Ahmet Özdemir, Ortaokulda Türkçe öğretmenimizdi.
Sınıf arkadaşlarımız arasında subay, il daire müdürü çocukları vardı.
Vali yardımcısı Kayserili İbrahim Çopuroğlu’nun kızı Emel de bizim sınıftaydı.
Ve İbrahim bey Fransızca dersimize giriyordu.
Demek ki, Nevşehir’de asayiş berkemal idi 1958’de.
Bir mülki idare amiri dışardan derse girebiliyordu; vakti vardı.
İl Nafıa müdürünün oğlu Haluk Bodur da arkadaşımızdı.
Ahmet Özdemir, dilbilgisi dersinde “virgülün önemi” üzerinde durdu bir gün.
Bir virgülün anlamı nasıl değiştirebileceğini bir örnekle anlatmak istedi.
Haluk’u tahtaya çağırdı. Eline tebeşir verdi. “Yaz!” dedi.
“Oku da adam ol baban gibi eşek olma!” dedi.
Noktalama işaretleri yoktu bu cümlede. Düz…
Arkadaşın yüzü karardı.
Biz gülüştük.
Ertesi gün Nafıa müdürünün okula gelip müdürle görüştüğünü işittik. Haluk söyledi.
Müdür Göreli Mustafa Ergin, odasına Ahmet Özdemir’i çağırmış.
Müstahdem ( hademe ) geldi.
Derste idi öğretmenimiz, noktalama işaretlerini anlatıyordu yine.
Kulağına bir şey söyledi. Çıktılar.
15 dakika sonra geri geldi Ahmet bey. Sınıfta gürültü, patırtı sona erdi.
Fakat, belli ki, Ahmet bey’i sıkıştırmışlar müdür odasında. Yüzü allak bullak…
Anlamıştık bir olağanüstülük olduğunu.
Masaya oturdu öğretmenimiz. Bir süre konuşmadı.
Sonra, özellikle Haluk’a bakarak konuşmağa başladı.
“ Çocuklar !” dedi. “ Ben, bir virgül, cümlenin anlamını değiştirir, demiştim. Sözlerim yanlış anlaşılmış. Övmek istedim, hakaret işiten ben oldum.”
Bir süre sustu. Pencereden dışarı, kaleye doğru baktı.
“ Haluk’un babası vilayetimizde önemli bir dairenin başında, bir müdür. Nafıa müdürü…Öyle değil mi? Ben, arkadaşınıza dedim ki, “Oku da , baban gibi adam ol!”. Burada anlaşılmayacak bir şey var mı? Yok . Öyleyse , mesele nedir? Bir virgül yüzünden. “Baban gibi eşek olma “ demedim ki. Sonra, Nafıa müdürü, örnek alınacak kişi demektir. Teknik adamdır, hesap, hendese bilen adamdır. Fakat, bir virgülün önemini anlayamayacak kadar da dilbilgisinden mahrum olduğu ortaya çıkıyor. Benim üzüntüm bu yüzden…”