EĞİTİM TEKNOLOJİSİNDE YENİ BİR AYGIT KULLANMAK

EĞİTİM TEKNOLOJİSİNDE YENİ BİR AYGIT KULLANMAK

'' Hocam , ikinci derste slayt gösterisi var mı ? ''

'' Evet. ''

'' Yaşasıııın ! ''

.....................

1970'den başlayarak diyapozitif ( slide ) filmler kullanmağa başladık.

Kodak, Fuji, Perrutz, Orwo...

Ürgüp'te bulunuyordu bu markalar. Kodachrom en pahalısıydı, çünkü ABD doları ile satılıyordu. En ucuzu da Orwochrom...Daha tam ortadan kalkmamıştı Demir Perde (Iron curtain ), fakat Polonya'dan, Çekoslovakya'dan, Macaristan'dan, Romanya'dan gelen turistler, otomobillerinde, ülkelerinin ürünlerini bulunduruyorlar, gittikleri yerde bunları paraya çevirerek geziyorlar, yiyip içiyorlar, dönüşte hediye de alıyorlardı. Yeterli dövizleri yoktu. Polonya'dan ucuz kamera ve lenslerle birlikte filmler, Çekoslovakya'dan Bohemia kristalleri, Macaristan'dan elektrikli ev eşyaları, Romanya'dan şarap, likör...

Fırat Üniversitesi'nde görevliyken Yugoslavya malı Iskra ( Işık demek ) marka bir slayt gösterme aygıtımız vardı. Elle , manüel kullanılıyordu. Sürgüsüne 3 film yerleştirip...Ampulü Türk standartlarına uymuyordu. Geçti gitti ve yenisini hiçbir yerde bulamadık. Öyle olunca kullanımdan kalktı.

Amcamoğlu Öğretmen Hüseyin , Holanda kuzeyinde Groningen'de Türk çocukları için dil ve kültür dersleri veriyordu. Ona yazdım. Bir ders yılı sonunda Göre'ye geldiğinde Rollei marka bir diyaprojektör, 4 yedek ampul ve kocaman bir otomatik perde getirdi. Fakat bunları bize değil, eşimin okuluna , Çatalçeşme (Eski Mornik Köyü ) İlkokuluna armağan etmişti Hüseyin'in okulundaki Felemenk arkadaşları.

Dicle Üniversitesi'ne geçince Dekanlık'a birçok kez duyurduğum halde kullanışlı bir diya projektör sahibi olamadık. Fen Bilimleri Bölümü'nün kullandığı Iskra markalı vardı, fakat 4 anabilim dalından bize sıra gelmiyordu.

Almanya'da eğitimci Hüseyin Aydoğan, Malatya Akçadağ Bayramuşağı köyünden aydın bir insan. Elazığ'da iken oğlunun velisi olmuştum. Bir mektubumda diyaprojektöre ne büyük bir gereksinim duyduğumuzu yana yakıla anlatmıştım ( Taşa okusam; taş ağlar ).

Aydoğan Öğretmenimden karşılık gelmedi. Acaba mektubum eline geçmemiş miydi ?

Bir yaz dinlencesinde Ürgüp'teyiz. Ev telefonu çaldı ( Daha ceplerde yoktu seyyar telefon ). Aydoğan Ürgüp'e geldiğini haber veriyordu. Bekledim, sevinçle, mutlulukla kucaklaştık. En son 1984 eylül ayında Elazığ'da oğlu Alper'in kaydı için geldiğinde görüşmüştük.

Türkçe eğitmeni sevgili arkadaşım Kaya Mustafa eski, harap bir Ürgüp evini otele çevirip Asia Minor ( Küçük Asya ) adıyla otele çevirmişti. Bir ortağıyla birlikte işletiyordu. Aydoğan orada kaldı bir hafta boyunca. Hayli yüksek olan konaklama bedelini ben ödedim.

Konuğumuzu Göre'ye, baba evine götürdüm. Çok beğendiği bir öğlen yemeği yedik. Tandır ağ pahlası, yanında kireboolu turşusu, tavuklu bulgur pilavı, evimizin ineğinin sütünden yapılan yoğurt, üstüne kedibatmaz pekmezli tatlı...Aydoğan ömründe yediği en tadlı yemek olduğunu söylüyor, emekli eğitimci babamla tarih konulu derin söyleşilere dalıyordu. Oradan ayrılmak zor geldi ona.

Başka bir gün Eski Sinason beldesine gidip gezdik. Cephesi işlemeli evlere hayran kaldı Aydoğan. Eğer Mersin'de bir apartman inşası başlatmamış olsaydı, buradan yıkık bir ev alıp onartabileceğini, yılda hiç olmazsa 10 gün burada tatil yapabileceğini söyledi.

Göreme kiliseleri, Uçhisar, Ortahisar, Zelve, Gülşehir, Avanos, Hacıbektaş Dergahı...Hünkar Hacıbektaş Veli Çeşmesi'nden su içti, yüzünü yıkadı. Niyeti sadece su içmek, serinlemek değildi, ağladığını göstermek istemiyordu. Duygulu insan.

Aydoğan'ı evimize götürdük. Opel Commodore marka lüks, havalı otomobilininin yüklüğünden bir büyük kutu çıkardı. Sürpriz buydu. Zeiss Ikon marka en son teknoloji ürünü modern diya projektörü bize hediye getirmişti.

Ömrümde mutlu olduğum, unutamadığım andır bu. Sevinçten gözlerim yaşardı. Utanmasam ağlayacağım. Aydoğan'ı kucakladım, teşekkür ettim.

Bu modern aygıt bir kurtarıcı oldu Eğitim Fakültesi'nin değişik bölümlerinde verdiğim derslerde. Çektiğim binlerce diyapozitifi magazinlere konularına göre diziyor, derslerimde kullanıyordum. Artık kimseye muhtaç değildim.

Eğitim teknolojisinin bu güzel aygıtını kullanmak için sabırsızlanıyordum.

Yıllık iznim bir ay...Bir gün geçse Dekan Prof Dr Faruk İnce'nin buyruğuyla Sekreter Kasım telefon ediyor. Tehditkar. '' Gelmezseniz zamanında, hakkınızda soruşturma açarım, Rektörlük'e bildiririm; sicilinize işlenir. ''

İlk kez o yaz dinlencesinde telefon gelmedi. Gerek kalmadı . Çünkü biz 30 günün tümünü kullanmadan fakültemize döndük.

Derslerimde kullanmağa başladım aygıtı. Son derece iyi çalıştı . 50 dakikalık dersimin 20, 25 dakikasını slayt gösterimine ayırıyordum. Tekdüze -monoton- değildi derslerimiz. Bizim öğrencilerden bu aygıtla ders işlediğimi duyan değişik anabilim dallarından birçok öğrenci de gelip derslerimi izlemeğe başladılar.

Öğrencilerin ilgisi artmıştı. Onların mutluluğu beni de sevindiriyordu.

Kendi çektiğim filmlerin yanında, Avrupa'dan, Amerika'dan gönderilen dergilerin fotografları da imdadımıza yetişti. The National Geographic Magazine'in taa 1930'lu yıllardan kalma sayılarından pek çok görünümü, fotografı, haritayı slayt olarak çekip hazırlamıştım. Fransa'dan ve Almanya'dan da Geo dergileri gelmişti.

Günümüzde bir diya projektörün sağladığı eğitim kolaylığı, öğrenmede sürat belki kolayca algılanmayabilir. İnternetin ne olduğunun daha bilinmediği 1980'li yıllarda oluyor bunlar. Eğitim teknolojileri elbette sürekli gelişiyor, yenileniyor. Günümüzde YouTube büyük kolaylık sağlıyor. Derslerde eğer iyi kullanılırsa, önceden belirlenen konularda , değişik sürelerle binlerce, onbinlerce uygun videodan seçilenler , derslerde kullanılabilinir ve çok da önemli yararlar sağlanır.

Yıllar var ki Akçadağ'ın Bayramuşağı köyünden eğitimci gurbetçi Hüseyin Ayoğan ile bağlantımız kalmadı. Biz onu hiç unutmadık. Derslerimizin monotonluğunu, tekdüzeliğini değiştiren o harika aygıtı - diya projektörü - bize armağan ettiği için ne denli teşekkür etsek azdır.

Hüseyin Bey Öğretmenime bin saygı, bin selam...

-----------------------

31 Aralık 25.