“Hayatımızın her anını, Hazreti Peygamber gibi edeple süslemek zorundayız”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hayatımızın her anını, tıpkı Hazreti Peygamber gibi edeple, hayayla, tevazuyla süslemek zorundayız" dedi.

Erdoğan, ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği'nin, Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlediği "Kutlu Doğum" etkinliğinde yaptığı konuşmaya, "Bugün bir kez daha Resulü Ekrem Efendimizi büyük bir hürmetle yâd ediyor, Allah'tan, beni de sizleri de tüm milletimizi de ruz-i mahşerde, onun sancağı altında toplananlardan eylemesini niyaz ediyorum. Salat ve Selam, Hazret-i Nebi'nin üzerine olsun. Resulü Kibriya Efendimizin ashabına ve Ehli Beyti'ne sonsuz selam olsun diyorum" sözleriyle başladı.

Toplantıya geç katıldığı için af dileyen Erdoğan, sabah İstanbul'da uluslararası bir toplantıya katıldığını, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in dün vefat eden babası emekli Albay Seyfettin Özel'in cenaze töreni için Ankara'ya gittiğini, törenin ardından İstanbul'a döndüğünü söyledi.

Erdoğan, "Böyle bir merasime katılmayı, sizlerle bir arada olmayı, gözlerinizdeki ışığı görmeyi, gönüllerinizdeki o peygamber aşkını hissetmeyi çok ama çok arzuladım" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zira, işte bu gençler İstanbul'un gençleri, bu gençler, Türkiye'nin gençleri. Bu gençler, Kur'an'ın aydınlığında, Hazreti Peygamber'in yolunda yürüyen gençler. Bu gençler, silahı değil, öfkeyi değil, nefreti değil, Kur'an-ı Kerim'i kuşanmış, Hadis-i Şerifleri kuşanmış, en önemlisi de edebi, hayayı, sevgiyi kuşanmış gençler. Bu gençler, dünya yolculuğunda yanlarına ayeti, hadisi, edep ve hayayı azık olarak almış, bununla yetinmeyi bilmiş gençler. Bu gençler, Hazreti Nebi'nin aşkıyla yanan gençler. Bu gençler, peygamber sevgisiyle tutuşan gençler. Bu gençler, zihinlerinde fikir, dillerinde zikir, gönüllerinde iman dolu iksirle yürüyen gençler.

Bu gençler var ya bu gençler... Bu gençler, her türlü baskıya, her türlü sindirmeye, her türlü tuzağa rağmen, Kur'an'ın ve Siyer-i Nebi'nin öğretilmesine ve öğrenilmesine kendisini adamış gençler. Bu gençler, imam hatip okullarında, yüreğini Kur'an'ın bereketine adamış gençler. Bu gençler, imam hatip okullarının öğrencisi, imam hatip okullarının mezunu, diğer düz orta, lise gibi okullarımızın öğrenci ve mezunları olarak, hayatlarını ilime, hikmete adamış gençler.

Bu gençler, edep ve hayâyı, hayatlarının her zerresine zerk etmiş, tahriklere aldırmamış, öfkenin ve nefretin diline esir olmamış, selam ile konuşan, yani barışın mücadelesini, dayanışmanın mücadelesini, kardeşliğin mücadelesini veren gençler. Sen, bu gençlerin yolunu açık et yarabbi... Sen, milleti ve ümmeti bu gençlerden mahrum etme, milleti ve ümmeti bu gençlerle şereflendir Allah'ım. Bu gençleri, Sırat-ı Müstakim'den ayırma, bizleri de bu gençlerle yol yürüyenlerden eyle Allah'ım. Sen, bu gençlere şahit ol yarabbi..."

Başbakan Erdoğan, Arif Nihat Asya'nın şu dizeleriyle devam etti:

"Amin desin hep birden yiğitler/Allahu ekber, gökten şehitler/Amin! Amin! Allahu ekber!/Ey ulu Peygamberimiz neredesin/Dinle, minaremde öten gür sesin/Gel! Bana yar ol ki cihan titresin/Kimse dönüp süngüme yan bakmasın/Amin desin hep birden yiğitler/Allahu ekber, gökten şehitler/Amin! Amin! Allahu ekber!"

“ÂLEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLMİŞ BİR PEYGAMBERDİ”

Merasimi düzenleyen komiteyi, "edeb"i başlık olarak seçtikleri için kutlayan Erdoğan, katılımcılara şu dizelerle seslendi:

"İlim meclislerinde aradım, kıldım talep, ilim geride kaldı, illa edeb, illa edeb. Evet... İlmin başı edeptir, hayadır/İrfanın başı edeptir, hayadır. Hikmetin başı edeptir, hayâdır."

Erdoğan, Hazreti Peygamber'in, "Edepsizlik ve çirkin söz, girdiği her şeyi çirkinleştirir. Haya ise girdiği her şeyi güzelleştirir" sözlerini aktararak, şöyle devam etti:

"Yine buyuruyor ki Resulü Ekrem, 'Hayâ imandandır'. Sahabe-i Kiram'dan Said El Hudri şöyle naklediyor; 'Resulullah, örtünme çağına gelmiş bir genç kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde, bunu yüzüne bakınca anlardık'. 10 senesini Hazreti Peygamber'in yanında geçiren Hazreti Enes şöyle diyor; 'Peygamberimiz, kendisine bir şey soranı can kulağıyla dinlerdi. Soruyu soran yanından ayrılmadıkça onu terk etmezdi. Peygamberimizle bir kimse tokalaşırsa veya bir kimse tokalaşmak için elini uzatınca, karşısındaki kişi elini çekmeden Peygamberimiz elini çekmezdi. Biriyle yüz yüze gelince, karşındaki yüzünü dönüp ayrılmadıkça Peygamberimiz, o kişiden yüzünü çevirmezdi. Önüne oturan kimseye hiçbir zaman ayaklarını uzatmazdı. Karşılaştığı kişiye önce selam verirdi, ashabıyla tokalaşmaya önce kendisi başlardı. Kendisini ziyarete gelenlere ikramda bulunurdu. Oturmaları için de hırkasını yere sererdi. Bazen de altındaki minderi misafire verir, üzerine oturması için işaret eder, kendisi açık yere otururdu."

"Biz işte böyle bir peygamberin ümmetiyiz. Biz işte böyle bir peygamberin takipçileriyiz. Hayatımızın her anını, tıpkı Hazreti Peygamber gibi edeple, hayayla, tevazuyla süslemek zorundayız" diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Hazreti Peygamber, gerektiğinde eline kılıcı alacak, savaş meydanlarında bize, mücadele ruhunu öğretecek kadar kahramandı. Mekkeliler kendisine baskı yaptığında, kendisini amcasına şikayet ettiğinde, amcası Ebu Talip'e dönüp, 'Ey amca! Allah'a yemin ederim ki onlar sağ elime güneşi, sol elime ayı koysalar, ben yine bu yoldan vazgeçmem'. O kadar yürekliydi, o kadar kararlıydı, o kadar kahramandı. Her eziyete göğüs gerecek, zulme, baskıya, itip kakmalara, işkencelere tahammül gösterecek kadar dirençliydi. Hazreti Ebu Bekir'e söylediği şu sözler çok anlamlıydı; 'La tahzen, innallahe meana... Endişelenme, Allah bizimledir' diyecek kadar sabırlıydı, güçlüydü. Terk etmek zorunda kaldığı Mekke'yi geriye dönüp fethedecek kadar kudretli ve muzaffer bir komutandı, ancak sevgili gençler, aynı Peygamber, çocuklarla çocuk olacak, yoksullara kardeş olacak, yolda kalmışlara yoldaş olacak, garip gurebaya paydaş olacak kadar da şefkatliydi, alicenaptı, mütevazıydı.

Bir gün, Hazreti Peygamber'in önüne bir adam geliyor. Adam, Hazreti Peygamber'in önünde korkudan tir tir titriyor. 'Sakin ol! Ben bir kral değilim. Ben, güneşte kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum' diyor. Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, merhameti yüceltmiş bir peygamberdi."

“ÖNCE EDEP, ÖNCE HAYÂ, ÖNCE TEVAZU”

Başbakan Erdoğan konuşmasında, gençlere, her zaman, "önce edep, önce haya, önce tevazu" demeyi tavsiye etti.

İmam hatipte öğrenciyken, öğretmeninin cumartesi günleri öğleden sonra kendilerini Yahya Efendi Dergâhına götürdüğünü ve burada kendilerine "Ceddini bil, neslini bil, kendini bil" dediğini aktaran Erdoğan, "İşte bu edeptir. Biz ceddimizi iyi bileceğiz, neslimizi iyi bileceğiz ama hepsinden öte kendimizi bileceğiz" diye konuştu. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyayı değiştirmek, dünyaya barışı egemen kılmak için bile yola çıksanız, önce edep, önce haya diyeceksiniz. İlim için bile yola çıksanız, önce edep, önce haya diyeceksiniz. Evinizde anne babanıza, 'öf' bile dedirtmeyeceksiniz. Kardeşlerinize, sokakta insanlara, dünya üzerinde tüm yaratılmışlara edeple, hayâyla muamele edeceksiniz. Edep yoksa inanın hiçbir şey ama hiçbir şey yoktur. Edebi olmayan hiçbir mücadele hak mücadelesi değildir. Edepten beslenmeyen hiçbir hareket hedefine ulaşamaz. Şunu unutmayın; Fatih Sultan Mehmet'e İstanbul'u fethettiren, azametli ordularından ziyade Akşemseddin hazretlerine gösterdiği edeptir. Yavuz Sultan Selim'i Doğu'nun fatihi yapan, hocasının atının ayağından sıçrayan çamuru süs ve şeref olarak görmesi, hocasına edep göstermesidir. Selahaddin Eyyubi'yi Şark'ın 'sevgili sultanı' yapan, hem Kudüs karşısında, hem de yaratılmışların en şereflisi insan karşısında sergilediği edeptir. Eğer üzerinizde edep ve hayâ zırhı yoksa, çelikten zırhlar bile size fayda etmez."

Gençlerden, konuşurken edebe riayet etmelerini isteyen Erdoğan, "Ya susun, ya hayır söyleyin. Yürürken, yemek yerken, oturup kalkarken, her anınızda lütfen edebe riayet edin. 'Edep ya Hu' sözünü dilinizden hiç eksik etmeyin. Bizim davamız, bizim hareketimiz, bizim gönülleri fethimiz, biliniz ki ancak ve ancak edeple ilerleyecek, edeple zafere ulaşacaktır" dedi.

“SORUNLARIN SEBEBİNİ KOMPLO TEORİLERİNDE ARAMAYIN”

Başbakan Erdoğan, gençlere yönelik sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün ülkemizde, yakın coğrafyamızda karşı karşıya kaldığımız sorunların sebebini, öyle büyük büyük tertiplerde, büyük komplo teorilerinde aramayın. Elbette harici etkenlere bakacağız. Elbette bizim üzerimize yazılan senaryolara karşı çok dikkatli olacağız. Elbette husumeti, çatışmayı, istismarı, sömürüyü bir yaşam tarzı olarak seçenlere, aramıza fitne, nifak sokmaya çalışanlara karşı uyanık olacağız ancak dışarıya odaklandığımız kadar, hatta ondan çok daha fazla içeriye odaklanmak, kendimizi her daim muhasebeye çekmek... Ölmeden önce kendinizi muhasebeye çekiniz. Dışarıyla mücadeleden önce kendimizle mücadelede muzaffer olmak zorundayız."

Edebin terk edildiği yerde sefalet ve husumetin olacağını anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Kardeşin kardeşe hürmet göstermediği, edeple muamele etmediği yerde çatışma olur, terör olur. Edebin önemsenmediği yerde ilim değil cahillik olur; ilerleme değil gerileme olur, büyüme değil çöküş olur. İşte sizler, siz gençler, bu ülkede, tüm bu coğrafyada, edebin değerini tek tek anlatacak, edebin önemini hatırlatacak ve en başta edep ve hayayı tüm coğrafyaya egemen kılacaksınız. Biz, imam hatip okullarını, işte en başta bunun için önemsiyoruz. İlmini Kur'an-ı Kerim'den, edebini Siyer-i Nebi'den almış bir gençliğin dünyayı değiştireceğine yürekten iman ediyoruz."

Ortaokul ve liselerde seçmeli olarak konulan Kur'an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi derslerinin tercih edildiğini, bunun bir değişim ve dönüşümün adı olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu herkesin bilmesini istiyorum; Kur'an'ın aydınlığının olduğu yerde husumet olmaz, nefret olmaz, çatışma olmaz. Hazreti Peygamber'in hayatını kendi hayatına tatbik edenlerin olduğu yerde hukuksuzluk olmaz, adaletsizlik olmaz, hakka tecavüz olmaz, öldürmek, yaralamak olmaz. Çünkü bir insanın ölümü tüm insanlığın ölümü gibidir. Milli ve manevi değerlerle yetişmiş, bu toprakların kadim medeniyetine şekil veren edep ve haya kültürüyle büyümüş insanların olduğu yerde dışlama olmaz, horlama olmaz, aşağılama olmaz. Kalbinde Allah sevgisi, kalbinde peygamber sevgisi olan, yaratılanı yaradandan ötürü hoş görenlerin olduğu bir toplumda ırkçılık olmaz, kavimcilik olmaz, kabilecilik olmaz, ayrımcılık olmaz."

“BİRİLERİ EDEBİNİ BOZABİLİR”

"Biz, sorunlarımıza başka yerlerden çözümler aramayacağız. Biz, çözümleri ithal edenlerden, çözümleri taklit edenlerden olmayacağız" diyen Erdoğan, "Eğer özümüze bakarsak, eğer ecdadımıza bakarsak, eğer kendi medeniyetimize yönümüzü dönersek, eğer bu toprakların edep ve hayasını kuşanırsak, inanın çözülemeyecek hiçbir sorun ama hiçbir sorun kalmayacaktır" dedi.

Erdoğan, bugün terör meselesinin çözümü için başlatılan yeni süreci de edep ve hayadan taviz vermeden sürdüreceklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Birileri edebini bozabilir. Birileri, 'Bu toprakların insanı' olduğunu söyleyip, bu toprakların edep ve hayâsından nasibini almamış olabilir. Birileri, edebin dili yerine nefretin, husumetin, öfkenin, kanın diline esir olabilir. Birileri, bütün milli ve manevi değerleri çiğneyip, ölmenin ve öldürmenin çığırtkanlığını yapabilir ama biz, sabırla, metanetle, edep ve hayânın diliyle konuşacağız. Biz, öfkenin ve nefretin değil sevginin diliyle konuşacağız. Biz, ayırmanın, bölmenin, çatıştırmanın diliyle değil kardeşliğin diliyle konuşacağız."

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden, akrabasına iyilik etsin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin, ya da sussun..." şeklindeki hadisi hatırlatan Erdoğan, "Evet biz hep hayır söyleyecek, her zaman da hayrın ve Hakk'ın yanında duracağız. Niyet hayır diyecek, inşallah hayırlı akıbete hep birlikte erişeceğiz" diye konuştu.

Organizasyonu düzenleyenleri ve katılımcıları tebrik edip, "Hazreti Muhammed Mustafa Salallahu Aleyhi ve Sellem'i, El Emin'i, Habibullah'ı, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş peygamberimizi hürmetle, edeple bir kez daha yâd ediyor, Allah'ın salat ve selamı onun, Ehli Beytinin ve ashabının üzerine olsun diyorum" diyen Erdoğan, konuşmasını İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un, "Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep. Medyun O'na cemiyeti, medyun O'na ferdi. Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet. Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret. Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret. Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret" şiiriyle tamamladı.

Başbakan Erdoğan, etkinliğe eşi Emine Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan, Esra Albayrak, oğlu Bilal Erdoğan ve torunlarıyla katıldı.

Erdoğan'ın konuşması sırasında tribünlerden sık sık tezahüratlarda bulunuldu. Erdoğan, "Türkiye seninle gurur duyuyor" şeklindeki tezahürata, "Biz sizlerle gurur duyuyoruz" diyerek karşılık verdi.