Otobüse İzmir terminalinde binecekti

Gün normal başlamış, her şey yolundaydı

Otobüsün kalkış saati olan 20.30’dan çok önce terminale gelmiş, ne olur ne olmaz diye beklemiş, hareket saatine kadar terminalin içinde vakit geçirmişti.

Nihayet hareket saati gelmişti

Erkenden otobüse çıktı, eşyalarını yerleştirdi, yerine oturdu, aşağıda koşuşturan insanları seyre daldı. Hava çoktan kararmış, otobüsün lambaları yanmış, terminalin yanan lambaları ile ortalık geceden daha çok gündüze benzer hale gelmişti.

Sonunda gerekli kontroller yapıldıktan sonra o saatte yola çıkacak otobüsler aynı anda harekete başladılar. Korna çalanlar, yol isteyenler, sabırsızlık gösterenler, yolcuların sorularından bunalanlar, hepsi birbirine karışmış, çözülmesi imkânsız bir düğüm izlenimi veriyordu insana…

Nihayet yola çıkılmış, şehir çoktan geride kalmış, önde bitmez gibi gelen düz bir yol, otobüsle yarış eder gibi devam edip gidiyordu.

O, şoförün hemen arkasında oturuyordu

Koşuşturmaca, bekleme, stres, otobüsün sarsıntısı üst üste gelince gözler kendiliğinden kapanıyor, açmak için zorluyor, ne yapsa da açmayı başaramıyor, sonunda uykuya yenik düşüyordu.

Tatlı bir uykuya dalmıştı

Birkaç yerde mola verilmiş, otobüsten inmiş, çevreyi dolaşmış, serin havanın etkisi ile üşümüş, hemen otobüse geri binmişti.

Tekrar yola çıkılmıştı

Birden gözüne şoförün sigara içtiği takıldı

O sıralarda ‘toplu taşıma araçlarında sigara içme yasağı’ gelmişti. Bunu biliyordu.

Biraz da takılmak amacı ile şoföre sordu;

“Araçlarda sigara içmek yasak değil mi?”

“Bize değil“

“Bildiğim kadarı ile size de yasak“

Şoförle arasında bu diyalog geçerken, şoförün yanında oturan ikinci kaptan da yakmak için bir sigara çıkardı.

O, araba kullanmıyordu, onun yakacağı sigaranın dumanı tüm otobüsün içine yayılacağı kesindi.

“Siz hiç içemezsiniz, dumanınız insanları etkiler“

Sanki duymuyordu, sigarayı ağzına aldı, çakmağı çıkardı ve yaktı, bu bardağı taşıran son hareket olmuştu;

“Demek siz kanuna karşı geliyorsunuz?“

“Evet, karşı geliyorum“

“Pekiyi o zaman ben de gerekeni yaparım“

“Elinizden geleni arkanıza koymayın…“

Yolculuk bittiğinde eve bile gitmedi, hemen valiliğe koştu, durumu anlattı, bir dilekçe yazmasını istediler, dilekçeyi yazdı, ilgili kişilere verdi.

Aradan 40 gün geçmişti ki kapı çalındı, postacı elinde bir mektup tutuyordu. Mektubu aldı, açtı. Valilikten geliyor, teşekkür ediyor, gerekli işlemlerin yapıldığını, her iki şoföre de ceza yazıldığını, cezaların tahsil edildiğini, ayrıca ceza puanı da uygulandığını bildiriyordu…

Yani suç cezasız kalmamış, hak yerini bulmuştu…