BİR DÜNYA KENTİ

BİR DÜNYA KENTİ

'' Ben Uşaklıyım. Fakülteyi bitirdim. KPSS' nda başarılı oldum, Resim-İş Öğretmeni olarak Ürgüp'te bir liseye atandım. Birçok arkadaşım Doğu ve GD illerine dağıtıldı. Kimileri istemedi görev yerini. Ben sevinerek geldim buraya. Fakat, kiralık ev bulamadım. Öğretmenevi'nde kaldım bir süre. Ne bu böyle ! Sanki 5 yıldızlı otel....Aylığımla uyumlu değil. Çarşı pazar tanıdıkça anladım ki, bu ilçe merkezinde piyasa, cebinde euro ve dolar olan turiste göre ayarlanıyor. Ha bir de gurbetçilere göre. Devlet memuruna göre değil burası. Benim gibi bekar arkadaşlar var değişik okullarda. Onlarla bir daire kiralayabilir miyiz ? O da olmadı. Herkes ayrı baş çekiyor. Sonra bir sitede, 45 yıl önce kömürlük olarak yapılmış ve biraz masraf edilerek yaşanılır duruma getirilmiş, tuvalet,banyo eklenmiş tek göz bir yer buldum. Uyduruk ama neylersin ! Bir somya,yatak yorgan, bir de çalışma masam var. Bereket tüplü ocağım var da, kendi yemeğimi yapabiliyorum. Okulda bekar arkadaşlar gülüyor, pek romantik buluyorlar bu yaşam düzenini. Kemalettin Tuğcu'nun romanı değil. Zor. Başım nerdeyse tavana değecek. Öğrencilerim diyor ki '' Hocam, sizi evinizde ziyaret etmek istiyoruz. '' Aman ha, beni böyle görmesinler. Lafı uzattık. Öğretmen daha konut sorununu çözememişse, nasıl eğitim verecek, nasıl başarılı olacak. Besin maddelerinin pahalılığı da ayrı bir dert. Öğrenciyken derdim ki, tutumlu olayım, her yıl yaz dinlencelerinde ülkemizin bir bölgesini tanıyayım...Tutumlu olayım, birkaç yıl içinde otomobilim olur. Tutumlu olayım, ilerde Uşak'ta bir evim olur. Hayalmiş, hayal ! ''

............................

'' Her goyun kendi bacağından asılır. Sağ gözün sol göze faydası yok. Benim adam pek erken göçetti. Holanda diyorlar, orda işçiydi. Zaten yaşı geçmişti oraya gidende. Burda nalbantlık yapardı, orda da doğru dürüst çalışamamış, fakat gavur mavur, haftalık ücretini düzenli ödemişler. Dirdi hoşgeldin için gelenlere, ki sık sık. '' Benim orda nasıl çalışdığımı bilseniz şu gayfemi içmezsiniz. '' Pek sinirli, huysuz adamdı. İzne geldi mi, gidişi yaklaştı mı, ortalığı gırar geçirirdi. Dönmek istemezdi o Holanda'ya. Öldü, ayda 1 200 avro hesabıma yatırıyorlar. Adamlar essah iş görüyorlar. Asıl müslüman onlar. Neyse, o paranın ben yüzünü bile harcayamam; birikir bangada. Bi oğlum, bi gızım var. İkisi de evli, çocukları var. Oğlan sahtekar çıhdı. Mekke'ye gidip hacı da oldum. Evlat anasını, hacı da olmuş anasını döver mi? Dövdü. Yirden yire çarpdı beni. Gayseri'ye gidip evine goltuk, çekyat, şu bu almış, Bünyanlıyım mı, Pazarviranlıyım mı ne dimiş. Para ödememiş. Güya taksitle almış onları. Adam, düggan sahabı sahte adrese gitmiş, yok. Dimiş, bi de Ürgüp'ü yohlayım. Gelmiş , çarşıda herkesin içinde rezil rüsva itmiş. Duramamış, gaçmış ordan. Beni dövdü ya bu evlat olmayasıca, yaşamakdan bezdim, insanlardan soğudum. Herkese borç takmış bu oğlan. Taa zamanında Alman markı almış yakın akraba bir aileden, altınlar almış, bizim paramızla milyon lira felan. Ödememiş. Duyunca pek utandım. Elbet taa 25 yıl evvelinden galma borç, isdeyecek onlar. Demiş ki bu türemeyesice, '' Senin baban, benim dükkana gelir, gayfe içerdi, ona sayın ! '' İnsanda utanma olur. Yoh , yoh ! Şimdi diyor ki, '' Bangada biriken avroları bana vir. ''

Onu da eridecek. Hiç virir miyim ! ''

.................................

'' Hökümetimizden Allah razı olsun ! Bizimkiler taa 1963'de Almanya'ya gitmeğe başlamış. Önce babam ; misafir işçi derlermiş o zaman. Sonra anamı yanına aldı. Şimdi onlar hayatta değil. Yerlerine biz geçdik. Babam dermiş ki, köyden ilk gittiğinde. Bir traktör, Ürgüp'ün içinde bir apartman dairesi, Damsa Çayı'nda bir bahçe alacak gadar parayı biriktireyim, döneceğim. Bu kaç yıl içinde olur. Diyelim 4 yıl...4 olmuş 8...8 olmuş 16...16 olmuş 32...Sonra biz birer ikişer Almanya'nın, İsveç'in, Belçika'nın yolunu tuttuk. Avrupalının artık yapmadığı işleri yapmağa başladık. Ailecek çalışdık. Köydeki dede, baba evini bir gözel onarttık. Ürgüp'te de daire aldık. Dadlı iş. Her yıl 5 haftalık yıllık iznimizle bir daire alıyorduk. Bakdık ,olmayacak böyle. Zamanında aldığımız arsaya bir apartman gondurduk. Yap-satçı işi yapanlar var. Başında durman gerekmez. Anahdar teslimi diyorlar. Memleketimizin gözünü seviyim. Avro her gelişimizde yükseliyor. Bu da bizim işimize yarıyor. Gomşular bize imreniyor. Şikayetlenen de var. Olsun ! Olacak elbet. Hayatı pahalandırıyormuşuz. Ne zorluklarla biz orda para gazanıyoruz, aramızda yaşamayan bilmez. Nohut, fasulye, mercimek...Burdan götürüyoruz. Memleketimizin bakliyatı. Çalışdığım fabrikada güccük bir torbacık içinde Dirmit üzüm gurusu ikram idiyom da Alman iş argadaşıma, nasıl seviniyor... İşde böyle, hayat gözel yav. Geçen sene , yok, iki sene evvel , gızımızı burda esnafdan bir deliganlıyla evlendirdik. Bir torunumuz var. Dünya dadlısı. En çok onu göresimiz geliyor, özlüyoruz çok. Hayat geçip gidiyor böyle...Gittiği yire gadar gider. Bittiği yire gadar gider. ''

...............................

27 Eylül 2025.