BİR OY VERME HİKAYESİ

Politikacılar oy uğruna halkımız arasındaki çizgileri kalınlaştırdıkça seçimler daha kıran kırana geçmeye başlamıştır. Bu durum günümüzde dâhi artarak artmaktadır. Oysa seçimlerden sonra verilen sözlerin, seçmenin bir deyişle halkın unutulacağını da herkes bilmektedir.

Benim garibime giden en enteresan olgunun seçilecek adamın bir sürü para harcamasıdır. Hani insan ister istemez “Bu bir yatırım mı?” Diye düşünmeden edemiyor. Partilerin başındaki başkanlarda yıllarca makamında kalması başka bir olgudur.

Seçim zamanlarında taraftarları yırtınır dururlar. Bir oy oy mu acaba…

Seçim zamanı geldiğinde Babaannem rahmetlinin yeğenleri arabayla gelir ve ziyarette bulunurlardı. Babaannem ise yeğenlerim geldi diye sevincinden adeta uçardı. Onları sever, oy atmaya onlarla beraber giderdi. Hastalığının başladığında da gelmişler, arabayla götürüp getirmişlerdi. Sonraki seçim kadar teyzelerini unuturlardı. Bu konuyu babamla konuştuğumda; Hiç seslenme anam bu vesile ile de olsa yeğenlerini gördüğüne çok mutlu oluyor. Demişti. Babaannem rahmetlinin siyaset konusunda hiçbir bilgisi ve fikri yoktu.

Yine seçimin birinde aymaz bir genç; bana kim şu sigarayı alacak, hadi partililer” Diye bağırınca okulun bahçesinde ufak bir kavganın çıkmasına neden olmuştu.

Başka bir seçimde sandık başında görevliydim. Oldukça yaşlı bir kadın geldi benim aklım ermez evladım. Oyumu şuna atacağım bana yardımcı olur musunuz? Tabi nenem demeye kalmadı oyunu atacağı partinin müşahidi kadına kızmaya başladı. Açıktan söyleyemezsiniz deyip duruyordu. Neyse bir genci görevlendirdik ve nenem istediği partiye oy atmış oldu.

Böyle örnekleri çoğalta biliriz. Seçimler bitiyor ve hatta unutuluyor, kalp kırmalar, dargınlıklar ne hikmetse unutulmuyor. Parti bir futbol takımı gibi tutulması bence trajikomik bir anlayıştır.

Bazı kıstasların hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Yaş, sağlık ve özellikle eğitim en azından İlk öğretim mezunu olmak. Belli bir ölçüde eğitimi desteklerken, insanım oy kullana bilmek bilincine daha hâkim duruma gele bilir diye düşünüyorum. Sadece bu sayede seçimlerde yaşanan birçok kavganın mizahın önüne geçileceğine de inanıyorum. Bir adamın bir oyu olur. Bin oyu olmaz. Doğuda birçok aşiret lideri veya ileri geleni bu sayede millet vekili oluyor. Yine olsun lâkin oy içinde olsa insanlarını okutma çabasında olsun.

Bir sigara için oy kullana bilecek o genç, rahmetli Babaannemin veya gıda poşetlerinin oy uğruna dağıtılması ne tür bir çözüm olacak bilmiyorum. Böyle insanlarımızın sosyal yapılarına ve eğitimine bakmak bu tezimde haklı olduğumu gösterecektir. Daha da önemlisi seçilen kimselerin insanlarımızın hayat standartlarını yükseltmek için seçildiğini de hatırlatmak isterim. Bunu siz okuyucum dahil herkes biliyor. Zira insan bir kendini kandıramaz bir de Allah’ı kandıramaz. İnsanlarımızın seçimden daha çok aklı selime ihtiyacı vardır.

Yine bir seçim arifesinde kahvehanede arkadaşlarla karşılaşmıştım. Arkadaş grubu aynı partiden olan iki kişiye ver yansın atıp duruyorlardı. Atıp tutulan iki arkadaşımın yüzleri kırk karış hem üzgün hem sinirliydi. Oysa bunlar yıllardan beri arkadaştılar. Beni gören arkadaşım Hah şimdi duyacaklarınıza bir bakın. Tabi lafta bana düşmüştü. Bunlara kendi ailemden bahsettim. Biz beş kardeşiz. İkisi Ak pli, biri Chp li, Ablamla bende Mhp liyiz. Bana söyler misiniz? Ben ne yapayım. Yapmayın efendiler bu sadece bir seçim. Yarın unutulup gidecek. Hem biz sadece şanslı kimseleri seçiyoruz. Burada partileri konuşmayın. Burada sıkıntıları konuşun. Herkes kendi partisine gittiğinde bundan söz etsin ki kamuoyu oluşa bilsin. Yüzü asık arkadaşlarım bana teşekkür etmişlerdi. Ötekilerde beni haklı bulmuşlardı.

ANAM RAHMETLİNİN BAŞINA GELENLER

12 Eylül ihtilalinden önceydi. Adalet Partisinin belediye başkan adayı annemin sevip saydığı bir arkadaşının damadı idi. CHP Adayı Evren KAYNAK Annemin akrabasıydı. Onu da çok sever sayardı. Durum böyleyken babam rahmetli de bağımsızdan belediye başkanı adayı olmuştu. Anam üç arada bir deredeydi. Bu konuyu gitmiş Evren Kaynak’la bile konuşmuş. Adamcağız Amerika’nın New York şehrinin planlamasında çalışmış, Nevşehir için bir şeyler yapmak, Memleketine bir hizmet vermek için gelmişti. Seçimlerden sonra bir daha ne karşılaştık ne adını duydum.

Komşunun biri annemi Kur’an-ı Kerim okunacak diye evine davet etmiş o da gitmiş. Kur’an-ı Kerim ihyası bitince oradaki görevli bayanlar oyunuzu Refah partisine verilmesi için Kur’an-ı Kerim’in huzurunda yemin etmenizi istiyorum. Demiş. Olurdu olmazdı derken anam rahmetliye yemin ettirmişler. Anam sinirli bir şekilde eve gelmiş. Akşam sorduk. Nice ısrardan sonra olayı anlattı. Lafının sonunda hiç olmazsa ikircikli düşüncelerden kurtuldum. Kur’an a el bastırdılar, yemin ettirdiler. Oyumu kime atacağım diye düşünüp duruyordum. Ondan bari kurtuldum. Tabi bu olay açıktan bir dini istismardan başka bir şey değildi. Yapanlara büyük veballer yükler. Yüklesin de zaten…. Kur’an-ı Kerim’i okuyacak kadar öğrenen bir şahsın haramı, vebali hesap etmesi gerekmez mi? Tabi böyle olaylara fevri gözüyle bakmak isterim lâkin partilerin bunlara çok dikkat etmesi ve meydan vermemesi gerekmektedir.

Seçime çok az bir zaman kalmıştı. Büyük ablam annemi İstanbul’a çağırdı o da gitti. Oy kullanmadı.

Hepinize sağlıklı ve mutlu güzel bir hayat dilerim.