Selmanpakoğlu, “Seyit Rıza’nın isyanında Hatay’ın Fransızların mandasında olan Suriye’den geri alınması için uygulanan politikayı başarısız kılmak için dış güçlerin uyguladığı teşvik politikaları da önemli olmuştur. Sevr Antlaşması ile işgal edenler bir yandan ülkemizi paylaşırken, bir yandan da Doğu ve Güney- doğu Anadolu’da Ermeni ve Kürt devleti kurduracaklardı. Kurtuluş Savaşı ile yurdun kurtuluşu sağlanınca yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurdun ve ulusun güvenliğini bir yandan alırken bir yandan da feodal yapıya son vermek için çaba harcamıştır. O günün hassas ortamında Seyit Rıza’nın başlattığı isyan sert bir şekilde bastırılmış ve 13 bin sivilin ölümü ile sonuçlanmıştır. Fransız ajanlarının Seyit Rıza ile sık sık görüşmeleri ve bölgede bulunmaları bilinen bir gerçektir. İsyan bir Alevi isyanı değildir. İsyan askere gitmek ve vergi vermek istemeyen aşiret reisi Seyit Rıza önderliğinde Abasan, Haydaran, Yusufhan, Demenan aşiretlerinin isyanıdır. 1925’te Şeyh Sait isyanını çıkarttıran İngiltere ise gelişmeleri izlemekte 2’inci dünya savaşı arifesinde Türkiye’yi kendi politikalarına uygun yapıya getirmenin çabası içindeydi. Seyit Rıza’nın İngiliz Dışişleri Bakanı’na gönderdiği mektubunda görüldüğü gibi konuyu Alevi ayaklanması gibi göstermek ve istismar etmek gerçek dışıdır, birçok Alevi aşireti bu ayaklanmaya katılmamıştır. İsyanın bastırılmasındaki sert tutum bugün için kabul edilemez ancak isyanın bastırıldığı, ardından da Hatay’ın Türkiye’ye katıldığı bir gerçektir. İsyancı Seyit Rıza’nın itibarının iade edilmesi gibi görüşler ve savlar Alevileri tahrik etme girişimi olarak da değerlendirilirse yanlış olmaz” değerlendirmelerinde bulundu.


Haber:Ali Çamur