AK Parti'den Nevşehir Milletvekili Aday Adayı olan Av.Sema Yurtbilir Yavuz ile başkanlık sistemi, Anayasa değişikliği, çözüm süreci ve kadının siyasal yaşamdaki yeri üzerine konuştuk...

Başkanlık sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sistem bazı çevrelerce iddia edildiği gibi diktatörlüğe neden olacak bir sistem midir?

Meseleye bir hukukçu gözüyle bakıyorum.Daha hızlı karar alma, bu kararları daha hızlı hayata geçirme ve istikrar için  Türkiye'nin mevcut parlamenter sistemden daha güçlü bir sisteme ihtiyacı var.  Parlamenter sistemin dünyadaki en iyi model olduğu ile ilgili bir kural yok. Nitekim parlamenter sistemin olduğu Türkiye'de bir zamanlar ülkenin koalisyonların elinde nasıl telef olduğuna şahit olduk. Türkiye artık eski Türkiye değil. Gelişimine engel olacak bağların birçoğunu kopardı.Bu gelişimi yavaşlatan yönetim modelinden de kurtulması gerekiyor. Hem küresel dünyada bulunduğumuz konum açısından, hem toplumsal yapımıza uygunluğu açısından başkanlık sistemi doğru bir sistem.

Başkanlık sistemi diktatörlük değildir. Aksine, gerçek manada kuvvetler ayrılığını öngördüğü için totaliter bir sistemin ortaya çıkmasını daha çok engelleyen bir sistemdir. Başkanlık sistemi, diğer demokratik sistemlerden bir tanesidir. Millet egemenliği, çok partili hayat bu sistemde de mevcuttur. Başkan halk tarafından seçilir, yürütmenin gücü halka dayanır.

Seçim sonrası Anayasa değişikliğinin gündemde olacağını biliyoruz. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Anayasa değişikliği de, Yeni Türkiye yolunda olmazsa olmazımız. Anayasamız yamalı bohça gibi.Üzerinde tadilat yapmakla ruhunu değiştiremiyorsunuz.Külliyen bir değişim şart. Bu anlamda, 7 Haziran seçimlerinin yeni Türkiye yolunda bir milat olacağına inanıyor ve bunu diliyorum. 

1982 Anayasası,  değişikliklere rağmen darbe geçmişi olan bir anayasa olduğu gibi, devletin temel kuruluşunu ve temel hakları ana hatlarıyla belirlemekle yetinmeyip, ayrıntıları da düzenleyen (kazuistik) bir Anayasadır. Bu abartılı düzenleyiciliğin sakıncalarını evvelden beri yaşadığımız gibi bugün de yaşamaktayız. Genel ilkelerle yetinmeyip ayrıntıları dahi düzenlerseniz değişen koşullara uyum sağlayamazsınız. Bu durumda anayasa değişikliği yapmak zorunda kalırsınız. Gerekli çoğunluğu sağlamanın zorluğundan dolayı da anayasa değiştirmekte zorlanırsınız. 

Çözüm süreci hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Anket çalışmaları gösteriyor ki, çözüm sürecini destekleyenlerin oranı yüzde yetmiş beşlerde ve bu oran giderek artıyor. Vatandaş artık savaş, ölüm, gözyaşı, şehit cenazeleri istemiyor. Acılar üzerinden siyaset yapılan dönemleri yavaş yavaş geride bırakacağız inşallah. Ateş düştüğü yeri yakmayacak. Bu süreçte zaman zaman gündemi değiştirecek provokasyonlara girişilmesi hükümeti geri adım attırmıyor. Hükümetimiz bu konuda son derece kararlı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da yaktığı barış meşalesinin hemen ardından çözüm süreciyle sağlanacak güven ortamında ekonomik kalkınmayı sağlayacak yatırımların da canlandığını görüyoruz. Millet artık kan ve göz yaşı değil, adalet ve kalkınma istiyor. Türkiye, artık 13 yıl öncesindeki Türkiye değil.

Kadının siyasal yaşamdaki yerini nasıl buluyorsunuz?

Tarihimize baktığımızda, kadınımızın siyasal hayattaki rolünün hiç de azımsanmayacak düzeyde olduğunu görüyoruz. Gerek Türk Tarihi, gerek İslam Tarihi siyasal alanda çok güçlü kadınların örnekleriyle dolu. Eski Türklerde, Hatunun da Hakan kadar yönetimde etkili olduğunu görüyoruz. Yine, İslam medeniyetinde Hz.Ayşe'nin ne kadar önemli bir konumu olduğunu biliyoruz.Evinde toplanılıp Hilafet konusunda fikrine başvurulduğu rivayet edilmektedir.

Kadının sadece siyasal alanda değil, bütün karar alma mekanizmalarında daha çok yer alması gerekli. Bugün bu gerekliliğin farkına varıldığı için pozitif ayrımcılık denilen kavram geliştirildi. Kadının sosyal ve siyasal alanda daha çok yer alabilmesi için devlet tarafından teşvik edici düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Bunlar çok önemli gelişmeler. Güçlü kadın güçlü aile demektir. Güçlü aile güçlü toplum demektir. Memleketin gelişmesi için hepimiz çalışacağız, üretici olacağız. Herkes liyakat ve marifetine göre üzerine düşen görevi yapacaktır.