Türk Turizminde yaratıcı projeleri ile tanınan İbrahim Yücel, Nisan 2016’da yeni bir projeye daha imza atıyor.  

İki yıldır gizlilik içerisinde sürdürülen “Sinasoslu Kufu Hasan Ağa Evi” 250 yıllık tarihi ve dramatik derinliği ile daha şimdiden Kapadokya Turizminin en özgün uğrak yerlerinden biri olacağa benziyor.

İbrahim Yücel tarafından kaleme alınan makale ise bu projede neler olacağını anlatıyor.

Peki neler anlatmış İbraihm Yüce SİNASOSLU KUFU HASAN AĞA ile ilgili yazıyı sizlerle paylaşıyoruz; BİR BARIŞ PROJESİ; “SİNASOSLU KUFU HASAN AĞA”

Sinasos’un, (günümüzde Mustafapaşa) Osmanlı İmparatorluğunun en zengin kasabası olduğu cok az kişi tarafından bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Liyakat Madalyası sahibi Sn. Evangelia BALTA’nın ağırlıklı KAAM Arşivi kaynaklarından yararlanarak editörlüğünü gerçekleştirdiği “Mübadeleden Önce Bir Kapadokya Kasabası” kitabında Sinasos anlatılırken, Rum hemşerileri tarafından efsaneleştirilmiş bir Türk’ten bahsedilir. Kufu Hasan Ağa. Yunanca elyazmalarında unutulmaya terk edilmiş bu tarihi şahsiyet, İbrahim Yücel’in çalışmaları ile gün ışığına kavuştu.

Tarih boyunca ağırlıklı olarak ibadethanelerin, yerleşim alanlarının kayaların oyulması suretiyle yapıldığı Kapadokya’da kaya oymacılığı çok özel bir öneme sahiptir. Kufu Hasan Ağa, Sinasos’un Mimar Sinan’ıdır. Kasabanın kültür ve inanç hayatında en önemli ibadethanesi Aya Nikola ve Manastır Kilseleri, Aziz Savas, Aziz Minas ve Azize Barbara
günümüze kadar gelemeyen Sinasos Belediye binası gibi bazı kurumsal yapılar ve Aya Milianos eteklerindeki evlerin tamamının Kufular tarafından yapıldığı, araştırmada gün ışığına çıkarıldı.


Sanatındaki ustalığın abartılarak efsaneleştirildiği ve Rum elyazmalarında “Aya Nikola, Kufu Hasan Ağa’ya düşünde gözükerek, bir maket verdi. Ondan manastırını bu şekilde açmasını istedi.” aktarımı, kısa zaman önce kaybettiğimiz Sinasos’un önemli şahsiyetlerinden 1924 doğumlu İbrahim Boz tarafından da “Babamdan çocukluğumda dinlerdim” şeklinde teyid edilmekteydi.

Yine Rizos elyazmalarında ; “Bize aman vermeyen kayalar, Kufu Hasan Ağa karşısında kor gibi eriyordu…” şeklinde anlatılmaktadır. Üzerinden iki yüzyıl geçmesine rağmen gerçek kimliği bilinmeyen Kufu Hasan Ağa’nın efsanesinin, çağdaş Yunanca hikaye kitaplarında varlığını sürdürmesi, ortak kültür mirasının sınırlarını ortaya koyması açısından son derece anlamlı.

Mübadelenin insanları iki kıyı arasında savurduğu 1923 Ağustos’unda Serafim Rizos, daha önce benzerine hiçbir yerde rastlanmamış bir projeye imza atarak aşık olduğu kasabası Sinasos’u fotoğraflandırır. Gitmek var, dönmek yoktur bir daha… daha sonra Eğriboz, Yeni Sinasos’da (Νεα Σιναός) yaşamının sonuna kadar günlüğüne aktarır hafızasında kalan her ayrıntıyı. 1890’lı yıllarda ve henüz 8-10 yaşındaki bir çocuğun algısıyla betimliyor Kufu Hasan Ağa’yı…

(...) Kufulardan -köyümüzün meşhur Türk kayacı ailesi- biri olan kayacı, oyuğu derinleştirip girişe çok güzel bir oda eklemişti. Bu, belki de Kufuların en güzel eserlerinden biriydi. Kufu ailesi, ortaçağdan gelme kayacı esnafından bir aile olmalıydı. Hıristiyanların, kiliselerinin kayaya kazınması işini hep Kufulara yaptırması, Ayios Nikolaos'un onlara görünerek kilisesini nasıl kazımaları gerektiğini gösterdiğini anlatan söylence, bana hep bu ailenin eskiden Hıristiyan olduğunu, daha sonra ise bilinmeyen bir nedenle din değiştirdiğini düşündürürdü. Yaşlı Hasan Kufu Ağayı, ezik burnu, cübbesi, ütüsüz fesinin üzerine sardığı yeşil sarığı ve çivili kundura değil de dikişli deriden hafif Kayseri işi ayakkabılarıyla her gördüğümde, ne biz Hıristiyanlara ne de Türklere ait olmayan, eski zamanların bir insanı olduğunu düşünürdüm.(…) 

(S.Rizos 339 nolu elyazması)

Ama gerçekler küçük Serafim’in düşündüğünden farklıdır. Kufu Hasan Ağa, Türkmen, Sağıroğlu Cemaatinden ve Müslümandır. 1853 yılında Kırım harbine katılan Kufu Hasan Ağa Kars dolaylarında vurulur. Ruslar tarafından burnu ve kulakları kesilir. Boynuna aldığı yaradan dolayı olduğu düşünülerek savaş meydanında bırakırlar. Ama bıçak şah damarını kesmemiştir. 7nci kuşak torunu Hasan Erkan’ın babası Hasan Fehmi Erkan’dan aktardığı biçimiyle ”Sürünerek birkaç kilometre yakındaki köye kadar gider. Sığındığı köyde boynunu koyun bağırsağı ile dikerler. Üç ay kadar sonra ayağa kalkar ve yürüyerek Kars’tan Sinasos’a gelir. Annesi ile köy meydanında karşılaşırlar ama annesi onu tanıyamaz. Kendisini tanıtır, sarılıp ağlaşırlar.” Utancından kulaklarını fes üzerine sardığı sarık ile saklamaktadır. Serafim Rizos’un “ezik” zannettiği ve daha sonra rumi işlemeli gümüş bir burunluk takarak gizlediği burnun gerçek hikayesi budur.

Salih Kalyon, 2017 yılında tamamlanması planlanan “Sinasoslu Kufu Hasan Ağa Belgeseli” için; “ Bugüne kadar birçok karakteri oynadım. Ama Kufu Hasan Ağa’nın hayatımda çok farklı bir yeri var. Bu hikaye beni derinden etkiliyor.” diyor.