Bugün, 98 yıl önce kazanılan Çanakkale Zaferimizin milletçe haklı gururunu yaşıyoruz.

Şöyle, 1915 yılı; Şubat ayı içinde Çanakkale Boğazı önünde kümelenen İtilaf Devletleri güçleri ( İngiliz- Fransız Savaş gemileri ) yapacakları “ ALTIN VURUŞLA” Boğazlardan süzülerek geçebileceğini sanıyor.

Türklerin gücünü ciddiye almıyor ve modern silahlarla donatılmış gemilerinin boğazlarda görünmesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini zannediyor.

     İyi de Boğazlara neden saldırıyorlar?

Anılan dönemin başlıca büyük devletleri kendi geleceklerinin refahı için sömürgecilik hedeflerine ulaşma zamanının geldiğine inanıyor. Bunlardan Almanya ; “ Doğu’ya doğru” politikası ile Osmanlı Devleti üzerinden petrol bölgesi, Ortadoğu’ya ulaşmayı istiyor.

Rusya ; “Ilık denizlere inme emelleri ile boğazları alarak Akdeniz’e sahip olma”yı hayal ediyor. İngiltere; “ Denizlere egemen olan dünyaya egemen olur.” siyaseti ile tüm dünyayı kontrol altında tutmayı hedefliyor.

Bu devletler, yıllarca gerçekleştirmeyi bekledikleri bu arzularının Türk Boğazları’nın ele geçirilmesinde düğümlendiğini biliyorlar ve kendilerince uygun zamanı bekliyorlar.

   Oysa, Çanakkale’deki, Türk savunmasını ve askerini matematiksel ölçülere vurup manevi gücünü görmezden gelerek büyük hesap hatasına düşüyorlar. Sonucunda ise, beklemedikleri amansız cevaplarını alıyor ve zaferi boğazlarda Türk topları ve mayınlarına, karada ise Türk süngüsüne bırakıp çekip gidiyorlar.

    Çanakkale Zaferi; hem Balkan Savaşları’ndaki hüznü gideriyor hem de İstiklal Savaşımıza güç veriyor. Savaşın Gelibolu Yarımadasında sömürgelerinden getirdikleri (Anzak, Senegal,Hintli vb.) askerlerle boğaz boğaza devam ettiği günlerde, İstanbul ve Anadolu’nun en seçkin liselerinin öğrencileri ve tıbbiyeliler gönüllü olarak Mehmetçiğin imdadına koşuyor, büyük bölümü de şehit oluyor.

    Bu nedenle “ Biz Çanakkale’ye Darülfünun (üniversite) gömdük “ sözü Anafartalar kahramanı ve komutanı Atatürk’e aittir. Bununla beraber Çanakkale milletimizin hafızasına kazınmış hatıraların, en canlısı ve etkilisi olarak ibretle duruyor. Çünkü neredeyse her üç evden biri, Çanakkale’ye evladını gönderiyor.

   Halbuki, İtilaf Devletleri ( İngiltere-Fransa) bir ay içerisinde İstanbul’a ulaşmayı hedefliyorlar.18 Mart’ta (1915) uğradıkları yenilgi ile gördüler ki, “ Bir tabak, suda nasıl kayıp gidiyorsa onların gemileri de Boğazın diplerine öyle gidiyor” ve onlar , “Çanakkale geçilmez! “ sözünü Dünyaya mal ediyorlar.

Uğradıkları yenilgiden sadece deniz saldırıları ile İstanbul’a ulaşmanın mümkün olmadığını anlıyorlar. Ve bundan sonra, kara çıkarma ordusu ile Arıburnu bölgesinden Gelibolu Yarımadası üzerinden kara yolu ile İstanbul’u ele geçirmeyi planlıyorlar.

    Kara savaşları; Nisan 1915’te başlıyor. Damarlardan akan kanı coğrafyaya dönüştürüyor. Kan çiçekleri açıyor. Gelibolu’da; Arıburnu ,Conk bayırı, Anafartalar çarpışmalarında toprağa düşen şehitler işte bu kan çiçekleridir.

    Öyle ki, erinden komutanına kadar Türkler, bu savaşta İstanbul’u ve tüm yurdu savunduklarını biliyor. Vatan için savaşmaya çağırıldıklarında tereddüt etmeden cepheden cepheye koşan fedakar Türk askerlerinin anneleri de onları uğurlarken aynı samimiyeti duyuyor.

     Düşünmemek mümkün mü? Gerçekten kahraman kadınlarımızı. Zira, çocukları babasız, kendileri kocasız kalmış, elde avuçta ne varsa verilmiş, önce VATAN denmiş.

O irade ve ruh, İstanbul’un ve Anadolu’nun Türk yurdu olmaktan çıkarılmasını özellikle 1915’te engelleyip Türkiye’yi haritadan silmekten kurtaran Çanakkale Zaferimizdir.

Bağımsızlığı savunmak , yurt topraklarını korumak için yapılan savaşların” Kutsal” olduğunu biliyoruz.

    Ama, günümüzde düşman askerlerinin boğazlara asıl geliş sebeplerini görmezden gelerek; Anı defterlerinin , mektuplarının yurdumuzu işgale geldikleri gerçeği gözlerden saklanarak, onlara sempati uyandıracak biçimde kullanılan ve zaman zaman çekilen sözde belgesel filmler neye hizmet ediyor? Bütünüyle sömürgeciliği yenerek kurulan Türkiyemiz’de ne yapmaya çalışılıyor?

     Her yanı Türk bayrağı ile donatılmış evin bahçesinde o baba dedi ki ; “ Ben üzülmüyorum, ben ağlamıyorum. Benim oğlum, altı askerinin canını kurtarmak uğruna o mevziyi terk etmedi ve öyle şehit oldu. Bugün, altı ana onun sayesinde ağlamıyor. O yüzden mutluyum ama eğer benim oğlum, kendi canını kurtarmak için o mevziden kaçsaydı, bugün o altı ana ağlayacaktı.İşte o zaman ben bu eve Çetin’i almaz, evlatlıktan men ederdim.Ve işte o zaman ağlardım.” Bu, 2010 yılı Temmuzunda Hakkari Çukurca’da şehit düşen Çetin Üsteğmenin babasının evinde yaptığı açıklamadır.

     “Edep haldir, rol değildir” diyor.

Çanakkale’nin ruhu yok edilebilir mi? Kahraman Atatürk’e kulak verelim;      “Emperyalizm(sömürgecilik kafası) Türkleri hiç affetmeyecektir.” diyor.

Türkiyemiz aynı tehlikelerle,  yeni oyunlarla devamlı karşı karşıya kalacaktır. Kurgulanan her yeni oyun, amacını gizlemeyi çok iyi biliyor. Bizler, B.O.P iş birlikçisi sömürgeciliğin maskesinin indirilmesini sağlamalıyız . “Etliye sütlüye karışmaz ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın kurnazlığı ile yılanların işini kolaylaştıranlar”’dan olamayız.

     “İmralı süreci”, “İmralı sakini” , “Barış dili” , “ Habur, Oslo , Kandil üçlemesi” ile hazırlık aşaması tamamlanmaya çalışılan bölünme beklentili bir süreç yaratılıyor.

    Terör örgütü PKK, devletimizin görevlilerini kaçırmış aylardır elinde tutuyor. Devlet güçleri ile siz gidip onları kurtaramıyorsunuz.

     Katile hapisten mektup yazdırıyorsunuz. PKK, tuttuğu görevlileri yazdığı mazbatayı size imzalatarak bırakıyor. Oh ne âla! Susalım. Sürece zarar vermeyelim öyle ya! Tüm bunların üzerine kulaklarımız en üst seviyeden bir açıklama duyuyor. Bölücü terör örgütü için “karşı taraf “ nitelemesi yapıyor. Sanki resmi muhatap alınıyor havaları var.

     “Kandille ve ampulle” aydınlanan yollarda bağımsızlığı yitirmeyi, Çanakkale’yi unutamayan ve unutturmayan bu millete asla kabul ettiremezsiniz!

          Türk milletinin kahramanlık destanı olan Çanakkale Savaşı’nın kazanılmasında canlarını hiçe sayan vatan şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

 

 

 

 

 

                                                                        18.03.2013

                                                                FATMA TÜMTÜRK

                                                      MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ

                                                          MERKEZ İLÇE BAŞKAN YRD.