NECMETTİN ERBAKAN VE RAGIP ÜNER

Ülkemizin yetiştirdiği değerli bilim, siyaset ve devlet adamı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile Nevşehir’imizin medarı iftiharı bilim ve siyaset adamı merhum Prof. Dr. Ragıp Üner’in hayatta yollarının iki kez kesiştiğini öğrenince, eminim sizler de benim gibi şaşıracak, heyecanlanacak ve duygulanacaksınız.

Millî Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bizzat kaleme aldığı, kendi hayatını ve mücadelesini anlattığı Davam isimli kitabını okuyorum. Kitap geçtiğimiz günlerde Millî Gazete tarafından okurlarına hediye edildi. Kitabı okurken, merhum Erbakan Hoca’nın, merhum Ragıp Üner ile Başkent Ankara’da karşılaşmalarını anlattığı bölüm, okurken gerçekten insanın tüylerini diken diken eden ve göğsünü kabartan duygu yüklü bir sahne…

1948 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesinden birincilikle mezun olan genç mühendis Necmettin Erbakan, hemen Fakültenin Motorlar Kürsüsünde asistan olarak göreve başlar. Ardından 1951 yılında Üniversite tarafından Almanya’daki Aachen Teknik Üniversitesine bilimsel araştırmalar yapmak üzere gönderilir. Bu dönemde Almanya, İkinci Dünya Savaşından yeni çıkmış ve adeta taş üstünde taş kalmamıştır. Erbakan, buradaki bilimsel çalışmalarının yanı sıra Alman Ekonomi Bakanlığının, Ruhr sahrasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak için görevlendirdiği heyete de davet edilir. Erbakan, bütün bu bilimsel çalışmaları esnasında, Almanya’nın nasıl topyekûn bir kalkınma ve ağır sanayi hamlesi içine girdiğini yakinen gözlemler. Erbakan’ın Almanya’daki bilimsel çalışmaları ve Ruhr sahrasında gördüğü fabrikalar, Türkiye’de de ağır sanayi hamlesi başlatma fikrinin de ilk kıvılcımları olur.

Büyük bir şevk ve heyecanla Türkiye’ye dönen Erbakan, 1956 yılında İstanbul’da 200 ortakla, ilk millî sanayi örneği olan Gümüş Motor Fabrikasını kurar. Birçok siyasi, ekonomik, bürokratik badirelere karşılaşır. Ayrıca Türkiye’ye motor satan yabancı firmaların damping engelleri ile de mücadele etmek zorunda kalır. Nihayet Gümüş Motor, tüm engelleri aşarak, Mart 1960’ta seri üretim yapmaya başlar. Dönemin Başbakanı Rahmetli Adnan Menderes, 1960 yılı başlarında Gümüş Motor fabrikasını ziyaret eder ve fabrikanın ihtiyacı olan ve sürüncemede kalan 1 milyon 300 bin dolarlık döviz tahsis işini de aynı gün çözer.

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, Tuğgeneral Mehdi Sungur ve Millî Birlik Komitesi üyeleri fabrikayı ziyaret ederler. Türkiye’nin bir toplu iğne bile üretemediği o dönemde milli ve yerli motor üretildiğini gören Millî Birlik Komitesi üyeleri bu durumdan çok etkilenirler ve “Burası bizim millî iftiharımızdır, ne gerekiyorsa, ne istiyorsanız hepsini yerine getirmeye hazırız.” Şeklinde desteklerini ifade ederler.
 

Topyekûn millî bir kalkınmanın sadece para ve maddi destekle olmayacağını, asıl önemli olanın zihnî bir değişim olduğunu bilen Erbakan, Hayır, biz para da döviz de istemiyoruz. Tek isteğimiz, generallere bir konferans vermektir.” Der. Bu teklif karşısında şaşkınlıklarını gizleyemeyen misafirler “İsteye isteye bunu mu buldunuz. Bundan kolay ne var” diyerek teklifi kabul ederler.

Olayın bundan sonrasını Erbakan Hoca bizzat kendi kaleminden şöyle anlatıyor:

“Bu sayede bu konferansı yaptık. Yaklaşık 200 tane general geldi, Millî Savunma Bakanlığı’nın altındaki salonda toplandı. Önce Gümüş Motor Fabrikasını tanıtan bir film gösterdik. Sonra Türkiye’de neler yapılabilir sinevizyon eşliğinde tam iki saat boyunca anlattık. Bilirsiniz film ya da sinevizyon gösterilirken, ekran daha iyi görünsün diye salondaki elektrikler söndürülür. Biz de konferansın yapıldığı salonda ışıkları kapatmıştık. Konferans bitip elektrikler açıldığında bir de baktım ki generallerin hepsi ağlıyor. Gözleri yaşlı… biz ordunun özünde böylesine yüksek millî hissiyata sahip insanlar olduğunu orada gözümüzle gördük.

NECMETTİN ERBAKAN İLE RAGIP ÜNER’İN KARŞILAŞTIĞI TARİHİ AN!

Erbakan Hoca, bu tarihi anı kitabında bakın nasıl anlatıyor:

“Konferanstan sonra talep üzerine Millî Birlik Komitesinin Bakanlar Kuruluna girdik. Millî sanayi konusundaki düşüncelerimizi Bakanlar Kurulunda anlattık. (…)

Saatler geçti. Öğleden sonra oldu. Hepsinin karnı acıkmış. Yemek arası verelim denildi. İşte o an içlerinden birisi gürledi; “Allah’tan korkun!” diye bağırdı. Baktım gözlerinde bir damla yaş birikmiş, hem ağlıyor hem de öfkeli bir şekilde haykırıyor: “Beyler! Memleketin yetiştirdiği pırlanta gibi bir insan gelmiş bizden memleketin lehine, ekmek su kadar doğal bir şey istiyor. Bir mal aynı fiyata Türkiye’de yapılıyorsa dışarıdan ithal edilmesin, Türkiye’den alınsın diyor. Buna nasıl hayır dersiniz. Bir gün peynir ekmek yiyiverelim. Bir gün yemek tatili vermeyiverelim. Ama bu önemli sorumluluğu yerine getirelim.”

Bu kişi, Milli Birlik Komitesi Kurucu Başkanlarından Ragıp Üner’di. Daha sonra yanıma geldi. “Genç adam!” dedi. “Sen beni tanımazsın ama ben seni çok iyi tanıyorum.”

Ben şaşırdım. Ne diyecek diye bekliyorum.

Siz Kayseri’de Nakip Efendi’nin evinde oturmadınız mı?” diye sordu.

Evet oturduk.” Dedim.

Meğer Ragıp Üner Bey, Nakip Efendi’nin yanında yetişmiş, bir insanmış. O yüzden bizi çocukluğumuzdan beri tanıyormuş. Dedi ki; “Ben sizi ve ailenizi çok iyi tanıyorum. Ne kadar zeki, dürüst ve vatansever insanlar olduğunuzu biliyorum. O konuşmaları ben inanarak söyledim. Sizin millî bağlarınızı, hassasiyetlerinizi bildiğim için o konuşmayı yaptım. Ve konuşurken de gördüğün gibi hislendim, gözlerimden yaş geldi.

Evet, merhum Necmettin Erbakan ile merhum Ragıp Üner’in ilki Kayseri’de, ikincisi ise Başkent Ankara’da olmak üzere iki kez kesişen yollarının hikâyesi böyle…

Prof. Dr. Ragıp Üner, 1914 doğumlu, Prof Dr. Necmettin Erbakan ise 1926 doğumlu olup, aralarında 12 yaş fark vardır. Ragıp Üner, ilk ve orta öğrenimini Nevşehir’de, lise öğrenimini ise Kayseri Lisesinde tamamlamıştır. Necmettin Erbakan ise ilkokul öğrenimine, Ağır Ceza Reisi olan babasının görev yeri olan Kayseri Cumhuriyet İlkokulunda başlamıştır. Ragıp Üner ile Necmettin Erbakan’ın ilk tanışıklıkları bu dönemde olmuştur.

Merhum Ragıp Üner, 27 Mayıs 1960 Askeri Harekâtından sonra Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na atanmış olup, merhum Necmettin Erbakan ile İkinci kez Başkent Ankara’da karşılaşmaları bu vesile ile olmuştur.

Memleket sevdalısı ve milletinin gönlünde yer etmiş her iki değerli vatan evladına da Allah’tan rahmet diliyorum.

30.04.2019

Mehmet BİÇER

[email protected]