YUVA KÖYÜNDEN ESE (İSA) ÖĞRETMEN

Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ

Henüz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılları köylerde okul ve öğretmen yok. Hızlı eğitimle yetiştirilen “eğitmen”ler köylere yollandı. Henüz okul olmayan köylerde hiçbir ders araç ve gereci olmadığı, kağıt ve kitap olmadığı ortamda, köy odalarında bu eğitmenler köy çocuklarını eğitmeye başladılar. İsa Yiğitgülsüm köylünün deyimi ile “Ese öğretmen” de bunlardan birisidir. Aldığı hızlandırılmış eğitimle önce okumayı yazmayı öğrendi sonra da eğitmen oldu. Kendisi komşu Yuva Köyünde oturur yaz, kış kar kış demeden bisikleti ile gelir giderdi.

Nevşehir Yuva Köyü doğumlu olan Ese öğretmeni komşu köy olan Kozluca Köyü’ne tayin ettiler. Yıl 1938 sonrasıdır. Bu tarihe kadar askerde “Ali Okulu”nda okuma yazma öğrenenler dışında okur yazar yoktur.Ese eğitmenin gelişiyle böylece köyde ilk okuma yazma çalışması başlamış oldu. Dedelerimiz, babalarımız ve annelerimiz böylece ilkokul üçe kadar Ese öğretmende okuyup okuma yazmayı öğrendiler sonra “şahadetname” denilen bir bitirme belgesi aldılar.

Yıl 1967. Kozluca İlkokulu birinci sınıfa başlayan bendenizin de birinci sınıf öğretmeni oldu Ese öğretmen. Benim zamanımda köy okulu vardı, ders araç ve gereçleri bazı eksikliklerle vardı. Defter ve kağıt bulmakta zorlanılsa da kitaplar bulunabiliyordu.

Fasulye tanelerini tek tek saydırmak yoluyla bize sayı saymayı öğretti Ese öğretmen. Okulun hemen altındaki çay akan dere içindeki bahçelere götürerek ağaçları, bitkileri ve renkleri öğretti. Kışın kurumuş kamış köklerini keserek divit yapmayı ve mürekkeple yazı yazmayı öğretti. Kermeleri(kurutulmuş hayvan pisliğinden yapılan kışlık yakıt) üst üste kayarak nasıl inşaat yapılabileceğini öğretti.

Köy okulunda kırık dökük bir soba vardı. Üç sınıf bir arada okurduk. Soba da ağaç kırıntıları ve köylünün “kerme” diye tanımladığı kurutulmuş hayvan pisliği yakılarak ısınılırdı. Bir gün köye “müfettiş geldi” dediler. Sınıfa girdik, müfettiş üç sınıfa birden “İstanbul’u kim fethetti ?” diye bir soru sordu. Ben birinci sınıf öğrencisi idim. Sınıfta 2 ve 3’ncü sınıf öğrencileri de vardı. Üst sınıflardan bilen olmayınca ya da bilip korkudan söylemeyen olunca ben parmak kaldırdım ve yanıtladım. Müfettiş bir oturduğum sıraya baktı bir ikilere bir üçlere. Ese öğretmene dönüp “hocam bu çocukla daha çok ilgilen” dediğini duymuştum.

Ese öğretmen 1938’li yıllarda başlayıp 1990’lı yıllarda emekli oluncaya değin dededen toruna tüm köy çocuklarının ilk öğretmeni oldu. Öğretme tekniği olarak köyde bulunan ağaçları, bitkileri ve ürünleri kullanırdı. Sanırım başarılı bir yöntem olsa gerek, onun öğrencileri öğretmen okulunu bitirmiş diğer öğretmelerin öğrencilerinden daha başarılı oluyordu sınavlarda. 1972 yılında Milliyet Gazetesi’nin her yıl düzenlediği ilkokullar arasında bilgi yarışmasında Nevşehir ilini temsil etme olayıyla ben muhatap olmuştum. Kendisini bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.

Kozluca ilkokulunda belki sayıları yüzü aşan öğretmen gelip geçti. Ancak akıllarda kalanlar köye katkı sağlayanlar belli başlıdır. Bunların başında Ürgüp Boyalı Köyünden Halil Köz, Nevşehir il merkezinden Zeki Arıtürk, Yavuz Özgün,Yavuz Yüksel, Nar Kasabasından Ahmet Eke, Tuzköy’den Hikmet Tapan ve köyün yerlisi Cahide Yüksel, İsmail Büyükkurutlu. Gibi isimleri saymak mümkün.İsimleri aklımıza gelmeyen başka öğretmenlerde oldu kuşkusuz.Eskiden eylül ayında öğretmenler tek tek evleri dolaşır okula yazılması gerektiği halde yazılmayan öğrenci olup olmadığını tespit etmeye çalışırlardı. Şimdi köy okulları kapatıldı. Anılar tarih oldu. Nerede o eski günler.