MUAZZAM ALTUN

1933-2019

İlkokulu henüz yeni bitirmiştim. Rahmetli babam okumamı özellikle de hafız olmamı istiyordu. Her fırsatta kuran okumam için bir hocaya gönderirdi. Sürekli okuyabileceğim bir yere göndermek için de ilkokulu bitirmemi bekliyordu.

Eski ismi Babayan şimdiki ismi İbrahimpaşa’daki peynir tüccarı Mustafa Yağcı’yla karşılaştıklarında benden ve okumaktan bahis açıldığında o da “bizim köydeki kursa gönder” der. Aradığını bulmanın sevinciyle derhal hazırlıkları yaparak beni götürüp kursa verdi.  Yaklaşık üç ay gibi bir süreden sonra meydana gelen “71 Muhtırası”sonrası okumakta olduğum kurs kapandı.Nâçar köye geri döndüm.

Almanya’da çalışan ve o günlerde izne gelerek İstanbul’a giden Mustafa amcam, asker arkadaşı Recep Ünlü’yle görüşür. O da yönetiminde olduğu Arap Cami Kuran Kursuna getirmesini söyler. Amcam köye döndüğünde babamla görüşerek beni istanbul’a gönderme kararı alırlar. Doğru dürüst köyden bile dışarı çıkmayan ana kuzusu benim için İstanbul’a gitme yolu gözükür. Bu durum benim için hem büyük bir heyecan hem de büyük bir gurbet.

O kursta yaklaşık bir, bir buçuk yıl okuduktan sonra kurs hocam rahmetli Abdullah Taşdelen benim İmam-hatip Okuluna gitmem gerektiğini söyledi. Hafızlıkta on sayfayla gidiyordum. Babamın buna pek razı olmayacağını söyledim. Hocam “babanı sen bana bırak” dedi. Nitekimmektupla haberdar olan babam, palas pandıras İstanbul’a geldi. Hocamla görüştükten sonra “oğlum hocan sana çok güveniyor. İlerde iyi bir insan olacağını söylüyor. Yavrum hocan böyle söylüyorsa vardır bunda da bir hayır. Kaydını yaptıralım” dedi.

1972-73 eğitim öğretim yılında henüz o yıllarda bir tane olan Fatih İmam-Hatip Okuluna kaydımı yaptırdı. Ardından; “seni önce Allah’a sonra sana bırakıyorum” dedi ve gitti.

İstanbul’da kurs, İHL ve üniversite yıllarında babam yerine koyduğum, her fırsatta yanlarına gittiğim, hayırhah öğütlerini dinlediğim o iki kişiden biri Recep Ünlü diğeri de Muazzam Altun’dur. Kursa kaydımı yaptırdığım o yıllardan vefat ettiği güne kadar hiç ilgi ve ilişkimiz kesilmedi.

Muazzam Amcam ismiylemüsemma“muazzam”,soy ismiylemüsemma“altun” gibi bir insandı. Yanına vardığım her zaman tatlı muhabbeti, munis bakışı ve can alıcı yaklaşımıyla gönlüme sürür verirdi.

Ölüm haberini aldığımda Doğu ve Güneydoğu bölgelerini kapsayan altı ildeki faaliyetlerden henüz yeni gelmiş ve yorgun bir vaziyetteydim. Her halükarda cenaze namazı için İstanbul’a yetişmeyi düşünürken cenazenin köyü Çakıllı’ ya defnedileceğini öğrendim. İstanbul’a yetişememe riskine karşılık Nevşehir’e gitmeye karar verdim.

Bundan birkaç hafta önce telefonla arayarak halimi hatırımı sordu. Her aradığında da ‘rahatsız etmiyorum ya’ diyerek nezaketli tavrını gösterirdi. Gene her aradığında da mutlaka bir soru sorardı. Bu kez sormadan önce; “Eskiden de sorularımı sana sorardım. Ama şimdi diyanette olduğun için daha rahat sormalıyım”diyerek nefes darlığından dolayı kullandığı fısfıs ilacının orucu bozup bozmadığını sordu. Zaten her fırsattanamaz ve oruçla iştigal ettiği için muhtemelen rahatsızlığı artmış olmalı ki kullandığı ilacın orucuna halel getirip-getirmediğini öğrenmek istiyordu.

Unkapanı yeraltı geçidinde kunduracılık yaptığı yıllarda fırsat buldukça giderdim.

Evliliğimin ilk yıllarıydı. Kurban bayramı günüydü. Herkeste tatlı bir telaş var. Ben ise kurbanımı kestireceğim birini bekliyordum. Muazzam amca yanıma gelerek; “niye bekliyorsun” dedi. ‘Birinin gelip kesmesini bekliyorum” dedim. O ana kadar tavuk bile kesmeyen bana; “al şu bıçağı kes kurbanını” dedi. Aldım ve kestim. O günden sonra eğer kurbanım koyunsa mümkün mertebe kendim kestim.

Önce ikindi namazından sonra İstanbul Çekmeköy caminde, ertesi günü 29 Ekim 2019’da da doğup büyüdüğü, hatıralarının bulunduğu Çakıllı köyünde öğle namazına müteakiben kılınacak cenaze namazından sonra köy mezarlığına defnedilecektir.

Allah rahmet eylesin. İyi bir insandı. Varsa şayet kulluk hakkım yerden göğe kadar helal ediyorum.

Makamın cennet olsun benim çilekeş amcam.

Ahmet BELADA