Tamda hayvana şiddetleri tüm Türkiye kamuoyunda sıkça gördüğümüz bu günlerde, aslında bizim insanımızın var olan yüreğini merhametini anlatan güzel bir olay Nevşehir'in çardak köyünde yaşandı. Hakkı Açıkgöz isimli Çardak'lı bir Çiftçi vatandaşımız, çiflikte ayağı kapıya sıkışarak kopan tavuğa kendi imkanlarıyla protez ayak yaptı.
Nevşehir'in Çardak köyünde yaşayan 34 yaşındaki genç çiftçi Hakkı Açıkgöz, sol ayağı tutmayan tavuğuna tahtadan yaptığı protez ayak ile çözüm buldu.


Tavuğun o halini gören Açıkgöz, "Buna birşey yapmak gerektiğini düşünerek aklına ilk gelen protez ayak oldu. Ve kendi geliştirdiği tahtadan protez ayağı hayata geçirdi.


                      “ TÜRK MİLLETİ DÜNYADA EŞİ OLMAYAN BİR MİLLETTİR.”

Bizim Anadolu insanımız gerçek sevgiyi, merhameti, şefkati, fedakârlığı, hayvanlara olan davranışları ve hizmeti ile kanıtlamış bir yürektir.  Gerçek mutluluğu ebedi olmayan değerlerle değil, ebedi olan canlı varlıklara, hayvanlara duyduğu sevgi ile kanıtlayan, onur duyduğumuz bir kimliktir. Bu vesile ile bu örnek çalışması için Çardaklı genç kardeşimiz Hakkı Açıkgöz'ü tebrik ediyoruz.

HAYVANLARA MERHAMET GÖSTERMEK MÜMİN OLMANIN BİR GEREĞİDİR

Bütün mahlûkatın yanında hayvanlara merhamet ve sevgi beslemek, imanın bir gereğidir. Bir keresinde sahabilerine şöyle öğüt verdi Hz. Muhammed (sav): “Birbirinize merhamet etmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız. İman etmedikçe de Cennet’e giremezsiniz.” Bunun üzerine sahabiler, birbirlerine bakarak, gönül huzuruyla şöyle dediler: “çok şükür, her birimiz diğerimize merhametlidir.” Hz. peygamber (sav), bu cevabı yeterli görmedi ve merhamet duygusuna şu sözleriyle daha geniş bir açılım getirdi: “Hayır sözünü ettiğim birinizin arkadaşına merhamet etmesi değildir. Genel olarak bütün mahlûkata merhametli olmaktır.”

Böylece Hz. Muhammed (sav), merhamet duygusunun ne kadar geniş bir bakışla anlaşılması ve yaşatılması gerektiğini bize göstermiş oldu. Bırakın aynı veya farklı inanca sahip olan insanlara merhamet beslemeği çevremizde yaşayan bütün varlıklara yönelik her birimizin bir sorumluluğu vardır. İslâm Peygamberi (sav), ümmetinin her ferdinden sadece insanlara değil her canlıya karşı şefkat ve merhamet beslemesini isteyerek şöyle buyurmuştur: “Siz yeryüzündekilerine merhamet edin ki, göktekiler (melekler) de size merhamet etsin”. Böylece dünyevî bazı güzel tutum ve davranışlarımızın daha dünyadayken karşılıksız kalmayacağı da anlaşılmaktadır.

Peki, hayvanlara da merhamet beslemek ve gerekirse onların ihtiyaçlarını da karşılamak neden insanlık görevlerimiz arasında yer almaktadır? Onlar bizim gibi insan değil ki diyebiliriz. Kuran-ı Kerim, “Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi bir ümmettir.” (En’am: 38) demek suretiyle hayvanları da özel bir ümmet/topluluk kategorisine koymaktadır. Böylece insan ve hayvan ümmetleri/toplulukları arasında bir sosyal diyalogun gerekliliğine işaret edilmektedir. İnsan, yaratılmış olanların içinde eşrefi mahlûk olduğuna göre bu üstün vasıflara sahip olmanın sorumluluğu ile can taşıyan diğer ümmetlere/topluluklara karşı da görevleri olacaktır. Dolayısıyla bir Müslüman, kendi ümmetinden olmasa da diğer ümmetlerin fertlerine/üyelerine de elinden geldiği kadar iyilikte bulunması dinin bir gereğidir. Nitekim Peygamberimiz (sav) de “Can sahibi her varlığa yapılan iyiliğe sevap vardır” diyerek, bu iyiliğin ahirette de karşılıksız kalmayacağının altını çizmektedir.


Haber: By_Yolcu Mehmet Altıntaş