Tiyatro oyunu sergilenecekti
   Öğretmen, oyunda rol alacak öğrencileri tespit ediyordu.
   Öğrenciyi çağırdı;
   “Sana rol veriyorum, tamam mı?”
   “Ben almak istemiyorum öğretmenim”
   Anlamaya çalışma yok 
   Neden, sebep ne, diye sormak yok… İki tane tokat patlatır öğrencisine… Öğrenci yıldızları görecektir gündüz vakti.
   …
   Derslerine günlük çalışırdı. O gün anlatılacak ders konularını bir gün önceden okur, ezbere yakın kavrardı.
   Yazılı sınav olacağı zaman daha önceden çalışmış olduğu konuları gözden geçirir, önemli başlıkları bir defter sayfasına not alır, ara sıra ona bakarak tekrar ederdi.
   O gün yazılı sınav yapılıyordu
   Yanındaki arkadaşı da kıpırdayıp duruyordu. Öğretmenin dikkatini çekti, arkadaşının yanına geldi, üstünü aradı. Bu arada onu da boş bırakmadı, aradı. Kitaplarının arasına baktı ve yazdığı notları gördü…
   Soru yok, neden, niçin yok… 
   Sen kopya mı çekiyorsun diyerek tahtaya kaldırdı.
   Öğrenci, ellerine vurulan sopanın şiddetiyle kendinden geçti. 
   Yazılı kâğıdına da sıfır verdi.
   …
   Okul müdürü Türkçe derslerine girerdi
   Konu ile ilgili olmayan, kendi başından geçen olayları anlatmaya başlardı
   Olayları bir masal tadında anlatır, hoş vakit geçerdi. Ders konusunu ise kalan 5-10 dakika içinde kısaca özetler, giderdi.
   Yazılı ve sözlü yoklamalarda ise hiç affı yoktu. Çoğu öğrenciler zayıf alırdı.
   Kimse sormadı… Niçin ders anlatmadığın halde bu çocuklara zayıf veriyorsun diye…
   …
   Yazılı anlatımı çok iyiydi
   Türkçe, kompozisyon yazılı sınavında başarılı olur, yüksek notlar alırdı.
   Fakat son yazılı sınav notu 4 (onluk sisteme göre) geldi, itiraz etti.
   Öğretmen ile beraber yazılı kâğıdını incelemeye başladılar. Kâğıdın her tarafı kırmızı kalemle çizilmişti. Altı çizilen kelimeler yanlış değildi ya da yanlış yazılmamıştı. Sadece öğretmenin siyasi görüşüne uygun kelimeler değildi.
    “Eğer bana söz verir de bu kelimeleri bir daha kullanmazsan senin notunu yükselteceğim” dedi.
   Mecburen kabul etti… Ve notunu 8’e yükseltti…
   Kimse neden diye sormadı
   Kelimelerin siyası kimliği olur mu, demedi
   Böyle devam edip gitti
   …
   Sonuç mu? 
   Hâlâ yerimizde saydığımızdan belli değil mi?