VARSA YOKSA HAYRULLAH BEY

'' Hocam, aslında benim sizi şurada çekip vurmam gerek.''
'' Aman...Ne yapıyorsunuz, ben ne ettim ki size ?''
..................
Balıkçılarbaşı...Dörtayaklı Minare çevresi...Genç, güzeller güzeli bir kadın...Kucağındaki bebeği yanındaki delikanlıya veriyor, bana sarılıyor, yanaklarımdan öpüyor. Gözleri yaşlı. Şaşkınım, birden çıkaramıyorum, kim bu kadın ?
Filmi geriye sarıyorum.
1986. Eğitim Fakültesi'nin eski yapısı...Öğretim üyesi olarak ilk ders yılım. Yardoç unvanına sahibim. Özüme güvenim dorukta. Fakültede daha Doç bile yok. Öyle olunca bizlerin değeri büyük.
Ülkemizin her bölgesinden, Kıbrıs'tan bile öğrencilerimiz var. Yalnız Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı'nda değil, Biyoloji Eğitimi Anabilim Dalı'nda da ders veriyorum. Slayt gösterileri düzenliyorum. İstiklal Harbi ile ilgili konferanslar da vererek tarih elemanlarının kıskançlığını uyandırıyorum.
Bir gün derste boylu boslu, havalı, güzel, özenli giyimli , hoş takıları dikkat çeken bir kız öğrenci, ayağa kalktı.
'' Öğretmenim,'' diye konuşmaya başlayınca arkadaşları tepki gösterdiler.
'' Burası ilkokul mu, ''hocam'' desene...
'' Ne demek '' öğretmenim'', eski köye yeni adet mi getiriyorsun?''
'' Hocam demelisin. Eğer demeyeceksen, otur yerine.''
'' Yahu arkadaşlar, desin bakalım. Öğretmenim diye seslense ne olur sanki, kıyamet mi kopar ?''
Hiç aldırmadı kız öğrencim. Gururlu bir duruşu vardı. Elimle ''oturabilirsin'' işareti yaptım. Ayakta kaldı.
'' Öğretmenim, benim adım Meral. Siz derslerimize girmeden önce kararımı vermiştim. Bu okul bana göre değil. Ailemin yaına , Tire'ye dönecektim. Siz bize öğretmenliğin ne demek olduğunu öğrettiniz. Derslerinizi sevinçle bekler olduk. Derslikten çıktıktan sonra da sizin söylediklerinizi konuşuyoruz aramızda. Ben size teşekkür etmek istedim öğretmenim. O kadar.''
Baktım, gözlerinde yaş. Işıldıyor yanakları...
......................
Balıkçılarbaşı'nda karşılaştığım Meral bu işte. Komşu ilde bir lisede coğrafya öğretmeni imiş. Yüzbaşı Halit ile evlenmiş ve kızları dünyalar güzeli Sibel de kucaklarında. Pirinç kırığı dişlerini göstererek gülüyor pembe pembe.
Bir pastaneye oturuyoruz. Eski öğrencim Meral artık bir meslekdaş.
'' Bu ne güzel raslantı öğretmenim. Yaz tatillerinde gidip gelirken hep sizi ziyaret etmek istedim. Fakat, yerinizde bulamadım. Demek siz de tatil için ayrılmışsınız buradan. Hep sizinle yeniden buluşmayı istemişimdir.''
Yüzbaşı Halit Bey sert, sevecen bana bakıyor, gülümsüyor.
'' Evet Hayrullah Bey,'' diyor.'' Sizi hemen çekip vurmam gerekiyor.''
'' Neden ki, ben ne kötülük yaptım size ?''
Gülüşüyoruz.
'' Meral için idolsünüz hocam. Varsa yoksa Hayrullah Bey. Bir gazete köşeyazısını okur, şimdi Öğretmenim olsaydı da onun yorumunu dinleseydik. Eğitimle ilgili bir sorun çıkar, şimdi Öğretmenim burada olsaydı da onun çözüm yollarını, önerilerini dinleseydik, der.''
'' ..................... ''
'' Memlekete tatil için gidip gelirken, geçtiğimiz yerleri hep sizin öğrettiğiniz biçimde anlatır. Hocam sizin işiniz gücünüz yok muydu da, durmadan gezip dolaştınız, fotograf çektiniz, oturup oraları anlatan yazılar yazdınız ? Derslerinizde de Meral'i hayran bırakacak yöntemlerle anlattınız. İşte sizi vurmamın gerekçeleri...Siz benim rakibimsiniz Hayrullah Bey.''
Gülüyoruz hep birlikte. Baklavalar güzel. Gaziantepli ustanın işi. Üzerinde yayla kaymağı...
Yarenlik güzel. Mutluyuz...
                                           ...................................... 24 Kasım 2017. Diyarbakır