Bugün Hakkari Şemdinli’de vatanımız için, namus için, bayrak için aziz bedenlerini feda eden şehitlerimizden gelen haberle içimize ateş düştü. Hakkari Şemdinli’de 8 kahramanımız şehadete yürümüştür. Şehitlerimize Allah'tan rahmet ailelerine sabır diliyoruz. .Milletimizin başı sağolsun.

Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nden gelen 8 şehit haberi yüreğimiz dağladı. Şehadet şerbeti içen Mehmetçiklerimize Allahtan rahmet, Yüce Türk Milletine ve şehitlerimizin ailelerine sabr-ı cemil niyaz ederiz.  
Cennet diliyoruz rahmete erenlere. 
Sabır istiyoruz yakınlarına. 
Bilinç, diriliş ve istikamet diliyoruz bizlere, milletimize. 
Ve cehennem ebedi yurt olsun diyoruz kukla be kuklacılara, alçaklara ve işbirlikçilerine.(Hakkari-Şemdinli Şehitlerimiz Şehadetiniz Mübarek Olsun)

TSK'DAN AÇIKLAMA
"02 Kasım 2017 Perşembe günü Hakkari ili Şemdinli ilçesi Ortaklar bölgesinde, bölücü terör örgütü tarafından yoğun sis ve kötü hava koşullarından faydalanarak gerçekleştirilmeye çalışılan saldırı girişiminin tespit edilmesi sonucunda meydana gelen çatışmada 6 kahraman silah arkadaşımız ile 2 güvenlik korucumuz şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 2 kahraman silah arkadaşımız yaralanmıştır. Yaralılar derhal hastaneye sevk edilmiş olup tedavilerine devam edilmektedir. Çıkan çatışmada 5 bölücü terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir. Bölgedeki operasyonlara devam edilmektedir."


Bu dünyada alınabilecek en büyük ve en değerli ünvan olan “şehit” sıfatıyla. Rabbim, şehitlerimize makamların en güzeli olan Hz. Peygamber (as) ile birlikte mutlu bir sonsuzluğu nasip etsin! Aslında kıskanılacak kişilerdir onlar. Çünkü Yüce Allah herkese bu makamı nasip etmez, ancak sevdiklerine hem de çok sevdiklerine bir lütuf olarak verir.

Yüce Allah’ın bu gençlere nasıl bir muamele yapacağını merak ediyorsanız lütfen ayet ve hadislerden yararlanarak karaladığımız şu satırları dikkatle okuyunuz.

Dinimize göre, peygamberlikten sonra insanın erişebileceği en yüksek rütbe şehitliktir. Kutsal kitabımızda nebiler, sıddîklar, şehitler, salihler, fazilet yönüyle yüce mertebeler olarak yan yana anılmışlardır. Bu konuya değinen bir âyet-i kerimenin meâli şu şekildedir:

“Allah’a ve Peygambere itaat edenler, işte bunlar; Allah’n kendine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle ve salihlerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştır” (Nisa, 69).

Hiçbir dünya menfaati gözetmeden, Allah’ın dinini yüceltmek, müslümanların şan, şeref ve namuslarını korumak, vatanı muhafaza etmek amacıyla ve sadece Allah rızası için savaşan, savaş sırasında ölen müslümanlar gerçek anlamda şehit sıfatını kazanmışlardır.

Bunlar Allah’ın sevgili kulları olup cennetle mükâfatlandırılacaklardır. İnsanlara olan borçları hariç, bütün günahları affedilecektir. Şehitler karşılaştıkları cennet nimetlerinden öyle memnun kalacaklardır ki Yüce Allah’a:

“Ey Rabbimiz! Biz, senin yolunda tekrar şehit olmak için dünyaya döndürülüp öldürülmeyi istiyoruz” diyeceklerdir.

Şehitlik mertebesine, ancak mümin olanlar erişebilir. Kelime-i Şehadete inancı olmayanlar bu rütbeyi hiçbir zaman kazanamazlar.

Şehitler aslında harp meydanında kanlı elbiseleriyle gömülür. Allah’ın huzuruna, harpte yaralanıp şehit oldukları andaki durumlarıyla gelirler. Yaralarından rengi kan, fakat kokusu misk gibi olan kan akar.

Şehitlik mertebesinin yüceliğini bildiren pek çok ayet-i kerime mevcuttur. Bunların birkaçında mealen şöyle buyurulur:

“Allah yolunda öldürülenlere ‘Ölüler’ demeyin; zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz” (Bakara, 154), “Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, size Allah’tan onların topladıklarından hayırlı bir mağfiret vardır” (Âl-i İmran, 157), “Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, aksine Rableri katında diridirler. Allah’ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler” (Âl-i İmran, 169-170).

Bu konuda Peygamber Efendimizin bazı buyrukları da şöyledir: 
“Şehit, öldürülürken sizden birinizin karınca ısırmasından duyduğu acıdan fazla bir acı duymaz”.

“Şehidin, akrabasından 70 kişiye şefaat etmesine izin verilecektir”.

“Dünyadaki nimetlerin hepsi kendisine verilecek olsa da, cennete giren hiçbir kimse, dünyaya tekrar dönmek istemez. Şehit müstesna; çünkü o, gördüğü faziletten dolayı tekrar tekrar dünyaya dönüp 10 kere daha şehit olmak ister”.

Ashabdan Hârise bin Sürâka’nın annesi Peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın elçisi! Hârise’nin durumundan bana haber verir misiniz? Ona Bedir günü serseri bir ok dokunarak öldürmüştü. Eğer oğlum cennette ise bu acıya sabrederim. Cennette değilse ona gücüm yettiği kadar ağlamaya çalışırım” demişti. Sevgili Peygamberimiz cevaben şöyle buyurdu: “Ey Hârise’nin annesi! Sana şanlı bir haber vereyim. Cennette birçok yüksek derece vardır. Oğlun muhakkak bunlardan Firdevs-i Âlâ’ya (en yüksek derece) erişti”.


Sıraladığımız ayet ve hadislerden, yurt savunmasına katılmanın, Allah yolunda, vatan ve millet uğrunda ölümü hiçe sayarak fedakârca savaşmanın, kutsal değerler uğrunda ölmenin ne büyük bir fazilet olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Şehitlerimizin öteki âlemde ulaşacakları durağı en güzel şekilde gözlerimizin önüne seren millî şairimiz merhum Mehmed Akif Ersoy, duygularını kelimelere şöyle yüklemiştir:

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker! 
Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer. 
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, 
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Bir müslümanın bütün hayatı boyunca arzulayabileceği, hayal edebileceği bir sahne şehitlerimize lâyık görülmüştür. Şehitlerimize kucağını açan bir Peygamber olduğu için yakınlarına vakar ve gururlu bir duruş daha çok yakışacaktır. Zira onlar artık Rabbimizin büyük nimet ve ihsanlarına nail olacak özel misafirleridir.

Şehadet şerbetini içen bu müstesna şehitlerimiz, sadece kendileri özel ve yüksek bir itibar kazanmakla kalmıyor; aynı zamanda aileleri de bu nimet ve manevi ayrıcalıklardan istifade etme imkânı bulmuş oluyorlar.

Şunu da belirtmek gerekir ki, kahraman şehitlerimiz, bu milletin mukaddes değerleri için canlarını Yüce Allah’a adayan mümtaz kişiler olup bu ülkenin inanan her ferdinin gönlüne girmeyi başarmışlardır. Yani şehitlerimiz artık bütün bir millete ait olmuş, milletimizin ortak bir değeri haline gelmişlerdir.

Cenaze namazlarını kıldığımız ve Yüce Allah’ın engin rahmetine uğurladığımız şehitlerin, eğer duyabilseydik, musallâda arkalarında namaza duran cemaate ve yakınlarına adeta şöyle seslendiklerini anlayacaktık.

Şehitlerin dilinden bunu bir şiir halinde kaleme alan Emekli Binbaşı Cengiz Numanoğlu’na sözü bırakıyoruz:

Şehitler diyorlar ki: “Görünüşe kanmayın, 
Tabutlara bakıp da, bizi öldü sanmayın. 
Biz, ölümü öldüren bir iman taşıyoruz, 
Kur’ân’a and olsun ki, dipdiri yaşıyoruz.


Ana, baba, eş, kardeş, silin gözyaşınızı, 
Bu şeref size yeter, dik tutun başınızı. 
Bu ilâhi şöleni veda sanmayın sakın; 
Biliniz ki, Cennette buluşmamız çok yakın”


Cennette buluşmayı arzuladığımız bu aziz vatanın en değerli ve yiğit evlatları olan şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, ailesi, yakınları, milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize de sabırlar diliyoruz.

Rabbimiz ülkemizi iç ve dış hainlerin şerlerinden muhafaza buyursun! 
Şühedanın mübarek kanı üzerinde bize devredilen ve yaşama bedeli yüksek olan bu aziz vatanda birlik ve beraberliğimiz kıyamete kadar sürdürecek bir ruha sahip olmamızı Rabbim hepimize nasip etsin.

Bu ülkeye ait olmadıklarını yaptıkları zalimlikler ve insanlık dışı eylemlerle gösteren bölücü terör örgütünü Mevlâmız kahr u perişan eylesin.

Bu ülkenin dirliğine inanan, birlik ve beraberliğinin devamı için titizlenen, huzur ve mutluluğun bu coğrafyada kıyamete kadar devam etmesini arzulayan ve bunun için gerektiğinde canlarını milletimizin mukaddes değerlerine adayan şehitlerimize selâm olsun!

Milletimizin başı sağ olsun!