O gün Trump’un canı çok sıkındı
Etrafındaki insanları işe yaramaz olarak görüyor, hiç birine güvenmiyor, her işi kendi yapmaya çalışıyordu.
Sabah biraz geç kalkıyordu, ‘Erken kalksam ne olacak? Herkes benim kadar çalışsa da geç kalksa’ diye düşünüyordu.
Hele o zenci başkan aklına geldikçe deliriyordu
Onu ne diye başkan seçmişlerdi sanki bunu bir türlü anlamıyordu.
Onun yaptıklarını içine sindiremiyordu. Kasıtlı yaptığını, Amerika’nın aleyhine olan her şeyi gözünü kırpmadan imzaladığını düşünüyor, düşündükçe de kızgınlığı artıyor, etrafında koşuşturan bir sürü insanı da onun gibi işe yaramaz olarak görüyordu.
Al işte, şimdi de korona denen bu salgın çıktı, tüm işler yolunda giderken şimdi bu salgının sırası mıydı?
İşaret ederek özel kalem müdürünü çağırdı
Trump;
‘Bana hemen Dünya Sağlık Örgütü başkanı olacak o adamı bağlayın’
Örgüt başkanı karşısındaydı
Açtı ağzını, yumdu gözüne, aklına gelen her şeyi söyledi
Karşı tarafın;
‘Aman efendim, Hayır, yanlış anladınız, hiç olur mu? Ben hiç sizin aleyhinizde çalışır mıyım?’ dediğini duymadı bile…
Telefonu kapadı
Biraz rahatlamıştı, bu sahtekâr, Çin yanlısı olan adama tüm kinini kusmuş, vücudu biraz gevşemişti.
Geriye yaslandı
Ayaklarını masanın üstüne uzattı
Bu hareketi bir filmde görmüş, hoşuna gitmişti, filmde bu hareketi yapan da üstelik kendisi gibi Amerika başkanı idi…
Gözlerini kapadı
Dünya liderlerini gözlerinin önüne getirdi.
Merkel, Macron, Johnson, Putin, Netanyahu ve Erdoğan
En çok da Erdoğan’ı düşündü
Bu nasıl bir adamdı ki ülkesi çok ileri ülkeler düzeyinde olmasa bile, görüşlerini çekinmeden söylüyor, en olmayacak şeyleri ileri sürüyor, tek başına kurulu dünya düzenini sarsıyordu.
Ama gene de sevimli buluyordu onu
Dik duruşunu, bakışını, kararlılığını, hele ‘bizim kırmızıçizgimiz’ deyişi aklına geldikçe tebessüm ediyor, bu adamı neden sevdiğini de bir türlü anlayamıyordu…
Önce Merkel’i aradı
Sonra, o tutarsız adam olan Makron’la yarım saat görüştü…
‘Gene kem-küm edip durdu’ diye düşündü
Birden aklına Kuzey Kore’nin çocuk görünüşlü lideri geldi, yüz çizgilerinde bir rahatlama dalgası yayıldı.
‘O saçı ne oldu acaba?’ diye kıs kıs gülmeye başladı…
Kapı açıldı, eşi Melania içeri girdi, yüzü gülmüyordu
‘Eyvah! Gene bir şeyler isteyecek’ diye korkuyla bakarken, gülümsemeye çalışıyordu.
Günü, kavgasız başlatmak için her zamanki gibi sabredecek
Zorlu bir güne daha adımını atacaktı