Fransa'nın, Süveyş Kanalını açtırmak, Girit’i Yunanistan’a vermek, Kudüs’teki mukaddes yerlerin idaresini eline almak gib arzuları vardı. Sultan Abdülaziz’in Fransa seyahatı sırasında bu niyetini tazelemek istemişti. Bu seyahat ekibi içerisinde Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa da bulunuyor. Mükemmel Fransızcası, kıvrak zekası, hazırcevap biri olmasıyla Osmanlı heyetinde asıl söz sahibi de Fuad Paşa’dır.

Fransa imparatoru 3.Napolyon, Fuad Paşa'ya, bu meselelerin Osmanlı Devleti için zaten birer dert olduğunu söyleyerek der ki:
-Paşa, omuzlarınızdan bu illetleri atınız. Girit'i, Mısır'ı, Kudüs'ü omuzlarınızdan atınız. Devletinizin ne kadar zayıfladığı bütün dünyaca biliniyor zaten.
Fuad Paşa’nın cevabı ilginçtir. Gülümseyerek;
-Majesteleri, siz bendenize Türkiye’den gayrı başka bir devlet gösterebilir misiniz ki, üç yüz senedir dışarıdan sizlerin, içeriden bizlerin devamlı tahribine mukavemet edebilmiş olsun…
-Evet, üç yüz senedir, Siz dışarıdan, Bizler içeriden bu devleti yıkamadık, hatta sarsamadık…

Karşılıklı konuşmalar devam etmektedir. Napolyon, işi biraz arsızlığa vurarak ısrarına devam eder.
-Paşa, şu Girit’i kaça satarsınız bize?
Fuad Paşa’nın cevabı zarif ve nüktedandır…
-Hay hay Majesteleri satalım tabi ki, aldığımız fiyata satarız
Fuad Paşa, Türklerin yirmi beş yıl savaşarak ve kan dökerek fethettikleri ada için değer biçiyor:
“Aldığımız fiyata satarız!”

Evet, hafife almayalım… Osmanlı’da böyle paşalar, böyle devlet adamları da vardı. Fakat, şartlar ne Girit’in elden çıkışını, ne Osmanlı’nın yıkılışını önleyebilmişti. Çünkü saz başka çalıyor, söz başka çalıyordu maalesef…

Fuad Paşa, Fransa’dan İstanbul’a dönüşü sırasında hastalanmıştı. Tedavi için gittiği Niş’te öldü. Mezarının başında şöyle bir dörtlük olduğu söylenir:
Ben de Fuad-ı asr idim,
Mesned-i ruh-u devlet idim.
Nakş-ı Hümayun sadr idim,
Gösterdi carh ruyu âbes…