YEREL SEÇİMLERE DOĞRU

GENÇLERİMİZ.

            Nevşehir yapı itibarıyla dalgalı bir deniz görünümüne sahiptir. Zira etraflarımız küçük tepelerle çevrilidir. İnsanımızın okuma yazma oranı da Türkiye ortalamalarının üzerinde bulunmaktadır. Üniversite kazanmada da gençlerimiz Türkiye çapında dereceler yapmakta ve yöremizi en sıralara taşımaktadır. Bunun yanında Üniversitemizin açılması da genç nüfusumuzu oldukça artırmaktadır. İş kurma konusunda devletin teşvik projeleri göz ardı edilemez. Ayrıca KPSS sınavları da art arda açılmaktadır. Sözün kısası çalışan ve isteyen iş sahibi olmaktadır.

            Halk eğitim, kapem, İşkur, ticaret odası, KOSGEB gibi kuruluşlarımız mütemadiyen meslek edindirme kursları da açmaktadır. Üniversitemiz dahil, bütün okullarımız açık tahsil yapmak isteyene hiçbir engel yok. Kitaplar, dershaneler, kütüphaneler, kitaplarda devamlı yapılan indirimler, ikinci el kitaplar insanlarımıza; Bilgi, eğitim, vizyon verebilmek için adeta emre amade gibi durmaktadır. Eğitim isteyene gülümser, garip edilen yeri terk eder, cehaleti sevmez gibi yazısız duruşları vardır. Eğitim aynı zamanda yerinde durur. Almak isteyen gider talep eder, uğraşır ve kazanır. Yani yemek gibi yenmez, protez gibi takılmaz. Öğretimi olsa da eğitimsizse eğitimsizdir.

            Yöremizde yine isteyene sanat kursları da vardır. Halk Eğitim merkezi, kültür merkezi, Spor İl müdürlüğünün öncülüğünde bunlarda aşılıyor. Yöremize sporda dünya dereceleri de gelmeye başladı.  Bunlar bir şeylerin kımıldadığını ve ilerlediğini gösteren parametrelerdir.

            Tüm bu gelişmelere rağmen işsizlik artmaya devam ediyor.  Üniversite bitirenler, Yüksek lisans ve doktora yapanlar dahi işsizler ordusuna katılmaktadır. Tahsil yapanların yanında tahsil yapmayanlar da bulunmaktadır. Özellikle lise mezunları belli bir öğrenme yaşını geçtikleri için meslek edinmede zorlanıyorlar. Bu durum bir şeylerin eksik veya yanlış olduğunu göstermiyor mu?

            Bu konuda gençlerimizle konuştuğumuz vakit çok enteresan konulara değiniyorlar. İşsiz gençlerin hayatlarından memnun olmadıklarını görüyoruz. “Ne iş olursa çalışırız.” Demeleri bir mesleklerinin olmadığının açık bir delilidir. Bazısı ise; “ Ailemiz biz iş kurmadan, meslek edinmeden bizi evlendiriyorlar. Bu durum hayatımızı iyice zora sokuyor, Bir hayat atılımı için dahi cesaretimiz olmuyor.” Demesi oldukça düşündürücüdür.

            Yine bir grup gençle konuşuyoruz. Onlara meslek edindirme kurslarından bahsediyoruz. Boş durmanın insana bir yarar sağlamadığından bahsediyoruz. İçlerinden birisi; “ biz çalışmayı sevmiyoruz.” Demesi de düşündürücüydü. Zira bu gençlerin tavırlarından hareketlerinden civar esnaf ve halk oldukça rahatsızdı.

            Ailelerin titiz bir şekilde üzerlerine titredikleri çocuklar vardır ve herkes bunu bilir. Bu durum da psikoloji denizinin karşı kıyılarıdır. Bir yandan ilgisiz ve sevgisiz büyümeye çalışan çocuklar, diğer yandan aşırı ilgi ve korumacılıkla başka sıkıntılara sürüklenen çocuklar…  Arkadaşımın çocuğu gitar istemiş ve hemen alınıp bir hocaya gönderilmiş. Çocuk birkaç kez derse gittikten sonra “Ben bağlama istiyorum.” Deyince de hemen bağlama alınmış. Bu hazırcılıkta çocuğun her şeyden hemen bıkacağı gayet normaldir. Neticede bağlamada çalamadı.

            Üniversite mezunu bir gençle aynı konuyu konuşuyoruz.” Ağabey benim mesleğim öğrencilik olmuş! Üniversite bitince sudan çıkmış balığa döndüm. Bana sınavları söyle kazanayım. Dersleri söyle öğreneyim. Oysa hayat çok garipmiş.” Demesi oldukça manidardır.

            Lafı dolandırmaya gerek yok. Anne ve babalar çocuklarının ders çalışmadıklarından şikâyet ederler. Çocuklar ise pazarlarının dahi olmadıklarını söylerler. Bunun yanında çocuk okula aç gider, geç gider. Velinin haberi olmaz. Çocuklar sınavlarda kaç puan aldı bilmezler. Anne-baba çocuklarının yanında kavga ederler, hatta birbirlerine küçük yalanlar da söylerler. Çocuklar bunu bilirler. Çocukların dertlerini dinlemezler ve onları azarlarlar. Oysa aileler çocuklarının arkadaşlarını dahi bilmek zorundadırlar.

            Tüm bu durumda yerel yönetimlere düşen iş aile eğitimini başlatmasıdır. Çocuklarımızın başarısı ve sağlığı için her şeyden önce memleketin ikbali ve huzuru için Anne-Baba eğitimi şarttır. İşsizlik dâhilbirçok konuya bu eğitimin merhem olacağına inanmaktayım.

            Anayasa çalış tayı Nevşehir’de yapıldığında sadece bu cümleyi söyleyip biraz açmak için oraya gittim. Söyleyemeden geri geldim. Zira davet etmişlerdi. Kendilerinin söylediklerini halka aktarmaya çalışmışlar ve halkı dinlememişlerdi. Bana “Dilek ve temenniler bölümünde uygun görürsek paylaşırız.” Demeleri beni üzmüştü. Benim tek derdim Anne-baba eğitimiydi. Zira çocukları ve gençleri anne ve babalar yetiştirecek, birçok yükü devletin sırtından alacaktı. Bu ayrıca benim bakış açımdan bir toplum refahı idi.  Bu konu örneklene bilir. Oldukça da çok örnekler vardır. Eminim ki, herkesin şahit olduğu nice olaylar vardır.

            1970’li yıllarda daha gençken bu konularda fikrim; zenginin çocuğu şımarık, gariban ailelerin çocuğu kavgacı, memurun çocuğu mutlaka okurdu. Yaşadığımız toplum bunun örnekleriyle doluydu.

            Eli ve gönlü boş duran bir insanda kötü enerji birikimi olacağı bir gerçektir. Seveceği, uğraşacağı bir uğraşısı olmayan bir çocuğumuz veya gencimiz yaramazlıkla, haylazlıkla dışa vurumu kaçınılmaz bir gerçektir. Bazı gençlerimizle konuştuğumuzda birden fazla sabıkası olduğunu da söylemektedirler. Okullarda ise öğretmenler bir şeyler öğretelim diye yırtınır dururlar. Bir kap doldurulmak isteniyorsa önce kabın kapağını açmak ve içindeki yaramaz şeylerin temizlenip hazırlanması gerekir.

            Aile eğitiminin aslında bir devlet politikası olmasını isterdim.  Zira atalet dediğimiz zillet toplumumuzu sarmaktadır. Bu yüzden bazı; Siyasi, sosyal, zararlı topluluklar; Ailede başlayıp toplumu saran atalet sayesinde kendilerine taraftar toplayabilmektedir. Zira evde azarlanıp adam hesabına koyulmayan bir çocuk, adam hesabına konulan yere tabi olmaktadır. Bu yüzden, legal, illegal örgütler ve cemiyetler iyi niyetli olmazsa, çocuğun aç olan kısımlarını doyurmakta ve neticede çocukta kaybedilmektedir. Burada çekinmeden PKK örneğini verebilirim.

Ataletle, adaleti karıştırmamak gerekir. Bu iki kelimenin anlamları tamamen bir birleriyle alakasızdır. Atalet; Durgunluk, iş yapmamak, görev yapmamak demektir. Bu konuyu derinlemesine incelemeye çalıştığım bir makale de yayınladım.

            Her zaman eğitime inanmaktayım. Eğitimin sınırları okulları çoktan aşmıştır. Babam rahmetlinin dediği gibi; “Temel taşı sağlam olsun.” Sözü de aile eğitimini anlatmaktadır. Atalarımız bu konuya aile terbiyesi demesini de yeri gelmişken notunu düşeyim.

            Ataletin en basit parametrelerinden biri çocuğa yap dediğini yapmaması, yapma dediğini yapmasıdır. Bu parametrelerin profesyonelce araştırılıp neden-sonuç ilişkisinde bir şeylerin yapılması gerektiğine inanıyorum. Zira yurdumda kadınlar eziyet görüyor hatta öldürülüyor. Trafik kazaları, cinayetler aldı başını gidiyor. Hastaneler hastalarla dolu. Hapishaneler de dolu. Adliye binaları yetişmiyor. Her yıl polis kadrolarına yenileri ekleniyor. Haksızlık ve hırsızlık da aldı başını gidiyor. Siyasilerimizin kavgaları hiç bitmiyor. Bir kurulda aynı kararı almak şöyle dursun birbirlerinin yüzlerine bile tahammülleri yok.

            Demek ki her şey imkân değilmiş. Sıfırdan kazanmak ve bu zevki almak, hiç kimsenin hakkına tenezzül etmemek, vizyon ve misyon sahibi olmak daha güzel değil mi?  Şekerin fazlası, pastanın fazlası mide fesadına neden oluyor.

            Yerel yönetimlerimiz aile eğitimini başlatırsa Türkiye’ye de güzel bir örnek olacaktır. Verilecek eğitim için de eksiğimiz olduğuna inanmıyorum. Mekân okullar, öğretici ise öğretmenlerimiz ve eğitimli kişilerimiz olabilir. Eğitim alan ise potansiyel halkımızdır. Halkımızın iyi bir anlatıyla aile eğitiminin üzerinde heyecanla duracaklarına inancım sonsuzdur. Zira bu eğitimin içinde kendisini, çocuğunu ailesini bulacaktır. Şu dairenin müdürü, şu dairenin amiri değil de bu konuya yüreğini koymuş kişilerin araştırmalar için daha başarılı olacağına inanmaktayım. Saygılarımla.