Avukat, Hekim ve Empati
Geçtiğimiz gün İstanbul’da bir avukat, Konya’da bir hekim canice katledildi. Tek suçları yeminlerine sadık biçimde mesleklerini icra etmekti. Ailelerine, hukuk ve tıp camiasına başsağlığı diliyorum.
Son yıllarda özellikle avukat ve hekimlere yönelik menfur saldırılardaki artışın temelinde cehaleti ve zorbalığı yücelten, niteliği ve eğitimi ise aşağılayan şımartılmış bir barbarlıktır yatmaktadır.
Her iki meslek mensubuna yönelik saldırının ardından başta hukuk ve sağlık camiası olmak üzere, gerek siyaset ve devlet ricalinden gerekse toplumun her kesiminden tepkiler geldi.
Ancak şu husus da gözden kaçmadı; tüm kesimlerin hekimlere yönelik saldırılara karşı gösterdiği yüksek duyarlık sıra avukatlara gelince sınırlı ve cılız kaldı. Yani “savunma”nın savunmasız olduğu gerçeği ile bir kez daha yüzleştik.
Burada amacım kesinlikle ne hukuk ve sağlık camiasını ne de trajik acıları yarıştırmaktır. Amacım sadece sorunun kökenine inerek çözümlemek ve sağlıklı bir zemine oturtmaktır. İşte bu konuya katkı bağlamında küçük birkaç tespitte bulunacağım.
İstanbul’da bir avukat meslektaşımızın icra ettiği görevi nedeniyle bürosunda silahlı bir saldırı sonucu öldürülmesini kınama ve protesto amacıyla Nevşehir Barosu ve diğer barolar basın açıklaması yaptılar. Avukatlar da aynı gün bürolarının kapısına “Yastayız. Hizmet vermiyoruz. Avukat yoksa adalet de yoktur.” yazısı asarak tepkilerini dile getirdiler.
Avukatların son derece insani ve demokratik biçimde ortaya koydukları bu tavırları dijital medyada haber yapıldı. Takip edebildiğim kadarıyla bu haberlerin altındaki yorumların yaklaşık yüzde yüzde 5’i avukatların lehine iken kalan yüzde 95’i ise “fırsat bu fırsat!” deyip hasmane bir tavırla avukatlar aleyhinde saydırmışlar. İşte temel sorun burada başlıyor; toplumun büyük bir kesimi avukatlarla niçin empati kuramıyor? İşte bu konuya ilişkin birkaç tespitimi buradan paylaşacağım. Sorun doğru teşhis edilir, zihinlerdeki sis perdesi açılırsa avukatlara yönelik önyargı da belki bir nebze azalır.
1) Hekimlerin mesleklerini icra ettikleri düzlemde çatışan taraflar hasta ve hastalıktır. Hekim ise bu çatışmada hastalıktan değil hep hastadan (insandan) yana rol alır. Dolayısı ile rolü gereği hastanın düşmanlığını kazanması imkansıza yakındır. “Hastalık” ise bir insan olmadığına göre ona karşı mücadele etmekten kimse rahatsız olmaz.
2) Avukatların mesleklerini icra ettikleri düzlemde ise hak ve çıkarları çatışan iki taraf da insandır. Her iki taraf da kendisinin haklı olduğunu, hak ve çıkarlarının karşı tarafça ihlal edildiğini iddia ederek karşı tarafın aleyhine olacak biçimde hukuki ve yargısal korunma istemektedir. İşte avukatın görevi ve rolü ihtilafın tarafları arasındaki bu ateş hattında başlamaktadır. Avukat, bu çatışma ve mücadele ortamında kendisinden hukuki yardım isteyen tarafa avukatlık mesleğinin verdiği yetki çerçevesinde ve profesyonelce yardımcı olmakta, yargı mercileri nezdinde müvekkilini temsil etmektedir. Avukatın buradaki rolünü kavrayamayan “eğitimsiz ve cahil bilinç” avukat ile müvekkilini özdeşleştirir. Avukatı ya hasmının tetikçisi ya da işbirlikçisi zannederek, aynı hasmane ve düşmanca duygularını karşı tarafın avukatına da yöneltir. Dolayısı ile avukat mesleki rolü gereği karşı tarafın yanlış önyargılarının kurbanı olmaktadır.
Öte yandan avukat, takip ettiği davanın aleyhe sonuçlanması halinde yine yanlış algı ve ön yargılar nedeniyle bu kez de müvekkilinin de husumetini kazanmaktadır.
3) Toplum hastalık ve ölüm gibi olgulara daha kaderci ve mütevekkil yaklaştığı için sağlıkla ilgili olumsuz sonuçları büyük oranda tolere eder; “takdir-i ilahi” der ve büyük oranda sonuçlarına katlanır. Ancak hak ve çıkar çatışmalarında kader ve tevekkül mekanizması pek işlemez. Dolayısı ile “eğitimsiz ve cahil bilinç” ulaşamadığını ya da kaybettiğini düşündüğü hak ve çıkarları sebebiyle hasım ve düşman bellediği karşı taraf ve avukatı üzerinden sonu ölümle biten ilkel bir hesaplaşmaya bile gitmektedir.
Yukarıda belirttiğim temel yanılgılar ve ön yargılar nedeniyle de toplumun önemli bir kesimi avukatlara ve avukatlık mesleğine mesafeli ve ön yargılı yaklaşmakta, onlarla empati kurmakta zorlanmaktadır.
Şu da bir gerçektir ki hayatının herhangi bir döneminde ve herhangi bir nedenle haksızlığa ve zulme uğrayan ya da içinden çıkamadığı hukuki bir sorunla karşılaşan sağduyulu önemli bir kesim ise bu süreçte bir avukattan profesyonelce hukuki yardım almanın paha biçilemez bir değer taşıdığını her zaman idrak ve itiraf eder.
Haksızlığın, zulmün, kan ve gözyaşının son bulduğu; özgürlüğün, adaletin ve barışın hakim olduğu bir dünya dileği ile Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum.
08.07.2022
Mehmet BİÇER