirler,

Kederle

                        mürgüleyirler.

Göy otlar üstünden

                        esen külekdir,

Burada çiçek saysız

                        başdaşı tekdir,

Üfügde güneşin

                        zerrin şırımı…

Adsız daşlar altda

                        yatan ürekdir,

Ürek de dünyada

                        adsız olarmı!

            

1985

Elvida Dêyirem

Elvida dêyerem

                        sene, a zirve,

Alıb ucalığı

                        yêr üzü senden.

Kaş gelbim

Ağ nura

                        döne, a zirve

Cahana sepile

                        senin köksünden.

Elvida dêyerem

                        sene, ay külek,

Sen döndün menimçün

                        hörmete, ada.

Seslen yêr üzünde

                        yêne, ay külek,

Sanım ki, çırpınır

                        gelbim dünyada.

Elvida dêyerem

                        sene, ay deniz,

Doğmasan xoş mehin,

                        buzlu garında,

Kaş gelbim

                        dalğatek

                        dine, ay deniz,

Meni yaşadasan

                        tufanlarınla.

Elvida dêyerem

                        sene, ay sema,

Varsan elçatmayan

                        duyğular kimi.

Kaş gelbim gelblere

                        êne, ay sema

Êne mavi-mavi

Yuxular kimi.

Elvida dêyerem

                        sene, ay Güneş,

Yandım ateşinden

Od almag üçün.

Kaş gelbim

Senintek

                        sene, ay Güneş,

Tezeden dünyaya

Doğulmag üçün

Sene üz tuturam

                        ay ana torpag,

Bu gün torpag oğlu

                        sabah torpağam.

Elvida dêmerem

                        tek sene, torpag,

Goynunda ebedi uyuyacağam.

           

1985

Sirdir İnsanlar

Susmayan dünyanın

                        hay-harayıdır,

Hele açılmamış

                        sirdir insanlar.

Sêvinc insanların

                        ayrı payıdır,

Feget , birge çekir

                        derdi insanlar.

             

1985

Köhne Dost - Teze Düşmen

                           Düşmenimin dostu menim

                              düşmenimdir. Fransız Meseli

Gezeb şimşek çaxır

                        ateşle, odla,

Nolar,

Vêrmesen de buna fikir sen.

Her şêyi dêyirdin

                        onda sükutla,

İndi danışırsan-

                        hêç ne demirsen.

Her ayım çağlayan

                        gür çaydı mene,

Her ilim ümmandı,

                        coşğun lepeli.

Onda kederin de

                        doğmaydı mene,

İndi sêvincin de

mene yad gelir.

Uludur dostlugda

                        var olan dünya,

Baxma ki, şimşekler

                        üstünde çaxmış.

Yalan üzerinde

                        gurulan dünya

Êle yalanla da

                        dağılacagmış!

Satgınlıg-ne geder

                        evler uçurdu,

Baxıram,

Tutmur da acığım sene,

Yedikce gelbini

                        paxıllıg gurdu,

Bilsen, nêce gelir

                                    yazığım sene!

Dost üçün

Çinartek

                                    yayda biterem,

Onunla birgeyem

                        men toyda, yadsa.

Men dönmez düşmene

                        secde êderem,

Men hörmet êtmerem

                        satılan dosta.

Êybi yox,

Könlümden silinmez adın,

Aparmaz ağ güne

                        gara yalan da.

Sen ki, dost olanda

                        meni duymadın,

           

Belke de duyarsan

                        düşmen alanda!

                             

1985

Abide İnsan

                                                                                  Dövrümüzün böyük mimarı

                                                                       M.E Hüseynoba ithaf

Yay kimi tarıma

                        çekilmiş dünya

Tikir de, gurur da…

                        meğrur dayanır.

Adice pencere dêyilmiş dünya,

Milyon pencerede

                        milyon nur yanır.

Ezelden nebzini tutub cahanın-

Goydun binasını yüz – yüz binanın.

Uludur, kim elin

                        yoluyla gêtse:

Xalgın ucaldıgca sen ucalırsan.

Birce êv-

                        eger ki,

                                    ebediyetse,

Sen ki, min êv tikib şeher salırsan.

Senet – ilhamındır

                        söz ê-tibarın,

Ucalıg arzunda, dileyindedir.

Torpagdan baş alan

                        daş binaların,

Temeli o zerif

                        üreyindedir.

Êle tağlar tikdin torpaglar üste,

Durdu göy gurşağı o tağlar üste.

Durur ezemetle meğrur binalar,

Senetin sêvinci

                        dünya gederdir.

Güneşli binalar,

Büllür binalar

Gelbinle ucalan abidelerdir.

Gerek meslekiyçin yol gêde insan,

İnsan – abidedir,

                        abide – insan!

               

 1985

Sönmüş Yanğının Alovları

O nêce dehşetdi,

                        nêce felaket-

O yanğın üreye.

                        gubar salandı.

Oda tutuşdugca

                        ulu bir me’bed

Ulduz garsalandı,

                        ay garsalandı.

Arzular yanırdı

                        o alovlarda,

Ümidler üstüne

                        bulud çökürdü.

Dünen oxuyurdu

                        daş da, duvar da,

Bu gün daş – duvar da

                        Haray çekirdi.

Keder yaşa döndü

                        gemli gözlerde,

Ağır güsse êndi

                        Yêr küresine.

Sanki coşdu birden

                        susan sesler de,

Goşuldu odların

                        dehşet sesine.

Êle bil töküldü

                        Göy xıncım-xıncım,

Sınıb felaketin

                        od gılıncından.

Gıratın nalından

                        gopan gığılcım,

Söndümü yanğının

                                    Gığılcımından?

Bu gün yêr derdliydi,

                        göy müzderibdi,

Bu gün Aşıg Gerib

                        daha geribdi.

Gezib yêddi gözel

                        Uzag êlleri

Felaket önünde

                        dehşetle durdu.

Regs êden ellermi

                        alov dilleri?-

Bu gün yêrden, göyden

                        İmdad umurdu.

Tutuldu üreyim

                        asiman kimi,

Gapgara iz düşdü

                        Me’bed yêrine.

Alovlar – sayrışan

                        kehkeşan kimi

Gondu kainatın

                        üfüglerine.

Od yatdı…

Söndümü

                        Onun yanğısı?

Her yana hay çatdı

                        Opêra yandı!

Onun üreklere

                        düşen çıngısı

Tutuşub dübare,

                        dübare yandı.

Senet toxumları

                                    yêne bitecek,

Bitecek

Mügeddes

                        Gül – çiçek kimi.

Topragdan yanğının

                        İzi gêdecek,

Feget üreklerden

                        iz gêdecekmi?

                          

1985

Tebessümün Galdı Dünyada

                                

                                                                                    Amerikalı Samanta Smit’in

                                                                     Facieli Ölümüne

Sen yêrden,

Sen göyden

                        heyat umanda

Nêce gefil geldi

                        ölüm, Samanta!

Nêce facieydi

                        göy gatlarında.

Duydug biz dehşetin

                        od acısını.

Ah çeken doğmaca

                        övladlarım da

Êle bil itirdi

                        öz bacısını.

Sanki sefeg söndü

                        bulud içinde

Bed xeber

Ne yaman,

                        iti gelendi!

Durdu nevelerim

sükut içinde

Titrek kirpiklerde

                        yaş gilelendi.

3 Sif. 1077

Çökermi cahana

                        yay gününde gış!

Batdı göydelenler

                        boz dumanlara

Ağ êvi çilğayıb

                        gara fikir ki…

Beşeri ölüme aparanlara

Bir uşag ölümü

                        axı nedir ki!

Senin torpağın da,

                        senin seman da,

Vefasız çıxdımı

                        sene, Samanta!

Sen geldin, bu êle

                        biz seni gördük.

Burda çiçek açdı

                        tebessümlerin.

Senin gayğıların

                        yaşından böyük,

Senin müdrikliyin

                        yaşından derin,

           

Söyledin: – saf olsun

                        üfüglerimiz,

Gırğınlar gelmesin

                        felaket kimi.

Uşagın dêdiyi

                        Hagigeti biz

Gorudug en ulu

                        Hegiget kimi.

Susdu bir anlığa

perişan dünya,

Axı dost itiren

                        asan ovunmur.

Üstünde buludlar

                                    çaxnşan dünya,

Bir gız itirdi ki.

                                    üreyi büllür.

Uçdu mavi gölün

                        beyaz sonası,

Êle haray çekdi

                        çay da, ümman da.

Sendin gelen esrin

                        meğrur anası,

Bir ana azaldı

                        Axı , cahanda

                        doğma Samanta!

Galdı kainatda

                        sesin, sözün de,

Çekilsin beşerin

                        nigaran günü.

Sen gêtdin…

Amma ki,

                        dünya üzünde,

Goydun bir dünyalıg

                        tebessümünü.

Galmasın balalar

                        cahanda nakam,

Nurlu arzularla

                        bezeyek yêri!

Tebessüm – ümiddir,

tebessüm – inam.

Goruyag dünyada

                                    tebessümleri!

Zeka toxumları

                        goy açsın çiçek,

Beşer secde gılsın

İçdiyi anda,

Galsın ömürlerde

                        gülümseyerek

Mêhriban Samanta,

Doğma Samanta!

         

1985

Ağrılar

-Ağrılar… Her günüm

            Ağır bir zülüm.

-Ne geder ömür var

            Êle zülüm var!

-Ölüm axtarıram,

            Ucuz bir ölüm

-Meyer yêr üzünde

            Ucuz ölüm var?

Meyer ucuz ömür

            sürdün cahanda

Bu gün ucuz ölüm

            Axtarasan da?

             

1986

Tebessüm

-Ürekden

Mêh kimi

            esdi tebessüm,

Çökdü dodaglara, hopdu sözlere.

-Tebessüm isterem

            isti tebessüm.

-O ürek nurudur

            gonur gözlere.

Tebessüm gülüşe

            kiçik bacıdır

Gelbin mêhribanlıg

            êhtiyacıdır.

              

1986

Yuxuda Layla Êşidirdim…

Dalğalar gonmuşdu

            göyün üzüne

Büllur kehkeşanlar

            gatar – gatardı.

Başımı goymuşdum

            ayın köksüne,

Zöhre ulduzuna

            elim çatırdı.

Bakire üfügler

            benzer xeyela

Yêrlerde yalan yox,

            göylerde riya.

Layla êşidirdim

            êle bir layla,

Tezeden gelirdim

            sanki dünyaya.

Cahan bêşiyimdi,

            kainat anam,

Nolar bu yuxudan

            men oyanmasam?

                

1986

Men Sêvgini Gezmedim

Men sêvgini gezmedim,

Men sêvgini gözledim,

Ümidimi kesmedim,

                        gözledim,

O gelmedi küsmedim,

                        gözledim.

Êle gözlesem de men

O geldi gözlenmeden.

Men tapmadım sêvgini,

O, özü tapdı meni!

Goynundan

            tufanların

Kêç mêhriban-mêhriban,

Bir nê’metdir, êy insan,

Dünya üzünde sêvgi,

Sêvmek bacaranların

Yaşar özünde sêvgi.

1986

Odlarda Doğulan…

Kêçib asta – asta

            dağı, dereni,

Belke tez gelecek

            gözlediyim gün…

Dostlar!

Men ölende

            yandırın meni

Odlarda doğulan

            odlarda sönsün.

Gayıgdım,

Men üzdüm

            Araz, Kür boyu

Gülleydim

            açılıb deydim hedefe.

Onsuz da yanmışdım

            men ömür boyu

Goy yanım dünyada

sonuncu defe.

Nigaran – nigaran

            geldim cahana,

Bildim nigaranlıg

            ta ölünce var.

Feget yêr üzünde

            ondan o yana –

Ne keder,

Ne azab

            ne işgence var.

Külümden bir çimdik

            sepin Xezere,

Çêvrilsin Xezerde

            ağ lepelere.

Gêyimim beyazdan,

            maviden olsun

Her dalğa goy menim

            abidem olsun!

Külümden bir çimdik

            Araza atın,

Arazla elçatmaz

            dünyama çatım

Êle bir dünya ki—

            ora telesdim.

Dünyamı görmekçin

            dünyanı gezdim.

Kepeze bir çimdik

            sepin külümden

Goy güneş yanında

            zirveleşim men.

Güneşden doğulan

            bir zerre kimi

Galım yêr üzünde

            xatire kimi.

Dostlar,

            unutmayın ürek dêyeni,

Bu dünya tezedir,

            bu dünya gedim.

Dostlar,

Men ölende

            yandırın meni.

Odlarla gelmişdim

            Odlarla gêdim!

1986

Ocag Tüstülenir…

Neler pıçıldayır

            alov dilleri,

Yêne burum – burum

            Tüstü burulur

Uzag xatireler

            gayıdır gêri,

Ocag tüstülenir…

            fikir durulur.

İlk sêvgi…

İlk görüş…

            Ay düşüb suya…

Sahil gumlarında

            İzler derindir.

Sen ne vefalısan,

            Dünya, a dünya!

Ocag tüstülenir…

            Tüstü şirindir.

İlk küsü…

İlk hicran…

            Sonra ilk riya-

Sedaret insanın

            zerrin tacıdır.

Sirli, suallısan,

            Dünya, a dünya!

Ocag tüstülenir…

            Tüstü acıdır.

Gêce… Garlı dağlar

            gêtmiş yuxuya,

Hardasa gışların

            Saxı sınırdı.

Sen ne me’nalısan,

            Dünya, a dünya!

Artıg ocag sönmüş…

            ürek yanırdı…

               

1986

Gözelin Ölümü Gözel Olarmış

                                                                                               C.Cabbarlı’nın Gelini

                                                                                     Fatma Xanıma

O baxır nigaran

            Güneşe, Aya

Sirli duyğulardan

            ürekde iz var:

“Gözel getirmisen

            Meni dünyaya,

Tebiet, sen meni

            gözel de apar!”

-Êy gohum, toya gel!

-Êy dost, toya gel!

Gülüşler üzlerde çiçek açırdı

Ömründe ber-bezek

            taxmayan gözel

Bu gün güneş kimi

            şefeg saçırdı.

Toy idi…

O, durub

            el götürende

Cahanı çil-çırag içinde gördü,

O, bu cür oynayıb

            gelin gelende

O, meger bu gün de

            gelin köçürdü?

Oynadı eriyle,

            süzdü gızıyla

Gülüşler, çepikler

            tutdu alemi.

Göyerçin ellerin

            Çırpıntısıyla

O uçdu dünyadan

            göyerçin kimi.

Tebiet, ne böyük

            sirlerin varmış,

Gözelin ölümü

            Gözel olarmış!

              

1987

Ne Üçün, Niye

İller,

Êle kêçer,

            Xeyala döner,

Ömre gedem goyar

            Xeyala döner

            vida çağları.

Bir gün bêl büküler,

            Suala döner,

Gêder boy-buxunun

            nida çağları.

O nedir?

Calanır

            gêceye gündüz?

O dinen sukutdur,

            Susan sedadır.

O nedir,

Üfügde

            çıxır üzbeüz?

O, gêden görüşdür,

            Gelen vidadır!

Bir ürek susanda

            Ah çeker göyler,

Sanki yêtimleşer

            sêvgi, mehebbet.

Bir bêyin donanda

            meşegget êyler,

İlahi, tebiet

            Dahi tebiet!

Her an ebediyyet

            serheddi kimi,

Zaman haray çeken

            müdrik ozandır!

Gol-boyun göpürem

            sêvinci, gemi-

Gêden güllü bahar,

            Gelen xezandır.

…Bir insan

Köç êtdi

            yêr küresinden,

Cahanda şimşekler

            hiddetle çaxsın!

Az galdı

Bu beşer

            Zelzelesinden

Denizler çay olub

            Zirveye axsın.

          

1986

Hegiget ve Yalan

Yalan hegigetle gol-boyun oldu,

Dünya faciesi hemin gün oldu.

Yalan ki, hegiget cildine girdi,

Sedaget insana arxa çêvirdi.

Deyer bir-birine

            ulduzlar deyer,

Yalan hegigeti aldatsa eger.

Uzag karvan gelir,

            Garşısına çıx,

Gör kim mekrlidir,

            kim gelbi açıg!

Hegigetin donu

            Gövsi – güzêhdir,

Yalanın gêyimi zağlı zirêhdir.

Yalan irişerek

            baş eyen olur,

Hegiget – uşag tek küseyen olur.

Çıxdı hegigetin

            Yanar gılıncı,

Tökdü yalan üste odlu gığılcım.

Yalan birce anda

            kül oldu söndü,

Feget hegigetse

            hêykele döndü.

4 Sif. 1077

Êşit, insan oğlu

            unutma sen de,

Yalan bite biler kül içinden de,

Cücerib can atar-

            O yêne bir gün,

Hegiget – hêykele sepilmek üçün.

1987

Bibioğlum

Bu neydi anların sonsuz köçünde,

Gêce calanmışdı gündüze, gördüm,

Bizim mö’cüzeli dünya üzünde,

Bu gün men özüm de mö’cüze gördüm

Birden gur şeherde

            çıxdı garşıma,

Özüm de bilmedim bu nêce sirdi?

Üsür papağını goyub başına,

O, gêder – gelmezden varıb gelirdi.

Êle bil ênirdi nur dağlarından,

Sema mavi – mavi alaçıg kimi.

Tebessüm gizlenib dadaglarında,

Tebessüm açmamış tumurcug kimi

Axı, bu il çatdı

            Bir ömrün sonu,

O yudu yaşlarla gözlerimizi.

Torpağa tapşırdıg yayda biz onu

O ise dünyaya tapşırdı bizi.

Belke dayanmayıb hele de karvan

Gêdir xatire tek

            yêrle, göyle o?

Ciddi baxışları tutgun, nigaran,

Nêce mêhribandı öz zehmiyle o.

Dünyanın kederi onun gemiydi

Feget çox düşünüb az danışardı.

O ki, derin axan çaylar kimiydi

O gelbden çağlayıb

                        Gelben daşardı.

Doğmadır gırışı

            tunc sifetinin,

Baxışlar sükutla

            kêyfimi sordu.

Bu anda “Avrora” sigarêtinin

Goxusu êle bil üzüme vurdu.

 İller silkelendi

            öz temelinden

Nisgil de, keder de

            Bu gürbetde var.

Nurlu baxışları tutdu elimden

Gözlerde nesihet,

            Vesiyyet de var.

Gözlerle ne müdrik

            sözler dêyirdi!

O mene ürek de, direk de vêrdi.

Bildim niye geldin

            ay bibioğlum,

Geldin ki gürbetde ürekli olum!

Soldu tebessümler

            eyildikçe gün,

Xeyaltek harasa

            o uçdu yêne.

Belke de bir daha gayıtmag üçün

O gêder – gelmeze govuşdu yêne.

Galdı göyler mavi

            alaçıg kimi,

Bir de ki, tebessüm-

            tumurcug kimi. 

 1986 – 1987 Pekin – Bakı.

İlk Cinayet

Riyanı – zülmetin

            ziyası saydım,

Min bir cilde girdi

            lakin cinayet!

Dünyada men ganun

            yazan olsaydım,

Yalanı – yazardım

            ilkin cinayet!

              

1987

Çinar Ömrü

Çinarla dil açdı

            söz de, ilham da

Yarpaglar üstümde

            gızıllı kölge.

Bir çinar ömrünü

            yaşamasam da,

Bir çinar sesinde

            yaşadım belke.

           

1987

O günden…

Sêyr êle,

Sirlidir

            Dağlar bu gün de.

Dağlarda bir gara

            Mağara durur.

Yazda da, gışda da

            Onun üstünde

Buludlar ağara – ağara durur.

Sen kêçib zamanın

            Sert gerişinden

Göz açdın beşerin

            Oğlan yaşında.

Bir ana gelbinin

            Odlu êşginden

Doğuldun bir yanar

            Tongal başında.

Toxundu ilk defe

            Gözlere odlar,

Sanki çiçek sepdi

            Üzlere odlar.

Sirli nida geldi

            Göy gatlarından

Ayın şefeginde yudular seni.

Zümrüd çemenlerin

            Göy otlarından

Bir yumşag beleye

            Tutdular seni.

Yêrde gığılcımlar,

Göyde ulduzlar,

Sanki bir-birine

            Deydi ulduzlar.

Emdi ter dodaglar

                        Ana döşünden,

Beyaz süd sêlleri axdı cahanda.

Öz hayat sesinle

            Gışgıranda sen,

Yuxudan gêcenin

            Özü oyandı.

Sene layla dêdi

            Mêhriban ana,

Gözünde şefegi

            Ateşin, odun.

Gelib kêşmekêşli

            Dünya goynuna

O gêce odlarla

            Goşa uyudun.

Düşdü gayalara

            Bir gara kölge

Senin başın üstde

            İldırım çaxdı.

O günden gelbinde

            Al ganla birge

Alovlar çağladı,

            Ateşler axdı.

Parlayıb ateşli

            Ehtiras kimi,

Alovlu tufanlar

            Goparan oldun,

O günden ateşi

            Bir miras kimi

Esrden esre

            Aparan oldun.

1987 – 1988

Çekin Gara Elleri

                                                                                      

Dostum, gardaşım Yusuf Hesirliye

Sinemde döyünür bu yêrin gelbi,

Eyilmez dağlara bir de baş eyim.

Vagifin üreyi,

            Üzêyrin gelbi

Menim üreyimdir, menim talêyim.

Esmesin hicranın

            gara yêlleri

Çekin Garabağdan gara elleri!

Guzêyden çaylara göz yaşı sızır,

Gezeb dalğaları axır yollara.

Yurdumun xan gızı,

            mêhriban gızı,

Natevan nigaran baxır yollara,

Axmasın vadinin

            gara selleri,

 Çekin Garabağdan gara elleri.

Dar günde sınanar neslin güruru,

Gêyret- hegigetin müreddesidir.

Fikretin xeyalı-

            zirveler nuru,

Bülbülün neğmesi dağlar sesidir.

Bir de men görmeyim

           

gara illeri,

Çekin Garabağdan gara elleri.

Kükreyib gezebden od töker gışım,

Golumdan berk tutsun gardaşım gerek.

Garışsa yad êle

            birce garışım

Özüm de torpağa garışım gerek.

Çekin bu torpagdan

            gara elleri,

Çekin Garabağdan gara elleri.

1988   

*  *  *

Sanıram göylerden

Axan nuram men,

Zirveye baş goyub

Yata bilmirem.

            Bütöv bir ömürdür.

            Hêy uçuram men,

            Feget öz-özüme

            Çata bilmirem.

Uçuram, ganadım

            Fikrimle, duyğum-

Özüme bir dağdır

            Menim öz dağım!

Êle hêy axtarır

            Dünyada insan,

Gezir hegigetin

            bakir sözüyçün.

Cahanın

            Sirrini açsa da insan,

İnsan sirr galırmış

            Özü özüyçün.

1988

Yarım Addımlıgda

Dê, nedir tapdığın

            Senin cahanda,

Bir ümid,

Bir keder,

Bir nigaranlıg.

İşıglı dünyaya

            Sen göz açanda

Yarım adddımlıgda

            Durdu garanlıg.

Ne idi umduğun

            axı, heyatda

Belke yollarına

            Çıxdı hegiget?

Xoşbextlik gezirsen

            Sen addım-addım

Yarım addımlıgdan

            Kêçir seadet.

Buz ürekler gördün,

            Özün yanarken,

Sen êy mêhribanlıg,

            İsit dünyanı!

Ömrün addımını

            Sonsuz sanarken,

Yarım addımlıgda

            Ölüm dayanır.

1988

*  *  *

Ümid yollarında

            Gördüm bela men,

Günler-

            Lalelerde

                        Gara xal kimi.

İnam gözlerile

            Baxtım her kese;

Geldim cavab tapım

            Min suala men-

Amma nedense,

Yaşadım

Cavabsız

            Bir sual kimi.

1988

At, Övlad ve Torpag

(Halg Revayeti)

                                                                         

                                                                               Bu revayeti mene danışmış müdrik alim

                                                                            dostum Mireli Seyidova minnetdaram

Xeyal uzag-uzag

            illere vardı,

Çaparlar yollarda

            duman gopartdı.

Çatdı hökmdardan

            Xagana xeber:

-Gözel ağ atını

            Sen mene gönder!

“Ağ atı vêrekmi?

            At, ki ganaddır.”

Geldi meslehete

            Êl deste-deste.

Xagan çox düşündü,

            O, geme batdı.

Dêdi: Gan düşmesin

            bir atın üstde.

İl kêçdi…

Buludlar

            Dağları sardı,

Çaparlar yollarda

            Duman gopardı.

Çatdı hökmdardan

            Xagana xeber:

-Ortancıl oğlunu

            Sen mene gönder!

Menim goşunumda

            eskerlik êtsin,

Yox, yox ağ atıma

            mêhterlik etsin!

“Övladdan el çekek?

            Övlad muraddır!”

Geldi meslehete

            Êl deste-deste.

Xagan çox düşündü,

            O, geme batdı.

Dêdi: Gan düşmesin

            Bir oğul üstde!

Dünyaya nur saçan

            Êrken bahardı,

Çaparlar yollarda

            Duman gopardı:

-Daha darlıg êdir

            Burda yer mene

Gonşu torpagları

            Xagan, vêr mene!

“Yadlar hakim olsun

            Yurdunda senin?”

Geldi meslehete

            Êl deste-deste

-Vêcsiz torpaglardır

            Goy vêrek getsin,

Kol-kos da bitmeyir

            O şoran düzde.

Vaxt kêçdi,-

            sükutlu degigelerle

Xagan öz yêrinden

                        Galxdı kederle:

-Ağ atı vêdim ki,

            men at taparam.

Övladı vêrdim ki,

            övlad taparam.

Men torpag tapmaram

Feget dünyada,

Niye toprağımı

            Men vêrim yada?

Torpag menim dêyil-

            Xalgındır torpag,

Ancag edaletin,

Haggıdır torpag.

Babamdan bu torpag

            Mene mirasdır,

Bu torpag üstünde

            ölsem de azdır.

Gel, düşmen

            yasını

            Görecek alem,

Sene özün boyda

            torpag vêrerem!

Çaparlar hövlnak

            gêri çapdılar.

…Yadlar o torpagda

            Gebir tapdılar.

1988

*  *  *

Şefegler üfügde zer leçek kimi-

Dağdan topa-topa

            buludlar axır.

Dünen gar yağırdı

            ağ çiçek kimi,

Bu günse ağ çiçek

            gar kimi yağır.

Her fesil tazedir her dilek üçün

Ömrün dağ yolunu

            Tek çıxıram men,

Dünen darıxırdım

            Ağ çiçek üçün

Bu gün ağ gar üçün darıxıram men.

1988

İki Ganadlı Düşünce

-Buludlar üstümden

            karvantek axır,

Baxıram mêşeye,

                        dağa,

                        çaya men.

Be’zen de olur ki,

            yadımdan çıxır

Ne üçün gelmişdim

            Bu dünyaya men.

-Doğrudan sen yêri,

            göyü unutdun?

Axı, sen bir esrin arzu-kamısan!

Eğer bilirsense

            neyi unutdun,

Dêmeli, heç neyi

            unutmamısan?

1985  

Sün’i Ürek

Biz yêr küresine

            haray salmışıg,

Bizim êşgimizle

            göyler de dindi.

Sün’i pêyklere

            biz alışmışıg,

Sün’i üreklere

            alışag indi?!

Ulu hegigetdir

            parlamag, sönmek

Ömrümüz ne geder

            uzun olsa da.

Axı, sinesinde

            ürek döyünmek

Yaşamag dêyildir

            hele dünyada,

Şê’rim ki, ucaldıb

            meni ürekle,

Mene ağrısıyla-

            o mügeddesdir.

Yüz il istemirem

            Sün’i ürekle

Mene öz gelbimle

            bir gün de besdir.

1985

Zirvelerin Ağ Yaddaşı…

Axşam nuru

Zirvelerde

            gızıllanır seher kimi,

Şahdağına salam dêdim,

            o sesimi êşitdimi?

Kimler ona salam vêrib,

            kimler ondan salam alıb,

Gelen kesler,

Gêden kesler,

            hêç göresen yadda galıb?

Onları öz sinesinde

            saxlayırmı dağ yaddaşı?

Garlı-garlı

            zirvelerin

                        ağ yaddaşı.

Mügeddesdir yêr üzünde

            meğrurluğu, ucalığı,

Belke êle dağ yaddaşı

            êdib onu yaddaş dağı?

Esrlerin esrlere

            xatiresi Şahdağımdır,

Yêrin göye dağ vügarlı

Abidesi Şahdağımdır.

1985

            İLLERDEN ESEN YÊLLER

Ê’tiraf

                                                                       

 Ne mülkü mal mene çerx verse memnunam,

                                                                   Ne mülkü maldan avare gılsa mehzunam. 

                                                                                                                                 Füzuli

Sêvmedim dünyada gızıl-gümüşü,

Dêdim ki, servetim ê’tibarımdır.

Gözel sêvgilimin şirin gülüşü

Menim dövletimdir, menim varımdır.

Sêvmedim dünyada şanı, şöhreti,

Onları heyatda efsane sandım.

Bax, hemin dêdiyim varı, dövleti

Öz ürek ganımla özüm gazandım.

Axtarıb gezerem könül yarımı,

Gezerem ömrümün baharı kimi.

İstese sêvgilim göz yaşlarımı

Düzerem boynuna mirvari kimi.

Dünya gulag assın goy yaxşı-yaxşı,

Sêvgi sêvincimdir, sêvgi gemimdir.

Bir ala gözlünün odlu baxışı

Menim cennetimdir, cehennemimdir.

Goca bir dağam ki başı garlıyam,

Dême zirvemdeki o duman nedir?

Bütün varlılardan daha varlıyam,

Dövletim mehebbet, varım sêvgidir.

1958

Êşg ve Sedaget

                                                                    

       Mende Mecnundan füzün aşıglıg iste’dadı var,

                                                             Aşıg-ı sadıg menem Mecnunun ancag adı var.  

                                                                                                                                              Füzuli

Çêşmeli dağlardan, sulu dağlardan

Kêçdim mehebbetin dağı sinemde.

İki renk yaradıb gördüm ki, dövran-

Garası sinemde, ağı sinemde.

Êşge üreyimi pervane saydım,

Gêtdim yana-yana dünya üzünden.

Men özüm min defe ağlamasaydım

Lêysan yağardımı Lêyli gözünden?

Be’zen yollarıma çökdü garanlıg,

Aya, ulduzlara açdım derdimi.

Eger sêvmeseydim Mecnundan artıg

Mecnunum bu geder sêvilerdimi?

Êşgin o çağlayan, coşan denizi

Gör nêce derindir, nêce derindir!

Dêdim: sedagetdir mehebbet özü,

Dêdim: mehebbet de sadiglerindir.

Toxundu ateşler güle, yandı ki,

Sêvgini zarafat canan olmasın!

Füzuli ah çekib bele yandı ki,

Bir de onun kimi yanan olmasın!

1958

Menim Üreyim

                                                                                          

   Könülde min gemim vardır ki,

                                                                                     Pünhan eylemek olmaz. 

                                                                                                                                   Füzuli

Her payız derdimi pıçıldayarag

Tökülür ağacdan sapsarı yarpag.

Dinle, o hesretle seslenen govag

Menim üreyimdir, menim üreyim.

Mehebbet sonsuzdur, ömürse gısa,

Ne olar, sedaget ebedi galsa!

Kimin üreyinde bir têl gırılsa

Menim üreyimdir, menim üreyim.

Üzlerde, gözlerde sêvgi oxunur,

Mehebbet ürekden üreye gonur.

Gözeler gözünde o ateş, o nur,

Menim üreyimdir, menim üreyim.

Bulağam, suyumdan doyunca için,

Çemenem, mêhriban-mêhriban kêçin.

Min çiçek içinden bir lale sêçin-

Menim üreyimdir, menim üreyim.

Şairin gelbinde min bir dilek var,

Çeleng toxumağa gül var, çiçek var.

Ne geder dünyada sêven ürek var

Menim üreyimdir, menim üreyim.

1958

Bura Muğandır

                                                                                     D. Kürçaylıya

Çemenler yamyaşıl, dereler gözel,

Êle bil dünyada her yêrden evvel

Seher bura gelir elinde meş’el,

Bura zülmet boğan, güneş doğandır,

Bura Muğandır!

Zehmetle yoğrulmuş onu mayası,

Min esrin êşgidir sözü, me’nası,

Ağ-ağ tayalardır dağı, gayası,

Sonsuz zemileri derin ümmandır,

Bura Muğandır!

Onun ilk arzusu, muradı Kürdür,

O, bir gartaldırsa, ganadı Kürdür.

Onun anası Kür, övladı Kürdür.

O, hem gezeblidir, hem mêhribandır,

Bura Muğandır!

Doğur gış seheri, susur çöl-bayır,

Baharın özü de burda gışlayır…

Dünyanın gışları onu xoşlayır,

Min êlden gelene bir aşiyandır,

Bura Muğandır!

Burda coşğun kêçen her insan ömrü

Andırır Xezere tökülen Kürü,

Obaşdan düzlere yayılan sürü

Êle bil dağlara galxan düşmandır,

Bura Muğandır!

Yağdıgca düzlere nur kucag-gucag,

O gözü dumanlı cêyrana bir bax,

Hansı şairise xatırlayarag:

“Meni bir de yazın…” dêyir haçandır,

Bura Muğandır!

Heyat ona vêrib bütün rengini,

Söyüdlü çayların ilk ahengini.

Çemenin sonsuzu, göyün engini

Ona tebietden bir ermağandır,

Bura Muğandır!

Xoş olar üreyin ümmanı varsa,

Sêvinci, şadlığı duyanı varsa…

Kimin Muğan boyda Muğanı varsa

Dêsin ki, sehra yox, o bir cahandır.

Adı Muğandır!

1959

Gözleyir Bizi

Ağarır dağların sinesi garla,

Tebiet govuşur teze baharla,

Gelirik, gêdirik xoş arzularla,

Dilekler, ümidler izleyir bizi,

Kim ise hardasa gözleyir bizi.

O belke bilmeyir be’zen hardayıg,

Sanır ki, çox uzag bir diyardayıg,

Sêvgiye çağıran ilk bahardayıg,

Gelbinde duyğutek besleyir bizi,

Kim ise, hardasa gözleyir bizi.

Söyüdler başını sallar müntezir,

Cığırlar müntezir, yollar müntezir…

Açılmış mêhriban gollar, müntezir,

Özüne en eziz dost dêyir bizi,

Kim ise hardasa gözleyir bizi.

Sabah görüşürük biz güle-güle,

Kêçirik yolları vêrib el-ele.

Yaxşı ki, bêledir tebiet, bêle,

O, heyat êşgidir sesleyir bizi,

Hemişe, her yêrde gözleyir bizi.

1959

Çinar ve Men

                                                                         

  “Çinardan na çoh yazırsan 

                                                                                         deye mene sual veren oxucuma.”

Men Çinar adiyla

            Neğme dêyirem,

O neğme êşgine sinemi yardım.

Dêyirem,

            bilirsen, men ne dêyirem?

Çinarsız özümü yêtim sayardım.

Kêçib körpeliyim kölgeliyinden,

Min yol el êylemiş

            budaglar kimi.

Ne vaxt ki, çinarı düşünürem men

Özüm ucalıram

            bir çinar kimi.

Gence çinarını

            Gördüm bu anda,

Böyük Nizamımız burda dinibdir .

O, Mecnun êşgile alovlananda

Çinar kölkesinde serinlenibdir.

Çinarsız bir bulag

            bulag dêyil ki,

Çinar mağarlıdır, çinar toyludur.

Menim torpağımda

            nahag dêyil ki,

Dêyirler:- İgidler çinar boyludur.

Galxdıgca tarlada

            çölde, çemende

Serin küleklerden xumarlanırlar.

Yayda kölgeliye gızlar gelende

Çinarlar ne geder vügarlanırlar.

O susar mükedder,

            insan olmasa,

Axı neğmesi de insanlarındır!

Çinar solub geder insan olmasa,

Onun kölgesi de insanlarındır!

O min neğmelidir, min alemlidir,

Me’na var çinarın şair dilinde.

Araz kenarında

            çinar gemlidir,

Çinar mêhribandır

            Kür sahilinde.

Beli, Araz dedim…

Çinarlı Araz…

Ağac da insan tek intizardadır.

Araz, gışlı Araz

Baharlı araz...

Çinar ordadırsa, gözü burdadır.

Dayandım… Sahili sêyr êledim men,

Yêne de kederler gelbimi sardı.

Çinar bacarsaydı, suların üstden

Yaşıl neheng kimi addımlayardı.

Çinar hem cavandır, hemdeki, goca,

O susmaz ne axşam ne de ki, seher,

Sumgayıt düşende sehra boyunca

Çinarlar birinci köçüb geldiler.

Bêle dêyirler ki, Mingeçêvirde

Özül de çinarla bir goyulubdur.

Bugünkü şeherin galxdığı yêrde

En evvel çinarçın yêr goyulubdur.

Men aldım cahandan

            Arzu da, kam da

Dolaşdım çinarın adı dilimde.

Men çinar altında doğulmasam da,

İsterem o bitsin son menzilimde.

Yataram… Budaglar destebedeste…

Onunla yataram axır çağımda.

O haçan seslense

            başımın üstde

Sanaram gayıtmış uşaglığım da.

Sanaram, tezeden doğulmuşam men

Tezeden bağlıyam ana toprağa,

Sanaram bir serin

            yêl olmuşam men,

Neğmemle gonmuşam yaşlı budağa

Seslensin çinarım neğmeler kimi

Gel, baxma sen ona

            kenardan, êy dost!

Sen indi bildinmi, indi bildinmi,

Niye çox yazıram

            çinardan, êy dost?!

1961

Karvangıran

Êle ki, dogmuşdur o parlak ulduz,

Göylerden sêhrli

            Nur çilemişdir,

Sarban oyanarag yorgun, yuxusuz:

-Çıxdı dan ulduzu, gêdek - dêmişdir.

Zülmetli yolların düşüb ağına

Bêlece düzülmüş sıraya karvan.

Govuşub gêcenin garanlığına,

Bilmeyib hêç gêdir haraya karvan…

Gêce uzandıgca,

            Gara bir gêce,

Karvanlar düzlere haray salıbdır.

O ulduz göylerden gülümsedikce

Karvanlar zülmetde azıb galıbdır.

O uzag zamanlar,

            Uzag zamanlar

Yolları gah zülmet, gah da borandır.

Karvan dağılanda bilmiş ki, onlar

O dan ulduzu yox, Karvangırandır.

İnsanın ömrü de kavrana benzer,

Sêvgi yollarında

İnsan da sêvgide bir işıg gezer,

Gah parlag, gah sönük yanar ulduzlar.

Mehebbet gelende ilk bahar kimi

Seni öz arzuma çırag bilmişem.

O yollarda azan

            yolçular kimi

Seni Dan ulduzu nahag bilmişem.

Sönmez duyğuların üfüglerinde

Hemişe parlayan ümid, arzudur.

Her parlag ulduza, yêr üzerinde,

Gelin, dêmeyek ki

            Dan ulduzudur.

                 

  1962

            6 Sif. 1077

Penceremi Döyür Çinar…

Gışdır… Yağır bayırda gar…

Ağ gêyinib dere, düzen.

Penceremi döyür çinar.

Dêyir çinar:

- Burax , gelim, gızınım men!

Yaydır… Êvde bir isti var,

Bir isti var,

Gel göresen!...

Penceremi döyür çinar,

Dêyir çinar:

-Çıx, serinlen kölgemde sen!...

            1962        

Son Bahar

Göyden sepelenir gucag – gucag nur,

Güneş mehebbetle isidir yêri.

Payız günlerinde êle gün olur

Bahar sanırsan ki, gayıdır gêri

Yamyaşıl bezenir düzler, yamaclar,

Köçeri guş olur gem de, keder de.

Bahar nefesini duyan ağaclar

Görürsen tezeden çiçekleyir de.

Sanki neğme dêyir ilk bahar sene,

Göy de dumanlardan naxış – naxışıdır.

Amma ki, dağlara düşen gar sene

Sakit pıçıldayır: garşıda gışdır!

İnsan da bêledir: mêhriban meğrur…

İsinir güneşden ömrün illeri.

Gocalıg gününde êle gün olur,

Genclik sanırsan ki, gayıdır gêri.

Tezeden gül açan yamaçlar kimi

Sêvince çêvrilir gem de, keder de.

Bahara govuşan ağaclar kimi

Mehebbet tezeden çiçekleyer de.

Sanki neğme dêyir ilk bahar sene,

Ürek arzulardan naxış – naxışdır.

Amma ki, saçlara yağan gar sene

Sakit pıçıldayır: garşıda gışdır.

1962

Durnalar Gayıdanda

Bahar yuxusundan oyadır yêri,

Artıg könül sıxmır çen de, duman da

Durnalar gayıdanda.

Ne geder arzular gayıdır gêri

Durnalar gayıdanda

Bahar yêr üzünün sêvinc ayıdır,

Bulaglar gaynayır êle bil ganda.

Durnalar gayıdanda

Çiçekler gayıdır, güller gayıdır

Durnalar gayıdanda

Açır gözlerini dağın lalesi,

Nergiz de üzüne gülür aranda.

Durnalar gayıdanda

Gayıdır çayların şagrar neğmesi

Durnalar gayıdanda.

Bu gün bir canlıyam, sabah torpağam,

Gör neler düşünür insan cahanda

Durnalar gayıdanda

Êle bil dünyaya gayıdacağam

Durnalar gayıdanda

Her bahar gayıdanda!

1962

Gêcikmiş Mektub

                                                                                

 Merhum dostum Hesen Necefzade’ye

Dünen torpag onu aldı goynuna,

Yêne yêr üzünden köçdü bir nefer.

Dünyadan telesen insan oğluna

Gêcikmiş bir mektub geldi bu seher.

Mektub… Yapışganlı, möhürlü mektub…

Mektub milyon – milyon mektublar kimi.

Ömrü sahibinden ömürlü mektub

Sanki fikre gêtdi sözü var kimi.

Gözledi gözleri yol çeke – çeke,

Kimse el vurmadı… Bu nêce sirdi?

Şadlıg getirerdi dünen o belke,

Bu gün keder üstden keder getirdi.

Onun kêçdiyi yol uzun yollardı,

Onun sarağında, dê, kim galıbdır?

Dünen o mektubun sahibi vardı,

O bu gün nêce de yêtim galıbdır.

Gün kêçib… Gözleyir mektub yazan da,

Onun üreyini şübheler yêyir.

Düşünür belke de êle bu anda:

“Cavab vermeyirse, dêmek sêvmeyir”.

Mektub da yaşayır… Deyişir zaman…

Her setir ürekden gelen soragdır.

Uyuyur torpagda,

            Uyuyur insan,

Ancag o mektubda hele de sağdır.

                 

            1962

Uçmag Üçün

Ay kêçir, il kêçir, coşur arzular,

Oluram yüz êlde, yüz diyarda men,

Gelbimde geribe nisgilim var,

Haçandır uçmuram yuxularda men.

Yuxular… yuxular… O günler hanı?

Êle ki, göz yumdum, nêce uçardım.

Sanki dolaşardım bütün dünyanı,

Men nêce uçardım, nêce uçardım!

Yuxular- en şirin bir xeyal kimi…

Sirli bir heyatdır yuxu heyatda.

Be’zen ucaldıgca men gartal kimi

Mêşeler galardı ayağım altda.

Aldıgca goynuna duyğular meni,

Gışı çıxarmamış yayda olmuşam.

Êle aparıb ki, yuxular meni

Men hele ulduzda, ayda olmuşam.

Yêne isterem ki, uçum göylere ,

Ömrün yay gününden bahara gêdim.

Gayıdıb bir kere, yalnız bir kere

Uşaglıg dêdiyim diyara gêdim.

Mene ganad vêrin, üfüg gösterin,

Çatım uşaglığın sahillerine.

Ganad vêrmeseniz, bir yuxu vêrin,

Uçum, uçmag üçün uçum men yêne…  1962

İste

Öz meğrur êşgimde temennasızam,

Bir damla istesem,

Bir ümman iste…

Men ki, bir dünyalıg baharam, yazam,

Birce gül istesem,

Gülüstan iste.

Mene ulduz boyda işıg vêr dêsem,

Sen menden

Güneşli asiman iste,

Haçan bir saatlıg görüş istesem,

Sen bütün ömrümü

Ermağan iste.

    

  1966

Mavidir…

Bu gün hêç bilmirem

Ne üçün,

Neden

Sema da mavidir,

Torpag da mavi.

Görürem dünyanı başga rengde men,

Ağac da mavidir

Yarpag da mavi.

Esir haradansa serin külekler,

Dağdan mavi-mavi

Duman sürünür.

Mavi kepenekler,

Mavi çiçekler

Mavi çemenlerde geşeng görünür.

Sulara yêl deyir,

Sular titreyir,

Yêrin de menimtek büyük sirri var.

Sanki efsanevi neğmeler dêyir,

Mavi sahillere

Mavi dalğalar.

Rengi bambaşgadır

Çölün, düzün de,

Mavi şefeglerdir çilenen yêre.

Uçur göy üzünde

Bu mavi günde

Mavi teyyareler maviliklere.

Men belke bilirem

Ne üçün,

Neden

Dünyanın gündüzü mavileşibdir?

Belke de sen mavi

Gêyindiyinden

Yêr üzü,

Göy üzü

Mavileşibdir.

Êle bil senintek bezenib alem

Sema da, torpag da

Sanki mavidir!

Belke xoşbextlerin xoşbexti menem,

Belke seadetin rengi mavidir?

1967

Senin Üçün

Garlı bir zirve olsan,

Ağ buludun olaram.

Derin xeyala dalsan,

Men sükutun olaram.

Çemen olsan eger sen,

Serin yağış çilerem.

Eger denize dönsen,

Sahile çevrilerem.

Govmuşam derdi, gemi,

Xoşbextin ilki menem.

Seslensen

Neğme kimi,

Sözlerin bil ki, menem!

Meni susdursa zaman,

Seni özüm sanaram.

Seher kimi oyansan,

Güneş kimi yanaram.

1967

Ağ Çiçek

Seher çağı

Göy mêşeden

            derdik seni, ağ çiçek…

Beyaz-beyaz

Varaglara

Serdik seni ağ çiçek!

Birden-bire

Ağ ellerde

            tezeleşdin, ağ çiçek.

Ağ ellerde

Êle bil ki,

            ağ ateşdin, ağ çiçek.

Gördüm seni

Bu gün başga

            bir çemende, ağ çiçek

Ağ ellerin

Herareti

            yoxmu sende, ağ çiçek?

Soyug-soyug

Boylanırsan,

            söyle, nêçin, ağ çiçek?

Dê, sendemi

Hesretlisen

            ağ ellerçin, ağ çiçek?!

1967

Sakit Setirler

İnsanlar sêviler,

Sêver dünyada:

Ümidler ömürçün meğrur ganaddır,

Sêvgi bir kiçicik

Gelbe sığsa da

Belke sêvgi özü bir kainatdır.

Onun üfügleri

O geder derin,

Onun arzuları gönül varıdır,

Belke o şefegli, nurlu gözlerin

Hemin kainatın

Ulduzlarıdır.

Üreye bağlanan

Cığırda, izde

Tapar ahengini ömrün iglimi.

Her teze duyğunu

Öz gelbimizde

Açırıg teze bir planêt kimi.

Kêçirik ümidle

Yol aça-aça,

Gözlerik en nurlu

Sabahımızı.

Dünyanın mehebbet sarayındaca

Tale özü kesib nigahımızı…

Alar gucağına

Bahar-yaz meni,

Meni senin êşgin

Ganadlandırar

Tropik isti de yandırmaz meni,

Senin

Soyugluğun

Meni yandırar.

Arzumuz doğulur

Aydın seherle,

Oxşarı çağlayan çaylara olur.

Bizim görüşümüz

Degigelerle,

Bizim ayrılıgsa aylarla olur

Sen güneş,

Men ise başı garlı dağ,

Sınır şimşeklerden

Göy çilik-çilik.

Biz ki, bir-birinden

Uzag da olsag

Biz ki, bir-birinden

Ayrı dêyilik.

Görüşdük,

Dalğalar axdı sahile…

Dinledin,

Danışdım aram-aram men.

Dêdim ki, xoşbextem,

Çünki seninle

Êyni bir küçeden addımlaram men.

İl kêçdi,

Dalğalar deydi sahile…

Her sensiz günümü il sayıram men.

Dêyirem: xoşbextem,

Çünki seninle

Êyni şeherdece yaşayıram men.

İl kêçer…

Dalğalar vurar sahile…

Sanaram êşginle uçan guşam men.

Dêyerem xoşbextem,

Çünki seninle

Êyni planêtde doğulmuşam men.

1967

Ayrı Sahillerin Êyni Dalğası

Ömrün her iline

Bir ümman dêdim,

Niye uzag salodı bu iller bizi?!

Bir az sen telessen,

Men gêcikseydim,

Belke ayırmazdı sahiller bizi.

Yaxın bir sêvginin

Uzag nidası

Üreyi şimşektek odlayıb kêçir.

Ayrı sahillerin êyni dalğası

Doğma gelbimizden odlayıb kêçir.

Gêce şirin-şirin mürgüleyende,

Sêyr êder ay seni, kahkeşan seni,

Men seher küleye

“Esme” dêyende

Kim ise oyadar yuxudan seni.

Goşa kêçersiniz…

Yaxın gelmerem.

Men yoxam…

            yanında ne zaman o var.

Gözümü galdırıb baxa bilmerem,

O ise

İstese

El de galdırar.

Kêçirsen, guş olub ganadlanıram,

Amma, ucalmağa

Üfüg çatmayır.

Seni meleklere melek sanıram,

O ise ganuni

Bir arvad sayır.

Baxar gibteylemi sizi her gören,

Ya diner yêr ile

Sema da birge?

Birge döyünmeyen ürekler, gören,

Nêce addımlayır dünyada birge?

Gêcikmiş arzular aşıb-daşanda

Baxaram

Könlümden al ganlar axar…

Ganunsuz bir nikah ganunlaşanda

Ganuni mehebbet

Kenardan baxar…

1967

                        7 Sif. 1077

Tekce Ümid Galsın

İstesen

Sükuta bürünsün cahan,

Hêç ne yox,

Al menden gülüşlerini…

Al menden ömrümde

Ebedi galan

O anı

O anı

Görüşlerini.

İstesen goy olsun!

Ne danış, ne din!

Al indi o eziz günleri menden,

İstesen bir sabah mene vêrdiyin

Sedaget andını

Al, gêri, menden!

İstesen, al menden

Düşende kölge,

Yaşıl mêşelerin pıçıltısını.

Bizimçin darıxan

Sahille birge

Al menden denizin parıltısını.

Feget soyug baxma,

Sen gênden, gözel!

Sensiz

Güneşsizdir

Bu göy, bu torpag,

Her şêyi

Her şêyi

Al menden, gözel!

Tekce ümid galsın

goy mende ancag.

Ümid-

bir dünyalıg sükut içinde

Bir dünyaya deyen

Gülüşlerindir.

Ümid-

bir şimşekdir

bulud içinde,

O anı-

Ebedi

Görüşlerindir.

1967

Göy Gölde Uçan Kepenek

Kepeze gün doğub…

            Yêrde, göyde nur…

Mêşeler sirr dolu

            bir xeyal kimi.

Bu nedir?

Göy gölde

            kepenek uçur

Sonsuz mavilikde

            ağ bir xal kimi.

Uçur uca-uca

            göy gatlarında

O ağ kepenek

Zirveye bir günlük

            gonar, kepenek.

…Mêşeler boylandı

            yaşıl gatarla,

Yêl esdi,

Saf sular

İpek gêyindi

Uçur ağ kepenek

            uçur vügurla,

Êle bil Göy göle

            gonacag indi.

Uçur

Êle uçur,

Ganadlanır ki,

Onuntek zerifdir,

titrekdir Göy göl.

Beyaz kepeneyim

êle sanır ki,

Bir sonsuz, bir mavi

Çiçekdir

Göy göl!

1971

Bir An ve Ebediyyet

                                                                                        

    Mikayıl Müşfize

Zamanın betninden

            bir an doğuldu,

O anda

Cahanda

            insan doğuldu.

Bir an:

Gülüş vêrdi

            ona dünyada,

Anasız galdığı

            Ana dünyada.

Bir an:

-Yıxılarsan,-

            dillendi-dayan!

-Şê’r yaz,

Şairsen!-

            Bir an söyledi,

Şê’rle gelbini

            İnsan söyledi!

Fikirler yol êtdi

            dumanlar kimi,

Çağladı üreyi

            ümmanlar kimi.

Bir an

Sevinc olub

axdı ömrüne.

Bir an

Şimşek olub

çaxdı ömrüne

Zamandan

Bir an da

gırıldı, düşdü.

Yêrlerle,

Göylerle

O son görüşdü.

O an

Gurğuşunlu bir nida kimi,

Dünene

Bu güne

elvida kimi!

O solan ulduzdu,

saralan aydı!

O an- nêce sonsuz…

nêce gısaydı!

Dünyaca,

Heyatca

yaşa, ay insan,

Adınla

Bir meğrur

senet doğuldu.

Bir şimşek

Ömrünü

yaşayan insan

Bir güneş ömürlü

hegiget oldu!      1974   

Menim Limanım

Heyat telatümlü

            Ümman kimidir,

Ulduzlu yollarla

            Kêçen karvanım,

Ömrüm deryalara

            Çıxan gemidir,

Meni doğma kendim-

            Menim limanım!

Ora telesirem

            Gışla, baharla,

Mêhriban küleyi

            Neğmedir mene.

Menim orda susur

            Esen tufanım.

Bağımdan

            Ucalan

            Goşa çinarla

Sanki anam kimi

            El êdir mene

Menim doğma kendim,

            Menim limanım!

Zülmetde

            Seçilmez

            Cığır da, iz de.

Görüşdür ümidim

            Sorağım menim.

Yanır öz ulduzum,

Öz kehkeşanım!

Gözüm sahildedir,

Özüm denizde;

Êvimin işığı

Mayağım menim.

Menim doğma kendim

Menim limanım!

Uzagda bir ile

Çêvriler her gün,

Gelbim “gayıt” dêye

 Êle car çeker,

Coşan tufanlardan

Çağlar ümmanım.

Ümidle gözleyen

Sahiller üçün

Arzu lövberlerim

İntizar çeker!

Hanı doğma kendim

Hanı limanım!

Uzag şefeglerden

Gayıtdım yêne,

Yoluma şefegler

Düşdü zer kimi,

Çekildi üfügden

Hesret dumanım.

Baş goyub mêhriban

Sahillerine,

Uyudum

Mürgülü

Gemiler kimi,

Menim doğma kendim-

Menim limanım

Seheri

Oyandım,

            Seslendi alem,

Aldı duyğularım

            Meni yêrimden.

Yêne yêlken açdı

            Arzum, gümanım.

Bu nedir?

            Limansız

                        Dura bilmirem,

Yaşaya bilmirem

            Ümmansız da men,

Sağ ol, doğma kendim.

Sağ ol, limanım!

Menim Xırdalanım,

            Menim limanım!

1977

Çiçek Lêysanı

Hêç bêle sêhrli

Lêysan olarmı?

Bêle de etirli

Lêysan olarmı?

Çiçek lêysanı…

Çiçekler parlayır

Ulduzlar sanı,

Min renge boyayır

Düzü-dünyanı

Çiçek lêysanı.

Axır güllü sêller

Bağçada, bağda.

Gopan ne tufandır

Aranda, dağda?

Çiçek tufanı…

Çiçek lêysanı…

Sen yağ ki, bir daha

Görek lêysanı,

Nurlu tufanında

İsit insanı,

Çiçek lêysanı.

1977

Bizim Sehvlerimiz

Her sehvim

            Üfügden baxan bir ulduz,

Güneşde sönmez o

            Dumanda batmaz,

Uzagdan görüner sehvimiz, efsus,

Düzeltmek isterik, ömür de çatmaz.

Bu geder sehvlerim

            Bes hardan gelib?

Yığsan damla – damla

            Ümman olacag

Yaxşı neyim varsa

            Dostlardan gelib,

Sehvim özümündür dünyada ancag.

Mêhriban kesleri

            Dindir, danışdır,

Gadirleş heyatda

            Gedir bilerek,

Dostlarçın yanlış da

            Êle naxışdır,

Sehvleri düşmenden

            Sorasan gerek.

Talê yollarından

            Adladığca sen,

Sedaget, mehebet, bir düğün nedir?

Êle düşmenlerin

Gücü de be’zen

Sehvleri vaxtında

Görmeyindedir.

Arzu göylerinde-

Ümid zirvesi,

Zekadan tökülmüş temeli yêrde.

Sehvler ömürlerin

Gızmar küresi,

Odlarda berkiyer iradeler de.

Geriye ax desen,

Çaylar axarmı?

Hamıya me’lümdür

Bu hikmet, bu sirr,

Sehvler müdrikliye

Gêden cığırmı,

Sehvler cavanlıgından

Gelen ses midir?

Şerikim olmasın

Bu yolda kimse,

Gızıl güneşem de,

Gümüş garam da.

Men öz sehvlerimçin

Cavabdêhemse,

Men öz sehvlerime minnetdaram da.         1977

Birlikde ve Ayrılıgda

Hêyret gözlerile

            Cahana baxdıg,

Yêr ulduz – ulduzdu.

            Göy ulduz – ulduz…

…Bir dağdan

Çağlayıb

            Axan bulagdıg,

Hepemiz bir çaya

            Govuşdug, efsus!

Êşgi, mehebbeti

            Biz uca tutdug,

Anbaan bir doğma

            Ömre calandıg.

…Biz êyni zirvede

            Êyni buluddug,

Esdi sert külekler

            Biz haçalandıg.

Arzular-

Elçatmaz

            O dağlar kimi,

Bir êşgin

Hem gışı,

            Baharı bizik.

…Bir kökden ucalan

            Budaglar kimi

Heyatda hem birge,

            Hem ayrı bizik!

Ümidle cahana

Geldi insanlar,

İnsanlar – mehebet, sêvgi, yaşıdı,

Dünyada

Talêyi

Êyni olanlar

Bes nêçin göresen

Ayrı yaşadı?...

              

1978

Kölge Kimi

O yêridi başgasının arxasınca

                                    Kölge kimi.

O dillendi özgesinin garasınca

                                    Kölge kimi.

Ucalanla ucaldı o

                        Kölge kimi.

Alçalanla alçaldı o

                        Kölge kimi

Dili yoxdu danışsın o,

Odu yoxdu alışsın o.

Doğulanda ümid kimi o doğuldu,

Ümid soldu

Kölge oldu?

Bu dünyada kölgenin ki, izi galmaz,

Kölge olan başgasına kölge salmaz.

O vidasız köçüb gêtdi yêr üzünden,

Êle bil ki, yuxu imiş

            Kölge kimi.

Birce anda uçub gêtdi yêr üzünden

Êle bil ki, hêç yox imiş

            Kölge kimi.

Düşündükçe duyğulardan gopdu tufan,

Durdu gezeb nidalarım

            cerge kimi!

Kainata güneş kimi gelen insan

Yaşamasın goy heyatda

            Kölge kimi.                               

           1984

İlan… İnsan… Zeher…

Nêce düşünmüşem

Men zaman – zaman,

Hordasa bir ilan

çalacag meni.

Kêçib bağımızın

cığırlarından

Dêmişem çalacag 

Bes hacag meni?

Od yağıb, êynekle

Baxan gözünden,

Gözler gorxu olub

Yadımda galıb.

Bir yol ayağımın

kêçib üstünden

Buz kimi soyuğu

canımda galıb.

Gelir yuxuma da

Gızıl bir ilan,

Gııvrılıb çalmağa

Hazır bir ilan!

Gelbimi illere

vêrdim heyatda,

Oldu istim menim,

Soyuğum menim.

Êle ejdahalar

Gördüm heyatda

Daha ilanlardan

yox, gorxum menim!

8 Sif. 1077

Beli, tebietin

bêle sirri var,

Bunu kim bilmeyir,

Bu ki, bir hagdır:

İlde bir yol çıxır

            ilan gabıgdan.

Feget birce günde,

Dünya üzünde-

Deriden – gabıgdan

            Min yol çıxanlar

Garşıma çıxdı,

Onların dişinde

            yalan zeheri,

Yalandır yanında

            ilan zeheri!

Biri te’rif dêyib

            Senin adına,

Biri de “şefgetle”

            Üstünde esib.

Biri yastıg goyub

            Başın altına,

Biri de pambıgla

            êle baş kesib .

Yüngül te’riflerin

            ağırdır derdi,

Şirin te’rif özü

            acı zeherdir.

Tutmasın gelbimi

            dumanlar menim

Dillenen narahat sözümmü oldu?

Her defe çaldıgca

            ilanlar meni

Üreyim zehere

            dözümlü oldu.

Goy yêne ömrümden

Ötüşsün iler,

İller gol da vêrir

            ganad da vêrir.

Axı, insanları

öldüren zeher

Axı, insanlara

heyat da vêrir!

              

1984

Belke de Özümem Özüme Gedim

Belke de özümem

            özüme gedim.

Dêmedim bu sirri

            men ki, hêç kese,

Sanki ömür boyu

            gelbimde menim

Sükutla bağırtı

            vêrib ses – sese.

Geldi duyğuların

            garışıg sesi,

Sêvincle baş – başa

            uyudu dehşet.

Dehşetdir sükutun

            gışgırıg sesi,

Bir de gışgırığın

            sükutu dehşet!

Susuzlug – yan – yana

            durdu denizle,

İşıgla üz – üze gördüm zülmeti.

Sükut bağırdı ki, açma nifreti!

Bağırtı susdu ki,

            açma nifreti!

İnsan susduğunu heyat danışdı-

Duyğular

Ürekde galmadı feget.

Sêvgini – gözlerin

hesreti açdı,

Nifreti – sêvgiye

çılğın sedaget.

1984

Yuxular – İkinci Ömür

İller tufanlıdır,

            anlarsa sessiz…

Dünya öz sirrini

            dêmir ki, dêmir.

Sanki iki ömür

            yaşayırıg biz,

Bize yuxulardır ikinci ömür.

Gelbimde o geder

            arzular var ki,

Êle bil menimdir

            yêr de, sema da,

Sabah nêce olar

            nêce olar ki,

Men yuxu görmeyim

            bir de dünyada,

Ayrılıg gılıncı

            sıyrılıb belke,

Anları su kimi

            içeceyem men.

Hegiget dünyadan

            ayrılıb belke,

Yuxu dünyasına

            köçeceyem men.

Goy olsun, ne geder

bu çetin olsa,

Karvanı gürurla

sürmek isterem.

Onda yuxu görmek

            gismetim olsa

Birinci ömrümü

            görmek isterem.

               

1984

Otlar Üstde Yatan Uşag

Zümrüd otlar üstde

            bir uşag yatır

Onunla göy mêşe

            göy torpag yatır.

Yaşıl çilçıragdır

            söyüd budağı,

Bu gün başı üstden

            asılıb onun.

Uşag öz bağrına

            basıb torpağı

Torpag da köksüne

            gısılıb onun.

Odur, göy üfügde

            Bir gartal süzür,

Torpag da,

Uşag da

            yaz çağındadır.

Onun gucağında

            dünyanın özü,

Özü de dünyanın gucağındadır,

Gêniş gollarını

            açarag yatır,

Yaşıl otlar üstde

            Bir uşag yatır.

Diksiner bu anda

            ildırım çaxsa,

Dönüb yêr küresi

            sirr küresine.

Eger yêr küresi

ona dayagsa

O da bir dayagdır

yer küresine.

Laleler üstüne

gaçıb yêriyir:

-Yêr oğlu, sen bizi

der, gorxma – dêyir.

Yatır göy çemende

O cavan İnsan,

Durub kêşiyinde

Mêşe de, dağ da.

Eger o uşağı

yêrden ayırsan

Galacag sabahsız

yêr de, uşag da.

Goy güneş dünyada

ümidle yansın,

Harr sesi giteden

giteye çatır.

Goy bütün yatanlar

rahat oyansın!

…Bu gün göy çemende

bir uşag yatır.

Yêr oğlu dünyanı

gucarag yatır.                                   

1984

Erik Çiçekleriydi…

Men bu yêre gelende

            erik çiçekleriydi.

Elvan sükutuyla o,

            elvan neğme dêyirdi.

Torpağın başı üstde

            çehrayi çetri vardı.

Çiçeklerin êle bil

            şirin bal etri vardı.

Erik durdu gürurla,

            çehrayıydi, ağdı o,

Göz – göz çiçeklerile

            sözlü – sözlü baxdı o,

Bu günse göy çemene

            ateş paylayır erik.

Anıram o, xeyala

            çêvrilen çiçekleri,

Yêllerin ellerile

            sovrulan çiçekleri.

Sağ ol, helelik,

            erik.

Sene vida dêmirem-

            Dêyirem: görüşerik.

…Öz yumrucug,

Tumurcug

            yarpaglarıyla mene

            Erik el êleyirdi.

Men bu yêre gelende

Erik çiçekleriydi…

Burda baharla birge,

Birden – bire gêriye

Uşaglıg döndü belke,

            Gül açdı erik kimi.

            Erik – teberrik kimi!

                  

1984

Be’zen

Be’zen zirvedeki

            bulud kimiyem,

İndice düzlere

            êneceyem men

Be’zen deredeki

            Sükut kimiyem,

İndice tufana

            döneceyem men.

Be’zen denizdeki bir damlayam da,

Tufandan güdretli bir dalğayam da.

Be’zen dağdan axan

            şelaleyem men!

Torpagdan bitmemiş

            bir laleyem men.

Be’zen goca gışam,

            cavanca yazam,

Garam, damlalarım

            sêle çatmayıb.

Be’zen milyon ilden

            yanan ulduzam,

İşığım torpağa

            hele çatmayıb.

             

1985

Sabaha Baxarken…

Dayanır üz – üze

işıgla zülmet,

Yatır bir ürekde

sêvgi ve nifret-

Dünya bergerardır

tezadlar üstde.

İnsan ömründendir.

söz de, güdret de,

Sonsuz bir tarix de-

ebediyyet de

Durur saniyeler,

saatlar üstde.

Gorusun goy beşer

öz gürurunu!

Êyni heraretle

sepir nurunu

Güneş de mehkumlar,

azadlar üstde,

Olsun bed emeller

goy xıncım – xıncım,

Alınsın celladdan

cellad gılıncı,

Çekilsin gılınclar

celladlar üste.

Heyatda bir ana

gelbi susanda,

Bir ana güneşi

yanır cahanda;

Ebedi nur saçır

övladlar üste.

Baxsın geleceye

            her nurlu düha,

Goy uçsun insanlıg

            meğrur sabaha

Mehebbet adlanan

            ganadlar üste.

            

1985

ŞÜBHE İLE SÖHBET

-Besdir, ümid ile baxdın sabaha!

-Axı nêyleyirem ümidsiz ömrü?

-Kimse senden ötrü darıxmır daha,

-Men ki, darıxıram kimseden ötrü.

-Kimse seslemeyir dünyada seni,

-Kimise dünyada sesleyirem men.

-Kimse gözlemeyir dünyada seni,

-Söyle, nece sirdir bu sirr dünyada?

-Gelbimin sesine gerek ses verem!

-Axı, seni kimse sevmir dünyada,

-Kimise dünyada men ki, sevirem!

1985

HEMİN EYVAN

Bir vaxt

O eyvanda

Bir gız baxırdı,

Onun secdesine

ênerdi göyler.

Daşgın şelaletek

axar, axardı.

Gapgara hörükler –

uzun hörükler…

Bu gün o eyvandan

Bir xeyal baxır…

Göresen illerin

insafı var mı?

Uzag bir zamandan –

bir xeyal baxır,

Xeyalın saçları

heç ağararmı?

1985

HEYECANLI YUXU

… Bir cêyran göründü

Yaşıl talada

Ürkek baxışlarla

dayandı, baxdı.

Barıt goxuyurdu

yêr de, hava da,

Sanki gefil gülle

açılacagdı.

—Hardasan?

Ay ovçu!

El saxla!

Dayan!

… Oyandım.

Bedenim

tir - tir esirdi.

Ömür – gün yoldaşım

baxdı nigaran :

—Niye gışgırırdın?

Ne olub? – Dedi.

—Bir cêyran görürdüm…

Alagöz cêyran…

—Cêyran? Çox yaxşıdır o, yuxuda ki…

—Bilirsen?

Tetiyi çekmişdi insan…

Göresen o gülle

açılmadı ki?

1980

9 Sif.  1077     

ÖLÜM DÊMEYİN Kİ, DEHŞETLE GELİR

Ölüm dêmeyin ki,

Dehşetle gelir,

Men onu mêhriban – mêhriban gördüm

Dêmeyin soyugdur

ölümün eli,

Yanarag üzüme

toxunan gördüm.

Geldi alnımdakı

mirvari terle,

Sanki sukutuyla

ürek verdi o.

Êle bil sehrli

tebessümlerle

Harasa, ucaya

sesleyirdi o.

… Birden buza deydi

êle bil elim,

Ömrün yağıb kêçen

garıdır belke?

Dêmeyin dehşetdir,

ezabdır ölüm,

Ölüm en ağrısız

ağrıdır belke?!

1980

Dünyaya Güneştek Nur

Yayan İnsan

Dünyaya

Güneştek

nur yayan insan,

Vaxt olur

Üfügde

ulduztek axır.

İlleri min dostla

adlayan insan

Ölümle döyüşe

tekbetek çıxır

Bu gözle görünmez

sirli döyüşdü –

İnsan bu döyüşü harda görmüşdü?

İnsan da,

Ölüm de

baxdı, gülüşdü…

Gülüşden

Üreye

bir şübhe düşdü.

—Ölüm, belke ölmek

dehşet deyildir.

Gelmişik… Gedirik…

Bu ki, bir hagdır.

Torpağa gömülmek

dehşet dêyildir.

Dehşet diri – diri

ölü olmagdır!

Êle ki, can aldım,

Meger ucaldın?

Yêridin şaxtayla,

esdin külekle…

Ölüm, êle bildin

gelebe çaldın,

Ölüm, öleceksen

ölümsüzlükle!..

… Yox! Nece?

Ölüm de

öle bilermi?

Belke bir üşütme

düşdü canına?..

Nece fikirleşdi,

O gemli – gemli,

Sonra gılıncını

Goydu gınına!..

1981

Tebriz Bayatıları

Harayladım tebrizi,

Sıxdı hicran, derd bizi.

Biz yuxuda görüşdük,

Ayırdı seher bizi.

Gar yağıbdır dizecem,

Bu düzden o düzecen,

Gelblerde körpü olum –

Uzanım Tebrizecen.

Hicran – Kaman çalandı,

İller esre çalandı.

Ha getdim – Tebriz deye,

Yollarım haçalandı.

Tebriz nağılım menim!

Eli çıraglı menim!

Sen ey yolların kimi

Golları bağlım menim.

Ezizim, ay ezizim,

Tebrizim, ay Tebrizim.

Gısmetimiz görüş yox,

Niye hicrandır bizim?

Tebriz, barım – baharım.

Gül deyilsen, goparım.

Torpağından bir ovuc

Ver, genceye aparım.

Çınarlar baş – başadır,

Bu yer dahi yaşadır.

Xaganiyle nizami,

Bir vetende goşadır!

1983

Bilsem Geleceyem Dünyaya

Bir De…

Êle geribedir

söz de, fikir de…

Bu nece duyğudur

gelbim de bu an?

…Bilsem geleceyem

dünyaya bir de

İsterdim

Göz yumub

Gêdim dünyadan.

…Görürem,

Gar olur

Yağan yağışlar.

İl gışa calanır

bahar çağından…

Yumağa çevrilib

dostlar, tanışlar

Derin bir kederin

ağırlığından.

Belke bir ümmandım

damlaya döndüm,

Kimese ferehdir

kiminse derdi.

Düşmen ferehini

görüb düşündüm:

Axır düşmenlere

Sevinc de verdim.

Derdin özünde de

yaşayır gurur.

Eger ağlasa da

O için – için!

Hamıdan kenarda

Bir gözel durur,

Ah çekir

Elçatmaz

Mehebbetiyçin

…Görürem torpagdan

çinarlanıram,

Aya ulduzlara

yol alıram men.

Oğul şöhretile vugarlanıram.

Neveler boyunda

ucalıram men!

Sözler talelere

axır aramla,

Sen yêne ellerin

Göz üreyini!

Menim sevgi dolu

misralarımla

Açır sêvgililer

öz üreyini!

Sahile baxıram

seher çağında,

Vêrirem denize

susmaz gelbimi.

Xezerin ebedi

coşğunluğunda

Her dalğa ucalır

abide kimi!

Yox, nêce ayrılsın

söz de, fikir de

Bu nedim dünyadan,

Gedim dünyadan?

…Bilsem geleceyem

dünyaya bir de

Yêne istemerem

Gêdim dünyadan

1981

Goca Ve Cavan

O ses – esrlerden

gelir êle bil,

O ses – nêce uzag,

nêce de kövrek.

Esir o gocanın

üreyi tel – tel,

Cavanca dinleyir

gülümseyerek.

Birinin çiyninde

bir esrin yükü,

Galıb el çatmayan

dünende heyat.

Biri saya almır

heç yêri, göyü

Emrile döv redir

sanki kainat!

Biri salamlayır

güneşi, ayı,

Birinin gözünde

sönen bir çırag.

…Goca êle bilir

cavan olmayıb,

Cavan êle bilir

gocalmayacag!

1984

POEMALAR

Ömür Yoldaşı

                                              

Bütün vefalı gadınlara ve övladlarımın

anası Gülareye ithaf

Calandı gêceden

gündüze iller,

Esre talêyimi

megş êtdi dünya.

Yaratdı ne geder

mö’cize, iller

Mene de mö’cize

bexş etdi dünya.

Doğuldum,

Göz açdım,

      Ağladım,

Güldüm,

İlkin söylediyim

“Ana” sözüdür.

Bizim mö’cüzeli

heyatda, bildim,

En böyük mö’cüze

Ömür özüdür.

* Bu poema trilogıyanın sonudur.

Evvel «Ana» ve «bacı» poemlarıdır.

Güneş – kainatdır.

Ulduz – kainat,

Bürcler de sêhrli

giteleridir.

İnsana vetense

Sonsuz kainat –

Doğma yêr küresi

Görüş yêridir.

Ulduzlar nurlanır

Biri – birinden,

Parlayır gün kimi

Cahanda insan.

Keçib arzuların

Zirvelerinden

Tapır öz baxtını

İnsanda insan.

Êle ki, üz – üze

Çıxır oğlan, gız,

Bir görüş ağacı

Bitir dünyada.

Êle ki, govuşur

İki atasız –

Yêtimlik köç êdib

Gêdir dünyadan.

Gavuşur, hasretli

Eller govuşur

Secde de bunadır,

Hêyret de buna.

Ele bil intizar iller govuşur-

Talê de deyirler,

Gismet de buna!

İnsan yêr üzünün

Şahı olsa da,

Başlara goyulan

Bir tacdır ömür.

Eger ömür yolu

Uzar yolsa da,

Ömür yoldaşına

Möhtacdır ömür.

                       

* * *

Yêne de arzular

Xatirelendi,

Haçandı a axşam,

Belke dünendi?

…Dinir asta – asta

yastı balaban...

(Artıg onu çalan

köçüb dünyadan,)

Ne çılgın sağlıglar

Aşıb – daşırdı,

Ne sözlü – söhbetli

Tamada vardı.

Bele toy êdirdi

Kendim  Xırdalan.

Kendim… Şiş tenesi

Oyum – oyumdur.. –

Goy bilen gelsin,

Goy gelen gelsin!

Yığıldı gohum da

Dost da, tanış da.

Kendim ferehlendi

Toylu baharla.

Birge oturmuşdu

Yuxarı başda

Doğma ağbirçiçekler

Ağsaggallarla.

O, bir işıg kimi

Girdi gapıdan,

Düşdü üreklere

Nur izi onun.

Bir üstü gırmızı

Mil – mil çamadan,

Bir de sevgisiydi

Cehizi onun

—Xoş geldin, elleri xıgalı geldi,

Ay utancag gelin, heyalı gelin!

Geldiyin yollara men gurban gedim,

Yaxın gel, ayağı sayalı gelin!

Bu, gelin hesretli

ana sesiydi,

Onun bir dünyalıg

Gur neğmesiydi!

Ana! Girpiyile

Odlar götüren.

Beş oğul yetirib

Birce toy gören

Merdane ananın

Tentenesiydi…

Ana mügeddesler

Mügeddesiydi!

Birleşdi gelblerin

Arzusu, kamı.

Taleden – taleye

Görpü salındı.

Debdebe namıne

O toy axşamı

Ayaglar altında

Bir nimçe sındı

Nimçe xıncım – xıncım

O gün sınsa da

Ürekler sınmasın – dedik – dünyada.

* * *

Garanguşlar kimi

Keldi övladlar,

Doğuldu mirastek

Saxlanmış odlar.

İki anam oldu

Menim cahanda

Bir anam,

Bir gızım

Anam adında.

Anam bu dünyadan

Gızı günü köçdü

Gızıma tapşırıb

Ömrünü köçdü.

Êle ki, heyata geldi gülümser.

Bagdı tebessüme

Yêrlerle göyler.

Sonrasa…

Boyandı

İller garaya…

(Bu « sonra » goy galsın azca sonraya)

…Kainat gündüzdür,

Kainat gêce,

Dünyanın sirleri

Düyün – düyündür.

Yuxusuz gêceler –

İkigat gece,

Narahat gündüzler –

yarımcıg gündür!

Şair, bes dêyilmi

Köhlen çaldığın

Nedir axtardığın,

Nedir tapdığın

Axtar duyğuları,

İtir yuxunu,

Çoşsun fikirlerin deli çovğunu.

Böyük hegiget var

Sêvgi soraglı,

Ağlın üreyidir –

Üreyin ağlı.

Sükutla söz gezdim

men seheredek,

O açdı sabahı

Layla dêyerek.

Ezabla misraya

Düzdüm sözleri,

Gözel övladlarla

O yazdı şe’ri.

O axı, anadır

Axı, anadır.

Şe’rin, şe’riyyetin yaradanıdır.

Dünyada nesil çox,

Gerine çoxdur,

Seherler,

Axşamlar

Durur yanaşı.

Yareb, yêr üzünde

Gadın ne çoxdur.

Yaxşı ki, tekcedir

Ömür yoldaşı! 

Heyatda merdlerin

Ehdi gırılmaz.

Ürek metin olsun.

Söz ê’tibardı.

  1. Sif.  1077

Kişinin papağı

Yêre vurulmaz

Gadını olarsa

Kişi vügarlı!

* * *

—Bu gün yetim galdı kendde bir uşag.

Amansız taleyin işlerine bax!

—İlkin «ana» dedi gonşu körpesi,

Ananın sevincden titredi sesi.

Özge taleleri

ona yad deyil,

Yad ömrü ömrünün yarısı oldu.

—Yaxşı ki, firuze gözledi on il,

Tamarzı olmadı.

Bir gızı oldu!

Başımız ağrıdı –

Ağrı onundu.

Dişimiz ağrıdı –

Ağrı onundu.

Özü üreyini tutsa da bizim –

Dur’du keşiyinde üreyimizin.

Dini imandı da

Uşaglarıydı,

Uşaglar

En nurlu

İşıglarıydı.

Sanki men

Dünyaya

Teze doğuldum.

Uçmaya göy verdi,

Ganad verdi o.

En böyük uşağı

Onun men oldum.

En böyük ezab da

Menden gördü o,

İsindik biz onun

Heraretile,

Sanki heç yağmadı

Gışları garı.

…Bilmedik

Ne sirdir-

Mehebbetiyle

Gelen belanı da

Göyde gaytarır.

Belanı.

Dehşeti,

Xestelikleri –

Gaytarır…

Gaytardı

Nêçe yol gêri…

Gaytara bilmedi

Yalnız bir kere:

Onda vida dedik

Biz elekbere.

Ayrıldı

Öz ata,

Öz anasından,

Dördüncü baharın

Astanasında.

O gün,

Çulğaladı

Güneşi, ayı –

Ana ağısıyla

Ata harayı:

«Elekber yanında yatan elekber,

Atanın sesini belke işitdin.

Gözledik yolunu

Senin ne geder,

Bu geder gec gelib, tez niye getdin»?

Derdden bükülermi

Ananın dizi?

Tekce yaş tökmedi.

O, gan ağladı.

Kişinin üreyi.

Gadının gözü

Bütün yer üzünden

Pünhan ağladı.

Sebinc isteyirsen –

Derd olur nesib,

Bala itirenler –

Bela tapırlar.

Üzlerde,

Gözlerde,

Teskinlik gezib,

Gala tapırlar.

Sanki tufan ötdü…

Bir sükut çökdü…

Nidasız haraydı

Oğul  hesreti.

…Gadın kederinden

Daha böyükdür

Ana deyaneti.

Ana güdreti

Keder serhedleri

Olurmu sonsuz?

O yara sızladı

Dünene kimi.

O yara  sızladı –

Arzı oğlumuz

Arzu elekbere dönene kimi.

Sebrle  deyanet

Êle üzleşir,

Sêvinc êtmeyeni

Derd edir be’zen.

Derde dözümlüler

Mügeddesleşir,

Derd de insanları

Merd edir be’zen!

* * *

Yêne gelib keçer

Baharlar, yazlar,

Analar

Küsmezler

Talelerinden,

Eger küsseler de üze vurmazlar,

Baxmazlar ezaba,

Alın terine.

…Doğma universitet pillerinden

O galxdı

Analıg

Pillerine

Her övlad gülüşü –

Sirli bir seda,

Gelbinde bir inam,

Ümid doğuldu.

…Eger o, mektebde

Ders dêmese de,

Butöv bir nesilçin

Müellim oldu.

Körpeler dil açdı…

Kama yetdi o.

Dilçilik etmedi,

Dil öyretdi o.

Gelerek üz – üze

Coşğun heyatla,

Yêlkenli gayıgtek

Çıxdı ümmana.

Herden bele dedi

O zarafatla:

—Bir ömür verilib

Efsus insana!

—O niye?

—Elbette bu, arzulardır,

İki ömür olsa…

Bir özün düşün

Biri aileye

hesr olunardı,

Biri de galardı

Senet, êlm üçün.

Tebessüm işığı

Gondun üzlere,

Gülüşler garışdı

Gülüşe yêne.

Yêniden men çıxdım

Uzag sefere,

Telesdim evime –

Görüşe yêne.

Hayana gêtse de

Şair, elinden –

Şairin üreyi

Öz evindedir.

Uzar seferde de

Bilirdim ki, men

Êvimin direyi

Öz êvimdedir.

Cahan kitap oldu,

Seferler setir,

Men salam apardım

Nêçe millete.

Dostlar gülüp dedi:

—Nebi gelibdir

Bu gün öz êvine e’zamiyyete!

İller ganad taxdı

Sözden, senetden,

İlham oba – oba

Dadıma çatdı.

Hörmet çoxaldıgca

Artdı şöhret de,

Paxıllar şöhretden

Daha tez artdı.

* * *

İllerin ardınca

İller ötünce –

Bu  galır  menimçin

Yêne sirr kimi, –

Girdi evimize

Ne zaman,

Nêce.

Gısganclıg –

En böyük

Bir tehgir kimi.

Vurdu gılıncını

Çox derinden o,

Gısganclıg üzleşdi

İlk ê’tibarda.

Başlanıb

Telefon

Zenglerinden o,

Dolaştı ev – ara

Pıçıltılarla

Nêce narahatdı

Saatlar,

anlar,

Yollar

Ayrıcında

Ömürler durdu.

Üzbeüz çıxmağı

Bacarmayanlar

Ne gizli tellerle

Tele gururdu!

Heçdir üzr istemek,

Yersiz küsenden,

Birce çaresi var –

O deyanetdir.

Senet üz dönderdi

Êle ki, senden,

Êvlere nifag sal,

Bu da senetdir!

—Hardaydın?

—Neynirdin?

—Sirri aç barı!

—Ona niye baxdın?

—O niye baxdı?

Bütün yer üzünün

Gözel gızları

Sanki vurulmuşdu

Mene bu vaxtı.

Kêçdim yoxuşlardan,

Yol aça – aça,

Meger ki, sarsıtmag

Asandı meni?!

Ona mügeddestek

Men inandıgça,

O, dağa – daşa da

Gısgandı meni…

Yalnız özüm kimi

Özüm, varam men,

Be’zen ürekleri

Men ganatmışam

Ne dêyim, belke de

Günahkaram men,

Burda ehtiyatsız

Addım atmışam.

Sen gel, bu şairi

İndi başa düş,

Sükutu şirinse,

dili acıdır.

…Vaxtında tebessüm

Vaxtında gülüş –

Gadın üreyinin ehtiyacıdır.

Be’zen mehel goymur

Yar sözlerine,

Alovsuz.

Tüstüsüz

Alışır ki, o!

Sevdiyi gadını

Duymag yêrine

Aylar, ulduzlarla

Danışır ki, o!

Şairin gelbine

Duman da çökse,

İlk sözü.

Son sözü

Mêhribanlıgdır.

Şairlik eger ki,

Bir igidlikse

Şairle yaşamag –

Gehremanlıgdır!

* * *

Be’zen dara çekir

Meni fikirler.

Ele sözler gelir

Gelbimden menim,

Dêdiyim duyğular

Yalansa eger,

Yer de, göy de mene

Goy olsun genim.

Gadın heyasını

Goruduğutek,

Kışı gururunu

Gorusun gerek.

Axı, bir yastığa

Baş goymagla sen,

Gerek bir ömürçün

Başdan kêçesen!

Gelirse bir gün ağ,

Bir gün de gara, –

Mehebbet insanın

Varı – yoxudur.

Başlar baş goyursa

Yad balışlara,

Başsız külekdir o,

Başsız duyğudur!

Xeyanet dursa da

Be’zen tunc kimi,

Edalet çekilsin

Bir gılınc kimi

Başını itiren

Baş eyib gelse,

Min yol üzr isteyer

Söz arasında.

Vefasız keslerin

Başı kesilse,

Kesilsin evinin

Astanasında.

* * *

Herbin o dehşetli

Od illerinden

Ne geder bir uzun

Gerine keçdi?..

…Gêce seksekeli

Galxır yerinden

-Yuxumda

Yanıma

Atam gelmişdi!

Danışır

Sesinde

Gorxu, heyecan

Gövr êdir min doğma

Söz üreyinde.

Ömüründe davanı

Görmeyen insan

Gezdirir dehşeti

Öz talêyinde

Bir asrin

Görüşsüz

Ayrılığından

Ata yuxularda

Dönür êline.

O, dörd onilliyin

Uzaglığından

Toxunur gızının

Gara teline

Haçan o gızıyla

Görüşüb bilmir,

O gara tellere

Den düşüb, bilmir,

Galır ömürlerde

Herbin tufanı

Açılır

Xatire – ganadlar ancag.

Gebri yad ellerde

Tapılmayanı

Tapır yuxularda

Övladlar ancag!

Ölüm yağışları

Yağır torpağa.

Çağlayır köksünde

Herbe nifreti

Özü ana olup

Nêçe uşağa –

Yêne de gelbinde

Ata hesreti

Çekilsin evlerden

Gorxu, telaş da

Axı, xoşbext günün

Evezi olmur.

İki ata ömrü

Süren gardaş da

Bir ata ömrünün

Evezi olmur!

* * *

Neveler –

Êvlerin

Şıltaglarıdır,

Nesil ağacının

Budaglarıdır.

İndi  nene  üçün ,

Me’nası ömrün

Yanarda, Vüsaldır,

Sonayla, Êlgün!

Êle ki,

Toplaşdı

Êve neveler,

Nene de,

Neve de,

êle kêf êler!

Nağıl danışılar,

Laylalı nağıl,

Be’zen olar haydı – haraydı nağıl!

Yanar

—Sen ancag laylanı mene de «ana»!

Vüsal

—Ana,  nağılımı pıçılda menim!

Sonra da bu yandan

hay çekir sona:

—Layla da menimdir

Nağıl da menim!

* Onlar nenelerine «ana»  dêyirler.

Elkün beşaylıgdır

Danışmır hele,

Deyir sözlerini

Tebessümüyle,

Onun bic-bic güle

Gözlerine bax,

Danışsa, onlardan

Beter olacag.

…Esir çilçıraglar,

Titreyir tavan,

Sona regs eleyir

Yerde, divanda

Yanar ateş acıg

Avtomatından

Vüsal düz divara

Çıxır bir anda.

         

Nene

—Başıma uçurtdu evi uşaglar,

Vallah, üreyimi partladacaglar.

…Çekilir ümmanın

Gur dalğaları,

İncik baxışlarla

Gedir neveler.

Êvi başdan-başa

Bir sükut sarır

Marığda dayanıb

Küdür neveler.

Onlar yaxşı bilir.

Sabahdan yene –

Gelbini zenglerde

Açacag nene!

—Canım – gözüm gurban,

Yanar nêcesen?

Niye gelmirsiniz,

Bêle iş,  olar?

Gel, bağım baharım

Gözüm yoldadır!

…Yêne gopar evde

Doğma bir tufan,

Eser çilçıraglar, 

Titreyer tavan.

İntizar

Çekiler

Dumanlar kimi,

Bu görüş

Bu şadlıg

Dünyaya deyer.

Nene gur çağlayan

Ümmanlar kimi

Dinceler

Dalğalan

Dalğaya geder.

Baxar nevesine

Tez böyü barı?

Görer sabahı da

Boyunda onun

Beli, gelen esrin

Vetendaşları

Bêlece boy atar

Goynunda onun.

Özü de körpeyle

Bir körpe olup

Ana nesli, nesle

Gavuşdurandır.

Zamandan – zamana

Bir körpü olup

Ana esri, esre

Gavuşdurandır.

* * *

Esrim!

O parladı

Güneşle, ayla.

Esrim!

O, yol açdı

Beşer yazına.

Esrimin mübarek

Addımlarıyla

Çatırıg bir esrin

astanasına

Tarixin –

Zekası derin esrini

Bayragtek

Yükseldek

Ulu göylere.

Bütün esrlerin

Zerrin esrini

Çalayag gelecek

Miniliklere.

Gedirik,

Yolumuz

Mügeddes, uca

Doğma ulduzlar da

Halay – halaydı.

Esrin sahiline

Yaxınlaşdıgca,

Kaş ömrün sahili

Uzaglaşaydı.

Beşer bize verib

Ê’tibarını,

Bizimdir al seher,

Parlar gündüz de.

Aparag

Bir esrin

Analarını

Gelecek esre biz

Gözümüz üstde.

Esaret köç etsin

Yêr küresinden,

Günahsız ganların

İzi silinsin!

Bütün insanlığın

Hafizesinden

Kaş ki, müharibe            

Sözü silinsin!

Arzular böyükdür,

Yollar da uzun,

Neve, neticeler

Çatsın murada.

Bütün intizarlar

Yêrden yox olsun,

Sêvgi intizarı

Galsın dünyada.

Parlasın ürekde

Büllur mehebbet,

Aparag

Sedaget –

Sabahkı esre.

Galsın bu esrde

Paxıllıg, hesed,

Goy keçsin necabet –

Sabahkı esre.

Ulduzlar

Goynunda

Mürgüleyek biz,

Biz açdıg kosmosa

Nurlu bir gapı

11 Sif.  1077

Bütün ezablara

Vida deyek biz,

Tek galsın bizimle

Senet ezabı

Xeyalen

O güne

Ganadlanıram,

Görürem, çekilir

Gatı garanlıg.

Sahilden o yana

Êle sanıram,

Başlanır sahilsiz

Bir mêhribanlıg.

Baxır ümid ile

Ulduzlar yêre,

Dêyir: uzat mene

Kömek elini!

…Övladlar uçarken

Sabah göylere

Apansız özüyle

Ana şeklini!

Sema denizleri

Goy lepelersin!

Ana tebessümü

Göye çilensin!

Uçsun ana gelbi

Kehkeşanlarda,

Canan daha nurlu

Me’nalı olsun.

Dêyirem, yetimdir

Ulduzlar orda.

Orda ulduzlar da

Analı olsun!

* * *

Baxış mehribandır.

Söz mehribandır.

Sevgisi –

Ebedi

Bir imtihandır,

Sene tebietden

O, ermeğandır

Ömür yoldaşı!

Yanır üreklerde

Zerresi onun,

Neveler –

En sonsuz

Neğmesi onun,

Yalnız o özüdür

Evezi onun,

Ömür yoldaşı!

Özü gızlarıyla

Ana gatarı,

Çoxalır bir daha.

Sona, gatarı;

Bir nesil böyüdür –

Durna gatarı,

Ömür yoldaşı!

* * *

Biz ki govuşmuşug

Duzla, çörekle,

Birlikde bir ümman

Su içmişik biz.

Axı, ne görmüşük

Heyatda hele,

Êle ağır-ağır

Yol kêçmişik biz.

Söykenek gürurla

Oğula,

Gıza,

Övladlar böyüsün –

Sen dêyen kimi,

Gumrular gonsunlar

Êyvanımıza.

Xêyir xeber üçün –

Sen deyen kimi.

Bizimçin hardasa

Gelin beslenir,

Kaş têzce

Özünü,

Üzünü görek!

Sanki lap yaxında

Bir toy seslenir,

Belke oynamagçin

Biz el götürek?

Övladlar

Bextiyor,

Bextiyar olsun,

Budur ibadetim,

Ê’tigadım da.

Goy senin adında

Bir gız doğulsun,

Bir oğlan doğulsun,

Menim adımda.

Vefa ömürdendir,

Cefa da bizden

Nesiller

Nur alsın

Talêyimizden.

Güneş kainatdır,

Ulduz – kainat,

Bürcler de sehrli

Giteleridir.

İnsana vetense

Sonsuz kainat.

Doğma yêr küresi

Görüş yeridir.

Baxtın gapısını

Ne yaxşı döydük,

Ne yaxşı bir vaxtda

Dünyaya vardıg.

…Tezeden cahana

Gele bilseydik,

Yêne bir – birinin

Mütleg tapardır!

1981-1985        

Vicdan

Doğma yer küremiz

Sirli – soraglı,

Esrler goynunda

Hegiget yatır.

İnsan var üreyi

Nurlu, işıglı,

İnsan var gelbinde

Bir zülmet yatır.

Könlünü beşere açan insanlar,

Heyata mehebbet kitabı açır.

Gelbinden şetegler saçan insanlar,

Ölmezlik evine

Bir gapı açır.

Onun sedagetdir

Golu – ganadı,

Gonur dodaglara

o, gülüş kimi.

Güneşden doğulan işıg övladı –

Yerde addımlayır

Bir güneş kimi.

Êy pislik, elvida!

Yaxşılıg, salam

Yaxşılıg azdırsa –

Gan – gada çoxdur.

Yoxsa mehv olardı

Bu dünya tamam,

Yaxşı ki, yaxşılar

Dünyada yoxdur.

İnsanlıg cahanda

Asanmı, insan?

Söhbet aç, bu böyük hegigetinden.

Heyatda tek addan

Gızınmır insan,

Gızınır insanlıg

heraretinden!

Bezeyir baharı.

gışı insanlar,

Esrin dayağıdır

Yaxşı insanlar.

* * *

İnsan doğulanda

Büllur doğulur.

Hardansa bir gara

Yêl esir, efsus!

Bir çiçek kiminse

Gelbinde solur.

İşıg da,

Kölge de ekizdir, efsus!

Bir insan insana

Bir yalan dedi,

İnsanın bir şefeg

Söndü köksünde.

İnsanın gelbini

Paxıllıg yêdi,

Bir işıg azaldı

Dünya üzünde.

İnsana inamdı,

ê’tigaddı dost,

Xoş sözden yara da

Gördün sağaldı.

Ondan kömek umub,

El uzatdı dost,

Dost eli havadan

Asılı galdı.

Doğma kend… İki dost…

Son bahar… İlk gar…

Parla,  ey uşaglıg.

Gün kimi parla!

Heyata ilk addım –

êyni çığırla –

Sonradan cığırlar haçalandılar.

Kendin yollarına

çıxdılar birge,

Ezelden can deyib,

can êşitdiler.

Onlar mektebe de

Birge gêtdiler,

Gızıl galstuk da taxdılar birge.

Bu sözler seslendi

O gün cahanda

—Sadıg yox, sen sadıg

sirdaşsan mene.

—Gardaşxan deyilsen,

Gardaşsan mene!

Eşitdi bu anda –

Dağlar bu anda!
Onlar her laxmanı

Bölüb yêdiler,

Onların söhbeti

Gezdi êvleri.

Biri Sadig oldu

O günden beri,

Başga birisine gardaş dediler.

Dostlug üreklerin.

Telebi kimi.

Onların sevinci yerin, göyündür.

Dediler gardaşın bexti yeyindir!
Tanındı komsomol katibi kimi.

Bir günse…

O heç ne demedi dosta.

Sadig küsdü…

Gardaş hayana gêdib?

Sonradan bildi ki,

rayona gedib,

Bele uzaglaşdı

Kend asta – asta.

«Gören niye susur…

ne olub ona?»

Rayondan o yana şeher de vardı

Şeher de gardaşı çekib apardı,

Mehriban – mehriban

Basdı bağrına.

Sadıgın köksünde yara ganadı:

O, ali mektebe

gêtdi, kesildi,

Kesilib yêne de

Kendine geldi.

Sınmıştı gartalın

Sanki ganadı.

Bir gün de şehere

o yazdı bele

« - A gardaş,

Sen indi vezifedesen,

Belke sen mene de

kömek êdesen –

Men de gönderişle gedim tehsile»

İntizar – kederli kitaba döndü

Nêce söndüresen

ürek yanarken!...

O öz gardaşından

cavap umarken

Sükut bir dehşetli cavaba döndü.

Susur… bu susmağın

öz adı varmı?

Güruru ucadır axı, her kesin.

Kömek etmeyirse

Kömek etmesin,

Dünyada heç bele gardaş olarmı?

Çavan dost topladı iradesini,

Ele bil verirdi

her gün imtahan –

Heyatda hêç kese o sığınmadan

Ancag arxa saydı

öz güvvesini.

Dünya yola saldı

üç baharını

Yêtişdi zehmetin

İlkin beheri:

Hügug fakültesi…

Payız seheri…

Açdı universitet gapılarını.

* * *

Külekler önünde

Gürurla dur ki,

Neyleyer cahanda

Tufan insana?

En böyük zelzele

o gün olur ki,

Xeyanet eyleyir

insan insana.

Sadıg çox gelecek

Öten illerden.

İller nêce yaxın.

nêce uzagdı!

Gece yuxularda

Dillenib herden.

Gardaşı yuxudan

Oyadacagdır.

…Gardaşın üreyi

tel – tel esirdi.

O, bu herislikle

Dünyada tekdi.

Sanki govurdular –

O telesirdi,

Deyirdin harasa

gêçikecekdi.

Gelbinde

Êle bir heves vardı ki…

Uzağı yaxına

getire bilsin!

Êle istinadgah axtarırdı ki,

Dövranı xêyrine

Dêvire bilsin!

“Dağ da arxa dursun

Goy dağdan ötrü

Menim arzularım

Xalga gerekdir.

Sabah özüm arxa

olmagdan ötrü,

Bu gün mene möhkem

Arxa gerekdir”.

Gezdiyi, xoşbextlik

Rastına geldi.

Yüksel, bu ganadla

Göylere yüksel.

Bir ata tapdı ki,

Gızı gözeldi,

Feget, vesifesi

Gızından gözel

Yalvarıp o, gıza

Êşg e’lan etdi.

Mügeddes êşgi de

O, yalan etdi.

«He, indi gohumdan

Arxayınam men.

Bir tük de düşmesin telinden onun».

Bu gün yaxşı – yaxşı

Tutar elimden

Sabah men tutaram elinden onun».

Daha ne umasan

Bêle herisden,

Döydü gehremantek

Sinesine o.

Keçib dostların da

Cesedi üstden

Süründü reyaset

Zirvesine o.

Gardaşın uçuşu asimanadır.

Uçur uculara

O, çatmag üçün.

Şeherler mübarek

Bir astanadır.

Rayona rehbertek

Gayıtmag üçün.

O, bir gün teze bir rayona ketdi.

Sandı ki, ellerin

Hayına yetdi.

O nêce memnundu

Öz hayatından

Doğma êl,       

Doğma ev çıxdı yadından.

Orda goca ana

Baxdı yollara.

—Oğul hara getdin,

Dê, oğul, hara?

Oğul ezizlerin

Ezizi, oğul

Gêtdi ocağımın

İstisi, oğul!

Yuyunub seherin

şefeglerinde,

Ucalıb şefgetle

yêr üzerinde,

Üzünü anaya

Çêvirdi dağlar.

Oğul hay vêrmedi,

Hay vêrdi dağlar.

Ananı anatek

Sêvirdi dağlar.

—Atanın oğlusan,

Atan igiddi.

Onun ömür yolu davada bitdi.

Atana oğşasan

halaldır südüm –

Ana duasını

dağlar êşitdi:

—Ay bala, men senin çiyninde gedim!

Vezife nur oldu.

o ise kölge,

Teles!

Kêçib gêder cavanlıg çağı!

Ana yaddan çıxdı

Milletle birge

Millet de anadan

Başlanır axı!

Bir ana terk  êtdi

Goca dünyayı,

O, vida sözünü

Dêdi dağlara.

Gözü yolda galan

uzag ananı

Gonşular tapşırdı

Boz torpaglara.

Bu sözler seslendi –

Teze ve gedim:

—Ay bala, men senin çiyninde gedim!

Ana ayağına

O nêce varsın,

Rayona yoxlama gelen bir günde.

Çiyninde tabutu

Nêce aparsın.

Sanır ki, bir elat

Durur çiyninde.

Gêce… Yuxusuna

cavan dost gelir,

Bir vaxt ondan kömek

uman dost gelir.

Gelir, hegigete

yollar açıgdır,

Çünki yuxulara

gadağa yoxdur!

Bürüdü dünyanı

gör nêce sesler.

Nêce dehşetliydi

Bu gêce sesler!

Susmazdır sedası!

nidası haggın!

—Vicdan mügeddesdir

İnsanlar üçün!

Sen o mügedese keç niye baxdın?

—Biler öz işini

Ağıllı kesler.

Vicdan uydurulub

nadanlar üçün,

—Sene gardaş dedim…

—Canın sağ olsun!

—Sen itdin illerin vadilerinde.

Hezer o günden ki,

Vicdan yox olsun,

Guru beden galsın yer üzerinden!

—Nêçindir bu geder

gileyler mene,

Sadıg, vicdan nedir

Kim söyler mene?

—Vicdan leyagetdir –

eyilmez, meğrur,

—Axı, tek vicdanla

yaşamag olmur!

Eger tarlalarda mehsul boldusa.

Öhdelik vaxtından evvel doldusa

Bu, vicdan dêyil?

Tedbirin adamlar bilse işini,

Bu, vicdan dêyil?

Bezese nişanlar onun döşünü

Bu, vicdan dêyil?

Menimçin vicdan da

Êle plandır,

Menimçin plan da

Êle vicdandır!

—Goy olsun!

—Sen ise dilini saxla!

İttiham êdirsen meni ne hagla?

* * *

Onün özü atlı

isteyi yüyrek,

Bexti taxta çıxıb

Talêyi gülür.

Yüz hêktar yerine

Sen yüz elli ek,

Mehsul hektarla yox

tonla ölçülür.

“Şöhret ganadında

uçum hemişe

Emeye bağlanır hünerin yolu.

Bir teref şoranlıg,

Bir teref meşe.

Torpag isteyirem –

Men torpag oğlu!”

Meydanı gen olsun

gerek zehmetin.

Telebler önünde

durmag asandır?

Axı, şoranlığı

Gurutmag çetin,

Amma ki, mêşeni

Gırmag asandır!

İnsan, tebietin

möhtacı insan –

Bu gün êyledikce

tebiete gesd

Uzag üfüglerde

Şimşek çaxırdı.

Ömründe bir ağaç

Bêcermeyen kes

Yüzillik meşeni

Beş günde gırdı.

Ağaçlar dururdu

igidler kimi!

Ağaçlar yıxıldı

şehidler kimi!

Mêşe helak oldu,

gêyinek gara,

Her sınan bulağın

Tutar yasını;

Sabah gayıdanda

guşlar da bura,

Tapa bilmeyecek

Öz yuvasını.

Bulaglar üstüne

gizli iz salan,

Şirin görüşler de

Ağıya döndü.

Bulaglar başında

Galxıb ucalan

Şagrag gülüşler de

Ağıya döndü.

Bu meşede altı bulag,

Güneşden nur aldı bulag.

Bu meşenin üstü duman,

Bu meşenin altı bulag.

Min il layla çaldı bulag,

Bu gün burdan küsdü duman.

Düzlerden el üzdü duman.

Xeyallarda galdı bulag,

Altı bulag, altı bulag

Uddu sular kimi

Torpag sirini,

Büllur bulagların

Nur ömrü bitdi.

 12 Sif. 1077

Özüyle götürüb neğmelerini

Küsen bülbüller de

Harasa getdi.

Yox oldu topası

ter benövşenin,

Lale çıragları

Söndü mêşenin.

Moralları gelerdi

Öz, gatarıyla,

Şahane kêçerdi.

izden, cığırdan.

Marallar şaxeli

Buynuzlarıyla

Sanki bir meşe de

Apardı buradan.

Maral heyandı burada

Zaman dayandı burada.

Maral bir ah çekdi ki,

Çeşmeler yandı burada.

Düzler sarala galdı.

Çemen garala galdı

İsanlar küsdü maral

Dağlar marala galdı

Uzag dost yuxuda

gelirdi yêne

Yuxuda gorxu da

gelirdi yêne.

—Gardaş o mêşeye

Sen nêce gıydın,

Kaş sen bu dünyada

doğulmayaydın!

Men xalga ağac yox,

servet verirem,

Êle dövlete de

dövlet vĕrirem.

—Ağaclar galxdıgca

Aya, güneşe

En böyük servetdi

Xalga o mêşe,

Serin kölgelikler

yurda bezekdir!

—Xalgıma kölge yox,

işıg gerekdir.

Söz vêrdim sözümden

dönmerem ki, men

Gardaş bu sendeki

Mentige ehsen!

…Göylerden od yağır,

Gel, arana bax,

Bürkü êle bil ki,

Alov dillidir.

Dünyada bu işıg

Axtarana bax,

Ürek garanlıgdır,

göz kölgelidir.

* * *

Xeberle gelen il –

gêder xebersiz,

…Gardaş vıda deyib

ömrün gışına,

Bir sonsuz baharı

Sesleyir indi.

Çoxdan devlet guşu

Gonub başına,

O şöhret guşunu

Gözleyir indi.

Hamıya ağaydı,

Pulasa guldu,

Ne idi mersedi

Bilirdi aydın,

Onun dini puldu.

imanı puldu

Pulu manatla yox,

Milyonla saydı.

Êle ki, insanlar

yolunu azır,

Üreyi soyuyur,

gözleri gızır.

…Bir gıza göz goydu.

O kend toyunda,

Barı açılmasın

Kimseye bu sirr.

Aile şeherde.

Özü rayonda –

Be’zi rehberlerçin bu serfelidir.

Baxdı bir «dostuna»

gülümseyerek:

—Gördün mü o gızı?

—Gördüm.

—Biz gerek

Cavan kadrları

İreli çekek!

Gıza söylediler…

Êle sêvindi

«Gerek ê’timadı

doğruldum indi».

…Gêniş kabinêti

Lal sükut udur,

Gız düşüb sêline

Gurşun anların.

O, hardan bileydi

Bu, sükutudur

Ömrüne esecek

Gur tufanların.

—He, orta savadla

kêçinmek olmaz!...

Xoş sözler söylendi

Gıza ilk defe:

—Evvel komsomolda

İşlersen bir az,

Sonra gönderirik

Ali mektebe!

Gızın gözlerinden

Çekilir duman,

Gün doğur ömrünün asimanına

…Birden xoşbextliyin

yaxınlığından

Sanki bir üşütme

Düşdü canına.

Dodag dindi, söz neylesin,

Eyri geldi, düz neylesin.

Bir şexse ĕl inanırsa.

İnanmasın gız, neylesin

İlk bahara gar elendi,

Büllur ömür kölgelendi.

Gördün könül nale çekdi –

Yer küresi silkelendi.

…Gêce yuxu çöküb

yêne aleme,

Yuxu hegigetden

Pakdır, temizdir:

—Vicdanı unutdun,

namusa deyme,

Herçendi vicdanla

namus ekizdir!

—Genclere gayğıdır bu ki,

Gulag as!

—Gayğı rezaletle

Bir yêre sığmaz!

Bir guş özü gelib

Tora düşerse,

İmtina êylersen

Ondan meger sen?

—Düz dedin bu, tordur.

Hem de ki, zordur.

—Men golu zorluyam?

Bu yalan nedir?

—Beli, senin zorun

Vezifendedir.

Gana susamısan

Dayan, a, gansız

Senin gızından da

Kiçikdir o gız!

—Ne olsun kiçikdir?

—Heya et barı!

—Get, gör nevesine

sataşanları!

…Sanki bu anda

Bir sille seslendi

Gulaglarında.

Oyandı… bir tufan:

Esdi êle bil:

«Yaxşı ki, yuxudur

Hegiget dêyil!»

* * *

Dê, hardan başlanır

Dünyada yollar,

Çöküb ulduzlara,

Aya da yollar,

Ölmezlik yoludur

Sanasan yollar

Esrden esre

uzanan yollar,

Dolaşır dünyanı,

gezib dünyanı,

Yollar gollar kimi

Gucur insanı.

…Bir gala

Dağlarda dalıb xeyala,

Üstünde yükselen

Mermer gülledir.

Zirveye dayarsa

O uçug gala,

O gülde göylere

çatan pilledir.

Dil açır,

o tarix ömürlü daşlar.

Yêl esdi

yüz iller esdiyi kimi.

Zaman elleriyle

Möhürlü daşlar, –

Dağların gedimlik

Tesdiği kimi

Bu gala, bizim gala,

Her daşla gözüm gala,

Tikmedim özüm galım,

Tikdim ki, izim gala,

Burdan iti ötme,

Êy usta mê’mar!

Daş üste daş gayan.

yolun haradır?

Ovulmuş göz teki

Baxan divarlar

Zamanın köksünde

Gara yaradır.

Uca bir senetden

meğrur doğulan

O gala sirrini

açıb dêseydi?!

Dünen merdanelik

hêykeli olan,

Bu gün biganelik abidesiydi!

Bu yêrden kêçermiş

cahan yolları,

Goynunda gün doğub,

İşıglar sönüb.

Galaya bağlanan

Karvan yolları

Ot basıb, kiçik bir çığıra dönüb.

Sanki enib göyün

yêddi gatından,

Gala zirvesine

Dumanlar gelir,

Esrler ardından,

İller ardından

Göze görünmeyen

Karvanlar gelir.

Ne geder dağlar var

Dağ sinesinde,

Bize tebietin

Dağ payıdır o.

Sanırsan geceler

Külek esende

Susmuş karvanların

Harayıdır o.

O gala,

Yaddaşın gur sesi kimi.

Güllesi

Mezemmet güllesi kimi

Ordan aşağına

Deli çay axar –

O, yayda guruyor,

Baharda çağlar.

Yetünde taxtadan

Bir görpü vardı,

Onu da kêçen il

Sêller apardı.

Êle bil sellerle

Gopub yêrinden

Sahiller ayrıldı

Biri – birinden.

…O iclas çağırdı

Özü danışdı,

Bu üsul bizlere

Çoxdan tanışdır.

—Çay daşır, yolları

Yuyub aparır,

Biz elin üzüne

Baxag ne üzle!

Men yox fikirleşdim…

Budur gerarım

Ordan körpü çekek

Öz güvvemizle.

—Körpü?

—Beli, körpü!

—Layihe, sened?

—Xalgın iradesi

Özü seneddir.

—Usta biz taparıg…

—Sonra, daş, sêmênt…

—Bu dağda, bu daşda

Daşmı gehetdir?

«Bu gala daşlı gala,

Gözleri yaşlı gala»…

Kiminse gelbinden

Kêçdi bu sözler,

Êle bil köksüne

neşter toxundu,

Ona bêle geldi

Êle bu seher

Galaya ittiham

hökmü oxundu.

…Cellad baltasıyla

Galxdıgça eller

Gopdu mehverinden

Esrler, iller,

Ah, bu gala, metin gala,

Asan uçur çetin gala.

Gartal xeyal kimi

Çekildi göye

Onun yuvası da

Toz – duman oldu.

Sanki uçurulan

Daşlarla birge

Daşlarla ter töken

Başlar vuruldu.

Neler apararmış

Gayadan yêller,

Neler gopararmış

Galadan êller

«Galanın dibinde bir daş olaydım.

Gelene, gedene sirdaş olaydım»

Ay babam ne dêyir

Dinle, övladım

Bu gün êşitdikcedoğma sesini:

Ay babam, yaxşı ki,

Sen daş olmadın,

İndi hörmüşdüler körpüye seni!

Ağrı yerin, göyün sinesindedir,

Gala divarları

eriyib gelir,

Dünyaya küçüçük

körpü gelirdi

Göçürdü heyatdan

Goca rehreman,

Heyata bir cılız

körpe gelirdi.

Artıg sovuşmuşdu

Soyug gış günü.

Çatdı o körpünün

Açılış günü!

Geldi pionerler bura gatarla,

Gardaş yuxarıda

Durdu vügarla.

Çıxışlar oldu ki,

odlu çıxışlar.

Çıxışlar dalınca

Odlu algışlar.

Ona zillenmişdi

Bütün baxışlar.

Kimi irişirdi,

Kimi susurdu.

Odlu gezebini

Kimse udurdu.

Danışdı…

Gözüne

Gala deyende

Sesi birce anlıg titredi, esdi.

Eller ganadlanıb

Çepik döyende

O, gırmızı lênti

Telesik kesdi.

İz hanı ilk nağıl,

İlk efsaneden?

Baxırdı çapılıb

talanmış dağlar,

Tarixi elinden

Alınmış dağlar.

Bu gün ağlayırdı.

Bu tenteneden.

Yaş tök gözlerinden.

Bulur yağışınla

Ağla, a dağlar.

Yaran sağalacag

Bu ağlamagla?

Essin goy zirveden

Gezebin külek

Ağla, dünen meşe

Ağladığıtek.

Ağla! İndi senden

Azca uzagda,

Bir gız da ağlayır

tenha otagda.

Ağla sesin tutsun

Bütün alemi,

Bir ana – oğluna

Ağlayan kimi.

Durub gerib – gerib

O yêtim gala.

O gedim gala

Bir de el toxunsa

Doğma ganaya,

Gala galmaya!

Gala esrlerin

Güssesidirmi?

Güllesi bir gezeb

güllesidirmi?

Bağça salan gül derer,

Derib töhfe gönderer,

Dünene kec baxandan

Sabah da üz dönlerer.

…Zaman seksekeli…

Cahan nigaran…

Ürek narahatdır.

Nêce narahat?

Nedir gelbindeki,

zelzele, tufan?

Gelir yêr üzüne

Gêce narahat.

Dünya söyle görek

Ne sirdi sende,

O gorxur, her defe

gêce gelende?

Calayıb gêceye

O gündüzünü,

Bunu demeye de heç dili gelmir

Günahkar bilende

İnsan özünü –

İnsan yêr üzünde

yêr tapa bilmir!

Belke gövr êleyir

yaralı iller?

Soyug garanlıgda –

fikirler gara.

Gara eller kimi

Gara emeller,

Belke gece onu

çekirler dara:

—Yêne zühur etdin?

Ne üçün, niye?

Sadig, belke geldin

Tebrik dêmeye?

Meger tikilirim

her günde körpü?

—Ucaldı cinayet üctünde körpü?

—Menim irademdir

onun özülü.

—Gelecek söyleyer

Esl sözünü:

Sen ayı doğrayıb,

ulduz eyledin!

—Sen lap zehmetimi

ucuz eyledin!

—Tarix divarından

sökülen daşlar

Sabah ittihama

Başlar, ne başlar!

—İttiham… Cinayet…

Vicdan… Gelecek.

Sen bu debdebeli

sözlerden el çek!

Burda temel goydum

hünerlere men?

Çatdırdım êlatı

zeferlere men.

—Xalgın hünerini

Adına çıxma!

—Kendlerde gördüyüm

her kiçik daxma

Gözlerim önünde

Saraya döndü.

Men baxdım…

Gürurla gelbim döyündü

—Gardaş, tanıyıram.

Seni yaxından.

—Mene de isteyin

Pislikdir ancag!

—Dünen bir gız tutdu

Senin yaxandan,

Sabah tebietle

Tarix tutacag!

—Ne tarix? Men dövrün

Vicdan sesiyem,

Burda partiyamın iradesiyem!

—Vicdan?

Hanı, sende o vicdan hanı?

—Yêne de başladın

köhne neğmeni!

—Partiya özüdür

Esrin vicdanı,

O, sorğu – suala

çekecek seni.

—Mehkeme?

He, sevin, toy – bayram eyle!

—Beli mügeddesdir

Dövrün ganunu.

—Hakimsen,

Gel meni

İttiham êyle!

—Belke êle oldu

Kim bilir bunu!

—Ganun keşiyinde

Durursan, dur da.

Meğer biz yazmırıg

Ganunu burda?

—Kül ile oynama,

Sönübdür odun.

Ganun yaza bilmez

Ganunu pozan.

—Meger hügugşünas

Onunçün oldun

Ki, bizim hügugu

Sen tapdayasan?

...Yatırdı al – gumaş

zer içinde o,

Êşitdi hardansa

Boğug ses geldi

Seksenib oyandı

Ter içinde o,

Gorxu da oğrutek

gözlenmez gelir.

Gezeb sözlerini

o, uda – uda

Titredi varlığı

Bu an gorxudan,

Gorxu vücuduna

düşüb gor kimi.

Gözü göre – göre

Baxır kor kimi.

Düşünür « Belkede menim sonumdur

Sadig sedagete

sesleyir meni?

Belke de o menin öz vicdanımdır,

Gêce de, gündüz de

izleyir meni?!

Men agır zehmetle

Galxdım, ucaldım,

Esen yeller sildi

Alın terimi

Men çaylar üstünden

Körpüler saldım

Yandırdım öz ömür

körpülerimi.

Men ona dost dedim

O mene gardaş,

Hesretdir dostunun

üzüne gardaş…

Ayrıldıg. Bu hökmü

talêmi vêrdi?

Uçdu uzaglara

Çaşgın xeyalı –

« Hele uşaglıgdan

O bal sêverdi,

Belke bal gönderim,

Bizim dağ balı».

Bêle mêhribanlıg

nedendi gören?

Nurlu gündüze de

çöküb garanlıg,

Yêrde de, göyde de

Bir nigaranlıg!

Ne olub, uçmağa

ganadmı ister?

O, sovgat gönderib

İmdadmı ister?

Bal gêtdi…

Bal, feget, geri gayıtdı.

Ağır tehrig daşı

Êndi çiynine.

Sovgatla pna bir

Name de çatdı:

“Götür, senin balın

zeherdir mene”.

* * *

…Ne olub dünyada

göresen bêle?

Hardansa sert gülek

esirdi ancag.

Göyde tufan vardı,

yêrde zelzele.

Ayağı altından

Gaçırdı torpag!

Çaxırdı üfügde

od ildırım da.

Sanki ayrılırdı

o, baharından.

Onun dağ saydığı

Uca gohum da

Uçmuşdu zamanın tufanlarından

Dönübmü illerin

Talê yolları?

Nêce vida dêsin

O pışa bilmir!

Axı teze dövrün

Teze mê’yarı

Köhne ölçülere

sığışa bilmir!

“Ona mektup yazım?”

Çox yazdı, cırdı.

“Belke yol gösterib,

tedbir tökdü o”.

Dünen özü üçün

tehgir sayardı,

Duydu bu arzudan

yüngüllük de o:

“Gur ömür çayımın çekilir suyu,

Belke bir gayıgdım

daşlara deydim;

Êle yol gêdirdim men iller boyu,

Senin mehkemene

men gelmeliydim!

O geder ittiham êtmisen meni,

Belke bağışlarsan

İndi sen meni.

Bir vaxt menden kömek

uman, a dostum,

Yaman dost elinden

Aman, a dostum,

Görmedim,

Duymadım,

duya bilmedim –

O, göy gurşağımda

Gara zêh oldu.

Baş vurdum bulanlıg suya, bilmedim,

Bir ömür sehve cavabdêh oldu.

Zehmetsiz günleri

Afsane saydım,

Yêne düşündürür bu sirler meni.

Dünen men heykeli goyulmalıydım,-

Bu günse çarmıxa

çekirler meni.

Êle yêr üzünde bumu hegiget –

Bugünkü Nögsandır

Dünenki xidmet?

Menim sehvim varsa,

dövrün sehvidir.

Özü gurban gêtmiş

Ömrün sehvidir.

Gelsin teze nesil –

Gelbinde heves,

Onları böyütüb bizim el – oba.

Bugünkü xidmetler ne olacak  bes,

Onlar da günaha

Dönecek sabah?!

Êy esrim, sen nêce

iti sür’etsen,

Doğurdur bu sema,

Bu torpag seni.

Senden evvelkini

Sen inkar êtsen,

Senden sonrakı da.

Danacag seni!

Meninçin dağmadır, sevincim, derdim

Kêçir üreyimden.

her yol da, iz de.

Bu adı, şöhreti gurban vêrerdim,

Muellim olsaydım öz kendimizde.

Men niye çatmadım

arzularıma?

Cahanmı sehv düşüb,

iglim deyişib?

Ya men gêcikmişem

Ya menim gatarım öz gatarıma,

Ya menim gatarım

Têz gelib kêçib?

Belke vücud menem,

Vicdanım da sen?

Be’zen üreyim de

Baxmır sözüme.

Êle gaçıram ki, özüm özümden,

Men çata bilmirem

özüm özüme.

Haçan ayrılmışam

Dê, men seninle?

Xeyala dönmüşmü.

Dostlug, mehebbet?

Üzbeüz olmuşam

gelben seninle

Üz – üze gelmeye gorxuram feget.

Sirlidir torpag da.

gül de, çiçek de,

İnsan doğulmuşug –

Bu agibetdir.

Uzag ulduzları

Aça bilsek de,

İnsan acılmamış bir planetdir.

Arzular cahanda

ilk garanguşlar.

Bahara gel desen

Bahar êşitmir.

Dünyada bitse de

Bütün vuruşlar,

İnsanın özüyle

Vuruşu bitmir.

Belke güleçeksen:

«Ne olub sene».

İstedim gelbimi

men açıb dêyem.

Belke çatmayacag

Bu mektub sene,

Çatsa cesaretim, göndereceyem.

* * *

Her gün – bir susmayan

ses – sorag kini

Zamanın sehrlı

köçünde geldi.

…O mektub gözlenmez.

Bir konag kimi

Yıpranmış bir zerfin

içinde geldi.

Dost baxdı…

Gizilti gezdi canında,

Dillendi bir ömrün

Êrken nağmesi.

Dindi uşaglığın

gür ümmanında

Külekden seslenen

yêlken neğmesi.

Yêlken gayıgçıya

Nêce gerekdi –

Dözmekçin illerin

Sert tufanına.

O yêlken

Dalğadan dağlaya deydi,

Yêne gayıtdımı

öz limanına?

…Zeng vurdu rayona

teles – telesde.

Onu dinlediler

Soyug bir sesle:

—Hardadır?

Yoxdur o!

—Haçan gelecek?

—Bir de bu yêrlere

o çetin gele!

O ses pıcıldadı

Sanki sevincek

—Dünen plenumda… öz xahişiyle!..

Düşdü telefonun desteyi yêre:

«Bu xahiş benzemez

O xahişlere».

Xahiş!

Ferman kimi möhürla xahiş!

Mecburi xahişdir

könüllü xahiş?

Menim xahişlerden

Bir xahişim var -

( Tökse de yay günü

yağan gar kimi),

Gerek ê’timadı doğrultmayanlar

Gêtsin ê’timadsız o damlar kimi

Belesi « xahişler »

gêden zamanda, 

Esl xahişlere

İtir inam da.

Sadıg öz gelbinde

Elvida dêdi,

Dêdi gezeb adlı

zağlı gılınca.

…O, belke sadece

Kende gêtmedi.

İtmiş vicdanının

gêtdi dalınca.

Görür ütüglerin nehayetinde.

Elvan çiçekleri

külek sovurur.

Bir ana gebrinin ziyaretinde.

Yol azıb gayıtmış

Bir oğul durur.

Oğul üreyinden

haray gopanda–

yêne cahanda –

Üzünü anaya

çêvirdi dağlar, –

Anatek ananı

sêvirdi dağlar!

Zirvenin güneşden

zerrin tacı var,

Yadına garlı dağ,

            göy tala düşdü.

“Belke kömeyime êhtiyacı var?”

Seher teyyareyle

O yola düşdu,

   

* * *

Kainat pozmayır

öz ahengini,

Ümidler yollarda

Güneşe dönsün!

Tebiet!

yaratdın gara rengini

Ki, ağ reng daha da

Aydın görünsün?

İnsanlıg cahanda

Asanmı, insan.

Sohbet aç, bu böyük

hegigetinden!

Heyatda tek oddan

Gızınmır insan,

Gızınır insanlıg

heraretinden.

Essin yêller kimi

illerin, dünya.

İnam da.

Ümid de gelbimizdedir.

Yaxşı ki, senin de

mehverin dünya,

Yaxşı insanların çiyni üstedir!

Dêkabr 1986, yanvar 1983

İNSAN OĞLU

İKİ GÜTBÜN ARASINDA

I

Özün teksirin de

uludur senin,

Tarix sinesinde

Vuran üreksen.

Bilmirsen dünyaya

sen nêce geldin,

Bilmirsen nêce de

Sen gêdeceksen.

Her günün,

Her anın

doğma sesi var,

Zaman addımları

Sene ezizdir.

Dünyada her şeyin

Xatiresi var,

Bir doğum,

Bir ölüm

xatiresizdir.

Gelirsem, gêdirsen…

Feget êle bil.

Doğum da, ölüm de

Seninki dêyil.

Ekirsen,

biçirsen,

tikib gurursan,

Sêller tek çağladın

yêller tek esdin.

Bilseydin ölmekçin

Sen doğulursan,

Belke de dünyaya

Sen hêç gelmezdin.

Bu an gözlerine

düşdü nur, İnsan,

Gördüm birden – bire

Tutuldu üzün:

—Yox, yox ölmek üçün

Doğulmur İnsan,

Doğulur yaşamag,

yaşatmag üçün!

Esrin axşamı var,

Esrin sübhü var,

Yollar intizardır.

yollar mükedder.

Ömrün de cahanda

iki gütbü var.

Uzanır cenubdan

Şimala geder.

Esir iki gütbün

Sirli yêlleri,

Galın cengellerde

uca, ağaçlar.

Cenub herareti –

Genclik illeri

Şimal hegigeti –

Bem – beyaz saçlar.

Dğuldun bu yolu

get êtmelisen,

İl gelir göz ile gaş arasında,

Gütbden gütbe

Sen gêtmelisen,

Ömürdür – yaz ile gış arasında.

II

ELE KÖRPÜ OLDUN NESİLLERE

SEN

Gelimli – gêdimli dünya,

Son ucu ölümlü dünya.

Dağlar zirvesine

Galdırdı seni,

Ömürlerde doğan

Güneşdin, aydın.

Xalgın merdliyini,

igidliyini

Dünenden sabaha

çatdırmalıydın.

Sen geldin.

Gêtmedin.

Gêde bilmezdin,

Xalgın talêyi tek

Dünyanı gezdin.

Doğma torpağını

basdın köksüne,

Hegiget – elinde

Gılıncın kimi.

Gelbinden od vêrdin

Dünya üzüne

Sönmez şö’le kimi,

Gığılcım kimi.

Odlardan doğulan

Odlarda galdı.

Talêlerde galdı,

Adlarda galdı.

Geline ayıran

Dêmedin ki, sen,

Ayrana doyuran

Dêmedin ki, sen.

Sadigler gelbinde

sedegetin var,

Sêvgi seadetdir –

Mehebbet ömür:

Efsus ki, o geder

Nesihetin var,

Bu gün nadanların

yadına düşmür.

Feget nadan üçün

Yaşamır insan,

Yalnız İnsan üçün

Yaşayır İnsan.

İller yêr üzünden

sessiz gêdermi?

Gêtseydi zamanda

Gırılmış simdi.

İnsan yêr üzünden

İzsiz gêdermi?

Gêtseydi kainat

İndi yêtimdi.

Êle körpü oldun

nesillere sen,

Çatdın esrlerden

esrlere sen.

Büllur bulağından

Tarixler içib

Müdriklik – ölmeyen

bir hegigetdir.

Gelimli – gêdimli

dünyadan kêçib

Sen ki, ebediyyet

Yoluyla getdin.

Gêtdin,

ve gêdirsen,

ve gêdeceksen.

Yêre de, göye de

Çünki gereksen!

III

ZAMAN ATLI OLDU, İNSAN

PİYADA

Zaman atlı oldu,

İnsan piyada,

Zaman umman oldu

Nesiller ada.

Geçib yerin – göyün gayğılarından

Yollara şaxta da baran da geldi.

İnsanın narahat duyğularından

Dünyaya İncilde, Gur’an da geldi

Yox, uda bilmedi

Zerdüştü zülmet,

Yolları işığa, nura sarıdır.

Din ayrı olsa da

İsa, Mehemmed

Onlar bir ağacın budaglarıdır.

Onlar bir budağın yarpaglarıdır.

Onların ilk adı

İnsan olubdur,

Cahan insan üçün

cahan olubdur.

Onların dinini danan olsa da

Onlar ki, tarixdir bizim dünyada.

Dinir sülhün sesi

uzag nida tek,

Emmi – amanlığa «amin» dêyerek.

Menim öz alemim,

Ayım, günüm var

Yurdumun taleyi agibetimdir.

Men dindar deyilem,

Feget dinim var;

Dinim öz tarixim,

öz milletimdir.

Gezebil keslere menim kinim var,

Sêvirem kimler ki, gelbi açıgdır.

Men dindar deyilem

menim dinim var,

Men mêhribanlıg,

xêyirxahlıgdır.

Menim öz dostum var,

öz düşmenim var.

Her şeyden ucadır mene hegiget.

Men dindar deyilem,

menim dinim var,

Dinim mehebbetdir,

dinim sedaget.

Yollar yolçusuyam,

Yol gêdenim var,

Dünya uyuduğum nur beşiyimdir.

Men dindar deyilem,

menim dinim var,

Dinim övladlarım,

Êv – eşiyimdir.

Menim baş eydiyim

Bir vetenim var,

Axı men onunku.

o da menimdir.

Men dindar deyilem

menim dinim var,

Dinim öz torpağım,

öz vetenimdir.

IV

İNSAN İRADESİ

İnsan iradesi

yareb, nedendir?

Ateşde yanmayır.

suda batmayır,

Ona zamanın da

gücü çatmayır,

İnsan iradesi,

yareb, nedendir?

Önünde zaman da

zamansızlaşır,

Gelir ebediyyet,

ölümse gaçır –

İnsan iradesi

yareb, nedendir?

Azadlıg eşgile uzanır yollar,

Gılınca çêvrilir

Kesilmiş gollar,

İnsan iradesi.

yareb, nedendir?

Onun derisini

Diri soyurlar,

O gêdir dünyadan

gözünde nurlar,

İnsan iradesi, yareb, nedendir?

Sêvgi, mehebbetle

Gelbi döyünür,

Uçruma atırlar –

Zirveye dönür.

İnsan iradesi

yareb, nedendir?

Öz arxan, direyin –

öz iradendir!

İraden, êy İnsan ilk tentenendir!

V

SEVDEYE ÊNDİKCE KAİNAT

SENE…

Sen baxdın göylere,

Baxdın aramla,

Üfügler eyilir,

üfügler sınır.

Ulduzlar axışır,

sonsuz nizamla,

Bu göymü fırlanır,

yêrmi fırlanır?

Ulduz da ucadır.

güneş de uca,

Göylere nur saçan

senin özündün.

Dünya birce defe

14 Sif. 1077

Dövre vurdugca

Sen min yol dünyanın

Başına döndün.

Ulduzlar min – milyon,

Ulduzla tek – tek.

Uzduzlar göylerin

Susmuş sesidir,

Kainat goynunda

Kiçik bir ürek

Dillendi bir böyük

haray çekerek,

Sen dedin – tırlanan

yêr küresidir.

Senin ölmezliye

yol aldı ömrün,

Sildin güneşlerle

Alın terini.

Tek yêrin sirrini

Açmadın, ogün

En evvel göylerin.

Açdın sirrini.

Sene – “sus” – dêdiler,

Susa bilmedin,

Yêne yêr küremiz

“Fırlanır”- dêdin.

Secdeye êndikçe kainat sene,

Yêrde ölüm oldu mükafat sene.

O an gucaglayıb

Yêr küresini,

Uzar sonsuzluğa

Çatan sen oldun.

Göylere ilk addım

Atan sen oldun.

Bilmedi tongala

yaxanlar, seni –

O axşam odlardan

Teze doğuldun.

Dünyayla baş-başa

yatan sen oldun.

VI

İNSANI İNSANDIR ÖLÜMSÜZ

ÊDEN

Zaman amansızdır,

Zaman mêhriban,

Sêvdiren zamandır,

Sêven de zaman!

Mehebbet bexş êdir.

Ümid getirir,

O ezab vêrirse

dözüm de vêrir.

Burda Lêyli derdi

dillere düşdü,

Cülyêtta ağladı

uzag diyarda.

Burda cavan Mecnun

çöllere düşdü,

Ömre vida dêdi

Romêo orda.

Açıldı İnsançin

sirr dalınca sirr.

Giteler başgasa,

Derdler êynidir.

Burdan yêddi gözel

Gördü alemi,

Nur olub govuşdu

Torpagla, göyle.

Ordasa Cakonda

Gur işıg kimi

Galdı esrlere

tebessümüyle.

Bu, ömrün en böyük

Hegigetidir:

İnsanı insanlar

ölümsüz êdir.

Uzag esrlere düşdü ses – seda,

İller de tarixçin

Parlag güzgüdür.

İnsandan ulu bir

Mehlug varsa da

O yene insanın

Êle özüdür.

VII

GÜLLE NEĞMEYE YOX, ÜREYE

DEYDİ

Bir neğme seslendi,

İlahi neğme,

O dahi neğmeydi,

O dahi neğme.

Tunc atlı neva tek

coşdu, çağladı.

O, sêven gelbini

Aleme vêrdi.

Rusiya şê’rinin

ezel övladı

Beşere ebedi

Bir neğme vêrdi.

Êşge yana – yana

Dindi Tatyana,

Titredi onegin soyugluğundan.

Ateşli bir neğme

Axdı cahana

Arzular, ümidler                   

İsindi ondan.

O, nedir?

Üz – üze

dayandı cani,

Mügeddes neğmeni

Nişana aldı.

Varmı êle cani,

gezsen dünyanı –

O seni, o meni

nişana aldı.

Êle ki, neğmeye

Tuşlandı gülle.

Êle ki, o cani tetiyi çekdi,

Açdı gar üstünde

Gırmızı güller;

Gülle neğmeye yox

Üreye deydi.

Neğmekar susarken

Yêr üzerinde,

Gezebli ümman tek

Coşdu o neğme.

Garlı sonsuzluğun

ağ düzlerinde

Ürekden üreye

Goşdu o neğme.

Sebuhi gelbile

Ah çekdi gafgaz,

Şair susdurular,

Neğmese susmaz!

Neğme ganadlandı

göyün üzüne

Gezdi garış – garış

O, kainat.

…Tarixin bir gara

Sehifesine

Le’netle yazıldı

Caninin adı.

Düz bir esr keçdi

O garlı günden

Soyug yeller esdi

Dünya üzünden

Şübheler altında

Ne sirler oldu?

Zorla susdurulan

Şairler oldu?

Gızıl lale bitdi

Şair ganile,

Gebrini secdeye

Gele bilmedik.

Neçe gülle çaxdı

Adsız caniler,

Kim kimi öldürdü

Bile bilmedik.

Feget cinayetin

itermi izi?

Arzulu, ümidli

Min ürek susdu.

Biri öz gözüyle

Gördü İblisi,

Biri de « Oxu tar »-

Dêyerek susdu.

Ne geder

Gan tökdü

Gapgara eller,

Yaza vaxtsız yağan

Şaxtalı garmı?

Bir şair gelbine

Sıxılan gülle

Bir xalgın gelbini yaralamırmı?

İnsan?

Bu nidaya bir de gulag as,

Şair susdurular

Neğmese susmaz!

VIII

SENİN ÇİYNİN ÜSTDE YÊR TUTUB

GERAR

Sen inan semaya.

torpağa İnsan,

İnamsız bir ömür –

Bir heyat dêyil!

Ucal, sen könüller

Açmağa İnsan,

Ganad uçmayırsa

O ganad dêyil!

Bütün beşerle ol, –

Tenha galınca.

Beşersiz ê’tigad.

ê’tigad dêyil!

Can atma, sen ancag

Sêvinc dalınca,

Hesret de, nisgil de

Ömre yad dêyil.

Goru üreyinde

Mehebbet varsa,

Dünya başdan – başa

Toy – büsat dêyil

Çekinme yollarda

Garlar yağarsa,

Kim sevmir dünyada

O xoşbext dêyil.

Yox ise – saatın

Davamı anlar,

Dê, ömrün sonudur

O saat dêyil.

Senin çiynin üstde

yêr tutub gerar.

Sensiz kainat da

Kainat dêyil!

IX

PARLADI DÜNYADA O, GÜNEŞ

KİMİ

Êy İnsan, xalg seni

Sen xalgı sêvdin,

Yêni dünya gurmag meyer asandı?

Uzag simbirsk…

Kiçik bir êvden

Beşer talêyine

Bir yol uzandı.

Çıxdı zülmetlerden

Seherin yolu,

O yola calandı

Beşerin yolu.

O gün…

Cahan boyda

Gêniş üreye

Dünyanın ümidi,

İnamı axdı.

Kim dêye bilerdi

Güneş üreye

Zeherli gülleler açılacagdır.

Gorki… gedim bina

Durur gururla,

Moskva altında

Tepeler üste.

Boylanıb üfügden

Gışla, baharla

Güneş de nurunu

Sepeler üste.

Serkerde yatagda…

Ordu bes hanı?

Zefer dalğaları tutub dünyanı!

Azadlıg neğmesi

Gezir dillerde,

Bayragdar yatagda –

Bayrag ellerde.

O yatır.

Nigaran – nigaran yatır, –

Esrin peyğemberi, –

Esrin dühası.

Onunla yer yatır.

Asiman yatır,

Dünya onunlaydı.

Osa dünyasız.

Xeyanet, sedaget

Ayırd olarmı?

El atdı, yapışsın

O têlefondan

Xestelik adıyla

            Ayırdılarmı

Dê, onu ölkeden

Ölkeni ondan?

Onun gayğısıyla kimler kim oldu,

Oldu vezifeli,

şöhretli, şanlı.

Rehbere diggetmi.

Hörmetdirmi bu,

Nêçindir göresen

Bu canfeşanlıg?

Bir de têlefona

Kederle baxdı,

Yazmag, danışmag da

Ona yasagdı.

Öz meğrur sesile

Erzi titreden

Bu gün susmalıydı

ne üçün, neden?

Anlar asta kêçir,

Saatlar ağır

Baxır penereden

kederli Ay da.

Özü bacarsaydı

Bu gün susmağı

Gerek lap dünenden gelbi susaydı

Bu êve axırdı

yüz – yüz gerine

Min bahar govurdu-

Min garlı gışı.

Onun başı üste

Durmuşdu yêne

Onun ümid adlı

heyat yoldaşı.

Hardasa parlayır

Zümrüd çemenler,

Hardansa ümmanlar

Çoşub gelirdi.

Ömrün yollarını

Goşa kêçenler

Ömrün limanına

Goşa gelirdi.

Tarixe nur saçlı

Ürek dünyada

Bu anda yeridi,

Göyündü ürek.

Kiçik bir otagda.

Ürek sussa da

Cahanın köksünde

döyündü ürek.

Azadlıg – ilk sözü,

Son vesiyyeti,

Êşgi – esrlerçin

Bahar – yaz kimi.

İnsan – ulu insan

İnsaniyyeti

Vêrdi insanlığa

bir miras kimi.

X

SEN TORPAĞA TOXUM SEPDİN

Sen torpağa toxum sepdin

Bitdi xeyirxahlıg

yêr güresinde.

Sen denize toxum sepdin,

Neğmeler eşitdin

Dalğa sesinde.

Sen mêşeye toxum sepdin,

Düşdü ylolarına

Serin kölgeler.

Sen dağlara toxum sepdin

Bir boy da uçaldı

Meğrur zirveler.

Sen göylere toxum sepdin.

Göyler ulduzlardan

Behre gönderdi.

Sen gelblere toxum sepdin

Mehebbet cücerdi.

sêvgi göyerdi.

XI

SENEDİR DÜNYADA TEKCE

GÜMANIM

İnsan yazılmamış sirdı kitabdın

Sen ne axtarırdın,

gör sen ne tapdın!

Neçe yol sehere

Calandı gece,

Zaman bir sudur ki,

axmaz tersine.

Cahan ümman kimi

lepelendikce

Niye baş eym zerreler sene.

Bu atdın od çıxdı

gızıl güreden,

Yox, müdrik ağlın da

öz derdi varmış

Dünyada kiçikden

kiçik zerreden

Dünyayçın böyük

Bela doğarmış

Atom parçalandı.

yandırdı, yandı.

Nurundan gözlere

çökdü garanlıg.

Zaman gerdişinden

Sanki dayandı.

İnsana heyretle

Baxdı insanlıg.

Atom parçalandı…

Sende güce bax!

İnsan, sevindinmi

hemin gêce sen

Senin faciendi –

senin tentenen!

Gelbin gürurlamı

Vurdu sinende?

Belke de sen bu gün

êle xoşbextsen!

Sabah xirasima

güle dönende

Özün hönkür – hönkür

Ağlayacagsan!

Sen zeka yoluyla

Meğrur gederken

Zümet buludların

Goynuna girdin.

Beşere sen heyat

Vêrmek isterken

Bes niye heyata

ölüm getirdin ?

Birden teryad etdi

üreyin senin

Tutuldu gelbimin

sesi, sözü de.

Zekanın özünden

Doğan güvenin

Önünde gücsüzmüş

Zeka özü de.

Facie baş vêrse…

Bir özün, düşün, –

Sönecek od ocag

yêr üzerinde.

Onda insanlığa

yas tutmag üçün

İnsan galmayacag

yêr üzerinde.

Olacag dünyamız

Onda körpesiz,

Ocaglar gulacag

gelinsiz onda.

Uzag ulduzların

sakinleri, siz,

Bizi ağlamağa

Gelin siz, onda.

Gelin gelbinizde

heyecan, telaş,

Görün torpag üstde

kor garanlığı.

Dêyin, ulduzlardan

öyreneydi kaş

İnsan insanlara mêhribanlığı.

Ulduzlar ümidle

torpağa baxır,

Ebedi zinetdir

nur asimana.

Ulduz da ulduza

yad dêyil axı,

Bes niye yad olsun

İnsan insana?!

Min – min mö’cüzeler

düşür keserden,

Sonsuz kainat da

Bize dar gelir.

Dehşetli belalar

gören esrde,

Nece görünmemiş

belalar gelir.

Sabahın yolları

hele dumandır.

Bu gün haray çekir

çay da, deniz de

«Çêllêncêr» gelbleri

odları, yandı,

Çernabil iz goydu

talêyimizde.

Belke beşer küsüb,

könlü gırıgdır,

Nigaran – nigaran

Belke karıxıb

Cahan sınaglardan

yarıg – yarıgdır.

Azon yarığıda

Bu yandan çığıb.

Ayıg ol, cahanda

yol geden zaman.

Herçendki sene «dost»

«gardaş» dêyirler.

Yêri zelzeleler

titreden zaman

Kimlerse yer üstde

dava döyürler.

Elacdır xoş gülüş,

Xoş söz, xoş baxış,

İnsan yene ömre

Güman êyleyir

Gışın boranından can gurtarmamış

Magnit boranları

tufan êyleyir.

Besdir, oynamasın

nadanlar odla

Kainat,

narahat – narahat yatır.

SPİD de oğru tek

gelir sükutla

Feget bu sükutda

Bir feryad yatır.

Zeka addımlayıb

Goy ölke – ölke

Rezalet kökünü

Kese dünyada.

Bilirem İnsanı

İnsandan özge

Xilas êtmeyecek

Kimse dünyada

Sel ucal,

Sınmasın

Ganadın senin!

Neciblik ömrünün

ezelindedir,

Senin elindedir.

heyatın, senin,

Senin ölümün de

öz elindedir.

Êy meğrur İnsanım.

Müdrik İnsanım,

Senedir dünyada

Tekce gümanım.

Gurlasın hegiget,

Edalet sesin,

Axı sen de İnsan,

Men de İnsanam.

Bizim yêganemiz-

Bu yêr küresi

Senin de anandır

Menim de anam!

Bir daha ölümler

durmasın gesde

Saxlayag ananı

gözümüz üstde

XII

ASİMAN ALTINDA, TORPAG

ÜSTÜNDE

Galın buludlardan

çıxdı dağ, gaya,

Eridi duman da

torpag üstünde.

Bir insan arzusu

geldi dünyaya

Asiman altında

Torpag üstünde.

O nece nağmeydi

axdı cahana,

İlk layla dillerdi

torpag üstünde.

Yêr idi, göy idi

güneşdi ana,

İnsan «ana» dêdi-

torpag üstünde.

Parladı yolunda

lale – çıraglar,

İnsan baxdı yêne

torpag üstünde.

Gayadan gaynayan

şeffaf  bulaglar

Hopdu üreyine

torpag üstünde.

Burda öz sözünü

neğmeyle dêyer,

Gelbleri aç, dindir –

torpag üstünde. –

Mavi göylerese

Doğma, göz deyer-

Men gelende göy idi,

Garabağın söyüdü.

Menim torpağımdır –

Menim torpağım

İnsan sönmez nurdur

torpag üstünde.

Gara bağlamasın

Goy Garabağım

Gürurla o durdu

torpag üstünde.

Veten talêyini

yazırdı İnsan

Torpagdı var-yoxu-

torpag üstünde.

Her gün ölüme de

hazırdı İnsan

Bir gün doğulduğu

torpag üstünde

Beşer addımıyla

yol alıb gêdir

Tarix de, zaman da

torpag üstünde.

Veten insanlığın

ilk talêyidir.

Asıman altında,

torpag üstünde.

Sonsuz Sonlug

Uzag esrlere

Düşsün ses – seda,

İller tarix üçün

Parlag güzgüdür.

İnsandan ulu bir

Mexlug varsa da,

O yene insanın

Êle özüdür.

1987–1989

Kitablar ve Azablar

MENE DOĞMASINIZ, MENE YADSINIZ

Kitablar – heyatda

yanar işıg tek,

Seması ucadır,

üfügü sonsuz.

…Bir vaxt elinizden

tutdum uşag tek

İndise elimden

siz tutursunuz.

Kitab seadetdir,

kitab zülümdür,

Kime ölmezlikdir,

kime ölümdür.

Ürek sesi gelir,

sehifelerden,

Gandan damla – damla

sızan sizsiniz.

Meger men yazmışam.

sizi meger men,

Menim bextimi de

yazan sizsiniz.

Kitab kim deyir ki,

şöhretdir yalnız

Kitab meger ömre

genim dêyildir?

Yox, sizin heyata

göz açdığınız

Yuxusuz geceler

menim deyildir!

Êy menim, yox iken

var olanlarım!

Var olub

Dünyaya

çar olanlarım!

Niye baxırsınız

soyug – soyug siz,

Meger sinenizde

sönüb odunuz?

Doğulub göylerde

sessiz – semirsiz

Belke de hazıra

nazir oldunuz?

Bunu bacarmazdı

şair olan kes,

Siz ki, doğruldunuz

sehrden, sirden.

Siz bir soraysınız –

Meğrur, mügeddes

Onu menim tıkdim

sözden, setirden?

Mene doğmasınız,

mene yadsınız.

Siz ki, menden ayrı

bir heyatsınız.

Duyğular –

Şüphenin mengenesinde,

Be’zen sürünmüşem

Men dizin – dizin.

Doğma oxucular mehkemesinde

Tengid menim olub,

Te’rifse sizin.

O geder doğulub

naşı misralar,

Elimle onlara

mezar gazmışam.

Gelib ilahiden

yaxşı misralar,

Ancag pislerini

özüm yazmışam.

Mügeddes kitablar.

eziz kitablar.

Ne söz götürmedim

men sözden ötrü.

Menden ömür alan

mensiz kitablar,

Esdim yarpag kimi

men sizden ötrü.

Tanrım, bu sözü de

cahana çatdır.

Sevgi gelbde olsun,

üzde olmasın.

O xalg azaddır ki,

dili azaddır!

Goy söz azaddığ!

sözde olmasın!

Bir dostun elinden

üzülüb elim,

Fikrini yad êtmek

feget mümkündür:

—Sabah ölecekse

eğer ki, dilim

Êy tanrım,

Sen meni

bu günden öldür.

Gün keçir,

İllerin

gur dalğasında,

Bağlıyam şê’re men,

şê’riyyete men.

Bir ulu me’bedin

astanasında

Gelirem ebedi

ibadete men.

DİLE İBADET

Sensen ucalığım,

sensen gururum,

Menim ayrılığım

görüşüm de sen.

Gêceden süzülen

ağappag nurum,

Gündüzden boylanan

güneşim de sen,

Ay ana dilim!

Göyler layla desin,

dağa baş goyum,

Menim intizarım,

Nigaranımsan.

      Hesret sehnasında

bir için suyum,

Sêvgi gitesinde

gur ümmanımsan,

Ay ana dilim!

Senden uzaglarda

bir galdıg yetim

Ancag seslenirdin

yuxularda sen.

Belke müveggeti mağlubiyyetim,-

Amma ki, ebedi bir tentenemsen.

Ay ana dilim!

Yaralar tezedir.

yaralar derin,

Can goydug, ter tökdük

êlimiz üçün.

Dilini kesdiler

Dil deyenlerin

Dil dêyib ağladıg

dilimiz üçün,

Ay ana dilim!

Xoşdur her çemenin,

çölün öz gülü,

Çemenler gül açsın

baharla, yazla.

Gelin yaxşı bilek

biz iki dili,

Ancag iki dilli

Olmayag esla!

Ay ana dilim!

Durur erzularım

hele gözümde

Nêçe dêyilmemiş

söz de galıbdır.

Uca bayrağımsan,

dünya üzünde,

Sende güllelerden

iz de galıbdır.

Sene nankorlugdan

Min gelpe deyib.

Dile deyen yara

her gelbe deyib.

Ay ana dilim!

Dil özü –

En böyük

mö’cüzedirse,

O alıb gücünü

doğma xalgından.

Dostlar öz diline biganedirse

Ne umag yadların

soyugluğundan

Ay ana dilim!

Ezizdir öz yurdum,

torpağım menim,

Men ki, veten deyen terigetdeyem.

Ucal, êy mügeddes

bayrağım menim

Önünde ebedi ibadetdeyem.

Meni bu secdeden

ölüm ayırar,

Sonra diz çökecek

övladlarım var!

Ay ana dilim!

KİTAB DA KİTABA DÜŞMEN OLARMI?

Dünya çemeninden

kêçir nesiller

Parlayıb soluxan

laleler kimi.

Feget esrleri

govur esrler.

Esrler uzanır taleler kimi.

Heyat gah temizlik.

gah da çirkabdır.

Xalgın ne gederdir geza – gederi.

Cahanın özü de

sirli kitabdır.

Esrler kitabın sehifeleri.

İnsan ümidleri

geldikce dile

Çağladı sevinci, gezebi, kini

Beşer öz sadedil dahiliyile

Yazdı yer üzünde öz tanxını

Süfre tek açıldı

behreli torpag,

Ne geder söz dedi

lal gerineler.

Doğuldu kitabdan

yazıdan gabag

Beşerin yaddaşı

Daş kitabeler.

Êy insan!

Bu güne çatır salamın

Üreyin xalgımın

susmaz sesidir.

Sehrli Gobustan –

Megrur babamın

Özünün özüne

abidesidir.

Kainat goynundan

nur vêrdi yêre,

Dêdi: Goy çekilsin

göylerden duman.

Ulduzlar,

Ovcunda

getirdi yêre

Bir Tövrat, bir İncil,

Bir de ki, Gur’an.

Onlar – insanlıgın

inam çağıdır,

Orda mügeddesdir

torpag, asiman,

Bir ulu kitabın

üç varağıdır-

Bir Tövrat, bir İncil,

Bir de ki,Gur’an.

Derdini insanla

bölen insanlar,

Efsus, edavete

êrken yêtdiler.

Cahana gardaş tek

gelen insanlar

Sonra kitabları

düşmen êtdiler.

Dê, görüm bunların

me’nası varmı,

Kitab da kitaba

düşmen olarmı?

Algış insanlıgın

ömrüne algış,

İller soraglanır

kitabla birge.

İlk kitab yazılan

o güne algış,

Tarix vererlenir

kitabla birge.

SÖZE İBADET

Esrler atını

êrken çapanda

Göyler yazılmamış

mavi kitabdı.

Belke insan oğlu

Odu tapanda

Sevimden, heyretden

İlk sözü tapdı.

Zaman hem gezebin

hem mêhribandır,

İlk sözü yaradan

ilk yaradandır!

Be’zen iller ile

gezdim her sözü

Sözler çırag – çırag

alışandımı?

Mene pıçıldayan

bu geder sözü

Güneşmi, ulduzmu,

kehkeşandımı?

Bahara oxşatdım

teze – ter sözü

Men ona bagladım

ezel ahdımı.

Mene pıçıldayan

bu geder sözü

Daşan sêl,

Axan çay,

göy ormandımı?

Her sözün rengi var,

her sözün etri,

Men sözü,

Söz meni

Mehrem sandımı?

Mene pıçıldayan

bu geder setri

Yêrdimi, göydümü.

asimandımı?

Onları men yazdım

Dêsem düz olmaz,

Bir gelbde bu geder

axı, söz olmaz!

Sözler –

      göz – göz sızan

bulaglar kimi,

Teleser gür axan

bir çaya dönsün.

Sözler –

göz – göz yanan

ocaglar kimi

Ürekler odundan

nura bürünsün!

Sözler –

      göy ağacda

yarpaglar kimi

Goy uca zirveden

uca görünsün.

Mene mügeddesdir.

êlin talêyi,

Ürekler sözlerin

öz paytaxtıdır.

Milletin bextidir,-

dilin talêyi,

Dilin talêyi de

Xalgın bextidir.

Êy söz –

        en ilahi

vetenim menim

Gücüsüzlüyüm de sen,

güdretim de sen.

Sensen dostum menim,

düşmenim menim

İşığım da sensen,

zülmetim de sen!

Êle ki dilimde

soluxur sözler

Sözüme efsus!

Üreksiz dêdimmi

ox olur sözler,

Oxlar da sancılır

Özüme efsus!

Seneti ucaldan

millete algış!

Sözlerle ucalan

senete algış!

“KİÇİK TEPE”NİN BÖYÜK BELASI

Belalı övladım,

Ay “Kiçik tepe”m.

Seni vereg – vereg

goy bir de öpüm!

Üç il gözlerimin getdi garası

Şirin ezabımı

kim gaytarar, kim?

Sen “kiçik tepe”min

böyük yarası,

İndi de gelbimde gövr êdir menim.

Görünmez düşmenle

nêce bacarım?

Bizim ittifagda

ne hay – haraydı?

Ne baxt gur danışan

senetkarlarım.

Gapılar dalınca pıçhapıcdaydı.

Gezeb şerbetini

içdiler o gün,

Menim damgam oldu:

“Xalgın düşmeni”.

Ne kiçik gelb ile

ölçdüler o gün

“Böyük müellimler”

“Kiçik tepe”ni.

Sinem yaralandı.

od güllelerden,

İndi insan olan

buna tab getir!

Sehife, sehife

megalelerden

Tehgirler yagırdı

Setirbesetir:

—Menzum roman yazır

dünenki uşag,

Yazır lap yalandan,

geletden yazır.

—Bundakı boya bax,

cesarete bax,

Gürbeti görmeyen

gürbetden yazır.

(Onda düşünesen

bêle sen gerek:

Ölüden yazmagçın

ölesen gerek)

“Nebi ne edayla meydana girdi.

Hele ki, senetde bizim meydandır.

Goymayın o şe’re beyi getirdi,

Hele bey oğlu da baş gehremandır»

Nece dolu kimi yağdı böhtanlar.

Gırdımı bir kencin egidesini?

Belke bir vaxt eli gana batanlar

Bele batırarmış şe’rin sesini.

—Kim dêyer yolunu

azmayıp Nebi

Bizim dövrümüze

biê’tibarmış.

—Bunu tesadüfen

yazmayıb Nebi

Beylere, xanlara

reğbeti varmış.

—Gören kêçmişinden

ne çıxar baxsan.

O bey neslindendir

özü de yoxsa?

Menzum roman yazsın

ziyanlı, uzun,

Özü de İttifag

katibi olsun!

Böhtan yağdırıldı.

menim adıma,

Sözün ağasısan,

şê’rin gulusan.

Bir şair nidası

düşdü yadıma

“Bey oğlu, dêmeli köpek oğlusan!”

Ürek!

       Nêce dözdün

ittihama sen

Günahsız mügessir!

bu nêce işdi?

Yaxşı ki, o zaman

37’den

Üç defe 7’il

ötüb kêçmişdi.

Yoxsa garışardı

halal haramla

Gaça bilerdikmi teze dehşetden.

Hele yazılmamış

kitablarımla

Ebedi susardım

yarı yolda men.

Bêlece az galdı

dara çekilim,

Özüm müttehimdim,

sözüm vekilim.

Her mısra böhtana

Bir süper kimi,

Her mısra galdırdı

çılğın sesini.

Onda Mehdi Hüsêyn

cengaver kimi

Gerdi hücumlara

öz sinesini.

Seni axtarıram,

çatmayır elim

Baxıram, gur işıg bir anda sönür.

Sene rehmet olsun

Mehdi müellim,

İller arxasından

yêrin görünür.

16 Sif. 1077

Yox, yox sağalmamış

gefil yaralar

Dalga çekilse de,

izleri galdı

Feget üreyimde

teskinliyim var

Mene “düşmen” oldugca

dostum çoxaldı.

Mektuplar…

Her mektub

bir ganaddımı,

Mektup – sêvinc dolu

kainatdımı?

Ateşdi ellerden

isindi canım,

Sözü deste – deste

Nergizler dêdi.

O, kişi gêyretli

Mirvarid xanım

Zerif cesaretle

merd sözler dêdi.

İller – hagsızlara

“saf ol” dêmirler,

Çoxu sual goydu

esrin adından.

Abbaslar, familler,

Ehmed Cemiller

Sonra ismayıllar,

sonra Gabiller

Meğrur cavab vêrdi

neslin adından.

Merhem duyğuların

menem möhtacı,

Dünyaya me’lümdur

                  me’lum dostlarım.

Yaşayan dostlarım.

                  başımın tacı

Meğrur abidedir

merhum dostlarım.

Gêce de, gündüz de

      Gelirim yêne,

Men o hêykellerin

       ibadetine!

Esirim illerin

       soyug yêlleri?

Dumanmı yükselir

       ömür dağından?

Axı otuz yaşlı

        gençlik kederi

Susmur otuz ilin

        uzaglığından.

Susmur, haray çekir,

        bu gün biz barı

İsterem söylenecek

        ürek – üreye.

Bir daha nesiller

        görmesin dêye

O ağır

Dehşetli,

        ittihamları!

Bir de söylemeyek

        sonradan – efsus!

Êy böhtan,

Bir dayan,

Êy ittiham sus!

Her şêyi yêrbeyêr

Êtmirmi zaman?

Hagsızlıg yükünü

hegiget çekir

…Kimse xecaletli

gêtdi dünyadan

Kimse lap bu gün de

xecalet çekir.

Ömür uzun olsun

teki onların,

Yêne görüşürük

biz dostlar kimi

Çoxdan efv êtmişem,

men ki, onları

Göresen oxucum

efv êdecekmi?

EZABSIZ DOĞULAN KİTAB

Hökmler vêrdikce

ölkeye rehber

Yazıcı olmasın

bes niye rehber?

Niye pay olmasın

o bu senetden?

Dêdi: çörek varsa,

mahnı olacag.

Mahnılar gün – günden

düşdü giymetden

Çörek bahalaşdı

gün – günden ahcag.

Axı senet sözle,

söz ilhamladır,

Senetin şöhreti dilde, dodagda.

“Xam torpag” adıyla

kimi xamladı,

Böyüdü gün – günden

“Kiçik torpag” da.

Eller el çalmagdan

lap düşdü elden,

Dillere vurulan

kilidler oldu.

Be’zen vereglar de

sürüşdü elden,

Êybi yox, veregler

cildler oldu.

Xalg onu

        o xalgı

gören ne saydı?

Şê’r de yazardı ömrü çatsaydı

Belke de yamışdır.

Sen saxla, Allah!

Belke bir “xezine”

açıldı sabah!

Dara da çekilir –

vaxt olur kitab

Setir unudulur,

söz ölüb gêdir.

Êle ki, ezabsız

doğulur kitab

Kitab müellifden

tez ölüb gêdir.

BİR SETİR YAZMAĞA…

Tanrı, belke sönen

ulduzam, ayam,

Azacıg yanmağa

aman vêr mene.

Özüm yêr üzünde

kiçik yamlayam

Derdimi boğmağa

ümman vêr mene!

Tufanın sonunda

sakitlik varsa

Tanrı, bir çağlayan

tufan vêr mene!

Dünyada her kesle

gülmek olarsa,

Barı ağlamağa

insan vêr mene!

Ne gördüm besimdir

menim cahanda,

Torpağa ebedi

iman vêr mene.

Êy tanrı,

Ömrümün

Sonu çatanda

Bir setir yazmağa

güman vêr mene!

GÊCENİN GOYNUNDA BU GÖRÜŞ NEDİR?

Gêcenin goynunda

bu görüş nedir?

O, gelir güdretli

hökmran kimi.

Gözümü yumdummu

o menimledir.

Yêr kimi, göy kimi,

kehkeşan kimi.

Bilmirem heç hardan

o pêyda olur.

O atlı.

Fikrimse

piyada olur.

Dinir öz inamı,

öz mehtigile,

Ondadır edalet,

mendedir xeta.

Onun gêce yarı

söz mehtigiyle,

Bütün hegigetler

yêtir isbata.

O açır torpağın,

göyün sirrini

Meni de özüyle ganadlandırır.

Deyişir Ay ile

Günün yêrini

Zöhre ulduzunu

axşam yandırır.

Deyir: Gêyretdedir

insan hüneri,

Dêyir: -Özünden küs

bextinden evvel.

O dinir…

Dünenim

gayıdır gêri,

Gelir gelecek de

vaxtından evvel.

Dêyir: -Yazılsa da

göylerde bextin,

Senin talêyindir-

senin torpağın.

Sözler büllur kimi,

Sözler ter – temiz.

Onun mügeddesidir

Gözlerinde nur.

Be’zen togguşdugca

fikirlerimiz

Uzag ulduzlardan

gığılcım gopur.

Goşa dolanırıg

dağda, aranda,

Sözü düz demedin.

acığı gelir.

Efsus ki, o gêdir

dan gızaranda

“Yat” - dêyir

Belke de

yazığı gelir.

Galır onun daşdan

kêçen mentigi,

Seherin nuruna

bürünür alem.

Gündüz mende olsa

gêce mentigi,

Men bütün dünyaya

encam çekerem.

Gêce… Asimanda.

ulduzlar titrek,

Gêce… Yuxu gaçır

yêne gözümden.

Gêce… O gelecek.

indi gelecek.

Gêce… Gorxurammı

özüm – özümden.

Yox, yox gözleyirem,

Yox, yox sesleyirem,

Yêne seninledir sözüm sovum, gel,

Menim menden müdrik

filosofum gel!

GELBİNİ OVCUNDA APARANLAR

Düşündüm,

ulduzlar alışan kimi,

Bir zülmet yol gêdib

yağır olmuşam.

Gelbimi ovcumda

tutub şam kimi,

Ayağım altında

işıg salmışam.

Dolaşıb dünyanı

öz işığımla

Artıg govuşuram

axır çağımla.

Baxdım,

Bir – birine

deydi ulduzlar,

Parlayan doğmalar,

mêhribanlardır.

Belke ulduz dêyil

göyde ulduzlar

Gelbini ovcunda

aparanlardır.

Onlar nur saçarag

özü – özüne

Esrler goynunda

yol gêdir yêne.

Gêceni gündüze

gatıb ulduzlar,

Artıg ölmezliye

çatıb ulduzlar.

Ulduzu

İnsana çevirib cahan,

Bes haçan, haçan

Bes haçan ulduza

dönecek İnsan?

1988-89

KİTABIN İÇİNDEKİLER

Zirvelerin Ağ Yaddaşı

Çinar Kölgesinde Üreyimden Xahişim…………….………………………………...4

Nizami Yolu…………………………………………………………………………6

Altmış İlim……………………….…………………………………………………..9

Bilirsen Ne Geder…………………………………………………………………..12

Gan Tezyigi………………………………………………………………………...13

Kendde Doğulanlara………………………………………………………………..15

Nêce Geribedir Gelbin İsteyi……………………………………………………….16

Şimşekler Yağanda Yağışlar Kimi………………………………………………....18

Var Ol Mehebbet!......................................................................................................21

Adsız Gebirler…………………………….………………………………………...22

Elvida Dêyerem…………………………………………………………………….23

Sirdir İnsanlar.……………………………………………………………………...25

Köhne Dost-Teze Düşmen…………………………………………………………26

Abide İnsan.…………………………………………….…………………………..28

Sönmüş Yanğının Alovları.…………………………….…………………………..30

Tebessümün Galdı Dünyada.………………………………………………………33

Ağrılar..……………………………………………………………………………..37

Tebessüm.…………………………………………………………………………..38

Yuxuda Layla Êşidirdim……………………………………………………………39

Men Sêvgimi Gezmedim…………………………………...…….………………...40

Odlarda Doğulan ………………………………………….………………………..41

Ocag Tütsülenir…………………………………………………………………….43

Gözelin Ölümü Gözel Olarmış………………………………………………..……45

Ne Üçün, Niye?..........................................................................................................47

Hegiget ve Yalan ……………………….………………………………………..…49

Bibioğlum ………………………………………………………………………….51

İlk Cinayet …………………………………………………………………………53

Çinar Ömrü…………………………………………………………………………54

O Günden…………………………………………………………………………...55

Çekin Gara Elleri…………………………………………………………………...57

Sanıram Göylerden…………………………………………………………………58

Yarım Addımlıgda………………………………………………………………….60

Ümid Yollarında………………………………….………………………………...61

At, Övlad ve Torpag……………………………………………………………….62

Şefegler Üfügde Zer Leçek Kimi……………….………………………………….65

İki Ganadlı Düşünce…………………………….………………………………….66

Sün’i Ürek………………………………..…………………………………………67

Zirvelerin Ağ Yaddaşı………………………….…….……………………………..68

İllerden Esen Yêller

Ê’tiraf…………………………………….…………………………………………70

Êşg ve Sedaget………………………….…………………………………………..72

Menim Üreyim………………….………………………………………………….73

Bura Muğandır………………………….…………………………………………..74

Gözleyir Bizi…………………………..……………………………………………76

Çinar ve Men……………….………….……………………………………………77

Karvangıran………………..………………………………………………………..80

Penceremi Döyür Çinar……..………………………………………………………82

Son Bahar………………………….…….………………………………………….83

Durnalar Gayıdanda……………….………………………………………………..84

Gêcikmiş Mektub……………………………………….………………………….85

Ucmag Üçün…………………………………………….………………………….87

İste……………………………………………………….…………………………88

Mavidir………………………………………………….………………………….89

Senin Üçün……………………………………………….………………………...91

Ağ Çiçek…………………………………………………..………………………..92

Sakit Setirler……………………………………………….……………………….93

Ayrı Sahillerin Êyni Dalğası………………………………..………………………96

Tekce Ümid Galsın………………………………………..………………………..98

Göy Gölde Uçan Kepenek………………………………...………………………100

Bir An ve Ebediyet……………………………………….……………………….102

Menim Limanım………………………………………….……………………….104

Çiçek Lêysanı…………………………………………….…………...…………..107

Bizim Sehvlerimiz……………………………………….………………………..108

Birligde ve Ayrılıgda…………………………………….………………………..110

Kölge Kimi……………………………………………….……………………….112

İlan… İnsan… Zeher…………………………………….………………………..113

Belke de Özümem Özüme Gedim……………………….………………………..116

Yuxular-İkinci Ömür…………………………………….………………………..118

Otlar Üstde Yatan Uşag………………………………….………………………..120

Erik Çiçekleyirdi………………………………………………………………......122

Be’zen…………………………………………………….……………………….124

Sabaha Baxarken………………………………………………………………….125

Şübhe İle Söhbet…………………………………………………………………..127

Hemin Êyvan………………………………………………….…………………..128

Heyecanlı Yuxu………………………………………...…………………………129

Ölüm Dêmeyin ki, Dehşetle Gelir……………………...…………………………130

Dünyaya Güneş Tek Nur Yayan İnsan…………………...……………………….131

Tebriz Bayatıları………………………………………..…………………………133

Bilsem Geleceyem Dünyaya Bir de………………………...……………………..135

Goca ve Cavan……………………………………….……………………………138

Poemalar

Ömür Yoldaşı………………………………………..……………………………140

Vicdan………………………………………………..……………………………166

İnsan oğlu…………………………………………………………………………202

Kitablar ve Ezablar…………………………………...…………………………...228

Nebi Xezri.

N 47 Torpag sene and içirem. Şê’rler ve poemalar. B.; Yazıçı, 1989. 256 c.

İSBN 5-560-00104-X

Nebi Xezrinin bu kitabına daxil edilmiş ekser eserler son dörd ilin mehsuludur. Burada insanın zaman garşısında mes’uliyyeti ve zamanın da insanlığa borcu kimi meselelere toxunulur.

            İnsan, insanlıg. İnsaniyyet ve bunlardan doğan insan hügugları, xalg hügugları. Torpag ve veten mehebbeti… Şairin ehate êtdiyi esas exlagi ve me’nevi problêmler bunlardır.

4702060200-44

N                                            102-88

            M-656-88

Rêdaktoru Minaye Eliyêva

Ressamı C. Hüsêynov

Bedii rêdaktoru A. Elekberov

Têxniki rêdaktoru V. Plitkina

Korrêktoru M. Muradova

İB No 2656

Yığılmağa vêrilmiş 2.09.1988-ci il. Çapa

İmzalanmış 21.04.1980-ci il. FG 13030.

Kağız formatı 70x90 1/32 Metbee kağızı

No 1. Şriftin garnituru edebi. Yüksek çap

Üsulu ile. Şerti ç. v. 9,36. Uçot neşr

Veregi 9,4. Tirajı 15.000. Sifariş No 1077.

Giymeti 1 man. 40 gep.

Azerbaycan SSR Dövlet neşriyyat,

Poligrafiya ve kitab ticareti işleri

Komitesi.

“Yazıçı” neşriyyatı,

370005, Bakı, Natevan mêydanı, 1.

Metbuat istehsalat senaye birliyi

“Gızıl Şerg” metbeesi.

370000, Bakı, Hezi Aslanov küçesi, 80.

SÖZLÜK

A

Addım: 1-Adım, 2-Bir adımlık mesafe.

Alaçığ: Çubuklarla yapılarak üzeri keçe ile kaplanan ev; çadır.

Alış: Yanmak, tutuşmak, alevlenmek.

Alov: Alev, ateş.

Anbaan: Gitgide, gittikçe, aralıksız, ardı arkası kesilmeden.

Aram-aram: Yavaş yavaş, usul usul.

Araz: Aras Nehri.

Arzu-kam: Bir şeyin olmasını yürekten isteme, dilek, emel, özlem.

Asan: Kolay, zahmetsiz, hafif.

Asta-asta: Yavaş yavaş, usul usul, ağır ağır.

Axtarmag: Aramak.

B

Bağırtı: Bağırma sesi, haykırış, gürültü.

Bala: 1-Evlat, çocuk. 2-Küçük körpe hayvan.

Beledçi: Yol gösteren, rehber.

Belek: Bebekleri sarıp kundak yapmaya yarayan genişçe bez.

Bergerar: 1-Yerleşmiş, devamlı. 2-Sabit kalma, daimi.

Berkimek: 1-Sertleşmek, katılaşmak. 2- mec. Ruhen ve bedenen sağlamlaşmak, kuvvetlenmek, güçlenmek. 3-Çoğalmak, çabuklaşmak, süatlenmek. 4-Şiddetlenmek, artmak.

Bes: Yeter, kâfi.

Betn: Karın bölgesi.

Bezek: Süs, ziynet, güzellik veren takı.

Birce: Bir tek, sadece.

Birge: Birlikte, beraber.

Bu cür: Böyle, bu şekilde, bu tarzda.

Budag: Ağaç veya bitkilerin gövdelerinden ayrılan kolların her biri, dal.

Bulag: Yerin altından çıkan su, pınar, kaynak.

Buraxmag: Elini açarak tuttuğu şeyi bırakmak, tutmamak. 2-İçinden bir şeyin dışarı çıkmasına izin vermek. 3-Bir yere gitmeye veya girmeye engel olmamak. 4-İmkân sağlamak, razı olmak.

Bürc: Kale çıkıntısı ve kulesi, gözetleme kulesi.

Bütöv: 1-Bir bütün halinde olan, kesilmemiş, kırılmamış, parçalanmamış. 2-Baştan başa, bütünüyle, tamamen.

C

Calamag: 1-Aşı yapmak. 2-Birbirine bağlamak, yapıştırmak, eklemek. 3-mec. Karıştırmak, eklemek, bağlamak. 4-Bir işin aralıksız sürmesi.

Cavabdeh: Bir iş için mesuliyet taşıyan, cevap vermek mecburiyetinde olan, mesul olan. Cavabdehlik: Kendi hareket ve işlerinden dolayı sorumlu olma.

Cavan: Genç.

Cerge: Sıra, dizi.

Cığır: Yaya gidip gelmekle meydana gelen dar yol. Mec. Gidilen yol, hedef.

Cild: Kıyafet, giyilen elbise, şekil, deri.

Cummag: Kaçmak, gitmek, hızla gitmek.

Cücermek: Yetişmek, boyu uzamak, topraktan çıkmak, yeşermek.

Ç

Çalmag: 1- Müzik aleti ile bir şey icra etmek. 2-Vurmak, çarpmak, savurmak. 3-Sokmak, dişlemek(böcek vs.). 4-Biçmek(ot vs.). 5-Alıp kaçmak.

Çapar: 1-Eskiden atla bir yere mektup, emir, haber götüren adam, ulak, posta. 2-Atlı Muhafız.

Çapmag: Koşmak, hızlı bir şekilde koşa koşa.

Çatmag: Yetişmek, ulaşmak.

Çaxnaşma: 1-Karışıklık. 2-Heyecan, telaş, velvele.

Çehrayı: Pembe renk.

Çetir: 1-Şemsiye. mec. Canlı teşbihlerde örtü anlamında. 2-Kesilerek alına dökülen saç, kakül. 3-Paraşütün hava alan kısmı. 4-Ağacın gövdeden yukarıda kalan kısmı.

Çıngı: Ses, seda.

Çil-çirag: Avize, aydınlık.

Çilemek: 1-Hafif hafif yağmak. 2-Damla damla dökmek, serpmek.

Çilik-çilik: Parça parça, ufak ufak.

Çimdik: Parmak ucuyla tutarak alınan miktar.

Çulgamag: Kaplamak, bürümek.

D

Danışmag: Konuşmak, söylemek, anlatmak, ifade etmek. 2-Sohbet etmek. 3-Fikir yürütmek. 4- Bahsetmek, haber vermek.

Darıxma: Sıkılma, bezme, bıkma, usanma.

Deste-deste: 1-Gruplar halinde. 2-Katar katar.

Destebedeste: Gruplar halinde, katar katar, grup grup.

Diksinme: Ürperme, sıçrama, ürkme, korkma, iğrenme.

Dinçel: Dinlenme.

Dinmek: Konuşmak, söz söylemek. 2-Seslenmek, duyulmak. 3-Azarlamak, keyfini bozmak.

Dönük: Sözünde durmayan, vefasız, döneklik gösteren.

Dövr: Zaman, çağ, vakit, devir.

Döymek: 1-eziyet etmek veya cezalandırmak için birinin el veya vücuduna vurmak. 2-Çekiç darbeleriyle bir şeye şekil vermek. 3-Bir şeye vurarak ses çıkarmak. 4- mec. Vurmak, çarpmak(dalga, rüzgar vs.) bir şeyi başka bir şeye bir müddet yavaş yavaş vurmak.

Döyünme: Hızlı hızlı çarpma, atma, heyecan, sevinç vs. sebebiyle kalbin hızlı çarpması.

Döyüntü: Çarpıntı (kalp çarpıntısı).

Dözmek: Tahammül etmek, katlanmak.

Dözüm: Tahammül etme, katlanma, dayanıklılık, sabır.

Dübare: Tekrar, ikinci defa.

Düha: 1-İnsan zekâ ve kabiliyetinin zirvesi, olağanüstü akıl ve zekâ, dâhilik. 2-Böyle bir akıl ve zekâya sahip olan kimse, dahi.

Düz: Doğru ve düz yer.

Düzülü: 1-Dizilmiş halde. 2-Belirli bir düzenle, tertiple dizilmiş, sıralanmış.

E

Efsus: Yazık, eyvah.

Elçatmayan: El değmeyen, yetişilemeyen, uzak.

Elçim: Bir elde tutulacak kadar, bir tutam.

Eseb: Sinir sistemi. Esebler: İnsanın tavır ve davranışlarını belirten sinir rolü.

Esr: Yüz yıllık zaman, asır. 2- Devir, çağ, zaman.

Etir: Güzel koku, ıtır, rayiha.

Eynek: Gözlük, gözlüklü.

G

Gan: Kan.

Garsalanmag: Hafifçe yanmak.

Gatar-gatar: Sıra sıra, dizi dizi,  birbiri ardınca sıralanmış.

Gayıg: Küçük gemi, kayık.

Gaytarmag: Geri dönmek, vazgeçmek.

Gebir: Mezar, kabir.

Gelb: Yürek, kalp.

Gelem: Kalem, yazı yazma aracı.

Gem: Keder, dert, gam.

Gen: 1- Geniş. 2-Uzak mesafeli. 3-Küskün olma, araları soğuk olma.

Gence: Genç, henüz olgunluğa erişmemiş, gençlik.

Genim: Düşman.

Gerdiş: 1-Gezinti, gezmek, gezinti yapmak. 2-Hareket, dolaşma.

Gerib: Garip.

Geşeng: Güzel.

Getre: Katre, damla.

Gezeb: Hiddet, öfke, sinir.

Gezmek: Bir şeyi aramak, her tarafa bakmak.

Gığılcım: Kıvılcım, parlak ışık zerresi.

Gırış: 1-Bir şeyin büküldüğü, katlandığı yerde oluşan kırışıklık, iz, bükülen yer. 2-Yüz ve vücudun bazı yerlerinde deride oluşan çizgiler, kırışık.

Gısılmag: 1-Bir şeyin arasında kalıp sıkışmak. 2-Hırıldamak, kısılmak. 3-Sığınmak, saklanmak. 4-Utanmak, çekinmek.

Gışgırmag: Haykırmak, bağırmak.

Gızmar: Çok kızgın, yakıcı, çok sıcak.

Gibte: Başkasında olan iyi halin, üstünlüğün, başarının, mutluluğun vs. kıskanmadan kendisinde de olmasını isteme, imrenme, gıpta.

Gile: 1-Üzüm, nar vs. taneleri. 2-Damla. 3-Gözbebeği. 4-Meme ucu.

Gite: Ülke, memleket, kara parçası.

Goca: Yaşlı, ihtiyar.

Gohum: 1-Birisi ile akrabalık bağı olan adam. 2-Birbiriyle soy olarak yakın olan.

Gol-boyun: Kucaklaşarak, kollarını birbirinin boynuna dolayarak.

Gonşu: Komşu.

Gopmag: Kopmak, ayrılmak.

Gorxu: Korku.

Goşun: Bir devletin nizami gücü, askerleri, ordu.

Govuş: Kavuşmak, birleşmek.

Gövsi-güzeh: Gök kuşağı, ebemkuşağı.

Göy:Yeri ve gök cisimlerini çevreleyen boşluk, sema, asuman. Göy: Gök, sema, sema renginde; mavi. Göy: 1-Yeşil renk. 2-Olgunlaşmamış, ham. 3-Yeşillik(ağaçlar, bitkiler). Göy: Cimri, hasis.

Gubar: Dert, gam, keder.

Gucmag: Kucaklamak, kollarıyla sarmak.

Gur: Güçlü, kuvvetli, gür, şiddetli.

Gurğuşun: 1-Mavimsi, gri renkli, yumuşak, dayanıksız kimyevi etkilere dayanıklı bir maden. 2-Tüfek, tabanca mermisi.

Gurşag: Kuşak, kemer.

Güman: İhtimal, sanma, zannetme.

Güsse: Gam, keder, sıkıntı, hüzün, dert, düşünceli hal.

Gütb: Kutup.

Güzeşt: Başkasının menfaatine bir şeyden veya düşünceden vazgeçme, bağışlama.

H

Haçalanmag: 1-İkiye ayrılmak, iki yöne ayrılmak(yol, ırmak vs.). 2-Çatallaşmak, iki taraf olmak.

Haçan: Ne vakit, ne zaman.

Haglamag: Koşup yakalamak, varmak, ulaşmak.

Hamı: Hepsi, bütünü.

Har: Zelil, rezil, kepaze olmuş, mahçup.

Harasa: Nerdeyse.

Haray: İmdat, bağırma, çağırma.

Hay: Sessizlik, sakinlik.

Hegiget: Gerçek, doğru, hakikat.

Helelik: 1-Şimdilik, henüz, bir müddet, belirli bir zamana kadar. 2-Allahaısmarladık!, görüşürüz!, hoşça kal!.

Hemin: Kendisinin benzeri, aynısı.

Hemişe: Her zaman, daima, her an, sürekli, daimi.

Heremiz: Her birimiz.

Hövlnak: Korku içinde, dehşetle, ürkerek.

İ

İclas: toplantı, üyelerin bir yerde toplanması.

İl: Yıl, sene.

İlan: Yılan.

İnam: İnanma.

İnamla: Bir şeye yürekten inanarak, güvenerek.

İndice: Şimdi, bu anda, bu dakikada.

İsti: 1-Isıtılmış, harareti artırılmış. 2-Vücutta oluşan sıcaklık, hararet. 3-Sıcaklık veren, kızgın, yakıcı.

İşıg: Işık, aydınlık, ziya, nur.

İti: 1-Keskin, çok keskin. 2-Gittikçe sivrileşen. 3-Süratli, çok çabuk, hemen. 4-Keskin, çok etkili. 5-Çabuk kavrayan, hemen anlayan, akıllı.

K

Kaş: Keşke anlamında.

Kehkeşan: Samanyolu yıldız kümesi.

Kend: Şehir, kent.

Kepenek: Kelebek.

Kes: Kimse, biri, herhangi biri, şahıs.

Keşik: Koruma, nöbet. Keşiyinde durmag: Korumak, müdafa etmek.

Kimi: Gibi edatı.

Kol-kos: 1-Birbirine karışmış, kaba otlar, otluk. 2-Çöp, faydasız şeyler.

Köçeri: 1-Bir yerde karar kılıp yaşamayan, göçer, her zaman göç eden. 2-Göçmen kuşlar.

Külek: Rüzgâr, havanın yer değiştirmesiyle oluşan esinti.

Kür: Kura Nehri.

Küseyen: Çabuk küsen, her şeye gücenen.

L

Laybalay: 1-Üst üste, katlar, tabakalar halinde. 2-Kat kat, bölüm bölüm.

Leçek: Çiçeklerin taç yaprağı.

Lepe: Dalga, küçük dalga.

Lêysan: Nisan yağmuru, iri taneli yağmur, sağanak yağmur.

Lövber: Gemileri demirlemek için kullanılan çapa.

M

Mağar: Düğün, yas vs. büyük meclisler için kurulan büyük çadır.

Mayak: Gemilere yol göstermek için sinyal ışığı olan yüksek kule, deniz feneri //mec. Yol gösteren, yolunu aydınlatan.

Mehter: Ata hizmet eden kimse, at hizmetçisi.

Mekr: Hile, tuzak, dalavere, aldatma.

Meslehet: Hareket tarzıyla ilgili teklif, emir, buyruk, tavsiye.

Meş’el: Etrafı aydınlatmak için kullanılan, ucunda yanıcı madde bulunan değnek, meşale.

Min: Bin sayısı.

Mirvari: İnci.

Müdrik: 1-Çok akıllı, çok derin düşünen, anlayışlı, görmüş geçirmiş. 2-Derin anlamlı hikmetli.

Müntezir: Hazır bekleyen, bekleyiş içinde olan.

Mürgülemek: Yarı uykulu hal, uyuklamak.

Mürgülü: Uykulu.

N

Nahag: Haksız, adaletsiz, kanunsuz, adalete sığmayan.

Nakam: Mutsuz, arzusuna ulaşamayan.

Narahat: Rahatsız, endişe ve telaş içinde.

Natevan: Zayıf, takatsiz, güçsüz, kudretsiz, hasta.

Naxış: Renkli boyalarla, çizgilerle yapılan süs, resim.

Neheng: Son derece büyük, iri, kocaman, azman.

Neve: Torun.

Nigeran: Bakıveren, bakakalan, hayranlıkla seyreden.

Nisgil: Herhangi bir şeyden dolayı içte kalan hoşnutsuzluk duygusu, yüreğe işleyen dert.

O-Ö

Od: Ateş, yangın.

Oxşarı: Benzerlik, benzeyen, benzetme, aynı.

Oyatmag: 1-Uykudan kaldırmak, uyandırmak, uyanmasına sebep olmak. 2- mec. Canlandırmak, diriltmek, hayat vermek.

Özge: 1-Başka, diğer, gayrı. 2-Aynı cemiyete mensup olmayan. 3- Yabancı, yad.

P-R

Papag: Tüylü deriden yapılmış başlık, kalpak.

Part: Ses, patlayan veya bir yere çarpan bir şeyin sesi.

Paxıllıg: Başkasının üstünlüğünü, mutluluğunu çekememe, kıskançlık, haset.

Payız: Sonbahar mevsimi.

Paylamag: Birden çok kimseye bölüştürmek, payını vermek.

Peyk: Bir gezegen veya yıldızın etrafında dönen ve ona tabi olan uydu, gök cismi. Sun’i peyk: Araştırma için uzaya gönderilen uydu, gök cismi.

Pıçıldamag: Yavaşça fısıltı ile konuşma söylemek.

Pıçıltı: Fısıltı, çok yavaş sesle yapılan konuşma.

Planet: Güneşin etrafında dönen gezegenlerden her biri, dünya.

Regs: Raks etmek, dans.

Rişe: (Bitkide) Kök.

S-Ş

Sakit: 1-Sessizce, iyi duyulmayan, yavaşça, usulca. 2-Suskun, sükût içinde olan, sessizliğe gömülmüş. 3-Rahat, heyecansız, ızdırapsız. 4-Mülayim, yumuşak.

San: 1-Şöhret, şan, saygı. 2-Talim, yürüyüş. 4-Sanki.

Saralmag: Sarı renk almak, sararmak.

Sarban: Kervanı götüren, kervana başkanlık eden kimse, rehber.

Satgınlıg: Satılmış kimsenin işi, faaliyeti, hainlik, namertlik.

Sedaret: Önderlik, başkanlık.

Sêhr: 1-Sihir, efsun, cadı. 2-mec. İnsanı hayran bırakan hüner.

Sehv: Sonucu bakımından önemli olmayan yanlışlık, hata.

Senet: Belirli bir eğitimden sonra kazanılan beceri, zanaat.

Sepelemek: 1-Bir şeyi dağıtmak, etrafa saçmak, yaymak. 2-Serpmek, dökmek. 3- Savurmak, sıçratmak.

Sernişin: Yolcu, yolcu taşıyan araç.

Sınmag: Bir yere sertçe çarparak parçalanmak, kopmak, kırılmak, azalmak, zayıflamak.

Sifet: 1-Yüz, surat. 2-Bir şahsı veya bir şeyi diğerlerinden ayıran hal, durum

Sigaret: Küçük ince sigara.

Sir: Sır, gizem.

Sorağ: Arama, gezme, sorma. Sorağında olmag: Aramak, hasret çekmek.

Soyug: Soğuk.

Söykemek: Dayamak, yaslamak, yapıştırmak.

Suvarma: Sulama fiili.

Şad: Sevinçli, şen, mutlu, memnun.

Şaggıltı: 1-Kırılan, patlayan şeylerin sesi veya yıldırımın çıkardığı ses. 2-Yüksek sesle gülüş, kahkaha.

Şagrag: Şen, neşeli, sevinç uyandıran, gönül açan.

Şefeg: Güneş doğarken veya batarken gökte meydana gelen kızıllık, şafak.

Şerik: 1-Herhangi bir işte (ticaret vs.) başkası ile birlikte çalışan kimse, ortak. 2- Katılan, ortak olan.

Şırım: Çizgi, hat, çizik.

Şoran: 1-Tuzlu, içine tuz sinmiş. 2-Tuzlu toprak, çorak toprak.

T

Talê: 1-Baht, kısmet. 2-Mukadderat, gelecek, ikbal.

Tapmag: Bulmak.

Tapşırmag: Havale etmek, üzerine yüklemek.

Tarım: Gergin, gerilmiş.

Taya: Üst üste yığılmış ot, sap, saman, tahıl, odun vs. yığını, kümesi.

Teberrik: 1-Mutluluk ve uğur getirdiğine, hastaları iyileştirdiğine inanılan kutsal toprak, su, kutsal kabul edilen birinin giydiği elbise parçası. 2-mec. Çok zor bulunan bir şey

Tekce: Yalnızca, tek, sadece.

Telatüm: Tufan, kasırga, güçlü dalgalanma, büyük dalgalar.

Telesmek: Bir işi mümkün olduğu kadar çabuk yapmak, acele etmek, sabırsızlık göstermek, acele ederek bir yere varmaya çalışmak.

Teles: Acele, çabuk.

Temenna: Arzu, istek, dilek, rica.

Ter: Henüz solmamış, taze, genç.

Tongal: Yakmak için bir yere toplanmış çer çöp, odun, dal vs. yığını.

Topa-topa: 1-Küme küme, yığın yığın. 2-Gruplar halinde.

Toy: Düğün

Tüstü: İyice yanmamış ateşten daha kesit olarak çıkan gaz karışımı.

U-Ü

Uca: Yüksek, uzun boylu, yüksek yer.

Ucalıg: Yükseklik, etrafa göre daha yüksek, şeref.

Üfüg: Gökle yerin veya denizin birleşir gibi göründüğü yer.

Ürek: 1-Kan dolaşımının hareket merkezi olan organ, yürek, kalp. 2-mec. His, duygu merkezi, gönül. 3- Cesaret.

Üzbeüz: Yüz yüze, diz dize, karşı karşıya.

V

Vagif: Bir işte bilgisi, malumatı olan, haberdar.

Varag: Yaprak, sayfa.

Vecsiz: Gereksiz, önemsiz, değersiz.

Vıyıltı: Rüzgârın çıkardığı ses, ıslık sesi.

Vida:  Veda.

Vügar: Ağırbaşlılık, temkin, ciddiyet.

X

Xahiş: Rica, bir arzuyu, isteği yerine getirmek için istirham, talep.

Xalg: Bir ülkenin, devletin ahalisi, millet.

Xeyanet: İhanet, aldatma.

Xeyir: Fayda, menfaat, hayır.

Xezan: Güzün ( sonbaharda) yaprakların dökülmesi, hazan.

Xezer: Hazar Denizi.

Xıncım-xıncım: Küçük küçük, parça parça, lokma lokma.

Xilas: Kurtulma, kurtuluş.

Xoşbextlik: Mutluluk, memnuniyet, saadet.

Xumar: 1-Süzgün, baygın. 2-Mestlik, sarhoşluk. Xumarlanma: Keyiflenme, neşelenme, zevk alma.

Y

Yad: Akraba olmayan, yabancı. Mec. Düşman

Yay: Yaz mevsimi.

Yoxuş: Yokuş, gittikçe yükselen yol, bayır.

Yumrucuğ: Azıcık yumru, yuvarlak.

Yuxu: Uyku.

Yüngül: 1-Ağırlığı az olan, hafif. 2-Zor olmayan, kolay. 3-Ciddi olmayan, önemsiz.

Z

Zağlı: Cilalı, parlak.

Zarafat: Şaka, gülmek ve eğlenmek için yapılan komik hareket veya söylenen söz.

Zehm: Korku, vahime, dehşet.

Zemi: Tarla, arazi.

Zer: Altın.

Zireh: Ok, kılıç ve silahlardan korunmak için giyilen elbise, zırh.

Zülmet: Karanlık.