HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ,ŞERİATIN KESTİĞİ PARMAK ACIMAZ...

Devlet yapısı içinde sosyal düzeni sağlayan norm kurallarının tamamına iç hukuk kuralları denir. Hukuk; Gerçek veya Tüzel Kişilerin ,Devletin, Yönetici İdarecilerin ,Kurum ve Kuruluşların ,Askerin, Polisin kısacası  herkesin  hayatın akışı içinde uyması gereken kuraları oluşturur.

Bu kurallara göre bireyler yaşam içinde kendi yaşamlarına düzen ve tertip vererek kendilerini  hukuk normları çerçevesinde sınırlarlar.

Hukukun esas olarak halkımız tarafından bilinmeyen bir özelliği vardır ki o da hukuk kurallarının önceden belirlenmiş olması gerekliliğidir.

            Yani Ceza Hukukun da hukuk kuralları failin (suç işleyen) suç olan filli işlemesinden önce düzenlenmiş olması gerekmektedir.Suçu soruşturacak mekanizmanın suçu nasıl ve ne şekilde soruşturacağı da kuralara bağlanmıştır.   İç hukukumuza göre fiilin suç olmasının ve sağlıklı soruşturmanın  bir şartı da budur. 

Aynı zamanda hukuk kuralarının oluşturulmasında keyfilik yoktur. Her devlet kurumu Anayasanın ve diğer yasaların tespit ettiği görev yetkilere sahiptir. Hiç kimsenin bu görev yetkileri seçme ,aşma ,değiştirme gibi bir gücü yoktur. Hukuk herkesin üstündedir.

Bu nedenle normlar, Hukuk devleti içinde bireylere,şahıslara,idarecilere, bakanlara, şu particiye veya bu particiye göre değişmez. Hele ki suç işlenme şüphesi hasıl ise ve o suç ile ilgili bir soruşturma esnasında soruşturmayı yürüten kişi veya kurumların o soruşturmanın salahiyetine etki edebilecek değişiklikler yapılmış  ise hukuk devletinde bu tür davranışlar  kabul edilemeyecek tutum ve davranışlardır. 

Biliyorsunuz ki ülke gündemimizi meşgul eden bakanlarımızın yakınlarının da katıldığı iddia edilen yolsuzluk  soruşturması  esnasında ülkemiz içinde uygulanan Adli Kolluk  Yönetmeliği soruşturma esnasında değiştirildi. Yöneticilerimizin  bu tür bir değişliği soruşturma esnasında yapması tüm halkımız gibi benimde aklıma acaba bir şeyler mi saklanmak isteniyor neden buna ihtiyaç duyuldu sorusunu getirdi.

Danıştay 10. Dairesi ‘telafisi imkansız zararlar doğurabileceği’ gerekçesi ile adeta jet hızı ile yürütmeyi durdurma kararı aldı. Hukuk devleti ilkesine aykırı olan ve kanunun devletlerinde dahi örneği görülmeyen bir uygulamanın yürürlüğünü iptal ederek hukuk faciasına Danıştay engel oldu.

Halkımız içinde, söz konusu soruşturmaya ve gündeme bazıları dış güçlerin bir oyunu derken bazıları da yapılan bir yolsuzluk olduğunu ve bu yolsuzluğa emniyet çalışanlarının yer değişmesi, Adli Kolluk Yönetmeliğinin değişikliği, soruşturma savcısının dosyadan alınması gibi nedenler ile engellenmeye çalışıldığı yönünde ve ortada bir yolsuzluk olması nedeni ile bu olayın örtbas edilemeye çalışıldığı yönünde düşünceler hasıl oldu .

Lakin her ne olur ise olsun ister bu olaya bir yolsuzluk var diyelim istersek bu iş dış güçlerin bir tezgahı var diyelim esasen olayda bir hukuk katliamı vardır.

Söz konusu soruşturma sonucunda ister savcılık makamı olayla ilgili suç olmadığı kanaatine vararak dosyayı kapatsın, isterse suç işlendiği yönünde karar vererek şüpheliler hakkında dava açsın hukuka ve soruşturmaya yapılan müdahaleler sonucunda ülkemizde farklı düşünen her iki taraf açısından da gönülleri rahatlatıcı bir karar verilemeyeceği daha olayın soruşturma evresinde ortaya çıkmıştır.

  Hukuk ta verilen kararlar ile taraflarının çekişmesini çözüme kavuşturma yapılmalı  ve    kamu vicdanı da  rahatlatılmalıdır.

Ülke gündemimizi işgal eden soruşturma ve soruşturma evresinde yapılan bazı hukuk katliamları ile verilecek karar her ne olursa olsun kamu vicdanı rahatlatmayacağı ne yazık ki şimdi den anlaşılmıştır.

Taraflar şimdi den soruşturma sonucunu bularak bir taraf delilleri gizlediniz, savcıyı görevden aldınız, soruşturmaya müdahale ettiniz derken  diğer tarafta savcı ve adli kolluğun  başkalarının yönlendirmesi ile hareket etmektedir demektedir. Ülkemiz içinde siyasal tarafların ayrışması daha da derinleşmiştir.Ülke siyasal bütünlüğü derin yara almıştır.   

Peki yöneticilerimizin tüm bu şüphe ve şüphe uyandıracak olayların önüne geçmek için , hukuk devletine sahip çıkmak için , gerçeklerin halkımız önüne aleni serilmesi için ülke vicdanını rahatlatmak için  şu anda mevcut yaptıkları atamlar,yönetmelik değişikliklerinden başka yapacakları  hiçbir şey yokmuydu ?  Yöneticilerin seçtikleri yol doğrumuydu?

Mesela halkımızın bu tür olaylarda söylediği ve uyguladığı davranış tarzı olan ; ‘ŞERİATIN KESTİĞİ PARMAK ACIMAZ ‘  kardeşim denmesi ve olayın sadece yargıya bırakılması daha doğru değilmiydi. Daha halkçı ,daha adaletçi bir tavır ve dik bir duruş olmazmıydı.

Denmek mi istenmedi!!!!!

Yoksa bir şeyler gizlenmek mi istendi !!!!!!!!

Sizce ????

 

Fazlı KOÇ

[email protected]

www.fazlikoc.av.tr