NEREYE GİDİYORUZ ?

'' Güya öğretmen o Sivri soyadlı genç. Lise mezunu, sonradan fark derslerini verip öğretmen olanlardan. Deseydik ki, al sana şu kadar maaş; git,evinde otur. İnanın bana, devlet daha karlı çıkardı. Bir ders yılı görev yaptığı okulu harabeye çevirdi yahu. Okulun her şeyini paraya çevirdi. Önleyemedik. Müfettişmiş, rapormuş, hiç faydası olmadı. Sürekli olarak bizi suçladı. Öğrenci yetiştirmekmiş, müfredatmış, geç efendim, geç.''

İl eğitim müdürü derin bir üzüntüyle anlatıyor. Yüzünde anlatılmaz bir acının derin izleri.

Böyle bir olay Ak Zambaklar Ülkesi Finlanda'da olur mu? Yeni Zelanda'da olur mu? Güney Afrika Cumhuriyeti'nde olur mu?

Öğretmen nedir? Kimdir? Görevi nedir ? Antika heveslisi, kolleksiyoner olabilir de...Okulun deposunda eskiden kalma eşyaları birer ikişer çıkarıp, dükkanına taşıyan , onları paraya çeviren, kazanç sağlayan kişi midir öğretmen ?

..........................................................

Bir köy minibüsündeyim.

Bakıyorum yolculara. 60'lı, 70'li yıllarda kentin haftalık pazarına gidenler üstüne başına dikkat eder, özenle giyinirdi. Traş olurdu. Neden '' İnsan içine çıkıyoruz.''

Başlarında kasket de yok. Uyduruk kep. Bir boya firmasının bedava dağıttığı...Traş olmayı unutmuşlar; saç sakal birbirine karışmış.

İlgi yok. Ben yabancıyım aralarında. ''Kimsin, necisin, nereye gidiyorsun, orada kimi göreceksin?'', soran yok.

Bir yolcu esnedi : '' Canım bi helva yemek istiyor ki.''

'' Git bi lokantaya yi,yav.''

'' Niye para harcayım lokantaya gidip de. Senin tabutunu mezara götürdükten sonra, nasıl olsa helvanı yirik.''

Yarenlik bu. Sohbet böyle sürüyor.

Neden? Eğitim vermek istemişiz; tepki göstermiş, almamış. Eğitimci küsmüş. Üretim de yok. Tarlalar boş kalmış. Bağlar harap. Daha 20 yıl önce küfelerce üzüm derip eve getiren, kurusunu hem hoşaf yaparak içen,hem satan köylü artık üzümü pazar yerinde görüyor da...Alabiliyor mu ? Kilosu 5 TL. Alamıyor. Bakıp yutkunuyor.

Yukarıda yarenliğin bir bölümünü yazdığım konuşma Japonya'da olur mu? Üreten iinsan böyle hoş olmayan , sevgisiz bir konuşma yapar mı? İtalyan köylüsü yapar mı böyle bir ''mükaleme''yi ?

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz ?

...............................................

İl Kültür Müdürlüğü'nden bir telefon.

'' Hocam, yaptığınız çalışmalar dikkat çekiyor. Ben müdür yardımcısıyım. Müdürüm bana bildirdi. Vakip bulup gelirseniz sizle tanışmak, görüşmek, fikirlerinizden istifade etmek istiyoruz. Sonra adınızı Bakanlık'a bildireceğiz.''

Bir beklenti içinde değilim. Ama, madem ''davet'' var 'icabet'' etmek ''iktiza'' eder.

Oruç ayındayız. Saat 13 oldu mu, herkes uyuyor. Evine gidip yatıyor : Orucu uykuya tutturuyor.

Esniyor minibüs sürücüsü. Yarım saat içinde il merkezine ulaşıyorum. İl Kültür Müdürlüğü. İlgili müdür yardımcısını buluyorum. Taşkın bir sevinç. Komşu köydenmiş. Bir meslek yüksek okulunu bitirince burada görev almış. Odasına girip çıkanlara tanıtıyor beni, öğüyor. Mahcup oluyorum. Sonra bir form uzatıyor önüme. Yaşam öyküsü, makaleler, kitaplar...Pek de önemsemeden dolduruyorum. Ne gibi bir beklentim olabilir ki ?

Müdür yardımcısı esniyor.

'' Hocam yav, ramazandayız. Size de bir çay ikram edemedik. Gusura bahmayın artıg.''

Beni siz davet etmişsiniz. Valilik bünyesinde resmi bir daire burası. Laik devlet düzeninde konuğa çay ikram edilirse günaha girerler. Anlayış bu. Sen oruç tutuyorsun , konuk da aynı durumda mı ?

Böyle bir olay Tunus'ta olur mu? Lübnan'da olur mu ?

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz ?

.............................................

5 Nisan 2019. Diyarbakır