“Türkiye’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Doğu Akdeniz”
Türkiye, stratejik konumu vesilesiyle kilit bir ülkedir. Coğrafi, askeri, ekonomik, kültürel değerleriyle dünya siyasetine ve kaderine yön veren Türkiye; son yıllarda Doğu Akdeniz stratejisiyle geleceğinin adımlarını atmaktadır.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki varlığı, her şeyden öte ulusal güvenliğimiz açısından vazgeçilmezimizdir. ABD, Fransa, Rusya ve Çin’in yanı sıra Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin oluşturduğu Doğu Akdeniz Gaz Formu ile bölgede söz sahibi olmaya çalışan ülkelerin tüm çabası Türkiye’siz bir yapı oluşturmaktır. Olmayacak duaya âmin demeye yeltenen bu ülkeler sadece kendilerini kandırma çabasına girdiklerini de biliyorlar. Türkiye’siz kurulmaya çalışılan ittifaklar ve planlar başarısız olmaya mahkûmdurlar.
Türkiye’nin enerji yataklarına hâkim olma çabasının öncesinde Kıbrıs Türkleri soydaşlarımızın varlığını ve çıkarlarını koruma vardır. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bencil ve Kıbrıs Türklerini yok sayma gayreti uluslararası kamuoyunda da kabul görmemelidir/görmeyecektir. Garantör ülke taraflarından Yunanistan’ın cüretkâr açıklamaları, AB’deki abilerine yaslanmaları da boşunadır. Kıbrıs Türkleri güvende olduğu sürece Türkiye güvendedir. Türkiye’nin ulusal güvenlik stratejisi Doğu Akdeniz eksenli şekillenmektedir.
Geleceğe atılan adımda ülke güvenliği güvence altına alındıktan sonra stratejik güçlerin başında enerji kaynakları gelmektedir. Doğalgaz ihtiyacını diğer ülkelerden karşılayan Türkiye’nin, kendi rezervlerini bulması ve işlemesi ülkenin bekası açısından da zorunludur. Enerji koridoru yoluyla bölgede istikrarsızlaştırılmış coğrafyalar oluşturulmaya, terör örgütleri oluşturmaya çalışan sözde müttefiklerimizin sevinci sismik araştırma ve sondaj gemilerimizin göreve başlamasıyla kursaklarında kaldı. O gemilerimizin Doğu Akdeniz’deki varlığı, Türkiye’nin varlığının kanıtıdır. Kendi öz kaynaklarına, askeri ve ekonomik gücüne bakmadan külhanbeyliğe soyunan devletler ateşle oynadıklarının da farkındadır. Terörle kararlı ve haklı mücadelesine devam eden Türkiye, ulusal güvenliği ve çıkarları söz konusu olduğunda meşru müdafaa hakkını en üst seviyede kullanacaktır. Savunma sanayinde dışa bağımlılığımızın azalması, kendi insansız hava araçlarımızın varlığı, Türk askerinin cesareti ve gücü; Türkiye’nin karşısında oluşturulmaya çalışılan bloğun da korkulu rüyasıdır. Türkiye, tarihte kurulan 16 Türk devlet geleneğinde olduğu gibi her zaman barıştan yana olmuştur, savaş hiçbir vakit ilk seçeneğimiz değildir. Şartlar zorlanırsa da Türk’ün vakur gücü Allah’ın izniyle zalimin hasmı olmaya da devam edecektir.
Rusya’nın yüzyıllardır süregelen sıcak denizlere inme ve hâkim olma politikası canlılığını korumaktadır. Suriye savaşında etkin aktörlerden olan Rusya, Doğu Akdeniz’deki varlığını kalıcı hale getirmek için çalışmalarını hızlandırmış durumda. Körfez ülkelerinden İran’da ise bir yandan ABD ambargosunu hafifletmek, nükleer çalışmalarla da varlığını korku üzerine inşa etme çabası bölge ve dünya barışını tehdit etmektedir. Ümmetin umudu, kahraman milletimizin lideri, mazlumların gür sesi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın BM’nin 74. Genel Kurulunda yüksek sesle dile getirdiği, BM’nin nükleer silahlar konusunda tutarsız anlayışını söylediği, uluslararası adalete vurgu yaptığı konuşmasında, “Güvenlik Konseyi’nde, adalete ve hakkaniyete uygun köklü reformları derhâl gerçekleştirmeliyiz. Türkiye, girişimci ve insani dış politika anlayışıyla, tüm dünyayı ve insanlığı kucaklayan, sorunlara adil çözümler bulmak için çabalayan bir ülkedir. Dünyanın en cömert insani yardım yapan ülkesi, en fazla yerlerinden edilmiş kişiyi kabul eden devleti unvanlarımız boşuna değildir.”sözleriyle Türkiye’nin dünya barışı için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ifade etmiştir. Aynı kürsüde Türkiye’nin Doğu Akdeniz stratejisine de değinen Erdoğan, “Rum tarafı, Kıbrıs Türkleriyle siyasi gücü ve refahı paylaşmayı reddeden, adaletsiz ve hakkaniyetsiz bir dayatma siyaseti izliyor. Türkiye, derin tarihî ve kültürel bağlara sahip olduğu Kıbrıs Türk halkının uluslararası antlaşmalara dayalı garantörüdür. Kıbrıs’taki sorunun, ‘sıfır güvenlik, sıfır garanti’ şartıyla çözüleceğini ileri sürenlerin, en başından kötü niyetli oldukları ortadadır. Türkiye olarak, Kıbrıs Türk halkının güvenliğini ve haklarını teminat altına alan bir çözüm bulunana kadar çaba göstermeye devam edeceğiz. Bölgedeki bazı ülkeler ise, bizim bu makul tavrımıza rağmen, tek taraflı adımlarla, enerji kaynaklarını birer sorun ve çatışma alanı hâline dönüştürmeye çalışıyor. Doğu Akdeniz’de, hem Türkiye’nin hem de Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız. İş birliğini ve adil bir paylaşımı esas alan her türlü teklife ise kapımız sonuna kadar açık olmaya devam edecektir.” sözleriyle Türkiye’nin kararlı ve adil tutumunu da dile getirmiştir.
Türkiye’siz bir dünya düşünülemez. Doğu Akdeniz güvenli olmadığı vakitte de dünyanın güvenliği söz konusu olamaz. Meydan okumuyoruz, dünya tarihini biraz olsun okusanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Türkiye, mazlumların hamisi; zalimlerin hasmıdır.
Metin SAKINÇ
Eğitimci-Yazar