Son günlerde kamu çalışanlarının iş güvencesine yönelik haberlerin sıkça basında yer almaktadır. Anayasa’nın 128. maddesinde Devlet Memurluğu tanımının yapıldığını ve bunu değiştirmek isteyenlerin karşısında duracağız. Şeyh Edebali, insanı yaşat ki, devlet yaşasın diyor. Sayın Başbakan’da bu sözü çok kullanır. Peki insanı nasıl yaşatıyor bunlar? Kamu çalışanlarının milli gelirden aldığı pay yüzde 8.83’den yüzde 5.6’ya düşmüş. Memuru enflasyona ezdirmedik diyorlar, böyle bir şey var mı? Aldığımız zam daha ilk aydan elimizden gitti. Şayet memur sayısı artarken milli gelirden aldığımız pay bu denli düşüyorsa burada bir hata var demektir. Şimdi son günlerde yeni bir ifadeden bahsediyorlar, memurluğu kaldırıp yerine çalışanlar kavramını yerleştirmek istiyorlar. Esnek istihdam, part time çalışan, home office gibi yeni yakıştırmalar dillendiriliyor. Türkiye’de esnek istihdam diye bir şey olmaz. Anayasa’nın 128.maddesi Devlet memurluğunu tanımlıyor, bizler devletin asli ve sürekli işlerini yapıyoruz. Sağlık, eğitim, güvenlik vs. gibi şeylerin part time olması mümkün mü? Esnek istihdam denilen model köleleştirmedir. Ucuz iş gücü elde etmek için bunu yapıyorlar.

 

Yeni Anayasa çalışmaları içerisinde memurluk ifadesinin kaldırılarak kamu çalışanlarının elinden iş güvencesinin alınması için ciddi tuzaklar doludur, kamu çalışanlarını bu konuda dikkatli olmaya davet ediyoruz. Türkiye’nin yakında yeni bir Anayasa için referanduma gitme ihtimali görünmektedir. Tabii bu Anayasa çalışmaları içerisinde planlanan bazı şeylere dikkat etmek gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonunda AKP’li üyeler “devlet memuru” yerine “çalışanlar” ifadesi getirilmesini resmen teklif etti. Niyetleri yeni Anayasa’da bizim kalkanımız olan 128. maddeyi ortadan kaldırmak. Tabii aynı zamanda 657 ile ilgili çalışmalar da bir taraftan devam ediyor. Anayasa’nın 128. maddesi kaldırılmadan iş güvencesi alınamaz. Şayet bunlar gerçekleşirse memurun ruhuna fatiha demektir. Memur kardeşlerim planın farkına varmalıdırlar. Şimdi ortada şöyle bir tablo var. Türkiye’de AKP iktidarı Başkanlık ve eyalet sistemini getirmek istiyor. Büyükşehir yasası bildiğiniz gibi TBMM’de kabul edildi. Yeni Anayasa’da yerel yönetimler güçlenecek. Bir taraftan Türklük tanımı kaldırılmak isteniyor, 128. madde kaldırılmak isteniyor. Tüm bunlar tartışılırken Başörtüsü meselesini Anayasa ile çözeceğiz diye bir laf ortaya atılıyor. Buna hiç gerek yok, bu sorun bir yönetmelik değişikliğiyle çözülebilir. Getirin biz bunu destekleyelim ama niyet farklı. Yeni Anayasa’nın içine başörtüsü konusunu koyarak vatandaşı istismar edecek ve az önce saydığım başkanlık sistemi, Türklük tanımı ve memurun güvencesi olan 128. maddeyi de bu şekilde ortadan kaldırmayı amaçlıyorlar. Biz Devlet memurluğu elden gidiyor deyince bak bak başörtüsünü istemiyorlar diyerek milleti kandıracaklar. Kamu çalışanları buna çok dikkat etmeli, bu oyunu çok iyi görmeli. Başörtüsü problemi anayasa ile değil yönetmelik değiştirilerek halledilmeli, diğer tartışmalı konuların içerisinden çıkarılmalıdır.

 

28 ŞUBAT’TA BUNLAR KUYTU KÖŞELERE SİNERKEN BİZLER İMAM HATİPLER İÇİN MEYDANLARDAYDIK.

 

Din istismarına karşıda uyanık olmalıyız. Bugünlerde aslan kesilen, demokrasi havarisi kesilenlerin 1997’de imam hatiplerin orta kısımları kapatılırken ortadan kayboldular. Bugün ne oldu da 28 Şubatta ve 11 yıldır ortada olmayanlar bugün kampanya yapmaya başladılar. Tabii talimat aldılar onlar bir yerlerden ve harekete geçtiler. 1997’de 28 Şubat’ı başlatanlar imam hatiplerin orta kısımlarını kapatırken Türkiye Kamu-Sen olarak ayağa kalktık ve bağırdık. 5+3 sistemi olsun imam hatiplerin orta kısmı kapanmasın ama dinlemediler ve kapattılar. Biz meydanlardayken bugün imza toplayanlar hiç ortalıkta görünmediler. Türkiye’de o tarihten sonra din istismarı tavan yaptı, din eğitimi merdiven altına indi. Sağlıklı bir din eğitimi yapılamadı. İşte bugün Türklükle İslamı karşıtlık olarak düşünen bir nesil yetişti. Bugün o gün atılan yanlış adımların acısını yaşıyoruz. Bu tosuncuklar 12 Eylüllerin, 28 Şubatların ürünüdür. Türkiye’de din istismarı artık bitmelidir. Tüm kamusal alanda toplumsal ahlaki sınırlarımızla çevrili bir serbest kıyafet uygulaması olmalı, başörtüsü problem olmaktan çıkarılmalıdır.

 

 

 

                                                                                              Turgay ÇETİN

                                                                                              Türkiye Kamu-Sen

                                                                                              Nevşehir İl Temsilcisi