Öğretmen  Dostum  Fahreddin  
 
Trabzon’da  görevli idim o zamanlar  Dersler kesilince Ürgüp’e döndüm.
365 günün 325 gününde yağış düşen Karadeniz yalısından sonra güneşli,
kuru Orta Anadolu , Avlağı Dağı, Kızılırmak sahilleri, Oylu Dağı,
Damsa koyağı,Topuz-Tekke Dağı yükseltileri bana ilaç gibi geldi.
Doya doya gezmeğe başladım. Dağ bayır,dere tepe …Kent,belde…
 
Cumartesi günü kurulan Ürgüp pazarında dolaşıyordum.
En iyi buluşma yeridir pazarlar. Kimi ararsan orda bulur, karşılaşırsın.
Bir de baktım,Nevşehir Muhtelif Gayeli Ortaokul’dan ,
                     1958’den beri arkadaşım Fahreddin…Bungun, bunaltılı…
Yüzünden düşen bin parça. Gözlerinde keder…Küskün, kırgın…
Selam verdim; dalgındı. İkinci seslenmemde karşılık verdi ancak.
Kucaklaştık.
Hayrola!” dedim. “Ne oldu? Canın sıkkın!”
Lazlarda hiçbir hareket yok mu?” dedi.
Ne hareketi! Fındık fiyatlarını protesto mu? Denizde hamsi tükenmesi olayı  falan mı?”
Sen dalganı geç bakalım. Tuzun kuru!”
Yüzü daha da asıldı.
Anlat bakalım, ne oldu?”dedim.
O sırada yanımıza Orhan geldi. Öğretmen. O da Nevşehir Lisesi’nden arkadaşım.
Onunla dün söyleşmiştim. Fahreddin’den söz etmemişti.
Fahreddin’in sırtını tapışlarken, kahkahalarla gülerek söze girdi Orhan :
Kekliklerle ders işleyince böyle oluyor işte.”
Anlamadım,” dedim.
Orhan anlattı:
Eğitimci denetmen Abdürrezzak Bey, öğlen sonrası saat 14’te okula varıyor, hocamız yok.
Avluda oynayan çocuklara soruyor. Nerde öğretmeniniz? Çocuklar diyorlar ki, tüfeğini aldı, Zelve’ye ağrı gitti.”
Fahreddin, Orhan’ı susturmağa çalıştı. Göğsünden itti. Bana döndü.
Yav, soruma karşılık vermedin. Lazlarda hiç kıpırdanma yok mu?”
Ne yapacak ki, Karadenizliler ?”
Yav, şu goca memlekette bi dene Fahreddin Hoca var. Trabzon benim ilk göz ağrım. Öğretmenliğe orda başladım. Rize, Artvin,Giresun,Gümüşhane de beni tanıdı. Çocuklarına ben öğrettim alfabeyi. Halk bağrına bastı yav. Sürülmemi gazetelerde okumuşlardır. Otobüslerinen Angara’ya gidip, Bakanlığın gapısına dayanıp, tayini durdurmaları için baskı yapmalarını beklerdim.”
Bir dakika bir dakika! Keklik avlamanın ardından tayin mi çıktı?”
Orhan verdi yanıtı onun yerine.
Hakkari …Artvin…Van…Ağrı…”
Dalga geçme lan ! He; Çavuşin’de görevliydim, Aktaş’a verdiler…”
Gülmeğe başladım.
Demek böyle büyük bir sürgün faciası ile karşı karşıyasın, öyle mi?”
Sana göre hava hoş. Tuzun kuru. Oh ne ala memleket…Amma velakin, ardı ardına 5 kez yılın öğretmeni olmuş (!) hocaların hocası Fahreddin  sürülmüş, evinin düzeni bozulmuş, hanımı küsmüş, kimin umurunda! O Lazların da alacağı olsun.
Bi daha savunmayacağım onları. Trabzonspor galip gelirse, sevinirsem namerdim.”
Orhan bana döndü, ona göstermemeğe çalışarak, kıs kıs gülüyordu…
Aktaş ile Çavuşin’in arası ne çeker?” dedi.
Dün gezmiştim o yöreyi,yayan.Peribacalarının kim bilir ,kaçıncı kez resmini çekerek.
Arabayla 5 dakika, yürüyerek bir saat kadar,” dedim.
Orhan bana göz kırptı,  koluna girdi Fahreddin’in ; uzaklaştılar.
Okul arkadaşım burnundan soluyordu…Pazarın tadını alamıyordu, belli ki.
Bungun, bunaltılı, bunalımlı…
Kolay mı, 3 km uzakta bir okula sürülmüş (!).
------------
 
1980. Ürgüp