SAYIN EŞBAŞKANLAR

Mayıs ayı Türkiye için yaklaşık 100 Milyar Dolarlık yatırımların başladığı, İMF ile 53 yıllık borç ilişkisinin sona erdiği bir ay olmuştur. Bizler ve Türk dostları buna sevinirken, birileri de Nisan ve sonraki aylarda yaptıkları toplantılarda Mayıs, Haziran aylarının halk ayaklanması zamanı olarak belirlemişlerdir.

Tanınmış bir tiyatrocunun da dediği gibi “mesele gezi parkı değil” sokakta kıvılcımlanacak bir hükümet devirme operasyonu idi.

Hiçbir seçimde sandıkta kazanamayan zihniyet de “sokak sokak direnmeye” aylar önce çağrıda bulunmuş ancak olayların geldiği nokta onların da boyunu aşmıştır.

“Diktatör” dediler sayın Başbakan’a, kim diktatör tekrar soruyorum kim diktatör? Park düzenlemesi hususunda yargı kanunu idare lehine bile olsa İstanbulluya soracağız diyen mi?

10 yıllık iktidarında her türlü ciddi Siyasi krizde hakem olarak milleti gören ve referandumlara giden mi?

Sosyal medya ve TV kanalları üzerinden canlı yayınlarda eylem yönetenlere müsaade eden mi?

Bu olaylar esnasında 20.000 aşkın SİBER SALDIRI düzenlendi. Türkiye’nin elektronik altyapısının çökertilmesi için. Amaç bütün Türkiye’yi elektriksiz bırakıp, kaos çıkarmaktı. İstanbul ve Ankara’da Başbakanlık binalarını işgal etmek isteyenlere müdahale etmeyecek miydi Güvenlik Kuvvetleri?

Varsa aşırı güç kullanımı – ki her türlü şiddet içeren toplumsal olaylarda yaşanabiliyor- idare gerekli tahkikatı yapar ve ilgililer yargıya sevk edilir.

Tabii bizler geçtiğimiz bir ay içerisinde yeni şeyler öğrendik. Halen Brezilyada da devam eden olaylarda da görülen aynı tip maskeleri sıkılı yumruk figürlerini, OTPOR’u, anahtar teslimi profesyonel devrim yapıcıları öğrendik.

Tarafsız uluslararası medyayı gördük 1,5 Milyon kişilik AK Parti mitingini hükümet karşıtı gösteri olarak gösteren, sanki iç savaş varmış gibi gösteren ve bu zaman diliminde 35 röportaj yapıp sadece birinde hükümet yetkilisini dinleyen ve onu da yarıda kesen marka uluslararası basını gördük.

Elbette Avrupalı dostlarımızın endişelenmesi normal. Çünkü Gazze’deki, Suriye’deki yaralı görüntüler Türkiye’deymiş gibi gösterildi. Her yıl yapılan ve on binlerce kişinin katıldığı Halk Koşusu görüntüleri göstericilerin yürüyüşü gibi yayınlandı.

Amaç yükselen Türkiye imajını bozmak ve sandıkla iktidara gelemeyeceğini bilen bir gruba başka bir yolun da olduğunu göstermekti.

Türk Baharı dediler, Türk Baharı 2002’de geldi ve kışa dönmeyecek millet sandıkta aksini söylemedikçe. Bu arada Türkiye’de demokratikleşme süreci Ak partinin dirayetli duruşuyla devam etmektedir. Bir yandan çözüm süreci öbür taraftan kendini dışlanmış hisseden her kesim -ki burada Aleviler var, Romanlar var- ile diyalog ve çözüm yolları arayışı devam etmektedir. Bu kapsamda 23 ve 24. Fasılların açılması bize yardımcı olacaktır.

Her demokratik ülkede talepler idareye şiddet içermeyen her yolla iletilebilir. Ancak şu fotoğraflara bakar mısınız? CHP’li mevkidaşımın bahsettiği duran,adam,pasifist,barışçı eylemciler bunlar mı? Tahrip ettikleri araçların üzerinde poz veren duran adamlar! Türkiye’de baskı olsaydı bu eylemciler gençler bu iktidar döneminde yetişti, mümkün müydü?

Türk delegasyonu içinde tek Avukat üye benim bu sebeple sayın milletvekillerinin avukatların tutuklandığına dair eleştirisine değinme hakkı hissediyorum kendimde. Adliyeyi işgal ettiklerini ve boşaltmayacaklarını bildiren bir grubun tahliye edilmesinden ibarettir.

Bu olayların demokrasimizi kuvvetlendireceğine yürekten inanıyor. Bütün heyeti saygı ile selamlıyorum.