Çember çevrilir, Su çeşmelerden içilir, Topaç döndürülür, Misket oynanır, Ağaçlara tırmanılırdı

Bebekler bezden, Silahlar tahtadan, Arabalar telden, Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin isimleri konulur
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen Bize de pişer, Bizde pişen komşuya düşerdi.
Eve misafir getirmek için akşam namazına camiye gidilir, Namazdan sonra görülen yabancı misafir nezaketle eve buyur edilir, ağırlanırdı.
Geceler ayaz, sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu. Çimenlerin üstüne sırtüstü yatıp,masmavi gökyüzüne bakıp dalaar giderdik.
El feneriyle aydınlanır yollarımız, gaz lambasıyla ışırdı odalarımız.
Turşu, salça, bulgur, Yufka, mantı evde yapılır, Sular toprak küplerde soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği pencere camımıza yaslanır, kavak ağaçlarına yuva yapardı serçeler, Gazel yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır, Evlerde meşe odunuyla soba yakılır, Kış gecelerinde uzun masallar anlatılırdı heyecanla.
Merdivenler tahtadan, gıcırtıyla çıkılır, Yine tahta balkona asılırdı biber patlıcan kuruları.
Evler badanalı, Sokaklar lambasız, Mahallelerde tiz düdüklü bekçiler dolaşırdı.
Ajans radyodan dinlenir, Çizgili romanlar okunur, Defterlere kenar süsü yapılırdı rengârenk.
Belki haberimiz yoktu şimdiki gibi küçülen dünyadan, Ama bizim dünyamız çok büyüktü.
İmece usulüyle sürülürdü tarlalar, imece usulüyle biçilirdi ekinler, Sarı öküzün çektiği gemle sürülür harmanlar, çocuklar ona binerek sevinirlerdi lunapark olmasa da..
Özenle yazılır mektuplar, içine yürekle beraber, kurutulmuş gül yaprakları konurdu mis gibi koksun diye.
Yemeğe besmeleyle başlanır, soğan ekmek te olsa sonunda Elhamdü lillah denirdi.
Daha temiz ve berrak akardı çeşmeler gürül gürül. Daha güzel öterdi kuşlar cıvıl cıvıl.
Küçükler büyüklerin yanında ayaklarını uzatmaz, yüksek sesle konuşmazlardı.
Çayın içine tatlansın diye pekmez ilave edilir, yoğurda şeker katılıp yenirdi.
Ayran, ninemizin yaptığı mis kokan yoğurt yayılarak yapılır, Yağlı dürüm yemek için sırada beklenirdi.
Gecenin karanlığını uzaktan uluyan köpek sesleri bozardı bazen,
Karlı kış aylarında çakallar şehir sokaklarına iner, uluma seslerini duyunca korkudan yorganın altına sokardık başımızı.
Hayat Arkası yarın gibiydi, Kesintisizdi..
Her gün yaşanacak bir şey vardı, Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı.
Bayramlarda bize alınan lastik ayakkabıyı yastığımızın kenarına koyarak sevinçle uyur, çok güzel rüyalar görürdük.
Belki yokluk vardı, kıtlık vardı ama huzur vardı, tevekkül vardı, büyüğe saygı, küçüğe sevgi vardı.
Şimdi öyle mi?:
Hayat tek başına yalnız kendisi için yaşanır oldu.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek fakiri görmezden geldik.
Şimdi Herkes Yoğun, Herkes Yorgun ve tek başına kendi dünyasında.
ALLAH için denince yok, gösteriş riya için çok. Her şey var, hiçbir şey yok, şükür yok, tevekkül yok, kanaat yok.
Şimdi siz söyleyin geçmiş geri mi gelse…

O zaman sizi biraz eski götürelim….

Gelin birlikte o dönem Türkiyesinde bir gezintiye çıkaralım...

 

 

Deniz uçağı beklemek…
Kıyıda bekleyen Büyükdere ahalisi, bayramlık giysilerini giymiş, Brindisi’den kalkan deniz uçağının yanaşmasını bekliyor. Aero Espresso İtalyana şirketi 1923 te kurulmuş, Brindisi-Atina-İstanbul hattını ise 1926 yılında oluşturmuş.

İstimbot..
Beykoz açıkları..Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı Kazım Özalp paşaİmparatorluk dönemi tenezzüh kayıklarının modernleştirilmesiyle inşa edilen bir tekneyle kayık yarışlarını izlemeye geliyor.
Yıl:1929..günlerden 2 Ağustos


75 YIL ÖNCE BİR BEBEK KAFESi

 

Çekim tarihi bilinmeyen bu fotoğrafta yürüyenler Atatürk’ün davetlileri..’  

Kemal Paşa’nın yılda bir ülkenin önemli isimlerini kabul ettiği bir günde,ülkenin önde gelen din adamı bile Avrupa tarzı Frak giyiyor..’ notu düşülmüş arşiv kayıtlarına..Ankara’da çekilmiş fotoğrafta askerler duruyor duvarın dibinde ve birde araba.
Diyanet işlerinin ilk başkanı Rıfat Börekçi’nin yardımcısı olan ve daha sonrada Diyanet işleri başkanlığını üstlenen Ahmet Hamdi Akseki önde..En sağda protokol müdürü,arkada kordiplomat


Aşçı Dükkanı..
Bir Amerika’lının gözüyle 1937 yılında Türk Mutfağı:’Türkler yemek yemeye meraklı.Açık havadaki bu derme çatma mutfakta bile tuzu yerinde,cezbedici yiyecekler servis ediliyor.Koyun eti en beğenilen lezzetlerden.Sıır etinin sert olduğu düşünülüyor.Yemeğin ekmekle tadı çıkıyor.Türkler zamanın midelerine hükmetmesine izin vermiyor.Günün yada gecenin hangi saati olursa olsun karınlar acıkınca yemek yeniliyor ‘
Foto:EDWARD S .MURRAY.


1928 BAŞKENT…
Köylü kadın yüklemiş çalı çırpıyı eşeğe,daha gün doğmadan düşmüş yola..Saatlerdir yük sırtında gezen eşek eğmiş başını,taş döşeli yolda ilerliyor.Burası 1928′in Ankara’sı..Kenarda oturan çocuklar fotoğrafçıyı gözlerken,Liseli kızlar başları önde aceleyle kadraj dışına çıkma telaşında


ANKARA 1928..
‘Kemal Paşa’nın Türkiye’sinden görüntüler’diyor resimaltında..ve ‘Başkent olması,Ankara’yı çok canlı bir şehire dönüştürdü’denilmiş daktiloyla düşülmüş notta….
Bu arada gözden kaçmaması için bir noktaya daha değinilmiş ve üç katlı ahşap yapının ‘ Cihannüma’ sı üzerinde yuva yapmış leyleklere işaret edilmiş..Kalpaklar,Milli Mücadele yıllarının kanıtı.

Milli Oyun tavla..
‘Türk’lerin Milli oyunu Tavla’notu var 1937 de çekilmiş bu fotoğrafta…İngilizlerin tavlayı 10.yüzyılda kendilerinin icat ettiği iddiasında bulundukları,Türklerin’se tavlanın temelinin Acemlere dayandırdığı notu da düşülmüş

Üç Taş..
Anadolu oyunu..Fotoğrafçıya göre bu oyun Anadolu’nun uzun kış aylarında insanlara eğlence olanağı sağlıyor..yıl 1937.

 

Bu küçük adamlar Ankara’nın doğusunda kalan bir Çerkez köyünün çocukları..yıl 1929

 

Yaşları küçük ifadeleri yaşlı…

Yan yana dizilmişler endişe,şüphe ve merakla asılan yüzler kameraya bakıyor..Yıl 1924..İstanbul’un yoksul mahallelerinden kimbilir hangisi

 


Peri Bacaları Masalı..
Kapadokya 1939.. Köylü çocuğu elinde testisi yürüyor..bir pınardan doldurduğu suyu annesine götürüyor diyor fotoğrafçı ve ekliyor ‘fotoğraf makinesinin kem gözü onu ağlatmadan önce o da kendi Peri bacasını yapıyordu..

 


Anadolu’da Bir Yerde…..
Çekildiği tarih yok..National arşivine girdiği tarih yok..Sadece büyük ihtimalle fotoğrafçıya ait olan güzel bir el yazısıyla Amiral C.M.Cheater yazıyor.Bir de’Bir Türk ailesi;Türkiye-Asya’yazıyor..Görünen o ki göç sürüyor ve Rumeli’den yola çıkmış bu kafileler Anadolu içlerine ilerliyor…


1953 Kars hatırası…
Annenin giyimi ve başını örtme biçimi 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşından sonra bölgeye yerleştirilen Malakanlardan olduğunu gösteriyor…Baba modermn giyimli,saçları ince ince örülmüş küçük kızın annesiyle aynı yüz hatlarına sahip olduğunu görüyoruz..

Omuza boyunduruk atılmış…
Bakraçlar çatallara asılmış.Anadolu’nun çoğu için geçerli olan bu yöntemi fotoğrafçı’Ermeni usulü su taşıma’diye tanımlamış.1922 ‘de görüntülenen bu fotoğrafta solda, Papaz Calivassey var. Trakya’daki rumlar,savaşın sürdüğü dönemde yanlarında kalmayı seçen bu Papazı çok seviyor..Fotoğrafçı: Frank Amerika*near east relıef..

Belirsizlik…
yıl:4 Ekim !923..Anadolu’nun iç bölgelerinden çıkmış bu göçmen ailesi yolda….Kıyıya,Mersin’e henüz ulaşmış..Mübadele yılları..Göçmenin endişesini ölümsüzleştiren o an..

 

Samsun’a Veda…
Büyük gemiler açıkta bekliyor.Ve ‘Mübadele’ile Yunanistan’a gidecek Samsun’lu Rumlar sallarla onları götürecek gemiye taşınıyor..
Yıl 1923….Samsuna veda…

 


1924 Adana..
Bir çarşı sokağı..Bugünün pazarları gibi sağlı sollu yerleşmiş satıcılar..

Panayırda Traş..
1930′ların sonu..berber bir ayna,keskin aletler,kokulu sabun ve büyük beyaz bir önlükle pazara gelenleri sandalyesine oturtmayı başarıyor..Fotoğrafçı,arşive giren fotoğrafına bu notu düşmüş..Bıyık için ise yorumu şöyle;’Etkili ve egzotik.Dağ köylüleri bu geleneği Doğu’yu 35 yıl boyunca işgal eden Ruslardan almışlar..
foto:Edward.S.Murray…



Dinar Düğünü..
Afyonkarahisar,Isparta arası..tam olarak mevkii Dinar kasabası..
resim altında ‘ ünyanın bir çok yerinde olduğu gibi burada da dini ve resmi akit ayrı tutuluyor ama genellikle her ikiside talep ediliyor’ deniyor..
foto:George Pıckow.

 

Perilerin Düğünü…
Yıl 1929..Üçhisarlı Damat almış eline düğün bayrağını..Gelin alayı aile kalabalığı ile birlikte ilerliyor..arkada gelinin köyü..Kapadokya

 

Şekerkamışı tarlası..
Yıl 1922..Çekim yeri Kilikya..Yeni Coğrafi sınırları Alanya burnundan başlayıp Suriye’ye kadar uzanan Antik bölgedeki kimbilir hangi tarla…
Doğubayazıt’ta sabah..
Mayısın ortası ama Ağrı’nın başı yine karlı..Kar örtüsü ikibin metrelere kadar iniyor.Büyük Ağrı’nın heybetiyle turistleri cezbettiğini yazmış fotoğrafçı 1954′te..ve demişki’bu dağın heybetini yeterince yansıttığımdan emin değilim..

 

Keyif Kekâ..
kılık kıyafetine kanmayın diyorfotoğrafçı,İstanbul’da küfecilik yapan bu genç adam için.Karısı ve çocuklarını Ağrı dağı yakınlarındaki köyünde bırakıp İstanbul’u tarihi sokaklarında sırtında küfesiyle yük taşıdığını yazıyor 1937 tarihli notta..
Zeytin ekmek yiyerek,kaldırımda yatarak para biriktirdiğini yazıyor ve ekliyor ‘Biriktirdikleriyle döndüğünde köyünün zengin ve saygın adamlarından biri olacak..’..
foto:Edward S.Murray…

ZİR vadisinde Çamaşır günü..
Ateşler yakılmış,su dolu kara kazanlar ateşe otortulmuş..Osmanlı döneminde yerleşik Ermeni köylerinin yer aldığı Zir Vadisinin kadınları için çamaşır zamanı..biri 1929′un kirli çamaşırlarını kaynattığı kazanın başında,biride elinde bir tokaç kirden iyice arınsın diye taşın üzerinde çamaşır dövüyor….foto:Maynerd Owen Wıllıams….

Gemiye binerken….

1928 Capetown-Stockholm Ekspedisyon’una katılan araç Asya’dan Avrupa’ya uçuyor.Resmin altına düşülen nota göre ekspedisyonda İzmit ve çevresinin Askeri bölge olması nedeni ile Mudanya’dan gemiye bindirilmiş..
Foto:Maynard Owen Wıllıams..

İSTANBUL..1925..
Bir İstanbul Kıraathanesi..Ortada bir masa,hasır tabure ve sandalyeler etrafına dizili..İki hoca,bir hamal ve taşradan gelenler.

Karaköy yerli yerinde…
en solda bir tekne.Önde bir zamanların yolcu vapurları,biraz ötede bir şilep..dünden bugüne belkide hiç değişmeden gelen az sayıdaki İstanbul köşelerinden biri Karaköy..Yıl:1928..

 

Ada vapurunda Püfür Püfür..
Vapur Galata köprüsünden çıkmış kalkmış.Boğaz çıkışında,Marmara sularında adalara doğru ilerliyor.Açık havada püfür püfür yol almak isteyenler için en güzel yerlerden biri,üst güverte.
Fotoğraf,kolsuz elbiseye bakılırsa belliki yazın çekilmiş..yıl:1928..


Yıl 1919..
Üsküdar’da bir mezarlık..geniş aileler için ayrılmış köşelerden biri..üzerleri yazılı yada bezemeli..kullanılan renkler siyah,altın sarısı,ve kırmızı diyor fotoğrafçı,ve devam ediyor:tepesinde fes olanlar mezarın bir erkeğe,çiçekli örgülü olanlarsa bir kadına ait olduğunu işaret ediyor.taşlar zamana pek direnememiş kimi eğilmiş yana ,kimi toprağa serilmiş…..

1950′lerin ortaları..
Kuruyup çiroz olacak uskumrularpoyraza serilmiş..Fotoğrafçı bu manzarayı görünce deklanşöre basmış..balıkçının kızıda güzelmi güzel bir tebessümle böyle poz vermiş…

1930′ların Balık pazarı..
balıkçılar yakaladıkları kılıçbalıklarını gururla yere sermiş,toplanmışlar başına birde poz vermişler.

 


Bebek Balıkçıları…
Dizi dizi yalılarıyla 1930 tarihiyle kayıtlara girmiş bu fotoğraf..bu günün balıkçı lokantalarının yerinde o zamanlarda yine balıkçılar var, ama büyük bir farkla,boğazdan ağ dolusu balık çeken balıkçılar….zaman nerede o eski günler zamanı.

 

Neşeli karpuzlar…
bütün bilinen bu fotoğrafın 1950 Ağustos’unda Samsun’da çekildiği..Ama fazla söze ne hacet neşe içinde havada uçurulan karpuzların kendisi konuşuyor..
Kaynak:http://www.bagimsizmedya.com/anilara-yolculuk