Bugün yani 13 Mayıs 2017 Soma maden faciasının yaşandığı ve gerçekleştiği gündür. Aradan 3 yıl geçtiği halde içimizde, daha da bulundurduğumuz geçmeyen bir acı vardır. Bir ekmek uğruna binlerce can ve yaşamın kuruttuğu insanlar bulunuyor. Bizler gerektiği kadar destekte bulunsakta ağlayan eşlerin, çocukların, babalarını beklemesi çok acı verici bir duygu olduğundan onları geri getiremeyiz.

Evlerini geçindirmek için bir ekmek uğruna, birkaç miktar verilen parayı maaş diye vermeleri ve sonra da bir faciaya sebep olmaları, ağlayan göz yaşlarına hak mıdır? Bence bunlar kandırılmış bir hayatın yalanı...

Bazıları başka işte çalışırken üç kuruş para için ve sigorta için maden işine girmek zorunda kaldılar. Peki neden? Neden bunlar yaşandı. Belki onlarda lüks hayat içinde yaşayabilirlerdi. Ama tek istedikleri ailesini geçindirmek, çalışmak, çabalamak ve daha çok emek harcamaktı, zenginlikte yoktu gözleri.

İyi bakın Soma madencilerine o eller onların, nasır tutmuş, kömürden kapkara olmuş, yeraltında madende hapis olmaktan sıkıntılara, depresyona girmişler belki de. Her zaman karanlık içinde yaşamaktan, gündüz gözüyle göremediler hayatı. Öldükten sonra beyaza bürünecek her tarafları.
Ben diyecek başka laf veya söz bulamıyorum. Maden işçileri gerçekten helal para elde etmek için kömürün sıcaklığında kavruluyorlar. Girdikleri yerler tam bir komalık. Bizlere iş vermiyorlar, komaya sokmaya çalışıyorlar. Bir babanın yüzünde ki tebessüm hissi bile anne ve çocuğu için yeterliydi ama artık onlar kalbimizdeler ve gittikleri yerde onların daha güzel huzur bulduğu yerlerdir.



Çocuklar babalarının mezarlarına yazdıkları mektupları bıraktılar. Gözleriniz arkada kalmasın, bu suçlular bu dünyada da öbür dünyada da cezalarını çekecekler. Babalarının istediği gibi çocukları okusun diye ekmek parası peşinde oldukları ve onların okumaları için elinden geleni, hatta hayatı pahasına bu işi yaptıklarından dolayı çocuklar da babalarının istediği gibi hayırlı evlat olmak, okuyacaklarına söz veriyorlar.

Bir kızın Soma maden faciasında yaşamını yitiren babasına mektubu yüreğimi yaktı ama sonunda da mutlu etti. Okuyacak babasına hayırlı bir evlat olacaktı çünkü.

Babasına mektubu şöyle başlar;

“Sevgili babacığım, 13 Mayıs’ta içimiz yandı. Ama hala üzgünüz babacığım. Seni çok özledik. Bir Mayıs bayramını, sensiz geçirdiğim için çok üzgünüm. Cezalılar, cezalarını çekecekler. İçinde hiç şüphen kalmasın. Bugün 13 mayıs olayın yaşandığı gün. Bugün ölen abi, dede ve amcaların ellerini öpüyorum. Seni çok seviyorum babacım. Cennette mutlu bir şekilde bizi bekle babacığım. Ben pilot olacağım. Senin yüzünü kara çıkarmayacağım. Söz veriyorum. Seni hepimiz çok özledik baba. İyi ki varsın babacığım. Yeni köpeğim Tarçın’ı çok sevdiğini umuyorum” diye yazdı. Türkan Yüksel mektupta ayrıca, kardeşinin, kendisinin annesini ve köpeğin resmini de çizdi.