Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi tarafından Kültür ve Kongre Merkezi Damat İbrahim Paşa Salonunda gerçekleştirilen programa Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Vedat Aktepe, akademik ve idari personel, öğrenciler ile davetliler katıldı. Program kapsamında Yrd. Doç. Dr. Hakan Yalap’ınmoderetörlüğünü yaptığı, Türk Edebiyat Vakfı Başkanı Doç. Dr. Bahtiyar Aslan’ın, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Şaban Çobanoğlu ve Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Ramiz Karabulut’un konuşmacı olarak katıldığı “İstiklal Marşı'nın Milli Marş Olarak Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü” konulu panel düzenlendi.
Panele konuşmacı olarak katılan ve Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’u,  sosyal gerçekçi sanat anlayışı ve şiir dünyası üzerinden anlatan Yrd. Doç. Dr. Şaban Çobanoğlu, "Mehmet Akif hem çok şanslı, hem de çok şansız bir değerdir.  Bir çok savaşa şahit olan Akif,  65 yıllık ömrünün neredeyse 45 yılını milli mücadele boyunca oradan oraya koşturmakla geçirdi. Zor zamanlar can yakar, fakat aynı zamanda da insanoğlunun direncini arttırır. Akif’in Safahat’ı da bu dar günlere yakılan bir ağıttır, memleketin o günkü acı tablosunu yürekten gelen bir sesle izah eden bir şairimizdir.  Akif kadar hayatı şiire, şiiri hayata sokmuş bir şair yoktur. Ölümünün üzerinden 82 yıl geçmiş olmasına rağmen, hala unutulmamıştır, bugün Türk Edebiyatı’nda şairlerimiz arasında ismi Akif kadar bilinen bir başkası yoktur. Hemen hemen herkes, toplumun tüm kesimleri İstiklal Marşı’nı okur ve bilir. Bu manada Akif bütün topluma mal olmuştur. Kendisinin bir imaj derdi yoktu,  sade ve sıradan bir hayatı vardı. Bu hayatı da şiirlerine yansımaktadır.  Akif’in sadece şiiri değil, makaleleri, tücrübeleri, mektupları ve bunlar dışında da hizmetleri vardır. Dünyayı yeniden şekillendirmek, yıkılan bir imparatorluğu sağlam temeller üzerinden yeniden kurma çilesini çeken bir şairdir Akif" diye konuştu.
‘Mehmet Akif’te ve Safahat’ta Gelecek Tasavvuru’ üzerine konuşan  Doç. Dr. Bahtiyar Aslan, ”İnsanlar aşk acısını dindirmek için şiir yazarlar, bir takım hayaller kurarlar. Biz kendi bireysel yaralarımızı ve acılarımızı ağıt yakarız. Toplumun bu yaralarını ve acılarını tarihsel anlatımla dile getiren bir de şairler vardır. Tarihsel anlatımların da buna benzer işlevleri vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması büyük bir küçülmeyle başlamış ve ulus devlet olmuştur. Bu küçülmenin bizde yarattığı olumsuz psikolojiyi atlatabilmek için 1940’lı yıllarda Türkiye’de korkunç bir tarihi roman patlaması yaşanmıştır.  Hayali kahramanların çokluğu dikkat çekmektedir” dedi.    
‘İstiklal Marşı’nın üzerine notlar’ konusunda konuşan Yrd. Doç. Dr. Ramiz Karabulut ise, ”Daha küçük yaşta yatsı namazlarını babasıyla birlikte Süleymaniye kubbesi altında kılan, daha ilkokul çağlarında hem Fransızcayı hemde Arapçayı babasından iyi derecede öğrenen, Fransızcanın en zor metinlerini TBMM’nde diplomatik mektupları en iyi şekilde çeviren bir Akif. Atatürk davet ettiğinde teretdüt etmeden Ankara’ya koşan, vaazlar veren Akif’ten söz ediyoruz. İstiklal Marşı kabul edildiğinde Sakarya savaşının arifesindeyiz ve bu çoğaltarak bütün orduya moral olması için dağıtılır. İstiklal Marşı dünyadaki milli marşların çoğunun aksine slogandan ibaret değil, güçlü bir umut ve iman felsefesine dayanan, edebi değeri yüksek bir şiirdir. Akif samimi bir müslüman, ailesine bağlı, islami terbiye içerisinde büyümüş, örnek bir müslüman, büyük bir sanatkardır. Akif  İstiklal Marşı’nda şunları şöyler:  İstiklal, hak, iman, vatan ve din. Dünyanın büyük milletlerinin milli marşlarına baktığımızda tamamen kan dökmeye, hristiyanlık duygularını körüklemeye ve tamamen düşmana hakaretlerle doludur. Bizim marşımız tamamen hasretlerimizi vasıflarımızı göstermektedir” ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından soru cevap şeklinde devam eden panel, konuşmacılara plaket takdimi ile son buldu.