Bize Ne Oldu?

Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı toplantıda bahsettiği bilezikleri ve o çocuğun bakışlarını kaçımız ruhumuzun derinliklerinde hissettik? Ne anlama geliyordu o bakışlar? Dönüm noktalarıyla geçen 8 yıl ile birlikte 12 yıllık iktidarı da geride bırakırken hala unutulmamasının altında yatan neydi?

Büyük ustanın bahsettiği bilezikler ve o bakışlar, bizlerin de ruhunun derinliklerindeki anıların canlanmasına vesile oldu ve tekrar düşünmeye itti.

Yıl 1990. Ümmet ve millet davasına Milli Gençlik Vakfı (MGV) çatısı altında başladığımız yıllar. Bugün bizlerden daha fazla ümmet ve millet sevdasına tutulmuş ailemizi ikna etme çabasında olduğumuz yıllar. Bir tarafta bize öğretilen anne-baba hakkı, diğer tarafta bu davaya olan sevdamız arasında bocaladığımız yıllar. Geldiğimiz nokta itibariyle tebessüm ve şükürle andığımız yıllar.

Yıl 1991. Genel Seçim Çalışmaları Nevşehir. Partideyiz. Hatırladığım kadarıyla İlçe Başkanımız (Hasan Kahveci) masaya 2 adet nişan yüzüğü bırakıyor ve ekliyor: “Aşağı kapıda bir genç nişanlısı ile birlikte yardımımız dokunsun diye bu yüzükleri elime tutuşturdu”. Orada olanlar buğulu gözlerle şükür ve dua niyazında.

Seçimler bitiyor ve ilk defa Nevşehir’den 1 Milletvekili (Mehmet Elkatmış) çıkarıyoruz. MGV’de hocalarımız ve abilerimizleyiz. “Şükürler olsun. Allah (c.c.) bize de milletvekilliği nasip etti.” diye haykıranlar ve hıçkırıklara boğulanlar.
Asım’ın Nesli Necip Fazıl Üstadın deyimiyle surda mukaddes bir gedik açmayı başarıyordu.

Yıl 1994. Yerel Seçim Çalışmaları Avcılar, İstanbul. Başbakanımızı Büyükşehir Belediye Başkanlığına hazırlıyoruz. Partide çalışırken 4-5 genç geliyor, birer zarf uzatıyor ve ekliyorlar: “Esenyurt’ta fabrikada çalışıyoruz. Bunlar aylıklarımız. Biz bir ay aylıksız idare ederiz. Güle güle kullanın.”  Yine tebessüm ve buğulu gözler.

Seçime az bir süre kalmış, bir akşam teşkilat dışından birileri bir kamyonet bayrak getiriyor ve ekliyorlar: “Tahtakale’deki esnaf arkadaşlar aralarında para toplayarak bayrak bastırmışlar. Bizim bayraklarımız diğerlerinden az olmamalı” diyorlar. İlçe başkanımız hadi gençler, bu vefaya bir karşılık verelim diyor ve sabaha kadar Ambarlı’yı baştan aşağı bayraklarla donatıyoruz.

Bu yaşananlar aklımdan silinmeyenler. Eminim bu kutlu dava bu hadiselerin yüzlercesini yaşamıştır.

Bir milletvekilliğinden, 12 yılı aşan ve inşallah nice 12 yıllara ari olacak bir iktidar dönemine rabbim kavuşturdu. Şükürler olsun.

Peki bu insanlar ve bizler o yıllarda niçin bu çaba ve vefayı göstermiştik? Bir beklenti için mi yapmıştık? Sayın Başbakanımızın unutamadığı o bakışları bu gün kaç milletvekilimiz, belediye başkanımız, teşkilat mensubumuz, gönüldaşlarımız veya Ak Parti bürokratı ruhunun derinliklerinde hissediyor?
O günlerdeki samimiyet ve sadece Allah (c.c.) rızası bu gün kaçımızın önceliğinde?

Bu sevda ağacının meyveleri sayesinde makam ve mevki sahibi olmuş, bir yerlere gelmiş, bürokrat olmuş kardeşlerimiz, ne kadar birbirlerini kolluyor, ahde vefa gösteriyor, adaleti tecelli ettiriyor, bu davaya sahip çıkıyor? Teşkilatımız atadığı, bürokratları ne kadar tanıyor, atadıktan sonra ne kadar takip ediyor, koruyor, kolluyor? Makamın ve gücün büyüsüyle yitip, kaybolanlar bu davanın neresinde?

Vel hasıl “Bize ne oldu?” sorusu aklıma geliyor ve bir nefis muhasebesinden sonra,

El cevap: Bize bir şey olmadı. Biz hala Başbakanımız ve inşallah Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile aynı samimiyet ve Allah rızası için buradayız. Yola çıkarken düşüncemiz neyse, bu günde hamdolsun aynı yerdeyiz.

Bu soruyu davaya sonradan katılan veya miras ortağı olup, BİZ olanlara sormalı.

Saygılarımla.


Ahmet Merih