EĞİTİM FAKÜLTESİ ANILARI

Her gün aynı olay.

Dersliklerin tavanından sarkan ampuller ışık vermiyor.

Dekanlık'a bilgi veriyorum. Hasan Usta gelip değiştiriyor.

Bazı günler son derslerimiz akşam karanlığına kalıyor.

Işık yanmıyor. Nedir bu? Demek ki, biz gittikten sonra bozuk ampuller takılıyor;sağlam olanlar alınıp götürülüyor.

Bir böyle, iki böyle...

Gece bekçisini geçenekte yürürken görüyorum, bu durumu anlatıyorum.

'' Hocam, ben nerden bilebilirim ? Belki komşu evlerin çocukları gelip alıyorlar.''

Çocuk işi değil bu. Israrla sorguluyorum. Yüzü kızarıyor. O sırada öğrenciler toplanıyor çevremizde.

'' Benim halkımı aşağılayamazsın,'' diyor özünü gerilla sanan poşulu genç.'' Sen gece bekçisine hırsız diyorsun.''

Güya sahip çıkıyor. Hırsızlığı meşrulaştırıyor.

................

Araştırma görevlisi ilanı verildi. Konya Selçuk Eğitim çıkışlı Erganili bir genç başvuruyor. Üniversite rektörlüğü'nde tanıdıkları var. Telefonlarımız sürekli meşgul. Uzak bir yerde öğretmenmiş aday. Aile istiyor ki, şurda, gözleri önünde olsun. Ha lise ha Eğitim Fakültesi. Aynı düzeyde (!). Anlayış bu.

Yazılı sınav yapıyoruz. Hidrografya sınavında Göksu üzerine yapılmış barajları, oluşan yapay gölcükleri soruyoruz. Yanıt yok. Klimatoloji soruları boş. Jeomorfoloji soruları doyurucu değil. Bitki coğrafyası yanıtları perişan.

Başarısız...Çizelgeyi duyuru panosuna asıyoruz. Dekanlık'a da bildiriyoruz. Demek, bekliyormuş adayımız. Biraz sonra odamıza giriyor. Kaşlar çatık, sinirli.

'' Böyle soru mu olur ? Bunlar spesifik -demek bu sözcüğü biliyor- konular.''

'' Doğru. Biz de araştırma görevlisi olacak elemanın spesifik konuları bilmesini istiyoruz.''

'' İtiraz edeceğim. Bu iş burda bitmeyecek.''

'' Hakkındır. Et bakalım. İyi günler !''

'' Ben de bu okula gireceğim.''

'' Bu kafayla, biz de seni almayacağız.''

Güvendiği katiplar var Rektörlük makamında...

...................

'' Hocam, Üniversite Rektörlüğü'nün her fakülteye bedava öğlen yemeği için kontenjanları varmış.Yoksul, düzenli geliri olmayan öğrencilere dağıtılacakmış fişler. Bölüm başkanı olarak beni de yazar mısınız çizelgeye ? ''

Düzgün konuşuyor. Pek saygılı. Tam sözünü bitiriyor, telefonu çalıyor o anda. Boş bulunuyor, benim yanımda çıkarıyor, bir arkadaşıyla konuşuyor. Bakıyorum, benim telefonumdan daha ileri model, hayli pahalı.

'' Ayda kaç lira ödüyorsun telefon faturasına?''

'' 100 TL kadar hocam. Babam ödüyor.''

'' Yavrum, burada bir aksama var. Yoksul olduğunu söylüyorsun, telefon borcun benimkinin iki katı. O parayı kitaplarına harcasan daha iyi olmaz mı ?''

'' Babam ödüyor da.''

'' Aile bütçesinden çıkıyor o para. Yazık değil mi? Telefon görüşmeleri, iyi biliyorum, havanda su döğme. Yazık.''

'' .........................''

Çizelgeye adı yazılmıyor delikanlımın...

..............................

4 yıl önce mezun ettiğimiz kız öğrenci. Adı Nuran olsun. Görür görmez tanıyorum. Derslerine pek de bağlı değildi. Ben ders anlatırken, arka sırada dedikodu yapmayı sevenlerden. İnsan unut(a)mıyor bazı öğrenci davranışlarını.

Alı al, yüzü mor dalıyor odama.

'' Aman hocam, kurtarın beni !''

Ağlamağa hazır.

'' Hoş geldin, sakin ol. Hele otur bakalım.''

Su ısıtıcı hazır. Sıcak su, bardak...Çay demlenmiş. Bir bardak,ayarını yapıp veriyorum çayı. Elleri titriyor. Kaşıkla karıştırırken dalbındırıyor, bir damla çay eline sıçrıyor. Yüzünde ıstırap.

'' İç çayını da, sonra anlat.''

Vaktim var. Son dersimi vermişim. Dinlemeğe hazırım.

Yana yakıla anlatıyor. Müdürüyle takışmış. Sanırım dakik olmamanın bir sonucu. Müdür azarlayınca pek zoruna gitmiş.

'' Aman Hocam, kurtarın beni ! '' yüzü apal. Yalvarıyor. Öğrenciliğinde pek havalıydı. Kalmamış. Ezik, yıkık.

'' ..............................''

'' Beni buraya araştırma görevlisi olarak alın !''

Hoppalaaa! Öp babanın elini !

O denli kolay demek.

Sanki sosyal alanlar eğitimi bölüm başkanı değilim de, müdürüyle takışan öğretmeni kurtarma işleri başkanıyım.

.........................................28 Ocak 2018.