CAMİ VE CEMAAT SİZİN İÇİNDE ÖNEMLİ Mİ?

Herkesin öncelikleri ve değer yargıları faklı olabilir. Benim için kıymetli ve değerli olan bir başkası için pek önemli ve kıymetli olmayabilir ama sözkonusu olan dini değerlerimiz ve kutsallarımız olunca bu konuda hepimiz aynı hassasiyete sahibizdir. Hele konu cami ve cemaatse yaklaşımımız tabiiki aynı istikamettedir.

Kulun Allah’a yakınlık kesp ettiği en önemli an secde halindeki anıdır.Allaha yakınlık kesp edilen en önemli mekân ise camilerimizdir.Başı daralanın gideceği, dertlinin derdini dökeceği, sıkıntısını gidereceği, başka sığınacak yer bulamayanın sığındığı istinatgâh, iltica evi… Allah Teâla mescidi kendi adına izafe ederek “Beytullah/Allah’ın Evi” ifadesini kullanıyor. (Bakara, 125.)

Cami ile bağın sürekliliği aslında Allah’la bağın sürekliliği ve canlı tutulması anlamına gelir.Cami ile dostluk köprüsü kuran Allah ile vefada örneği olmayan eşsiz bir dostluk ilişkisi içerisindedir, orada oturan Allah’ın meclisinde bulunmuş demektir. Böylesine yüce, böylesine kerim bir Zat’ın misafiri olmaktan daha önemli ne olabilir? Zira Allah Resulü (SAV)şöyle buyurmuşlardır: “Yeryüzünde Allah’ın evleri mescitlerdir ve misafirine ikramda bulunmak Allah üzerine bir haktır.” (Taberani,10/161, Nr:10324.).

Peygamberimizin (SAV), camiyle irtibatı kuvvetli olan Müslümanlara başka müjdeleri de vardır. Bir hadisinde; “Allah’ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı ahiret gününde, ogölgeden istifade etmeyi hak edecek kimselerden birinin, kalbi camilere bağlı kimseler olacağını”buyurmuştur. (Müslim,Zekât, 91)

Camiyle bağını sürdüren ve oradaki sohbet ya da ders halkalarına devam eden kişilere yönelik büyük bir müjdeyi daha şu hadis ifade etmektedir: “Bir topluluk Kur’an’ı okuyup onu aralarında müzakere etmek üzere Allah’ın evlerinden birinde bir araya toplandıklarında mutlaka üzerlerine sekînet(huzur) iner ve onları Allah’ın rahmeti bürür. Melekler de onları kanatlarıyla sararlar. Allah Teâlâ da onları huzurunda bulunan yüce topluluğa (meleklere) anar.” (Müslim, Zikr, 38).

Camiyle kurduğumuz yakın bağın bizlere kazanımı elbette büyük olacaktır. Peygamberimiz(SAV) bir hadisinde; “Bir kimsenin camilere gitmeyi alışkanlık hâline getirdiğini görürseniz, onun Mü’min olduğuna şahitlik edin!Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur:Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder…” (Tevbe, 9/18; Tirmizî, Îmân, 8; İbnMâce, Mesâcid, 19)buyurmuştur. Başka bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Şehirlerde Allah'ın en çok sevdiği yerler mescitlerdir." (Müslim, Mesâcid, 288).

Dünyadaki hiçbir sevgi ihlaslı bir kulun Rabbine duyduğu sevgi kadar samimi ve muhteşem değildir. Allah ile kulu arasındaki sırlı paylaşım camide gerçekleşir. Meşhur sahabe Abdullah İbn Abbas diyor ki: "Mescitler yeryüzünde Allah'ın evleridir. Gökteki yıldızların yeryüzü ehlini aydınlattığı gibi, onlar da gök ehlini aydınlatırlar." (Taberani, el-Mu'cemü'l-kebîr, X, 262.). Bu demektir ki, gök ehlinin şeref ve faziletine erişebilmek için camilerin ilmî, ahlaki ve sosyal faaliyetlerine katılmak gerekir.

Camiye doğru attığımız her adım yüreklerimize sılaya dönüş heyecanı vermelidir. Zira Efendimiz(SAV); “Müslüman bir kimse mescitleri namaz ve zikir için kendine yer-yurt edindiğinde, Allah onun bu durumuna gurbetten dönen kişiye ailesinin sevindiği gibi sevinir.” (İbnMace, Mesacid, 19.) ara, 2/125) buyurmuşlardır.

İslam cemiyetinde hayat, cami ekseninde deveran eder. Kanın kalpte toplanıp temizlenerek tekrar vücuda dağılması gibi camiler, toplumu kendi bünyesinde arındırarak tekrar hayatın içine gönderir. Hele parçalanmış zihinlerimizi toparlamamız, bozulan gönül ayarlarımızı onarmamız camiye ve cemaate vereceğimiz öneme bağlıdır. Bilhassa cemaatle namaz bizim için kulluğumuzun en güzel tezahürüdür.Rabbimizin rızasını kazanmamızın da göstergesidir.

Bu konuda sevgili peygamberimiz(SAV)Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurur: "Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evindeve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp sonrasadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadığı ve namazgâhında bulunduğumüddetçe melekler ona, ‘Allah’ım, ona rahmetinle muamele et.’ diyerek dua ve istiğfara devam ederler. O kimse namaz vaktini beklediği sürece namazdaymış gibidir." (Buhari, Ezan, 30; Müslim, Mesacid, 272; Ebu Davud, Salât, 48; İbnMace, Taharet, 6, Mesacid,14).

EbûHüreyre (RA)’ danrivayet edilen başka bir Hadis-i Şeriflerinde, Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Kim sabah akşam camiye gider gelirse, her gidip gelişinde Allah Teâlâ o kimseye cennetteki ikramını hazırlar."(Buhârî, Ezân 37; Müslim, Mesâcid, 285).

Peygamber (SAV) şöyle buyurdu:"İnsanlar ezan okumanın ve namazda birinci safta bulunmanın ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kura çekmek zorunda kalsalardı kura çekerlerdi. Şayet camide cemaate erken yetişmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, birbirleriyle yarışa girerlerdi. Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi."(Buhârî, Ezân 9, 32, Şehâdât 30; Müslim, Salât 129).

Osman İbniAffân (RA)’dan rivayet edildiğine göre Efendimiz(SAV)şöyle buyurdu : "Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir." (Müslim, Mesâcid 260).

Cami vecemaat birbirlerini onaran iki vefalı dosttur. Camilerimiz erkeği, kadını, büyüğü, küçüğü, genci, ihtiyarı; tüm inananların kendilerini yetiştirdiği, olgunlaştırdığı, kırılan dökülen yanlarını tamir ettikleri mübarek mekânlardır.

Yüce Rabbim kıyamete kadar içerisinde kendi adının anıldığı bu mübarek mekânların sayılarını artırsın.Bu kutsal mekânlara hizmet eden hademe-i hayratı ve alnı secdeden kalkmayan cemaati lütfu ve keremiyle ödüllendirsin. Dualarımızı makbul ve muteber eylesin.

HÜSREV ÖNDEGELEN