Hac: Kalbe Yolculuk

NEVŞEHİR(MHA) İl Müftülüğünün camilerde okunmasını kararlaştırdığı Cuma hutbesinin konusu Hac: Kalbe Yolculuk idi.

Haccın, büyük bir sınavdan, derin bir çileden geçip ateşte pişmek. İmanları, gönülleri ve dertleri aynı; duaları, dilekleri ve yakarışları bir, milyonlarca Müslümanın bir araya geldiği ve tanıştığı, evrensel bir kongre olduğuna dikkat çekilen Cuma Hutbesinde şu ifadelere yer veriliyor; “Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya, gerek de uzak yollardan binekler üzerinde sana gelsinler.”. Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), “Allah tarafından kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir.” buyurmaktadır. Her sene dünyanın dört bir tarafından dinimizin beş temel esasından birini yerine getirmek üzere kutsal topraklara yolculukların başladığı günlerdeyiz. Kâbe özlemiyle, Peygamber sevgisiyle tutuşan milyonlarca hacı adayımızı tatlı bir heyecan sardı. Onlar ki, yıllardır özlem duydukları mübarek bir seferin hayaliyle yaşadı. Hac, Alemlerin Rabbi tarafından müminlere yapılan bir davettir. Hac, Allah’a, peygamberlere, âhirete iman gibi esasları pekiştirmektedir. Hac, Müslümanlara takva, sabır, sevgi, saygı, kardeşlik, fedakârlık, cömertlik gibi ahlâkî güzellikleri kazanma ve yaşama imkânı sunmaktadır. Hac, kulun Allah’a verdiği büyük bir sözdür. Rabbimizle yapılan bir ahitleşme ve misaktır. Kur’an-ı Kerim’in şeâir olarak adlandırdığı hac, bir semboller haritası ve bu sembollerdeki manaları bilerek karar vermektir. Haccın her bir farzı, her bir rüknü, her bir menâsiki Rabbimize verdiğimiz ruhî, kalbî, kavlî ve fiilî bir sözdür. Hac ibadeti iç içe geçmiş beş yolculuk olarak tanımlanmaktadır. Birinci yolculuk, insanın iç dünyasına, kalbine yaptığı bir yolculuktur. Evden çıktığımız andan, ülkemize döneceğimiz ana kadar yaptığımız haccın kalbi bir boyutu vardır. İhramın, mikatın, telbiyenin, tavafın, sa’yin ve makam-ı İbrahim’in kalple ilgili boyutu unutulmamalıdır. Arafat’ın, Vakfe’nin, Müzdelife’nin, Mina’nın, şeytan taşlamanın manası hatırdan çıkarılmamalıdır. İkinci yolculuk, insanın ahirete, ebedi hayatına yaptığı yolculuktur. Bu açıdan baktığımızda ihram bir kefen, Mikat bir dünya değiştirme yeri, Arafat ise bir mahşerdir. Hac, yeniden dirilişin, mahşerin provasıdır. Üçüncü yolculuk ise, kardeşlerimize yaptığımız hicrettir. Tavaf’ta dilleri, ırkları, renkleri, coğrafyaları farklı milyonlarca Müslüman kutsal topraklarda bir araya gelmektedir. Dolayısıyla hac ibadetiyle kardeşlerimize de hicret etmekteyiz. Dördüncü yolculuk, tevhid tarihine yaptığımız yolculuktur. Hz. Âdem’le başlayan, Hz. İbrahim’le, Hz. İsmail’le kuralları yenilenen, Hz. Peygamber (s.a.s) ile süreklilik kazanan tevhid tarihine muhteşem bir yolculuktur. Mekke’ye, Medine’ye, medeniyete yolculuktur. Beşinci ve asıl yolculuk ise Rabbimize, Beytullah’ın Rabbine yapmış olduğumuz yolculuktur. Hac, bir anlamda ilâhî aşka bir yöneliştir. Sevgiliye doğru gitmektir. Kültürümüzde insanın kalbine Beytullah denmiştir. Kâbe’nin adı da Beytullah’tır. Çünkü Allah’ın tecelli edeceği en güzel mekân insan-ı kâmilin kalbidir. Nitekim Allah Resûlü Kâbe’yi tavaf ederken şöyle buyurmuştur: “Ey Kâbe! Sen ne güzelsin ve kokun da ne güzel! Sen ne yücesin ve saygınlığın da ne yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde müminin kalbi senden daha yücedir.”[i] Dolayısıyla Kâbe’ye kalplerini kuvvetlendirmek için gidenler, bunun ilk ve temel şartının mümin kardeşinin kalbini kırmamaktan, onun saygınlığını çiğnememekten geçtiğini iyi bilmelidirler.

Hac, bütün ibadetleri içinde toplayan bir ibadettir. Hac tevhit eğitimidir, ahlâk eğitimidir, sosyal eğitimdir. Neyi niçin yaptığını bilmektir. Hac, büyük bir sınavdan, derin bir çileden geçip ateşte pişmektir. İmanları, gönülleri ve dertleri aynı; duaları, dilekleri ve yakarışları bir, milyonlarca Müslümanın bir araya geldiği ve tanıştığı, evrensel bir kongredir.

Bu sene hac için kayıt alınmamasına rağmen bir milyon üç yüz bin civarında insanımız hacca gidebilmek için sıra beklemektedir. Maalesef, bu yıl götürebildiğimiz hacı sayısı altmış bin civarındadır. Elde olmayan sebeplerle hacca gitme imkânı bulamayan kardeşlerimiz, asla ümitsizliğe düşmemelidirler. Bilinmelidir ki; hacca gidebilme imkânını bulmanın sevinci ile hacca gidememenin yüreğimizde oluşturduğu hüzün arasında fark yoktur. Hatta bazen hacca gidememenin hüznü, gitmenin sevincinden Allah katında daha değerlidir. Hacca gidemeyen kardeşlerimiz, niyet edilip de yapılamayan her bir iyiliğe bir sevap yazılacağı yönündeki ilahi müjde doğrultusunda kararlılıklarını devam ettirmelidirler.İbadetlerimiz, Müslüman kalma şuurumuzu diri tutan ve bizi Allah’a yaklaştıran kulluk görevlerimizdir. Hac, Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadesiyle annemizden doğmuş gibi arınmış, temizlenmiş ve şuurlanmış olarak evlerimize dönmektir.Bu şuurdan uzak yerine getirilen hac, turistik bir seyahatten öte geçmeyecektir. Rabbim haccımızı mebrur, amellerimizi makbul eylesin. Hacca gidecek kardeşlerimize hayırlı yolculuklar diliyor, henüz gidememiş kardeşlerimizin en kısa zamanda gidebilmelerini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.”