Siyaset bilimci Lerner, siyasal katılımın önemini şöyle açıklamış:

“Günümüzde çağdaş demokrasilerin gelişmişliği, siyasal katılmanın yaygınlığı ve etkinliği ile ölçülmektedir.”

 

     Başka bir siyaset bilimci L. Milbrath, siyasal katılım çeşitlerini, “seyirci faaliyetleri”, “geçici faaliyetler“, “gladyatör faaliyetler” şeklinde 3 gruba ayırmış. En aktifi tabi ki gladyatör faaliyetlerdir. Milletvekili olmaktan hükümet üyesi olmaya kadar gidiyor. Fakat, seçim öncesinin yoğun yaşandığı şu günleri en çok ilgilendiren başka bir ayırım bulunuyor: Bireysel siyasal katılımlar ve toplumsal siyasal katılımlar.

 

     1-Bireysel Siyasal Katılım: Bireysel siyasal katılım, tipik vatandaşlık görevleri arasında sayılıyor. Bireysel siyasal katılıma en iyi örnek “oy verme” davranışıdır. Seçme ve seçilme hakkının eşit olduğu ülkelerde bireysel siyasal katılımda önemli sorun görünmüyor. Oy verme davranışını alırsak ortalama %90 gibi bir değer çıkıyor. Kadın ve erkeklerin bireysel siyasal katılımında da bir sorun yok gibidir. Mesela, sandığa giden kadın oranı ile erkek oranı arasında dikkate değer bir fark bulunmuyor.

 

     2-Toplumsal Siyasal Katılım: Siyasal partilerde, aktif görev almaktan tutun da, yerel yönetimlere ve parlamentolara seçilmelere kadar uzanıyor. Bu durumda siyasal katılım içerisine bir de siyasal temsil giriyor. İşte asıl sorun da burada başlıyor. Her ne kadar kadın ve erkeklerin bireysel siyasal katılımında fark olmasa da, iş siyasal temsil konusuna gelince uçurumlar başlıyor. Mesela, 2009 verilerine göre, dünya parlamentolarında 44.294 milletvekilli görev almış bu milletvekillerinin 36.094’ü erkeklerden, 8.200’ü kadınlardan oluşmuş. Yani dünyadaki kadın milletvekilleri oranı % 18 iken, erkek milletvekillerinin oranı %72 civarındadır.

 

     Dünyada bölgesel düzeyde bir karşılaştırma yapıldığında ise İskandinav ülkelerinde kadın milletvekillerinin oranının %40 civarında olduğu görülmektedir. Bu oran, Amerika ve Avrupa ülkelerinde % 20, Asya ülkelerinde %19, Afrika 18, Arap ülkelerinde kadın temsil oranı % 9 civarındadır.

 

     Bir de bazı ülkelere göre kadın parlamenter oranlarına baktığımızda ayrıntılar daha da netleşiyor. Mesela, İsveç % 47, Güney Afrika Cumhuriyeti % 44, Küba % 43, Almanya % 32, Bulgaristan % 20, Yunanistan % 14, Hindistan % 11, Türkiye % 9, Brezilya % 9, İran %3, Mısır %2, Suudi Arabistan ve Katar % 0 şeklindedir.

 

     Türkiye’de geçen aşamalara baktığımızda ise, kadınların seçilme hakkının kazanıldığı 1935 yılında %4 gibi bir orandan 2009 yılına kadar %9 oranına çıktığı, 2012 yılında ise %14,1 olduğu görülüyor. Önümüzdeki seçimlerde ne olacak belli değil.