" Malum olduğu üzere, Türk Milliyetçiliği tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olan 3 Mayıs 1944 hadisesinin üzerinden tam 69 yıl geçmiş bulunmaktadır. Ama 3 Mayıs 1944’ü doğuran şartlar ve gelişmeler önemini ve sıcaklığını bugün de korumaktadır.

 

Hatırlanacağı üzere, 1940’lı yılların ilk yarısı, İkinci Dünya Savaşı’nın yeni bir aşamaya girdiği ve ülkemizle ilgili iç ve dış odaklı çeşitli oyunların oynandığı dönemlerden biridir.

 

Bir taraftan savaşın karşıt cephelerini oluşturan batılı devletlerin, diğer taraftan komünist Sovyetler Birliği’nin çeşitli baskı ve yönlendirmelerine maruz kalan Türkiye, iç bünyesinde de zamanın baskıcı ve milli şef rejiminin yalpalamalarıyla idare olunan bir ülke görünümüne sahipti. Özellikle bölücü ve komünist unsurların gizli ve açık faaliyetlerinin giderek artması, yine devlet kurumlarında yoğunlaşan sol ve materyalist kadrolaşma ülkemizi farklı noktalara sürükleyebilecek bir boyut ve hız kazanmış vaziyetteydi.

 

İşte böyle bir dönemde kararlı ve şuurlu bir grup Türk Milliyetçisi münevverimiz, rejimin yarattığı baskıcı ortama rağmen tehlikeli gidişata “dur” demek için efkârıumumiyeye ve devlet yönetimine uyarılarda bulunmuşlardır. Büyük fikir ve dava adamı rahmetli Nihal Atsızın önderlik ettiği ve rahmetli Türkeş’inde mensubu bulunduğu bu aydın hareketine duyarlı Türk gençliği de destek olmuş; böylelikle Türk Milliyetçiliği, fikir akımı hüviyetinin yanında içtimai bir hareket mahiyeti de kazanmaya başlamıştır. O vakte kadar fikri sahada müdafaa edinilen Türk milliyetçiliği 3 Mayıs miladıyla aksiyoner safhaya taşınmıştır.

 

Türk Milliyetçisi aydınlara yönelik tutuklama, yıldırma ve yargılama operasyonlarının temelinde komünist ve beynelmilel görüşler ile milliyetçilik arasında geçen fikir mücadeleleri yatmaktadır.

3 Mayıs 1944, işte bu gelişme ve tartışmalar sürecinde milletimizin direncinin bayraklaştığı önemli ve anlamlı bir günü ifade etmektedir. Milli şef rejiminin yargılayıp cezalandırmak istediği Nihal Atsıza destek veren Türk gençliğinin ortaya koyduğu duyarlılık ve fedakârlık daha sonra Türk Milliyetçilerine bir nevi yol haritası olmuştur.

 

Kısacası, 3 Mayıs’ta kabına sığmayan Türk gençliğinin mücadele azmi, milli varlığa ve değerlere sahip çıkma bilinci, Türk Milliyetçiliğinin siyasi ve sosyal bir harekete dönüşümünün temellerini atmıştır.

 

Kıymetli basın mensupları,

Hiç şüphe yok ki, bizim mücadele tarihimiz, Türklüğün zorlu mücadele tarihinin bir yansımasıdır. Zaferlerle ve başarılarla dolu sayfalar kadar, zorlu ve hüzünlü sayfalar da çoktur.

 

Türk Milliyetçileri, mağdur olmuşlar, sıkıntıya düşmüşler, ama hiçbir zaman mağlûp olmamışlardır. Türk Milliyetçileri zaman zaman horlanmışlar, suçlanmışlar, baskıya maruz kalmışlar ama Türkiye ve Türklük sevdasından vazgeçmemişlerdir. 1944 yılında memleketimizin en güzide aydınları, bilim adamları ve mümtaz şahsiyetleri tabutluklarda ve işkence hanelerde her türlü tezvirat ile tahakküm ile muamele olurken, unutulmasın ki tek parti rejiminin valileri bile lise mezunuydu.

 

3 Mayıs’ta ortaya konan milli duyarlılık ve direniş, yeniden milli şahlanış açısından güçlü bir ilham kaynağı, önemli bir örnek teşkil etmektedir. Çünkü 3 Mayıs’ı kavramak, Türk’ün çilesi başta olmak üzere, Türk tarihini ve Türk Dünyasını doğru anlamaktır. 3 Mayıs’ı anlamak, geçmişten ders alıp Türk Milleti’nin onurlu geleceğini inşa etmek için daha çok çalışmanın önemini kavramak demektir.

 

Bu duygu ve düşüncelerle Türk milliyetçilerinin mücadele tarihine altın harflerle yazılan bu anlamlı gününüzü kutluyor ve 3 Mayıs ruhunun Türk milletinin onurlu geleceğine ışık tutacağına yürekten inanıyorum.

 

Bu vesileyle ve kıymetli fikir adamı Hüseyin Nihal Atsız Başbuğumuz Alparslan Türkeş başta olmak üzere zorlu bir dönemde adını tarihe yazdıran bütün dava büyüklerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun "