Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Avrupa Birliği'nin İşbirliği ile hayata geçirilen Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi çerçevesinde Nevşehir'in Avanos İlçesi'nde gerçekleştirilen ve "Ayrımcılık" alt başlığını taşıyan Diyalog Forumu'nun ikinci gününde, kapsayıcı vatandaşlık ve insan haklarının rolü konusu ele alındı. 

Moderatörlüğünü Belçika Parlamentosu Avrupa Birliği İşleri Komisyonu Üyesi, Devlet Bakanı Herman De Croo'nun yaptığı oturumun ilk konuşmacısı, TBMM AB Uyum Komisyonu Üyesi, BDP Van milletvekili Nazmi Gür, Türkiye'de temelini ulus devlet anlayışından alan ayrımcılığın, neredeyse kurumsallaşmış bir duruma geldiğini söyledi. Anayasa ve yasalarda yer alan eşit yurttaşlık, kardeşlik söylemlerinin hayata geçirilemediğini belirten Gür, "Kullanılan dile, deyimlere, günlük hayata sinmiş, çok incitici ifadeler, tutumlar mevcut. Eğitim sistemi ve yaygın kültür, ayrımcılığı besler nitelikte. Bunların tamamı taranıp bir ayıklama yapılmadıkça, ayrımcılığın sona ermesini mümkün görmüyorum" dedi. 

Beyaz Ay Derneği Başkanı Lokman Ayva da engelli bireylerin maruz kaldığı ayrımcı uygulamaları, kendi hayatından örneklerle anlattı. Türkiye'de yapılan bir anket çalışmasının sonuçlarına dikkat çeken Ayva, "Vatandaşlarımızın %76'sı engellilerle komşu olmak istemediğini, %80'i aynı ortamda çalışmak istemediğini, %56'sı da çocuklarının engellilerle aynı okullarda okumasını istemediğini belirtiyor. Dünya, insanlar tarafından belirli bir insan modeline göre şekillendirilmiş ve bu, engellileri kapsamıyor. Bizlere 'standarta uymuyorsunuz' deniliyor ve sistemin faturası engellilere çıkarılıyor" değerlendirmesini yaptı. 

Avrupa Birliği ülkelerinde de engellilere yönelik ayrımcılığın sürdüğünü kaydeden Ayva, engellilerin aciz bireyler olarak görülmesinden ve farklılıkların aşağılama nedeni olarak kullanılmasından vazgeçilmediği sürece, yasal düzenlemelerin sorunları çözemeyeceğini vurguladı. 

Uluslararası Avukatlar Birliği Türkiye Temsilcisi Avukat Fatma Benli de Türkiye'de uzun yıllar kadınlara batılı kadın modelinin dayatıldığını ve bu kriterle uymayanlara eğitim ve iş alanlarının tamamen kapatıldığını söyledi. Türkiye'de ayrımcılığın sona erdirilebilmesi açısından yeni anayasa çalışmalarının büyük önem taşıdığını belirten Benli, "Bizim ihtiyacımız olan, vatandaşını tanımlayan, kalıba koyan bir anayasa değil, vatandaşını tanıyan bir anayasadır" dedi. 

Diyalog Forumu'nun son oturumunda, medyada ayrımcılık konusu ele alındı. Oturumun moderatörlüğünü yapan TBMM AB Uyum Komisyonu Üyesi, AK Parti Nevşehir milletvekili Ebubekir Gizligider, medyanın toplumsal açıdan önemli bir hizmeti yerine getirdiğini, ancak zaman zaman da baskı ve yönlendirme aracı olarak kullanıldığına dikkat çekti. 

Oturumun konuşmacılarından Portekiz Parlamentosu milletvekili Pedro Roque Oliveira, medyanın hem toplumun aynası olduğuna hem de toplumda varolan eğilimleri destekleyen bir unsur olduğuna işaret etti. 

Köşe yazarı Fadime Özkan ise konuşmasında, Türk medyasında bir çok alanda ayrımcı tutumun yaygın olduğunu belirtti. Medya organlarında çalışan kadın oranının oldukça düşük olduğunu belirten Özkan, 27 televizyon kanalından yalnızca birinin, 55 ulusal gazeteden de ikisinin genel yayın yönetmeninin kadın olduğ bilgisini verdi. Özkan, kadınların medyada daha çok suç ve şiddet haberlerinin unsurları olarak yer alabildiğini de ifade etti. 

Oturuma konuşmacı olarak katılan TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı, Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi Lideri Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu, Türkiye'de ayrımcılığın derin kökleri bulunduğunu, medyadaki ayrımcılığın da bu durumun bir yansıması olduğunu söyledi. "Her şeyimize şekil veren, nasıl giyinmemiz, inanmamız gerektiğine karar verebileceğini düşünen bir sistemde ayrımcılık kaçınılmazdı" diyen Tekelioğlu da Türkiye'de ayrımcılığın son bulması için yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu görüşünü dile getirdi. Tekelioğlu, mümkün olan en geniş mutabakatla, ama daha fazla zaman geçirilmeden yeni anayasa çalışmalarının sonuca bağlanması gerektiğini söyledi. Tekelioğlu, "1961 ve 1982 anayasaları, seçkinci zihniyetin ürünleridir. Mevcut anayasa yürürlükte kaldıkça, ayrımcılık da kaçınılmaz olacaktır" dedi. 

Türkiye'de medyanın rekabetten uzak bir alan olması ve medya organı sahiplerinin bir çok farklı alanda iş yapmasının sağlıksız yapının temel nedenleri olduğunu kaydeden Tekelioğlu, medyanın haber yerine yorum ve haber-yoruma ağırlık vermesinin de ciddi bir sorun olduğunu bildirdi. 

Oturumlarının tamamlanmasının ardından, forum katılımcıları, Göreme Açık Hava Müzesi ve Kaymaklı Yeraltı Şehri'ni gezdi. 

İki gün süren dört oturumda ayrımcılık konusunun ele alındığı Diyalog Forumu'na, Türkiye ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerden parlamenterler, akademisyenler, sivil toplum örgütü kuruluşları ve gazeteciler katıldı