Millete Hizmet Yolunda programı vesilesiyle sizlerin huzuruna çıkmanın memnuniyeti içinde, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, hayırlı akşamlar diyorum.

 

Bizleri, ekranlar aracılığıyla evlerinize misafir ettiğiniz; ama en önemlisi, bizleri her daim gönüllerinizin en mutena yerine buyur ettiğiniz için bir kez daha hepinize en kalbi şükranlarımı sunuyorum.

 

Hükümet olarak, Şubat ayı içinde de, ülkemize ve milletimize hizmet yolunda çok önemli faaliyetler gerçekleştirdik.

 

Yurtiçinde, yurtdışında çok sayıda temaslar, çok sayıda açılışlar gerçekleştirirken, ülkemizin sorunlarına kalıcı çözümler üretmek; ülkemize ve milletimize daha aydınlık bir gelecek inşa etmek için yine yoğun gayret sarfettik.

 

Şubat ayı içinde de, ülkemizin farklı vilayetlerine gittik, orada yaşayan vatandaşlarımızla buluştuk, toplu açılış merasimleri düzenledik.

 

Ülkemizi daha da kalkındıracak, ülkemizi daha da bayındır hale getirecek yüzlerce eseri, yüzlerce tesisi resmi olarak hizmete açtık.

 

İlk olarak 1 Şubat’ta, İstanbul’da, Sağlık Bakanlığımız tarafından farklı illerimize kazandırılan 486 yeni ambulansın hizmete alınış törenini yaptık.

 

Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum…

 

Türkiye’de, 2002 yılında, 112 kapsamında çalışan ambulans sayısı sadece 617 adetti.

 

Şu anda biz, 112 kapsamında, 2 bin 928 ambulansla sahada faal durumdayız.

 

Normal ambulanslara ek olarak, 224 tane palet takılabilen ambulansımız, 20 tane önünde kar bıçağı bulunan ambulansımız var.

 

Sahillerde, adalarda hizmet vermek üzere 4 tane deniz ambulansımız var.

 

2008 yılından itibaren 17 helikopter ambulans; 2010’dan itibaren ise 4 ambulans uçağı devreye aldık.

 

Yani artık, ihtiyaç sahibi hastaya ulaşma noktasında hiçbir engel tanımıyoruz.

 

Kar yolları kapattıysa, paletli ambulanslarla yollardayız.

 

Çamur yolu kapattıysa, 4 çarpı 4 ambulanslarla yollardayız.

 

Yol yoksa, helikopterlerimizle, uçaklarımızla, deniz araçlarımızla vatandaşımızın kapısındayız.

 

Vatandaşımıza ulaşmak, ihtiyaç sahiplerinin elinden tutmak, hastalarımızı en acil şekilde hastanelere ulaştırma konusunda hiçbir engel tanımıyor, hiçbir bahaneye prim vermiyoruz.

 

Aziz milletimiz, 76 milyonuyla, her nerede olursa olsun, en iyi, en kaliteli, en hızlı sağlık hizmetini fazlasıyla hakkediyor,  biz de bunu vatandaşımıza ulaştırmak için canla başla çalışıyoruz.

 

Şubat ayında hizmete aldığımız bu 486 ambulansın tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

 

İnşallah ihtiyaç olmaz ama, ihtiyaç olduğunda, devletin tüm imkanlarıyla seferber olacağını bilmenizi özellikle temenni ediyorum.

 

Sevgili vatandaşlarım,

 

Hizmet kervanımızın bu ay içindeki ikinci durağı Kayseri’ydi.

 

Tek bir törenle, toplam yatırım bedeli 123 milyon lira olan tam 41 tesisi ve hizmeti Kayserimize kazandırmanın mutluğunu ve coşkusunu yaşadık.

 

Bu törende, Kayseri’yle birlikte bütün İç Anadolu Bölgemizin simgesi olan Erciyes dağını turizm alanında çok ileri bir yere taşıyacak tesisleri hizmete açtık.

 

Erciyes dağına yapılan bu güzel tesislerin yanısıra, Kayseri Büyükşehir Belediyemizin tamamladığı 12 ayrı yol yapım çalışmasının açılışını yaptık.

 

16 ve 17 Şubat tarihlerinde Mardin Merkez ile Midyat ve Kızıltepe ilçelerinde toplu açılış törenleri gerçekleştirdik.

 

Mardin Merkez’de, okullardan, kültür merkezlerine, Aile Destek Merkezlerinden KÖYDES ve SODES Projelerine kadar 29 farklı eser ve yatırımı resmi olarak hizmete aldık.

 

Aynı şekilde, Mardin’in Midyat ilçesinde ve Kızıltepe ilçesinde, son derece ilginin olduğu, kalabalık son derece coşkulu bir katılım eşliğinde, büyük bir heyecanla açılış törenlerimizi gerçekleştirdik.

 

23 Şubat’ta, İstanbul’da, hem İstanbul, hem de Türkiye için hayati önemi haiz hizmetlerin açılış törenlerini gerçekleştirdik.

 

Petrol arama faaliyetlerimizde çok önemli bir boşluğu dolduracak, son derece modern cihazlarla donatılmış Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Arama Gemimiz yaptığımız bir törenle hizmete girdi.

 

Barbaros Hayrettin Paşa gemisi sayesinde, inşallah bundan sonra denizlerimizdeki petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerimizi kendi gemimiz ile yürüteceğiz.

 

Barbaros Hayrettin Paşa gemimiz, ilk olarak Batı Karadeniz’de arama faaliyetleri yürütecek.

 

Gemimiz, buradaki çalışmaların ardından, Gazimagosa Körfezi’ne gidecek ve orada arama faaliyetleri gerçekleştirecek.

 

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı bünyesinde hizmet verecek bu gemiyle, derin denizlerimizdeki potansiyelimizi artık daha iyi değerlendirebileceğimize inanıyorum.

 

130 milyon dolarlık bir bedelle ülkemize kazandırdığımız bu geminin, enerji konusundaki hedeflerimize ulaşmamıza çok önemli katkı sağlayacağını ümit ediyorum.

 

 

 

Yine aynı gün, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin Deprem Odaklı Kentsel Dönüşüm Projeleri kapsamındaki Yıkım ve Toplu Anahtar Teslim törenine katıldık.

 

Sözkonusu törenle, İstanbul genelinde, 14 bin 663 konutun ve 3 bin 65 işyerinin yıkımını gerçekleştirdik.

 

Vatandaşlarımızı çok daha sağlıklı, çok daha sağlam, güvenli ve modern konutlara kavuşturmak için, önce yıkmaya, yerine daha iyisini yapmaya devam ediyoruz, ki ben bu yıkımlara hayırlı yıkım diyorum…

 

İnşallah, hem İstanbul’da, hem tüm Türkiye’de, artık bu dönüşümü, bu değişimi sağlayacak, çocuklarımıza daha yaşanabilir şehirler emanet edeceğiz.

 

Bunu da kimseyi mağdur etmeden, kimseyi zarara, ziyana uğratmadan gerçekleştireceğiz ve gerçekleştiriyoruz.

 

Çünkü biz hayat karartma değil, tam aksine, hayat kurtarmanın mücadelesini veriyoruz.

 

İnşallah, milletimizin sağduyusuyla, milletimizin desteğiyle bu işin altından da alnımızın akıyla çıkacağız.

 

Keza, İstanbul’da bir yandan yıkım törenini gerçekleştirirken, bir yandan da, yine Deprem Odaklı Kentsel Dönüşümü tamamlanan Zeytinburnu, Sümer Mahallesi’nde 1’inci Etap 451 konutu hak sahiplerine teslim ettik.

 

Aynı şekilde, Esenler, Turgut Reis Mahallesi’nde, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin dönüşümünü tamamladığı 280 konutun da anahtarlarını sahiplerine verdik.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyemizin Kentsel Dönüşüm çalışmaları kapsamında, toplamda 731 aileyi, söz konusu törenle resmi olarak evlerine kavuşturduk.

 

Bunlara ilaveten, yine aynı törenle,  İstanbul Büyükşehir Belediyemiz tarafından sipariş edilen 1.700 otobüsten 437’sini daha hizmete aldık.

 

 

 

Ben bu vesileyle, hem bu deprem odaklı kentsel dönüşüm projesini, hem de aynı törenle İstanbul ulaşımına kazandırdığımız yeni toplu taşıma otobüslerinin tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

 

Sevgili vatandaşlarım,

 

Bu ay, hem yurt içinde, hem de yurtdışında yabancı devlet adamlarıyla temaslarımızın oldukça yoğun geçtiği, dış politikada önemli mesafelerin alındığı bir dönem oldu.

 

Özellikle bölge ülkelerinden gelen pek çok misafiri, pek çok lideri bu ay içinde ülkemizde ağırladık, bölgesel sorunlarımız hakkında görüş alışverişinde bulunduk.

 

Bu çerçevede sırasıyla Kuveyt Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Sabah Halid’i,

 

Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi Başbakanı Sayın Neçirvan Barzani’yi,

 

Gürcistan Başbakanı Sayın İvanişvili’yi,

 

Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Avramopulos’u,

 

Hamas Lideri Sayın Meşal’i,

 

Arnavutluk Meclis Başkanı Sayın Topalli’yi,

 

Azerbaycan Savunma Bakanı Sayın Abiyev’i,

 

Libya Başbakanı Sayın Zeydan’ı ve son olarak da Almanya Federal Şansölyesi Sayın Merkel’i ülkemizde ağırladık.

 

Her biriyle ülkemizin ticari, ekonomik, askeri, siyasi, kültürel tüm ikili ilişkilerini ele aldık, bu yönde bölgesel değerlendirmeleri yaptık daha güçlü, daha sağlıklı adımlar nasıl atabiliriz, bunları konuşma fırsatını bulduk…

 

Ve, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok ülkeye yaptığımız ziyaretler çerçevesinde, karşılıklı menfaatlerimiz doğrultusunda çeşitli anlaşmaları da bu arada imzaladık.

 

3 – 6 Şubat tarihleri arasında, beraberimizde bakan arkadaşlarımız, milletvekillerimiz ve işadamlarımız olduğu halde, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya’da resmi temaslarda bulunduk.

 

24 Şubat’ta, Birleşik Arap Emirliği’ni oluşturan 7 emirlikten biri olan Eş-Şârika Emirliği’ne bir ziyaret gerçekleştirdik.

 

“İkinci Hükümet İletişim Forumu”na katılmak üzere gittiğimiz Eş-Şârika Emirliği’nde, Türkiye ile Körfez Bölgesi ülkeleri arasındaki siyasi ve ekonomik işbirliğini artırmak yönünde görüşmelerimiz de oldu. Bu çerçevede Ajman Emirliğinde de temaslarda bulunduk…

 

Son 10 yıldır yaptığımız gibi, Şubat ayını da, millete hizmet yolunda, sizlere hizmet yolculuğunda dolu dolu idrak ettik.

 

Türkiye’yi büyütme, milletimizi yüceltme istikametinde Hamdolsun, yine önemli kazanımlar elde ettik.

 

Bu kazanımlardan bir tanesini bugün sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum…

 

Sizlerin de çok iyi hatırlayacağı gibi, 2001 ekonomik krizinin ardından Türkiye, Uluslararası Para Fonu’yla kapsamlı bir borçlanma sürecini başlatmıştı.

 

Türkiye’ye gelen IMF heyetleri gündemi haftalarca işgal ediyor; yapılan incelemeler, müzakereler, alınan kararlar, ekonomide sert dalgalanmalara yol açıyordu.

 

Biz, Hükümeti devraldığımızda, Türkiye bir Stand-by anlaşması imzalamış durumdaydı,  IMF’ye 23,5 milyar dolar borcu vardı.

 

10 yıl içinde, devraldığımız tüm borçları, devraldığımız tüm ağır faturaları ödediğimiz gibi, Uluslararası Para Fonu’na olan borcumuzu da günü gününe ödedik.

 

14 Şubat’ta, Uluslararası Para Fonu’na yaptığımız yeni bir dilim ödemeyle, borcumuzu 400 milyon Dolar’a kadar düşürdük.

 

İnşallah, Mayıs ayında yapacağımız son dilim ödemeyle, artık IMF’ye borcumuz kalmıyor ve borcumuzu sıfırlıyoruz.

 

23,5 milyar dolar olarak aldığımız borç, o gün bitiyor ve böylece Mayıs ayında IMF’ye olan borcumuzu kapatıyoruz.

 

IMF’ye borçlu bir ülke iken, şu anda IMF’ye borç veren bir ülke konumuna yükselme aşamasındayız.

 

Müzakereler netleştiğinde, IMF’ye 5 milyar dolar borç verecek, böylece tarihi bir adımı da atmış olacağız.

 

Bu güzel gelişmenin de ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

 

Sevgili vatandaşlarım,

 

Aziz milletim…

 

Bugün, Millete Hizmet Yolunda programı vasıtasıyla, sizlerle çok hassas bir meseleyi, maalesef çokça istismar edilen bir konuyu da konuşmak, daha doğrusu sizlerle paylaşmak arzusundayım.

 

Bakınız… Adeta sizlerin huzurunda bir muhasebe fırsatı olan bu programı,  Ocak ayından itibaren “MİLLETE HİZMET YOLUNDA” adıyla yayınlamaya başladık.

 

Evet, bizler millete hizmet yolunda olmayı en temel şiar edinmiş, bütün enerjimizi, bütün birikimimizi, bütün vaktimizi millete hizmet yolunda harcamaya vakfetmiş bir hükümetiz.

 

Her fırsatta ifade ediyorum: Bizim için millete hizmet, Hakk’a hizmettir.

 

Görevi devraldığımız 2002 yılı sonundan itibaren bu anlayışla çalışıyor, millete hizmet kervanı olarak gördüğümüz kadrolarımızla, millete hizmet yolunda koşturuyor, bu yolda büyük çaba sarf ediyoruz.

 

Şunu tüm samimiyetimle belirtmek isterim ki, millete hizmet yolunda harcadığımız her saat, hatta her saniye bizim için bir iftihar vesilesidir. Başka hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek eşsiz bir memnuniyet kaynağıdır.

 

Sevgili vatandaşlarım…

 

Bir hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum…

 

Gerek bizzat benim, gerek yol arkadaşlarımın, siyasi tarihimiz boyunca en çok kullandığımız, en çok telaffuz ettiğimiz, en fazla vurgu yaptığımız kavram, altını çizerek ifade ediyorum, ‘Millet’ kavramıdır.

 

Hangi konuşmamıza, hangi hitabımıza, hangi yazımıza bakarsanız bakınız, ’Millet’ kavramının en az bir kere geçtiğini görürsünüz.

 

Bizim Hükümet etme anlayışımızın merkezinde ‘Millet’ vardır.

 

Bizim hizmet anlayışımızın odağında ‘Millet’ vardır.

 

Biz, ‘Millet’in yetkisini alarak, bu sorumluluğu üstlenmiş, ‘Millet’le bu yola çıkmış, ‘Millet’le yürüyen bir iktidarız.

 

Yolumuz ‘Millet’in yolu, dilimiz de ‘Millet’in dilidir.

 

Ancak burada bir ayrımı mutlaka ortaya koymak durumundayız…

 

Bu ülkede, bu topraklar üzerinde, kadim tarihimiz boyunca, ‘Millet’ mefhumu, asla ve asla bir ırkı, bir kavmi, bir kabileyi, bir etnik kökeni tanımlamak için kullanılmamıştır.

 

1071 yılında, Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Zaferi’ni kazanan kahraman ordumuz, tek bir etnik kökenden değil, birçok farklı etnik kökene sahip askerlerden oluşuyordu.

 

Biz, Malazgirt kapısından Anadolu’ya akmaya başladığımızda, bu topraklar üzerinde yaşayan bir çok etnik grup bulunuyordu.

 

İşte bu büyük tecrübeyle, yaklaşık bin yıl boyunca, biz bu topraklar üzerinde, farklılıkları zenginlik olarak gören, hoşgörüyü temel alan bir yaklaşımla bir arada yaşadık. Bir arada hayata tutunduk.

 

Esasen, biz, bu topraklar üzerinde, güzel ülkemizde, son derece anlamlı, son derece kapsayıcı ve kucaklayıcı bir ‘Millet’ tanımını, adeta kanımızla, adeta canımızla inşa ettik.

 

Millet, bizim için, tarihi bir, istikbali bir, toprağı, bayrağı bir insanlar topluluğudur.

 

Tüm etnik kökenler, tüm ırklar, kavimler, kabileler, ‘Millet’ kavramının altındadır.

 

Bizim için ‘Millet’ nedir biliyor musunuz aziz vatandaşlarım?

 

Bizim için ‘Millet’, şehitlerimizin mezar taşlarıdır…

 

Bizim ‘Millet’ tarifimizi, şehitlerimizin mezar taşları yazmış, şehitlerimizin aziz kanları yapmıştır.

 

Çanakkale Şehitliği’ne gidin, Sarıkamış Şehitliği’ne gidin, Sakarya, Dumlupınar Şehitliği’ne gidin, mezar taşlarını okuyun, orada bizim ‘Millet’ tarifimizi göreceksiniz.

 

Sadece Türkiye sınırları içinde değil… Myanmar’a gidin, Kudüs’e gidin, Kosova’ya, Bosna’ya, Zigetvar’a, Bakü’ye, hatta Japonya’ya, hatta Avustralya’ya gidin, orada şehitliklerimizi bulacak, orada bizim ‘Millet’ tarifimizi bulacaksınız.

 

Bizim topraklarımızda ırkçılık kendisine asla yer bulamamıştır.

 

Anadolu’da, Trakya’da, ırkıyla, kavmiyle, kabilesiyle, soyuyla övünenler, tarihin hiçbir döneminde hoş karşılanmamışlardır.

 

Bu topraklar, “Gel… Her ne olursan ol, yine gel” diyen Mevlana’nın, “İncinsen de incitme” diyen Hacı Bektaş’ın, “Yaradılanı severim, Yaradan’dan ötürü” diyen Yunus Emre’nin hamurunu yoğurduğu topraklardır.

 

Şimdi bakınız aziz vatandaşlarım…

 

Bizim, ‘Milet’ ve ‘Milliyet’ tarifimiz, şehitlerimizin al kanlarıyla yazdığı bir tarif olduğu kadar, aziz milletimizin de üzerinde ittifak ettiği bir tariftir.

 

Biz her zaman sizlerin, yani milletimizin diliyle konuştuk.

 

Bizim ‘Milet’ ve ‘Milliyet’ tarifimiz, 76 milyonu bir gören, beraber gören, birbirine kardeş gören bir tariftir.

 

Bu hususta, bu tarifte, bizim ile milletimiz arasında hiçbir anlaşmazlık asla söz konusu olamaz.

 

Biz, “ırkçılık” anlamındaki milliyetçiliğe karşıyız.

 

Biz, “kavimcilik, kabilecilik” anlamındaki ırkçılığa karşıyız.

 

Biz, bir etnik kökeni diğerlerinden üstün gören, yani kibir, yani böbürlenme içeren, yani şeytanın izinden giden bir milliyetçilik anlayışına karşıyız.

 

Bizim milliyetçilik anlayışımız “kafatasçılık” asla değildir.

 

Yaşadığımız topraklar üzerinde, bütün tarihimiz boyunca, ırkçı, kafatasçı milliyetçilik anlayışı ayaklar altına alınmış, birlik, beraberlik, kardeşlik anlamındaki milliyetçilik ise hep el üstünde tutulmuştur.

 

Tıpkı ecdadımız gibi, tıpkı tarihimiz gibi, tıpkı sizler gibi; bizler de ayrımcılık anlamındaki milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyor; kardeşlik, birlik ve beraberlik anlamındaki milliyetçiliği her daim yüceltiyoruz.

 

Bizim milliyetçilik anlayışımız, slogan atmak, ayrımcılık yapmak, öfkeyi, nefreti, fitneyi, nifakı yüceltmek asla olamaz.

 

Bizim milliyetçilik anlayışımız, millete hizmetkarlık yapmak, milleti ve ülkeyi yüceltmek, kardeşliği pekiştirmek, aydınlık yarınlar inşa etmektir.

 

230 milyar dolardan devraldığımız milli geliri 742 milyar dolara çıkardık. Bizim milliyetçilik anlayışımız işte budur.

 

Yüzde 30’lardaki enflasyonu yüzde 6’lara kadar indirdik; yüzde 63 olan faizleri yüzde 7’lere kadar çektik. Bizim milliyetçilik anlayışımız işte budur.

 

Devletin millete borcunu ödedik; Zorunlu Tasarrufta biriken 13.5  katrilyonu, Konut Edindirme Yardımı kesintileri olan 3.5 katriyonu, batık bankaların zararlarını hak sahiplerine biz ödedik. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur.

 

23,5 milyar dolardan aldığımız IMF borcunu 400 milyon dolara kadar çekti. IMF’den borç alan ülke iken, IMF’ye borç vermeye hazırlanan ülke olduk. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur.

 

Milli bankamız olan Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27.5 milyar dolardı.  Şu anda ise döviz rezervini 125 milyar dolara çıkardık. İşte gerçek milliyetçilik budur.

 

Moğolistan’da  Karakurum’dan Orhun Anıtları’na adeta bir çöl durumunda olan 42.5 kilometrelik yolu asfaltlamak suretiyle onu milletine, onu insanlığa kazandırmaktır Milliyetçilik. Bosna Hersek’te Drina Köprüsü’ne, Kosova’da Fatih Camii’ne, Prizren’de Sinan Paşa Camii’ne,  Kudüs’te Şehitliğimize, yani ecdadımıza ait eserlere, ecdadımızın her nerede olursa hatırasına sahip çıkan, yeryüzünde hakkı, adaleti, barışı savunan biz olduk. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin pasaportunun, içinde altı sıfır olan ve itibarı olmayan, o parayı altı sıfırı atmak suretiyle itibarını arttıran, dünyanın her yerinde ay-yıldızlı bayrağı gururla dalgalandıran biz olduk. Bizim Millet ve Milliyetçilik anlayışımız budur.

 

Kuru sloganla, ayrıştırarak, öfke ve nefretin dilini kullanarak Milliyetçi değil; ülkeye ve Millete hizmet ederek Milliyetçi olduk.

 

Aziz milletimin, millet ve milliyetçilik duygularını istismar edenlere karşı uyanık olmasını bilhassa rica ediyorum.

 

Şunu herkes bilsin ki, tek bir gayemiz vardır, o da bu topraklarda kardeşliği yüceltmektir.

 

Ben sevgili vatandaşlarıma soruyorum, ne olur, “milliyetçiyiz” diyenlere hangi etnik unsurdan olursa olsun şunu sorun: “Bu Millet için, bu ülke için kaç dikili ağacınız var ve bunlar nerede?” bunu sorun.

 

Şehitlerimizin hatırasına gölge düşürmeden, şehitlerimizin ruhunu muazzep etmeden; tam tersine, onların ideallerini yaşatarak, onların uğruna canlarını verdiği bu güzel ülkeyi daha da büyüterek, geleceğe ilerleyeceğiz. İşte biz şu ana kadar yıkılmaya yüz tutmuş 4 bini aşkın vakıf eseri bugüne kazandırdık, geleceğe devrediyoruz. İşte Milliyetçilik budur.

 

Bununla da kalmadık. Şimdi yeni yeni eserler inşa etmek suretiyle geleceğimizi inşa ediyoruz.  Ve 76 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından, her bir ferdin, kimliğini, parasını, pasaportunu onurla taşıyacağı, aynı topraklar üstünde, bir ezanın sedası altında ve onun altında bir kıble istikametinde, aynı bayrağın gölgesinde, aynı marşın ezgisinde kardeşçe istikbale yürüyeceğiz.

 

Allah’ın izniyle, milletimizin duasıyla, birlik ve kardeşlik içinde, inşallah çok aydınlık yarınlar inşa edeceğiz.

 

Biliniz ki; bu hükümet milletin hükümetidir, sizin hükümetinizdir, millet için vardır, milletle vardır.

 

Milletimizle beraber oldukça, millete hizmet yolunda nice başarılara -inşallah- hep birlikte imzamızı atacağız.

 

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, tekrar buluşmak, tekrar hasbihal etmek umuduyla, hepinizi Allah’a emanet ediyor, sağlık, afiyet içinde huzur dolu nice günler diliyorum.

 

Kalın sağlıcakla…