Yüzyıllardır güvercinlik olarak kullanılan peribacaları ve tüf kayalar da özgürce yaşayan kuşlaraynı zamanda gübreleri için de beslenegelmiş veir çok türü ile koruna gelmiştir.

Eskiden Kapadokya'da Bölge
 Halkı vadilere oyulmuş olan ve güvercinlik denilen yuvalarda kuşları besler ve bu yuvalardan topladıkları gübreleri bağlarında kullanırlardı.

9. yüzyıla kadar güvercinlerin bölge halkı için önemli hayvanlar olduklarını görüyoruz. Halk vadilere oyulmuş olan ve güvercinlik denilen yuvalarda kuşları besler ve bu yuvalardan topladıkları gübreleri bağlarında kullanırlardı. Eskiden bölgede yaşayan Hristiyanlar ise bu kuşların yumurtalarını toplayıp fresk adını verdikleri kilise resimlerinin alçılarında kullanırlardı.
Daha eski dönemlerde ise hayvanların etlerinin de yenildiği bilinmektedir.

Günümüzde tarihi Uçhisar Kalesi ve Mustafapaşa , Ortahisar ,Göreme ve Çat vadilerinde hala hazırda yüzlerce güvercilerin süslediği gökyüzü eşsiz güzelliği ile en güzel seyir mekânlarından biridir.


Güvercinler kutup bölgeleri dışında hemen hemen dünyanın her tarafında yaşayabilen bir kuş türüdür. Seksen kadar türü bilinir. Türleri ; rengine, biçimine, uçuşuna, yaşadığı ortama göre değişiklik gösterir: Cüce güvercin, gök güvercin, yabani güvercin, benekli güvercin, kaya güvercini, süs güvercini , takla güvecini, beyaz güvercin , ev güvercini gibi. Güvercinler saatte 50 ile 200 km hızla uçabilmektedirler.

       Güvercin sözcüğü,  Moğolca  kügercin sözcüğünden gelmektedir. Güvercinlerin boyunları; mavi, yeşil, pembe renklerden biri veya daha fazlası ile kaplı olduğundan dalgalar halinde ıpıl ıpıl yanar.  Bu görünümünün yanında  çevik hareketleri ona çocuksu, bakışları da saf ve masum bir görünüm verir. İşte bu özelliğinden  olsa gerek, kutsal inançlar onu sahiplenmişlerdir:

        Din, güvercini  insanlara kardeşçe yaşama duygusunu, barışı ve gönül sevincini taşıyan ve bunu dağıtan kuş olarak görür. Tasavvuf, gönülden gönüle haber ulaştıran, Tanrı ile ermişler arasında aracılık eden bir canlı  olarak düşler güvercini. Suç ve yanlıştan arınmış, gök katlarının her basamağında yeri olan  kutsal bir varlıktır o.
        Hıristiyanlık dininde , kutsal ruh olarak benimsenmiş, İslam dininde ise yine her türlü günah ve suçtan uzak, suçsuz  bir yaratıktır güvercin. Bazı inançlara göre, ölen suçsuz , günahsız insanların ruhu güvercin kılığına girer , ortaya çıkar, sevdikleri insanların çevresinde dolaşır. Bu inanç, Osmanlı’da yaygın olduğundan özel olarak, cami, mescit, medrese,kale üstlerine hücreler şeklinde güvercin yuvaları yapılırdı.

        Tevrat’a  göre, Büyük Tufan zamanında Nuh Peygamber, fırtınanın bitip bitmediğini anlamak için gemiden dışarı güvercin salar. Aradan biraz zaman geçince uçuşunu tamamlayan güvercin, ağzında bir zeytin dalı ile gemiye geri döner. Bu durumda fırtınanın dindiği anlaşılır. Bu öyküden ötürü zeytin dalı barışı, güvercin barış elçisini simgeler. “Zeytin dalı uzattık, güvercin uçurduk”

        Kısas-ı  Enbiya’da , Hazreti Muhammed’in  İslam dinini yaymaya başladığı sıralarda, saklandığı Hıra Dağındaki  mağarada , bir mucize gerçekleşmiş  örümcek ağını örerken, güvercin  hemen bir  yuva yapmış ve yumurta yumurtlamıştır. İnanışa göre, mağaraya çoktandır ayak basan kimsenin olmadığı görüntüsü verilmiş ve peygamber Hz. Muhammed kendini izleyenlere görünmemiştir.

        Yine 13. yüzyılda yaşamış Hacıbektaş-ı  Veli , efsaneye göre keramet göstermiş, güvercin olup uçmuş. Bu yüzden, resimlerde elinde güvercin ile tasvir edilir. Hacıbektaş’ta  Çilehane denilen mevkide kaya üstünde görülen kuş izinin güvercin izi olduğuna inanılır.

         16. yüzyılda yaşadığı bilinen ünlü ozan Pir Sultan’ın da bu konuda bir dörtlüğü vardır.
         Güvercin donunda dalına konsam
         Arayıp eksiği özünde bulsam
         Çevrilip yoluna kurbanın olsam
         Yetiş Allah, ya Muhammed, ya Ali .
       
         Kapadokya’da güvercin niçin çoktur? Neden güvercin eskiden beri beslenir, sevilir? Sanırım, yanıtın kısa özeti yukarıda verilmiştir. Her şeyden önce Kapadokya bir dinler merkezi durumunda idi. Çok Tanrılı dinler, Zerdüşt, budizmin etkileri, Hıristiyanlık ve İslam. Her şeye rağmen, Kapadokya bir gizem ve büyü ortamı yarattığı içindir ki, dinlerin mekanı olmuştur. Burada insanlar kendi içlerine, kendi özlerine dönerek, din ile daha bir yoğunlaşmışlar, daha bir iç içe olmuşlardır. Buna neden, arazi yapısıdır. İşte burada , bu durumu güvercin bütünlemiştir. Bu kadar maharet yakıştırılan güvercin de ortama uymuştur.

       Güvercin gübresinin Kapadokya asmalarına, patateslerine ve bahçe çiçeklerine kullanıldığı , ürün verimini ve kalitesini artırdığının bölge halkı tarafından iyi bilinmesi nedeni ile de güvercin  yetiştirilmektedir.

         Güvercin elbette Kapadokya’ya özgü bir kuş değildir. Bununla birlikte buraya daha çok yakışmıştır.Kapadokya’nın gizemli havası ve mavi gökyüzü ile adeta özdeşleşmişlerdir.

        Son yıllardaki tarım ilaçlarından bu sevimli, masum canlı da etkilenmiş, sayısında azalma gözlenmiştir . Başta yöre halkının ve yerel yönetimlerin gayreti ile tekrar çoğaltılabilecektir. Güvercinler, iyi bakıldığında ve korunduğunda çabuk çoğalma özelliğine sahiptirler.

           Kapadokya bölgesinin yüksek kayalarla kaplı olması, kalabalık ve gürültüden uzak kayalık vadilerin bulunması, bu kısımlara güvercinlerin yuva yapmasına neden olmuştur.  Kayaların işlenmeye uygun, yumuşak yapı göstermesi, insanlar tarafından  kolayca işlenmesini getirmiştir. Gerek güvercinlerin, gerekse insanların barınma yerleri, doğal yapı nedeni ile hiçbir zaman problem olmamıştır.

         Kapadokya’da güvercin yuvaları, yüksek peribacalarının , mağaraların içi, cami ve ev çatılarının üstüdür.Sabahleyin gün doğumu ile birlikte yuvalarından topluca uçarlar. Önce, bulundukları çevrenin gökyüzünde kısa daireler çizerler. Sanki bu hareket, bir egzersiz , sabah mahmurluğunu üstlerinden atma uçuşu,diğerlerine  ‘uçuşa hazırolun’  haberi verme, veya çevreyi yukardan gözetleme işidir. Bu nedenlerden olacak,bu uçuşun arkasından hemen yuvanın olduğu yere dönerler.Ama içeri girmezler, dışarıda kalırlar. İkinci uçuşa hazır şekilde hareket halinde bekleşirler. Çok kısa bir süre sonra hep birlikte birden kalkarlar.Bu kez, açılırlar uzaklara. Akşama dönerler.

         Güvercinler ötüşürler, barışçıldırlar. Kavgayı sevmezler,paylaşım özellikleri vardır.İnsana yakındırlar.
         Keşişler, dervişler inzivaya çekildiklerinde , bulundukları mağaranın penceresinden güvercinleri seyretmişler, onun kutsallığı ile kendilerini bütünleştirmişlerdir. Adeta yaptıkları ibadete güvercinleri tanık tutmuşlar, belki de güvercinlerle daha  mutlu olmuşlardır.    



HUSEYİNSEYFİ KİMDİR

1953 yılında Nevşehir ilinin güzel köyü Köşektaş'ta doğmuşum. Çocukluğum her köy çocuğu gibi doğayla iç içe geçti. Öğretmenlik yapmaktayım. Ürün yayınlarından çıkan "Gün Sürüyor Yıldızlar" isimli şiir kitabım var. Yazı çalışmalarına sürekli devam ediyorum. Çanakkale, Kapadokya özel ilgi alanlarımdır.Öykü ve roman kitapları oluşturmaya uğraşıyorum. Eski uygarlıkları okumayı seviyorum. güzel ülkemi gezmek ,tanımak en büyük tutkumdur.Bilen kişilerle sohbet etmekten çok büyük haz duyarım.