PKK nın silah bırakma iradesi ortaya bomba gibi düşünce, 
Kurtlar sofrasının kuzu postlu sakinleri
şok oldular.
Şaşkınlık, ve yenilmişlik ve bozgun ile itidâl kaybederken,
Millyetten Aslı Aydınbaştaş’ın kaleminden kendilerini ele verdiler...
İfadesine göre;
Haber duyulur duyulmaz Aslı Hanıma telefonlar yağmış.
Diyorlarmış ki:
-KÜRTLER BİZİ SATTILAR MI?
İşte sır bu üç kelimede...
İhanet ve satma; dostlar, kankalar ve işbirlikçiler arasında olan şeylerdir.
  
Satan kim?
PKK, sempatizanları ve meclisteki uzantıları.  
Satılanlar kim?  
S.S. ler.. Sistemden Semirenler yani:
Şişli, Nişantaşı, Çankaya mütegallibesi,  
hürriyet, cumhuriyet, zaman avanesi,
yandan çarklı ulusalcı, solcu, sosyalist müsveddeleri,
vesayetçi oligarklar..
israil’in içimize sızmış ajan ve Sözcüleri,  
Hasılı,
baskıcı, dayatmacı, darbeci, laikçilikçi Gezici, tozucu, postal yalayıcı gürûhu.
ve bunlara aynı paralele düşenler..

PKK’lılar neyi satıyorlarmış?
Kaosu, kargaşayı, kıtali, cinayeti, terörü..
Kime satıyorlarmış?
Türkiye Cumhuriyeti Devletine..
Karşılığında ne alıyorlarmış?
Barış kardeşlik ve huzur..
Nasıl satıyorlarmış?
Artık silâhlı mücadele yapmayacaklar, kan dökmeyeceklermiş...

Yaa işte böyle..
Gördünüz mü felâketi? 
Aslı Hanım, HDP lilerle bu konuyu konuşmuş:
‘’Anlaşmayın’’ demeninin başka bir ifadesi ile uyarmaya çalışmış:
–Ya diyormuş, bunların demokratikleşme vaadleri lafta kalırsa?
Bunlar diye işaret edilen ve güvenilmez olarak îmâ edilen taraf:
Ak Parti şahsında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olmaktadır.
HDP li bile şaşmış buna:
- Ne istiyorsunuz bizden? Demiş. Bu işin tersi savaştır. Onu mu  istiyorsunuz?
  Sattınız demek; Bizim için savaşa devam edin demektir.
  Bizim hesabımıza savaşın demektir... 
Soru müthiş:
Ne istiyorsunuz bizden?

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
Kürtler den istenen;
Sistemden Semirenler, faiz lobisi, vaiz lobisi, ve 
bunların uzaktan kumanda merkezleri adına savaşmaya devam etmeleridir.  

Ateş gariban ocağına düşmüş..
Hiç önemli değil. Aslolan Sömürüdür.
  Taşıdıkları suyun hangi değirmene aktığının, Kürtlerce anlaşılmaya başlanması
  mütegallibeyi tedirgin etmiştir.
Yıllarca işçi, köylü, esnaf, gariban ve fıkara çocukları;
 Sağ diye , sol diye, alevî diye, sünnî diye,  ilerici diye, gerici diye,
 başı açık diye, başı kapalı diye,
 bunların bitmez tükenmez ihtirası uğruna kırıldı da kırıldı..

Ne var ki son ve en kompleks projeleri tutmadı...  
Otuz yıl uğraştılar... 
Şöyle bir ağızlarının tadıyla,
Milleti Kürt- Türk diye ayırıp, birbirine kırdırmayı başaramadılar.
Milletin feraseti
fitneye galebe çaldı.  

Aslı Hanıma telefon yağdıranlarin moralleri dip yapmış durumda:
Acaba Kürt Memed kayış mı atıyor?
Uyandı mı?
Nöbeti mi bırakıyor? Diye tedirginler.  
''Kürtler bizi sattılar mı?'' Derken anlamaya çalıştıkları da  tamı tamına bu.
-Şimdi durup dururken bu silâh bırakmak ta ne oluyor?
 Biz razı değiliz. Diyorlar.

Aydınbaştaş realitenin farkında.. Ara bulmaya çalışıyor:
-Kırma ve azarlamanın Kürtleri kendilerinden daha da uzaklaştıracağı hususunda
S.S. leri uyarıyor.
Bunun da, barışa yapacağı katkı açısında önemini izah ile dürtüyor:
-Aman ha! diyor..
 Birbirimizi sattınız mattınız diye kırmayalım, birbirimizi küçümsemeyelim.
 Biz birbirimize  mahkumuz...

Aslı Hanımın aracılığı ile bunların topuna birden soralım:
- HDP ve PKK yı biliyoruz..
Da
Biz diyorsunuz.. Biz..
Sayıyla mı verildiniz??
Sahi
Kimsiniz
siz?