Ateş, Türkiye’de hiçbir inanca müdahale edilmediğini ve herkesin inancını özgürce yaşadığına dikkat çekerek, “Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden Türkiye’nin karalanmasına göz yumamayız, “ dedi.
Menderes Ateş, söz konusu kara propaganda ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: “Yaklaşık on gündür Avrupa’nın ve Amerika’nın çeşitli gazetelerinde Türkiye’de yaşayan Süryanilerin bütün kiliselerinin, Mor Gabriel Kilisesi’nin ve ona ait kabristanın ve bütün topraklarının Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edildiğine dair haberler yayınlanıyor. Bu kara propagandanın amacı bellidir. Bu iftiralara sessiz kalarak yalanı destekleyen Avrupa’yı ve Amerika’yı şiddetle kınıyoruz.
Bütün dünya bilmektedir ki İstanbul’un fethiyle birlikte bu topraklarda yaşayan gayrimüslimler inançlarını daha özgürce yaşamaya başlamışlardır. Mekânı cennet olsun Fatih Sultan Mehmet Han, gayrimüslimlerin inanç ve ibadetlerine yasak getirmemiş, aksine onların inanç ve ibadet kapsamında haklarını özgürce yaşamalarını sağlamıştır. Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de gayrimüslimlerin inanç ve ibadet özgürlüğünü teminat altına almıştır. Dünyada azınlıkların hak ve hukukunu gözeten tek ülke Türkiye’dir. Hatta gayrimüslimlerin vakıf mallarının iadesi için kanun çıkarılmış ve azınlıkların vakıf malları iade edilmiştir.
Bu yalanların ve iftiraların asıl nedeni hepimizce bilinmektedir. Son zamanlarda Avrupa ve Amerika’nın Türkiye’ye karşı yürüttüğü ‘çıkarlarının korunmasına yönelik dayatma’ politikalarının Türkiye tarafından kabul edilmemesi, iç ve dış siyasetteki kararlılık gibi nedenlerle ülkemiz köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır.  Bu kara propagandanın ilk olmadığı da hepimizce malumdur. Hatırlayınız, Almanya’da din görevlileri casusluk yapmakla suçlanmıştı.
Avrupa ve Amerika iyi bilmelidir ki mazlumun hakkını yemek, fakir ve güçsüz devletlerin zenginliklerini gasp etmek, azınlıkları sömürmek kendilerine mahsus bir iştir. Dinimizce kabul edilmeyen sömürü düzenini Türkiye’nin kabul etmesi, yapması ve uygulaması mümkün değildir. Bu iftirayı şiddetle reddediyoruz.
Avrupa devletleri, özellikle Müslüman azınlığın haklarını kısıtlayarak onlara terörist muamelesi yapmış, yalan ve iftiralarla soruşturma açıp din görevlilerini hapse atarak inanç, ibadet ve düşünce özgürlüğünün düşmanı olduklarını ve Müslüman azınlığa karşı tahammülsüzlüklerini göstermişlerdir. Kendilerine gelince özgürlük, Müslümanlara gelince terörist gözüyle bakan bu ikiyüzlü devletler, insan hak ve özgürlükleri noktasında da yalancı ve ikiyüzlü davranmaktadırlar. Müslümanların yaşadığı her yerde zulme, acıya ve gözyaşına neden olmuşlardır. Bu nedenle ülkemiz ve güzide kurumumuz Diyanet İşleri Başkanlığı hakkındaki yalanları ve iftiraları boşuna değildir. STK’, dernekler ve devlet olarak gerekli tepkiyi göstermeliyiz. Yalancı, iftiracı ve ikiyüzlü Avrupa’yı ve Amerika’yı kınıyor ve onlara sesleniyorum; kanlı ellerinizi ve kirli düşüncelerinizi üzerimizden çekin. Dinimizle, Diyanetimizle oynamaya kalkmayın. Aksi halde kendi oyunlarınızda boğulursunuz. “