Olağanüstü bir tarihsel ve coğrafi alan olan Kapadokya, memleketin müzik, gastronomi ve güncel sanat alanları için haritada yeni bir durak olmaya aday yepyeni bir festivale kavuştu: Cappadox! İlki 16-18 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen Pozitif’in festivali, belli ki uzun soluklu olacak.

Uçhisar Kalesi’nin yanındaki ana sahne, İpekyolu üzerinde bir durak noktası olagelmiş Bezirhane, peribacalarının arasındaki Cevizlik’teki konserlerin yanı sıra, vadi yürüyüşleri, yoga seansları, gurme tadım organizasyonları ve sergisiyle Cappadox, onlarca kişiye yoğun bir deneyim sundu.

Cappadox kapsamında gerçekleşen etkinlikler arasında ‘Kapadokya Çarpması’ isimli sergi oldukça öne çıktı. Türkiye’den ve dünyadan 15 sanatçının katılığı sergi, Pozitif’in inisiyatifi ve Fulya Erdemci&Kevser Güler küratörlüğünde gerçekleşti.


Geçtiğimiz İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü yapmış olan Fulya Erdemci’nin kamusal alandaki sanat deneyimi, Uçhisar’a girer girmez bir Ayşe Erkmen yerleştirmesiyle görünür oldu. Erkmen, Kapadokya’nın sıra dışı mimarisine bir ek, bir oyuncu ekledi. Bir bellek tazeleme hareketi olarak da görülebilecek mavi, sarı, kırmızı üç balondan oluşan bu oyuncul yapıt, Uçhisar’ın en tepe noktasına yerleşmişti.


Serginin ana mekanı Çarhacı Mustafa Efendi Konağı, serginin sadece mekanı değil bir aktörü olarak var oldu. Sanatçılar, Kapadokya’da geçirdikleri zamanı ve araştırmalarını, mekanın boşluklu yapısına dahil etmenin yanı sıra, bu mekanı da bir araştırma konusu yaptılar. Venedik Bienali’nin büyük ödülünün sahibi Ermeni Pavyonu’nda da işleri yer alan Hera Büyüktaşçıyan’ın mekanın giriş kapısına müdahalesi, serginin ana ekseni olan uygarlık-barbarlık karşıtlığına tarihsel bir not düştü. Büyüktaşçıyan, ‘Bugün benim, yarın başkasının ve hiçbir zaman hiç kimsenin’ yazısıyla fiziksel mekanın geçiciliğine, mübadele tarihine işaret etti.

Cevdet Erek, binanın çeşitli katlarına yerleştirdiği ses enstalasyonunda, bölgenin önemli bir parçası olan güvercinlere kulak verdi. Ufak bir not defteriyle ürettiği kuş sesleri, sesini bu mağaralarda ilk kez deneyen insanların tecrübesine karıştı.



Christoph Schafer’ın Kapadokya’da ürettiği, şarkısıyla dillere takılan şahane videosu, mekana en çok yakışan işlerden biriydi. Schafer, bu gölge oyununa benzeyen videosunda, mağara kentte yaşamış, veya yaşayabilecek olan Uçhisar sakinlerinin gündelik yaşamlarına bakmayı öneriyordu. Tuhaf canlıların doğallıkla yan yana yaşadığı bu kentte, mimarlık üzerinden bir uygarlık eleştirisi yapılıyordu.


Maider Lopez’in performatif eylemleri de Schafer’in videosuyla kesişti. Lopez, insanların nasıl bir araya geldiği, nasıl yerleştiklerini araştıran 2 çalışma üretti. 28 tepede 28 kişi, 1 tepede 28 kişi ve Kayboluş isimli çalışmaları, hem doğanın dönüştürdüğü bu alana hem de alanı dönüştüren insana bakıyor.


Kapadokya’nın olağandışı coğrafi özellikleri Murat Şahinler’in de meselesi. Şahinler, Kapadokya’nın oluşum anını hayal ediyor. Bu bolca lav ve küllerden oluşan anı, gündelik malzemelerin yardımıyla yeniden canlandırıyor.


Gündelik Kapadokya ev yaşamına ait nesneler Nilbar Güreş’in ilgi alanında. Güreş, Kapadokyalı kadınlarla örgüler, danteller üzerinden bir ortaklığa girişiyor. Kadınların hesap defterlerini de sergileyen Güreş, yerel ekonomik örgütlenmenin işleyişini görünür kılmayı arzuluyor.

Kapadokyalı Akkuyu çifti, bölge florasının belleğini fotoğraf ve desenlerle tutmaya girişirken Murat Germen, hızlı turizmin kaçırdıklarına odaklanıyor. 

Kapadokya’nın insanı sersemleten doğası, sıcaklığı içinde Cappadox, tazecik bir deneyim. Dilerim ki uzun soluklu olsun! 
‘Kapadokya Çarpması’, 31 Mayıs’a kadar görülebilir.


Haber: Radikal
Haber: AZRA TÜZÜNOĞLU / Arşivi