Gençtik
Üniversiteliydik
Hedefimizde Amerikan, Sovyet ve Çin emperyalizmi vardı
Sık sık yaptığımız gösterilerde emperyalizme karşı mücadele kararlılığımızı vurgular
Heyecanlanır
Yerimizde duramazdık
Kahrolsun ile başlayan bildiriler dağıtır
Sloganlar atar
Halkı bilinçlendirmeye çalışır
Ülkenin bu şekilde gelişip kalkınacağına yürekten inanırdık
Derslerimiz ikinci planda idi
Çalışmayı aklınıza bile getirmeyin
Çalışmazdık
Yarım-yamalak bilgilerle, ezberle-tekrarla yöntemlerle çalışmayı geçiştirirdik…
Her şeyin çalışmaktan, üretmekten, icat etmekten geçtiğine ne biz ne de hocalarımız inanırdı…
Problemlere çözüm bulamadığımız zaman bahaneler üretir, bu bahaneleri gerçek sanır, karşı çıkanlara diş biler, onları aramızdan uzaklaştırırdık.
Hep biz haklıydık
Bizim önümüze engeller çıkarılmasa Aya değil, Güneşe bile gideceğimize yürekten inanırdık.
Bizi İsrail’in engellediğine
Amerika’nın durdurduğuna
Sovyet Rusya’nın oyuna getirdiğine inanırdık
M. Kemal Atatürk’ün “Türk öğün, çalış, güven” sözünü bile kulak ardı eder, çalışmaz, yan gelir yatardık…
Lafla peynir gemisini yürütmeye çalışırdık
Ne çalıştık
Ne ürettik
Ne de icat ettik
Yabancı ideolojilerin peşinde koşmaktan, birbirimizle didişmekten bir adım öteye gidemedik.
Tembelliği kader sandık
Lükse alıştık
En lüks araba, lüks ev, lüks yaşam peşinde koşmaktan bir dakika bile vazgeçmedik…
Şairin dediği gibi;
“Ne aman ver, ne aman iste… Ah ne yazık!”
Yıldıza ulaşmak için çalışmak yerine, yaldızlı hayaller peşinde ömür tükettik…
Hâlâ da tüketiyor
Gerçeği göremiyor
Çalışmıyor
Tembelliğin bin bir türünü geliştirmeye çalışıyoruz…
Gelişmenin, çalışmakla değil, tutkunu olduğumuz partinin iktidara gelmesi ile gerçekleşeceğini sanıyor
Aldanıyor…
Aldatıyoruz…