Nevşehir'in merkez ilçeye bağlı Kaymaklı kasabasında restore edilerek hizmete kazandırılan 106 yıllık tarihi Uzun Ali Konağı hikayesiyle de ilgi çekiyor. Özellikle nikah hazırlığı yapan genç çiftler ise nikah törenlerinin konakta gerçekleşmesini talep ediyor. Son olarak konakta, Edikli Belediye Başkanı Ahmet Musalli’nin kızı Fatmanur Musalli ve Ahmet Doğruok oğlu Ümit Yaşar Doğruok çiftinin nikah töreni gerçekleşti. Çiftimize bir ömür boyu mutluluklar dileriz.

Kaymaklı’nın en önemli tarihi miraslarından biri olan, Kaymaklı Belediyesi'nin çalışmaları ile restorasyonu tamamlananarak bütün ihtişamı ile ayakta kalmayı başaran, Uzun Ali tarafından yaptırılan Uzun Ali Konağı "romantik" öyküsüyle ilgi çekiyor. Gelin bu hikayeyi birlikte dinleyelim.

İŞTE KONAĞIN HİKAYESİ

Kasabamızın yiğit delikanlısı Uzun Ali, zengin olan Rum bir ailenin yanında çalışmaktadır. Ali, Rum ailenin kızı Tedra’ya gönlünü kaptırmıştır. Tedra’da Ali’ye karşı derin hisler beslemektedir. Ali, fakirliğinden midir yoksa vefa duygusundan mı bilinmez, konuyu bir türlü Tedra’nın babasına anlatacak cesareti gösteremez. Yine bir gece Tedra ile Ali gizlice buluşurlar. İki sevgilinin gözleri aşkın en masum, en coşkulu ve en duygusal yanlarından aşk şarkıları terennüm eder. Tedra, artık evlenme çağına geldiğini, babasının kendisini bir başkasına vermeden Ali’nin gelip konuşmasını ister. Cumhuriyet yeni kurulmuş ve köye mübadele ile ilgili haberler gelse de kimse pek bir şey bilmektedir. Ali o gece kararını verir ve Tedra’nın babası ile konuşmak için sabahı beklemeye başlar. Ali için saatler geçmek bilmez. Fakat sabah olduğunda Ankara’dan gelen haberler hiç iyi değildir. Yapılan anlaşmaya göre Türkiye’de yaşayan Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’da kalan Türkler Türkiye’ye dönecektir. Bu aşka şahit olan tüm halkı bir keder kaplar. Ali ve Tedra’yı bin kat bir keder kuşatır. Yaşayacakları evin hayallerini kuran genç âşıklar bu haberle adeta yıkılır. Tedra, babasının katı bir adam olduğunu ve asla burada kalmasına izin vermeyeceğine çok iyi bilmektedir. Ali’nin ise kimi kimsesi olmadığı için Tedra’yı kaçırmak aklına bile gelmez. Hele ki böyle karışık bir dönemde Tedra’yı ordan oraya sürüklemek ona eziyetlerin en büyüğü diye düşünür. Çünkü Uzun Ali’nin gönlü de tutkunun, yaşama sevincinin yeri bambaşkadır. Konağın sahibi papaz efendinin evi satacağı haberi yayılır köye. Tedra, babasını günlerce süren ısrarları neticesinde konağı almak için ikna eder. Konak Ali için alınmıştır. Tedra ve Ali son kez buluşurlar. Heyecan doruklardadır. Sevmenin ne kadar güçlü ve derin olduğunu da iki âşık bilmektedirler. Tedra, heyecan dolu bakışlarla sevdiğine bakar. Meramını anlatmakta güçlük çeker. Sevgisi artık Ali’nin eline verdiği bir mendilde dünyanın en güzel kokan çiçeklerinin kokusu vardır. Ali’ye mahzunca bakar. Yüzleri ay gibi parlamaktadır. Heyecanla atan kalbi sükût içredir. Ağzından sadece; “ben gitmeden bu mendili açma!” diye de tembihler.

Hayatın en garip tecellisi ayrıklardır. Tedra ve ailesi bir gece gizlice ayrılırlar köyden. Ali ise sevgilisini bir daha görebilmenin heyecanıyla mendili açar. Bir anahtar ve not çıkar içerisinden. Kâğıtta “Madem benimle evlenemeyeceksin, evleneceğin kadınla hayalini kurduğumuz o evde mutlu yaşadığını bileyim” yazmaktadır. Bu söz Ali’de hüzünlerin en zapt edilmez elemini yaşatır. Ali uzun bir süre ne eve girer ne de Tedra’dan bir haber alabilir. Yazdığı mektuplara cevap alamaz. Gece gündüz sevgilinin varlığı artık hayalindedir. Aradan biraz zaman geçer ve bir haber gelir yalnızca köye, Tedra’nın gemide veba salgınına yakalandığına ve öldüğüne dair. Ali bu habere ne inanır ne de eski umudunu barındırır. Ne çare ki hayat devam etmektedir. Yıllar sonra Ali Tedra’nın vasiyeti olarak gördüğü o evde bir yuva kurar.

Bu topraklarda onlarca Tedra ve Ali hikâyeleri yaşandı. Acıyla yoğrulan yürekler, yeni doğan güneşin umut dolu çocukları oldu hep… Sevgiyle bakan ve atan yüreklerde hayat şarkılarının en güzelini söylemeye devam edecektir.