İnsanların hayatını alt üst eden terör yılları, geride pek çok acılar bırakarak geçip gitti.

  Terör sarmalı bugünkü gibi sadece bir bölgeyi, kimi şehirleri kapsamıyor, tüm ülkede yaşanıyordu.

  İnsanlar sokağa çıkamıyor, işlerine gidemiyor, evinde dahi rahat oturamıyordu. Öyle bir alt üst oluş yaşanıyordu ki ondan etkilenmeyen kimse yoktu.

  Okullar işgal ediliyor, sokaklar kurtarılmış alanlar haline getiriliyor, insanlar düşüncelerine göre ayrılıyor, kendi düşüncesi dışında olanlara hoşgörü çoktan ortadan kalkmış, hoşgörünün yerini şiddet, tehdit ve terör almıştı.

  Kim haklı kim haksız belli değildi. Polis bölünmüş, adalet mekanizmasında bütünlük kalmamış, bunların yerini ise “siyasal dernekler” almıştı. Gençler gruplara bölünmüş, her grup kendi güvenliğinden sorumlu hale gelmişti.

  Siyasiler vurdumduymaz bir halde kendi oy oranları ile ilgileniyor, sokaklarda ki kanı görmüyor, her gün ortalama 20 küsur can yitip gidiyordu. Ülke kan ağlıyordu. Öyle bir şiddet sarmalı yaşanmakta idi ki, yavaş yavaş toplumsal cinnetin eşiğine gelinmekteydi.

  Sabah uyananlar yollarda bulunan kimliği belirsiz cesetlerin kendi çocukları olup olmadığı endişesini yaşıyordu. Cenazelere dahi kurşun sıkılıyor, insanlar kendi acısını yaşayamıyordu. Sokaklar militanların çatışma alanlarına dönmüş, olup gibi kan akıyordu.

  Nefret söylemleri artıyor, kahveler taranıyor, okuldan çıkan öğrencilere kurşun sıkılıyor, yürüyen insanların üzerine bomba atılıyordu.

  Toplumun her kesimi şiddet sarmalının içinde idi. Kurşunlanan yazarlar, öğretmenler, memurlar, her kesimden insanlar hastaneleri dolduruyor, feryatlar yürekleri dağlıyordu.

  Tüm bunların sorumlusu ise ithal ideolojiler ve bu ideolojileri duyulan tepkilerdi. Gençlik Maocu, Leninci, Enver hocacı, milliyetçi, akıncı vb. guruplara bölünmüş, bu gurupların içinde varlığını sürdürmenin cabası içindeydi. Onlarca sol fraksiyon hem karşıtı milliyetçilerle, hem de kendi aralarında çatışıyordu.

  Böyle bir kâbustan ülkenin kolayca çıkabileceği hayal dahi edilemiyordu.

  İşte tam bu sırada

   12 Eylül askeri darbesi toplumun üzerine balyoz gibi indi. Kim haklı kim haksız ayırt edilmeden binlerce kişi tutuklandı. İdamlar bir birini takip etti, işkencelerde hayatını kaybedenlerin sayısı yüzlerle ifade ediliyor, yaralananların sayısı ise belirsizdi.

  Toplum bu acılarla yandı, pişti

  Kimi acıları bal eyledi

  Kimi ise balı acı

  Konuşmaya mecali kalmamış milyonlar ise çaresizdi

  Denize düşenler, sarılacak yılan peşindeydi ne yazık ki…

  O yılları bu ülke yaşadı

  Bu millet çok büyük badireler atlattı

  Bu da onlardan sadece birisiydi…