Yarıyıl dinlencesindeyiz. Öğrenciler memleketlerine gitmiş. Kentte kalanlar da tadını çıkarıyordur okula gitmemenin.
Derslikler sessiz...Gezenekler, geçenekler sessiz, uğultusunu yitirmiş.
Öğretim elemanları da dakik olmayı umursamıyorlar. Saat 8 yerine 10’da geliyorlar odalarına.
Sabahın erken bir saati. Vereceğin ders yoksa ''stres'' de yok. Odamda gevşemişim, sabah çayımı içiyorum. Limon sıkıyorum. Evden gelirken getirdiğim limondan.
Bir arkadaş gelse de kapımı çalsa da, içeri girse de ona da çay sunsam, yarenlik etsek.
Gelen giden yok.
Penceremden dışarıyı izliyorum. Motorlu araçların eğleşme -park- yeri  şimdilik boş. Giderek dolar. Bir otomobil dikkatimi çekiyor. Sürücüsü belli ki, usta değil. Tutuk. Geniş alanda ancak birkaç denemeden sonra bir yer beğeniyor.
Otomobilden inen genci tanır gibiyim. İçime doğuyor, sanki bizi ziyarete geliyor.
Geçenekte ayak sesleri. Odamın kapısı tıklatılıyor; ürkek.
Eski bir öğrencim giriyor içeri. Adı Şehmus. Şimdi o bir meslekdaş. Selam veriyor. Oturuyor. Gözü dışarda. Pencerden dışarıya bakıyor zaman zaman. Tedirgin. Neden acaba?
Masamın üzerinde dergiler var. Popüler coğrafya, bilim, kültür, sanat dergileri.
Onlara göz gezdiriyor. Atlas, Geo, National Georaphic, TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji eki, Milliyet Sanat Dergisi, Türk Dili, Varlık, Adam Öykü ...
'' İzliyorsundur muhakkak bu yayınları,'' diyorum.
Yüzü kararıyor. Gülümsemeğe çalışıyor. Kırık bir tınıyla konuşuyor.
'' Valla hocam,'' diyor. '' Dergiler de kitaplar da çok pahalı.''
'' Artık öğrenci değilsin,'' diyorum. '' Belli bir gelirin var. Bu dergileri okumanız, derslerinizde yararlanmanız gerekli, hatta zorunlu.''
'' ...................''
'' Yalnız ders kitabına bağlı kalırsanız kısa sürede yozlaşıp  tükenir gidersiniz.''
'' ...................... ''
'' Derslerde gelbana önemli. Bunu siz yaratacaksınız. Bilginin albenisi öğretmenin elinde.''
'' Hocam haklısınız da, mezun olduk, bir ilçe merkezinin lisesine atandık. Az  da olsa,  düzenli bir gelirimiz var. Bu arada evlendik. Hanım da ilkokul öğretmeni. Çocuğumuz doğdu. Masraflarımız arttı. Anamıza babamıza da yardım ediyoruz. Bizi bu hale getirdiler. Sonra çevre baskısı başladı. Her arkadaşın otomobili var. Bizim niye yok,dedik. Hanımın bileziklerini bozdurduk, düğün takılarını falan. Yetmedi. Halen de taksit ödüyoruz. Öğrenciyken derdim ki kendi kendime, ilerde günde iki gazete, haftada bir dergi, ayda bir roman okuyacağım. Maalesef hiçbiri olmadı, yapamadık.''
'' Otomobilin hayırlı uğurlu olsun. Kazasız belasız kullanmanı dilerim.''
'' Sağol hocam,'' dedi. Ayağa kalktı. '' Odalarındaysa diger hocalarıma da bi merhaba demek isterim.''
Vedalaştık. Gitti...Adı Şehmus idi.